KRİZ İLETİŞİMİNDE BİYOPOLİTİK PRATİKLERDEN PSİKOPOLİTİK PRATİKLERE DÖNÜŞÜM ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME (original) (raw)
Related papers
KRİZ DÖNEMLERİNDE FİNANSAL PİYASALAR ARASINDAKİ VOLATİLİTE YAYILMA ETKİSİ
Finansal piyasalarda volatilite artışına neden olan ve etkileri itibariyle küresel bir nitelik taşıyan, 1997 Güney Doğu Asya Krizi ile 2008 Küresel Finansal Krizi dönemlerinde, Fransa, Almanya, İngiltere, Türkiye, Japonya ve ABD hisse senedi piyasaları arasındaki getiri ve volatilite yayılma etkisinin ölçülmesi hedeflenmiştir. Hisse senedi piyasaları arasındaki getiri ve volatilite yayılma etkisini araştırmak için, çok değişkenli GARCH(1,1)-DVECH modeli kullanılmıştır. Çalışmanın birinci bölümünde, volatilite kavramı kısaca tanıtıldıktan sonra volatilitenin finansal piyasalar açısından önemi ve modellenmesi konusunda geliştirilen yöntemlerden bahsedilmiştir. İkinci bölümde, finansal kriz kavramı açıklandıktan sonra çalışmaya esas teşkil eden 1997 Güney Doğu Asya Krizi ile 2008 Küresel Finansal Krizinin nedenleri ve piyasalara yansımaları üzerine özet bilgiler verilmeye çalışılmıştır. Üçüncü bölümde, volatilite yayılma etkisi kavramsal düzeyde tartışıldıktan sonra kapsamlı bir literatür taraması yapılmış ve farklı piyasalar açısından volatilite yayılma etkisinin önemi üzerinde durulmuştur. Son bölümde ise Asya Krizi ve Küresel Finansal Kriz dönemlerinde Fransa, Almanya, İngiltere, Türkiye, Japonya ve ABD hisse senedi piyasa endeksleri arasında volatilite yayılma etkisinin geçerli olup olmadığı analiz edilmiştir.
KRİZ DÖNEMLERİNDE TÜKETİCİ DAVRANIŞLARININ İNCELENMESİ
USBAD Uluslararası Sosyal Bilimler Akademi Dergisi, 2020
Tüketici davranışları; devletin, işletme sahiplerinin, işletme yöneticilerinin, pazarlama yöneticilerinin ve pazarlama elemanlarının üzerinde durduğu önemli konulardan bir tanesidir. Tüketiciler, farklı zaman ve şartlarda, farklı tutum ve davranışlar sergileyebilmektedir. Ekonomik ve/veya sosyal anlamda herhangi bir sorunun yaşanmadığı dönemlerdeki tüketici satın alma davranışları, kriz olarak nitelendirilen dönemlerde çok farklı bir boyut alabilmektedir. Bu çalışmada; kriz dönemlerinde tüketici satın alma davranışlarında yaşanan davranış değişikliklerinin incelemesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda ekonomik krizler ve Covid-19 dönemlerindeki tüketici davranışları, derinlemesine literatür çalışması yapılarak analiz edilmiştir. Özellikle bu dönemlerde tüketici profilini doğru okumak; tüketici ihtiyaç ve isteklerinin doğru tespit edilebilmesi açısından son derece önemlidir. Tüketici davranışlarının esnek olduğu, bazen kendi isteği ile bu davranışların değiştiği, bazen de davranış değişikliğine gitmek zorunda kalındığı unutulmamalıdır.
Kronolojik Sûre Tertibi Çalışmalarına Etkisi Bağlamında İhtilafa Sebep Olan Nüzûl Rivâyetleri Üzerine Bir Değerlendirme
Kur’ân’ın daha iyi ve doğru anlaşılması, öncelikle indiği döneme dair söylemlerinin bilinmesine bağlıdır. Bu da sebeb-i nüzûl rivâyetleri ile kronolojik çıkarımlar yapmaya elverişli diğer rivâyetlere müracaatı, dolayısıyla da âyet ve sûrelerin ne zaman ve hangi muhataplara seslendiğinin belirlenmesini gerekli kılmaktadır. Bu bakış açısı her ne kadar makul ve isabetli gözükse de bu türden bir çalışmanın ve elde edilecek sonuçların tutarlılığı genellikle tartışmalıdır. Çoğunlukla rivâyetlerle ilgili problemler olmak üzere, araştırmacının rivâyetlere yaklaşımı ve tercihleri de sonucu etkileyen faktörler arasındadır. Buna rağmen yapılan çalışmaların Kur’ân’ı anlama noktasında önemli katkılar sunduğu ve ilgili çalışmaların gelecekteki seyrine altyapı oluşturduğu muhakkaktır. Çalışmamızda konuyla ilgili genel bir girişten sonra yaptığımız araştırmalardan elde edilen tespitlerle birlikte, özellikle rivâyetler açısından bu tür çalışmaları zorlaştıran faktörler örnekleriyle ortaya konulmuş ve çalışmaların sonuçları hakkında değerlendirmeler yapılmıştır.
PETROLÜN ABİSAL ABİYOJENİK KÖKENİ: JEOLOJİK DEĞERLENDİRMEDEN FİZİKSEL TEORİYE
PETROLÜN ABİSAL ABİYOJENİK KÖKENİ
Petrolün abisal abiyojenik kökeni teorisi, hidrokarbonların oluşumuyla ilgilenen modern bilimsel teorilerin önemli bir parçasıdır. Bu teoriler, doğal hidrokarbon sistemlerinin tanımlanmasını, bunların karasal yoğunlaşmasına yol açan fiziksel süreçleri ve bu materyalin jeolojik petrol rezervuarlarına göçünü kontrol eden dinamik süreçleri içerir. Petrolün abisale yakın abiyojenik kökeni teorisi, doğal gaz ve petrolün, Dünya kabuğuna göç etmiş, derin kökenli ilkel materyaller olduğunu kabul eder. Bu makalede sunulan deneysel sonuçlar ve jeolojik araştırmalar, teorinin temel varsayımlarını ikna edici şekilde doğrular ve dünyanın hidrokarbon rezervlerinin yapısını, boyutunu ve yerel dağılımlarını yeniden incelememize olanak tanır. ÇN: Bir yalanın çöküşünün kanıtıdır. Türkiye'mizde de yeterince petrol/gaz vardır. Her arayan bulamaz ancak bulanlar arayanlardır. Devletimize ve insanlarına bilgi vermek amacıyla çevrilmiştir. Amatör çeviridir hataları görmezden gelin. Bağımsız ve en güçlü TÜRKİYE dileği ile 09.2024.
Ulusal Heşirelik Öğrencileri Kongresi Bildiri Kitabı-2018, 2018
, Öğrenciler eğitim hayatına başladığından itibaren akademik performansı ve yaşam kalitesini etkileyen stres faktörleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Dolayısı ile öğrencilerin strese maruz kalma durumlarında baş etme yöntemlerini bilmeleri onların bireysel ve akademik anlamda gelişimleri açısından önem taşımaktadır. Araştırma, hemşirelik öğrencilerinin klinik uygulamalar sırasında karşılaştıkları stres durumlarında biyo-psiko-sosyal cevaplarının değerlendirilmesi amacıyla planlandı. Tanımlayıcı tipteki araştırmanın örneklemini klinik uygulamaya çıkan 145 (%24) hemşirelik öğrencisi oluşturdu. Veriler öğrenci bilgi formu ve Karaca ve ark. (2015) tarafından Türkçe geçerliği ve güvenirliği yapılan “Hemşirelik öğrencileri için biyo-psiko-sosyal skala (HBPSS)” ile toplandı. Ölçekten alınabilecek toplam puan 0- 84 arası olup, yüksek puanlar daha fazla semptom varlığını ve zayıf biyo-psiko-sosyal durumu göstermektedir. Verilerin değerlendirilmesinde, yüzdelik, ortalama/standart sapma, independent sample t test ve OneWay ANOVA testi kullanıldı. İstatistiksel anlamlılık p<0.05 olarak kabul edildi. Araştırmaya katılan 2., 3. ve 4. sınıf hemşirelik öğrencilerinin yaş ortalaması 20,46±1,633, %69,7’si kadın, hepsi bekar olup %69’u 2. sınıf, %17,9’u 3. sınıf, %13,1’i ise 4. sınıftı. Öğrencilerin sadece %8.3’ü ön lisans/lisans eğitimleri sırasında strese yönelik bir kurs, eğitim almışlardı. HBPSS puan ortalaması 33,94± 14,61 (min:1 max:84) olarak hesaplandı ve bu ortalamaya göre öğrencilerde semptom varlığının düşük seviyede, biyo-psiko- sosyal durumlarının ise güçlü olduğu şeklinde yorumlandı. Ölçeğin alt boyutlarından alınan puanlara bakıldığında; sosyal davranış belirtileri alt boyutu 10,79±4,71 puan (min:0 max:24), duygusal belirtiler alt boyutu 12,57± 5,66 puan (min:1 max:28), fiziksel belirtiler alt boyutu 10,57±14,61 puan (min:0 max:32) idi. Toplam HBPSS bilgi puanı ve ölçek alt boyutları ile cinsiyet ve daha önce eğitim alan/almayanlar arasında anlamlı fark bulunmadı (p>0.05). Sınıf düzeyleri ile Toplam HBPSS bilgi puanı, sosyal davranış ve duygusal belirtiler alt boyutları arasında anlamlı derecede fark bulundu ve farkı yaratan grup olan ikinci sınıfların 3. ve 4. sınıflara göre puanları anlamlı düzeyde daha düşüktü (p<0.05). sınıf düzeyi arttıkça puanların bu alanlarda yükseldiği; yani daha fazla semptom yaşadıklarını ve biyo-psiko-sosyal durumlarının zayıfladığı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak; öğrencilerin genel olarak stres karşısında biyo-psiko-sosyal durumlarının güçlü olduğu saptandı. Ancak öğrencilerin stres yaratan durumlarla karşılaşma süreleri arttıkça semptom yaşama durumlarının arttığı belirlendiği için, stresin etkilerini azaltmada etkin rol alabilmeleri için stres ve stres mekanizması, baş etme yöntemleri hakkında düzenli olarak teorik ve uygulamalı eğitim verilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. ANAHTAR KELİMELER: ÖĞRENCİ, HEMŞİRE, STRES, BİYOPSİKOSOSYAL YANIT
HİTİT KRALI VE KRALİÇESİ ARASINDAKİ DİKOTOMİK EŞİTLİK ÜZERİNE BAZI TESPİTLER
(Ankara Üniversitesi Tarih Araştırmaları Dergisi, 2014
Özet Fransızca dichotomie, İngilizce dichotomy olarak kullanılan dikotomy kavramı Yunanca dikha (ayrı) ve tomos (kesme) kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. Kullanıldığı disipline göre anlamı çeşitlense de kavramın özünü oluşturan “ikililik”,”çift başlılık”, “iki eşit parçaya ayrılma” oluşturur. “Hitit Çağı’nda Anadolu’da Anaerkil İzler”, başlığını taşıyan bu çalışmada dikotomy, MÖ. II. bin yıl boyunca Anadolu’ya egemen olan Hitit toplumunun din, hanedanlık ve aile ilişkilerinin analizindeki “ikililiği” vurgulamak amacıyla kullanılmıştır. Hitit toplumundaki ikililik, yani kadın ve erkek cinsinin birbirini bütünlemesi, tamamlaması kendisini “tanrı-tanrıça”; “kral, kraliçe” ve “anne, baba” ilişkilerinde açığa vurmaktadır. Evreni yöneten tanrılar topluluğunun başı olan eril Fırtına Tanrısı’nın yanında eşit yer yer daha fazla yetkiye sahip (Arinna’nın) “Güneş Tanrıçası”; Yeryüzü hâkimiyetine sahip olduğu varsayılan bir kralın yanında yönetime ortak olan bir “kraliçe”; hane halkı üzerinde egemen babanın yanında üretime doğrudan katılan hak sahibi “anne” figürü, Hititlerin ne kadar ataerkil oldukları sorgulamasını zorunlu kılmaktadır. . Bu çalışmada amaçlanan yazılı belgelerin ışığında Hitit kralı ve kraliçesi arasındaki dikotomik eşitliği incelemektir. Abstract The duality concept in Hittite society, i.e. becoming integrated of woman and man, appears itself as a few relationship forms like “god-goddess”, King-queen” and “father-mother”. Some facts that the sun goddess of Arinna has an equal place near Storm god, the head of assembly of gods ruling the universe, and more authority than him; the “queen” joined to the administrative issues near king, who was the owner of earth domination; the “mother” participated directly to the production near father, the sovereign over households, make us to think how Hittites were patriarchal. In this study, we aim to investigate dichotomic parity between Hittite king and queen in the light of written sources.
PSİKOLOJİK DANIŞMAN ADAYLARININ KAYIP YAŞANTILARI VE YAS SÜRECİ İLE İLGİLİ DEĞİŞKENLERİN İNCELENMESİ
PSİKOLOJİK DANIŞMAN ADAYLARININ KAYIP YAŞANTILARI VE YAS SÜRECİ İLE İLGİLİ DEĞİŞKENLERİN İNCELENMESİ
Bu çalışmanın amacı, psikolojik danışman adaylarının kayıp yaşantıları ve yas süreci ile ilgili değişkenlerin incelenmesidir. Yaşanan kayıpların ardından ortaya çıkan yas süreci doğal ve evrensel bir tepki olmasına rağmen hangi dönemde olursa olsun bireyler çeşitli sıkıntılar hissedebilmekte; kayıpla birlikte kişilerin yaşam kalitesi düşebilmekte; fiziksel, bilişsel ve davranışsal zorluklar nedeniyle de profesyonel desteğe ihtiyaç duyabilmektedirler. Psikolojik danışmanların etkili bir psikolojik danışma süreci yürütebilmesi için kendi yaşadıkları olumsuz yaşam deneyimleriyle etkili şekilde başa çıkabilmesi ve özellikle kendi kayıp ve yas süreçlerini başarılı şekilde yönetebilmeyi öğrenmeleri gerekmektedir. Bu araştırmada rehberlik ve psikolojik danışmanlık programı öğrencilerinin kayıp ve yas süreci ile ilgili değişkenlerin incelenmesi amaçlanmaktadır. Araştırma, nitel araştırma modelinde olgu bilim deseninde tasarlanmıştır. Çalışmanın katılımcıları uygun örnekleme yöntemlerinden kolay ulaşılabilirlik tekniği kullanılarak oluşturulmuştur. Araştırma Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi ve İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi PDR Lisans programlarının 3 ve 4. sınıflarına devam eden 115 psikolojik danışman adayından herhangi bir kayıp yaşantısı olduğunu bildiren 81 gönüllü psikolojik danışman adayı ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada nitel veriler, yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile elde edilmiştir. Sonuç olarak, bu çalışmada psikolojik danışman adaylarının çoğunluğunun aile büyükleri başta olmak üzere ölüme bağlı kayıpları daha fazla yaşadığı; yas süreçlerinde az sayıda psikolojik danışman adayının herhangi bir profesyonel destek aldıkları; kullandıkları başa çıkma stratejileri ve yasla ilgili duygu ve düşünceleri incelendiğinde yaslarını sağlıklı şekilde yapılandırmadıkları görülmektedir. Sonuçlar psikolojik danışma becerileri açısından değerlendirildiğinde psikolojik danışman adaylarının yaşadıkları kayıplarla etkili şekilde başa çıkabilmeyi ve yas sürecini yapılandırmayı öğrenmeye gereksinimleri olduğu görülmektedir. Elde edilen bulgulara dayanarak psikolojik danışman eğitiminde kayıp ve yas konusuna odaklanmak, psikolojik danışman adaylarının kendi kayıp ve yas süreçlerini etkili şekilde yönetmesine yardımcı olmak ve yas danışmanlığı becerilerini kazandırmaya yönelik çalışmalar yapmak önemli bir ihtiyaç olarak görülmektedir.
KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK ÜZERİNE ETKİLERİ
Teknoloji ve sanayinin gelişmesiyle atmosferdeki gaz yoğunlukları ve yaşam koşulları değişim göstermeye başlamıştır. Tek bir kesimi ilgilendirmeyen bu değişimler küresel bir sorun haline gelmiştir. Küresel iklim değişikliğinin en önemli etkeni insani faktörlerdir. İklim değişikliği, dünyamızın ısınması, sıcaklığın artması, suların yükselmesi, hayvan çeşitliliğinin azalması, bitki türlerinin azalması gibi sorunlara yol açmaktadır. Son dönemlerde bu alanda toplumsal çalışmalar yapılmaya başlanmıştır fakat 2000li yıllardan sonra küresel ısınma hızlı bir şekilde ilerleme kat etmiştir. Küresel iklimin hızlı değişimleri yaşamsal formlar açısından oldukça büyük etkilere sebep olmaktadır. Bu çalışmada küresel iklim değişikliğinin yaşamsal formlar üzerindeki etkilerine ve dünyanın zaman içerisindeki değişimi üzerinde durulmuştur.