Eurimages Destekli Türk Filmlerinin Self Oryantalizm Kavramı Çerçevesinde İncelenmesi: 2014-2018 (original) (raw)

Oryantalizm : Türk medyasında self-oryantalizm

2014

Bu çalışmada Oryantalizm olarak kavramsallaştırılan disiplin, öteki olarak kabul edilen Doğu ve İslam Dünyası’na hakim olma ve onu yönetme amacıyla üretilmiş emperyal bir bilgi sistemi olarak ele alınmıştır. Edward Said’in 1978 yılında yazdığı Orientalism çalışması, bu anlamda paradigma kurucu bir eser kabul edilmiş, çalışmanın teorik çizgisini de belirlemiştir. Said’e göre Oryantalizm “emperyalizmin keşif kolu” olarak araçsallaştırılmış ve Batı’nın Doğu’ya ilişkin söylemlerini her alanda meşrulaştırmıştır. Bu anlamda Doğu hakkında üretilen batılı literatür, olgusal bir gerçekliğe karşılık gelmekten ziyade kolektif muhayyilede üretilen bir epistemolojidir. Doğu ve İslam dini bu bağlamda durağan, pasif, tarihsiz, egzotik ve bilim karşıtı bir dünya olarak ele alınmıştır. Bu coğrafyanın en önemli birikimlerinden olan İslam dünyası, söz konusu algının mutlak hedefi olarak günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Son zamanlarda Batı sosyo-politik yaşamında önemli bir mesele olarak görülen ...

Youtube Gezi Kanallarındaki Videoların Bireylerin Kendi Ülkelerine Dair Algılarına Etkisinin Self-Oryantalizm Bağlamında İncelenmesi

Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2024

YouTube platformu üzerinden yayın yapan gezi kanalları, kullanıcıların videoya konu edilen ülke hakkında fikiredinmelerine katkı sağlamaktadır. Bu çalışma, Batı ülkelerini konu alan gezi videolarının Türkiye'dekikullanıcıların kendi ülkelerine karşı bakış açılarını nasıl etkilediğini incelemektedir. Bu amaçla YouTube’da geziiçerikleri yayınlayan kanallardan en çok abonesi bulunan üç tanesi incelenmiştir. Çalışmaya veri kümesioluşturmak amacıyla örneklem olarak belirlenen kanallardaki içeriklerin yorumları MAXQDA programıyardımıyla toplanmıştır. Bu kanalların her birinde bulunan Batı ülkelerini konu alan ve en çok izlenen üçvideoya yapılan yorumlar içerik analizi ve söylem analizi ile analiz edilmiştir. YouTube gezi kanallarıiçeriklerinin kullanıcıların ülkelerine dair self-oryantalist görüşlerini açığa çıkarmasına alan tanıdığıgörülmüştür. Çalışma sonucunda video içeriklerinde ekonomik, kültürel, hukuki, coğrafi konum, demografik vegenel temalarına ayrılabilecek self-oryantalist yorumların olduğu tespit edilmiştir.

1950’ler Sonu Türk Sinema Eleştirisinin "Türsüzleştirme" Uygulaması: Üç Arkadaş (1958) ve Yalnızlar Rıhtımı (1959) Melodramlarının Eleştirel Alımlamaları ve Estetik Çözümlemeleri [The Practice of "de-genrification" of the Turkish film criticism in the late 1950's]; 2016.

The practice of “degenrification” of the Turkish film criticism in the late 1950’s: The critical receptions and the aesthetic analysis of melodramas like Three Friends (1958) and Port of the Lonely (1959), 2016

This study named “The practice of ‘de-genrification’ of the Turkish film criticism in the late 1950’s: The critical receptions and aesthetic analysis of melodramas like Three friends (1958) and Port of the Lonely (1959)” has proved that the critical discourse of subject period ignored the identity of genres for mentioned films but it especially emphasized the identity of film director. Thereby, it was proven that the film criticism which is assumed to have an important function in recognition of genres of film acted out of the scope of “genrification model” created by Rick Altman and it exposes the films examined to the “practice of de-genrification” because of some aesthetic and ideological reasons. The main purpose of this article was proving that film criticism which is accepted to have the role of genrification in genre studies that occupies a very important place in cinematology executes the function of de-genrification because of various arbitrary reasons (negligence of genres which is known as the trademark of popular cinema, partisanship of absolute realism, passion for the art cinema, an excessive auteur eulogy, ideological perspectives etc.). Carrying out the case study in order to bring the empirical legitimacy to the concept of practice of de-genrification was essential. The examples of melodrama and representatives which are absolutely despised and accepted as an enemy genre for cinema when it comes to the Turkish film criticism of 1950s could be used as an irreplaceable subset for the solution to this problematic. Here the thing which should have been done was finding film(s) that were slandered at this period and the fact that it belongs to mentioned genre will be proven with aesthetic analyzes but at the same time whose identity of genres was ignored by critics’ environment. As demonstrated also by this study, Turkish film criticism that was predominantly under the thumb of leftist ideology at the end of 1950s has described the dominant melodrama genre of mainstream Yeşilçam cinema as outside the cinema and located it against the realistic cinema. This critical discourse described the melodramatic one and realist one as two inconsistent aesthetic characters that can never come side by side. Thereby, Three friends made by Memduh Ün and Port of the Lonely made by Lütfi Ömer Akad which attracted the notice of film criticism because of their high artistic qualities have been evaluated from the perspective of a pure auteurist approach. The director identities of artists were recognized immediately but, the identity of genres of works were ignored. It means that, common critical discourse denied and ignored the melodramatic properties of these films. The rejectionist and ambiguous attitude can be seen obviously. The comparative double reading of Three friends and Port of the Lonely expressed that critical discourse of 1950s has certainly ignored these hybrid melodramas consist of complex aesthetic features. However, as indicated by the comparative film analyses done in article, it is impossible to evaluate the Three friends that is under the influence of romantic comedy movie of Charlie Chaplin named City Lights (1931) out of the melodramatic-realistic aesthetic, because comic one and pathetic one intertwine in this hybrid movie. In the same way, Port of the Lonely which was affected from the French poetic realist cinema movement of 1930s about creating a visual atmosphere combines gangster film features with melodrama conventions through a hybrid aesthetic attitude. In fact, there was shown that both hybrid melodramas took inspiration from some realist cinema aesthetic forms (depth of field, long fixed or tracking shots, the use of simultaneous mise en scène through cast placed to foreground and background, long takes etc.) popularized by some famous directors as French Jean Renoir (1894-1979) and American Orson Welles (1915-1985) in Western cinematography. This critical discourse which never trusts the genre of melodrama was maintained in traditional Turkish cinema historiography almost as is and aesthetic analysis of some genres of film belong to Turkish cinema was delayed accordingly. The actions to be taken from now on are exceeding the limits of director based narrow perspective while writing the aesthetic history of Turkish cinema and accepting reality of “film genre” which affects the styles of the directors as well as the contents of the movies.

SELF ORYANTALİZM BAĞLAMINDA TÜRK MEDYASININ ARAP AKTİVİZMİNE YAKLAŞIMI -TAM METİN

Batı, Doğu’yu konumlandırırken kendi gelişme çizgisine göre sınıflandırma gayretine girmiştir. Bu sınıflandırmada Edward Said’in geliştirdiği oryantalizm kavramı anahtar bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Oryantalizm kavramı bugün Doğu’nun içinde bulunduğu durumu daha ayrıntılı açıklayabilmek için çeşitli alt kategorilere de ayrılmaktadır. En etkili biçimi Doğulu toplumların kendilerini Batı gelişme çizgisine göre sınıflandırdıkları self oryantalizm bağlamında ortaya çıkar. Oryantalizm projesinin hammaddesi olan Doğu, Batı’nın kategorizasyonu içerisinde “öteki” rolünü benimsemek durumunda bırakılmıştır. Bu rolün benimsetilmesi için oryantalist bakış açısının Doğu içerisinde de içselleştirilmiş olması önem arz etmektedir. Bu çalışmada öncelikle Edward Said’in ortaya çıkarmış olduğu oryantalizm kavramı derinlemesine incelenecektir. İkinci başlıkta oryantalizmin self oryantalizm biçimine dönüşmesini sağlayan unsurlar ve Batı’nın oryantalizm projesinin Doğu’nun kendisi tarafından da içselleştirilmesini sağlayan self oryantalizm kavramı ele alınacaktır. Self oryantalist paradigmanın Doğulu toplumlarda sürerliliğini sağlayan temas bölgeleri, taşıyıcı elitler gibi unsurlar da bu bağlamda ele alınacaktır. Bu başlık altında ayrıca Türkiye’nin tarihsel süreçte self oryantalist paradigmayı benimsemesini sağlayan temel faktörler de ele alınacaktır. Üçüncü başlıkta ise çalışmanın örneklemini oluşturan Arap Baharı süreci ve Türk Medyası’nın self oryantalizm bağlamında Ortadoğu’daki toplumsal hareketlere bakış açısı incelenecek ve Teun A.Van Dijk’in eleştirel söylem analizi bağlamında haber çözümlemeleri yapılacaktır. Anahtar Kelimeler: Oryantalizm, Self-oryantalizm, Ortadoğu, Arap Baharı

Karikatürlerle Oryantalizm Avrupa’nın Türk ve Türkiye Algısı

2019

Alman muelliflerinden olan Ranke’nin de ifade ettigi gibi “Tarih nevi sahsina munhasir bir eserdir.” Gecmisten gunumuze de bu eseri korumak adina bircok arguman olusturulmustur. En onemli arguman ise tarih boyunca ele alinan yapitlardir. Ozellikle on dokuzuncu yuzyilda matbaanin giderek dunyada yayginlasmasi, kaleme alinan eser sayilarinda da artisa sebep olmustur. Bazen kaleme alinan bu eserler farkli amaclari da ihtiva etmistir. Yapitlarin muhtevalarinda goruldugu uzere de yazarlar eserlerinde daha cok elestirisel bakis acilari sunmaya baslamislardir. Bu hiciv tarzi yazilar daha cok gorselligin on plana ciktigi karikatur dergilerinde gorulmeye baslamistir. Oldukca istihzai bir tarz da kaleme alinan bu mecmualar yuzyilda kendine ayri bir yer bulmustur. Prof. Dr. Necmettin Alkan’in kaleme almis oldugu “Karikaturlerle Oryantalizm Avrupa’nin Turk ve Turkiye Algisi” adli bu eser toplamda iki ana bolum uzerine insa edilmistir. 1876 yilindan 1909 yilina kadar gerceklesen olaylari konu al...

Oryantali̇zm” Üzeri̇ne Bi̇r 'Gi̇ri̇ş' Denemesi̇

2002

Orientalism is a science from one point of view, is an ideology for another. It is possible to say that orientalism is comprehended as an ideology in Turkey. Westernization an modernization stay behind this mental comprehension. As a civilization project, Westernization was not being a European but it was a project insisting to be like a European. If We ask the question of Shakespeare’s famous character changing like, the main problem was to be or like to be. To be a European means to take possession of a civilization for oneself wholly. To be like a European means to take possession of only one part of that civilization for oneself. To take possession of being a European wholly means to be aware of civilization is constructed by concepts. Whereas to take possession of being like a European partially, by symbols! Reformists admit that playing piano for a women and speaking French for men are sufficient to be a European. Whereas, these are just symbols and these indicate not to be a ...

Kültürlerarasi Çeviri Kapsaminda Oryantalizm Ve Öteki Kavrami

Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD), 2018

Edward Said, Oryantalizmi, Doğu-Batı arasında ontolojik ve epistemolojik karşıtlığa dayalı sistematik bir düşünce biçimi olarak tanımlamaktadır. Said, söylemlerini, "Şarkiyatçılık" isimli kitabında gerekçelendirmiş ve ardından oryantalizm kavramı ideolojik bir içerik kazanmıştır. Oryantalist bir bakış içerisinde beliren "öteki" algısı Batı'nın sömürge anlayışının gerekçelerinden biri olmuştur. Bunu oluşturmak için Batı çevirinin hem ideolojik hem de kültürel boyutlarından faydalanılmıştır. Bu yazı, öteki algısını, oryantalizm kapsamında ele almak ve kültürlerarası iletişim aracı çevirinin öteki algısının oluşturulmasındaki rolünü resmetmek amacıyla kaleme alınmıştır.