VALİ KURT İSMAİL PAŞA VE DİYARBAKIR’DAKİ İMAR FAALİYETLERİ (original) (raw)

KAPTAN-I DERYÂ KAYMAK MUSTAFA PAŞA'NIN İSTANBUL'DAKİ İMAR FAALİYETLERİ

Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 2020

Kaymak Mustafa Paşa 18. yüzyılın başlarında Osmanlı bürokrasisi içerisinde farklı görevler üstlenmiş bir devlet adamıdır. Kaptan-ı Derya ve Atlamacı unvanlarıyla da anılan Mustafa Paşa esas şöhretini dönemin sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın damadı olmasıyla yakalamıştır. Anne tarafından ünlü sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, baba tarafından Mısır muhafızı İbrahim Paşa’nın soyundan gelmektedir. Kaymak Mustafa Paşa M.1721 yılında üstlendiği Kaptan-ı Deryalık vazifesini M.1730 yılına kadar sürdürmüştür. Osmanlı tarihinde “Lâle Devri” olarak nitelendirilen dönemin öne çıkan simalarından olan Kaymak Mustafa Paşa M.1730 yılında vuku bulan kanlı Patrona Halil isyanında katledilmiştir. Vakfiyelerinden elde edilen bilgiler ve günümüzde mevcut olan eserleri Kaymak Mustafa Paşa’nın başta İstanbul olmak üzeri Çanakkale, Gelibolu, Denizli, İzmir, Midilli ve Sakız adalarında imar faaliyetlerinde bulunduğunu göstermektedir. Söz konusu eserlerin hepsi Kaymak Mustafa Paşa’nın Kaptan-ı Deryalık vazifesini yürüttüğü dönemde yapılmıştır. İstanbul’un çeşitli semtlerinde inşa ettirdiği eserlerin büyük bir kısmı mevcuttur. Ancak Anadoluhisarı’ndaki yalısı ve Sarı Beyazıd Mahallesi’ndeki konağı günümüze ulaşamamıştır. Mevcut eserlerinden Çengelköy’deki Kuleli Bahçe Mescidi ve Çeşmesi, Üsküdar’daki Kaptan Paşa Camii ve Çeşmesi ile Kasımpaşa’daki cami, mektep ve çeşmesi bu çalışmada ele alınmıştır.

İSMAİL GASPIRALI’NIN KIRAAT-I TÜRKÎ ADLI ESERİ

Özet 18. yüzyılda Avrupa’da gelişen siyasî, fikrî ve sosyal hareketler Osmanlı devletiyle Rusya’yı derinden etkilemiş ve bunun sonucu olarak zamanla toplumun çeşitli kurumlarının modernleştirilmesi yoluna gidilmiştir. Bu yenileşme hareketleri içinde eğitimin çağın talepleri doğrultusunda modernleştirilmesi çabaları önemli bir yer tutmaktadır. Batı eğitim tarzının Osmanlı eğitim sistemine yeni bir yön vermesiyle birlikte Rusya Müslümanları (öncelikle İdil-Ural ve Kafkasya Türkleri) arasında da buna benzer eğitim faaliyetleri modernleşmeyle eş zamanlı olarak başlamıştır diyebiliriz. Yeni eğitim metodunun Rusya Müslümanları arasında yerleşmesinde, “usul-i cedit” hareketinin sistemli bir şekilde yayılmasında İsmail Gaspıralı’nın rolü büyük olmuştur. Onun ilk ve orta öğretim öğrencileri için yazdığı Hoca-i Sıbyan ve onun devamı olarak nitelendirebileceğimiz Kıraat-ı Türkî, Rehber-i Muallimîn, Usul-i Cedit Nedir? gibi eser ve yazıları Rusya Türkleri-Müslümanları arasında modern eğitimin en önemli ders araçları olmuştur. İsmail Gaspıralı’nın eğitim hakkındaki görüşleri bilinmesine rağmen yazdığı eserlerin büyük bir kısmı şimdiye kadar bilimsel açıdan gereği gibi incelenememiştir. Biz bu makalemizde Gaspıralı’nın ilkokul öğrencileri için okuma kitabı olarak hazırladığı Kıraat-ı Türkî adlı eserinden söz edeceğiz. Anahtar Kelimeler: Kıraat-ı Türkî, usul-i cedit, İsmail Gaspıralı, Rusya Türkleri, eğitim ISMAIL GASPIRALI AND HIS KIRAAT-I TURKÎ The political, conceptual and social movements in Europe during the eighteenth century, affected Russian and Ottoman Empire so deeply that both countries started to modernize their various institutions. One of those modernization processes is in the field of education. With giving a new direction of European education system to Ottoman lands, Russian Muslims also affected from this Ottoman modernization in education. In this new education system among Russian Muslims, İsmail Gaspıralı had great contributions in evolving the “usul-i cedit” movement systematically. His works like Hoca-i Sıbyan, Kıraat-ı Türkî, Rehber-i Muallimîn, and Usul-i Cedit Nedir became very important course materials for Russian Muslims. Although Gaspıralı’s theories on the education have already been known, most of his literary corpus has never been analysed in a detailed method until today. In this article, we will analyze his book Kıraat-ı Türki, which he wrote for primary school children. Key Words: Kıraat-ı Türkî, usul-i cedit, Ismail Gaspirali, Russian Muslims, education

FATMA ÜÇLER - CAHİT SITKI TARANCI'NIN ESERLERİNDE DİYARBAKIR'IN İZLERİNİ SÜRMEK

ÖZET 1910-1956 yılları arasında yaşayan, aslen Diyarbakırlı olan Cahit Sıtkı Tarancı; şiirleri, hikâyeleri ve mektupları ile Türk edebiyatında kendine has bir üslubu olan sanatçılardandır. Sanata dair pek çok görüşün hâkim olduğu bir dönemde yaşamasına rağmen, sanatla arasındaki sarsılmaz bağın temellerini kendince atan sanatçı şiir, öykü ve mektuplarında sade ve şahsına münhasır bir dil kullanır. Hayata bağlılığı, sevgiye ve insana verdiği değerin yanı sıra ölüme karşı mesafeli duruşu sanatçının kendi çizgisini yansıtır. Kendine has bir imge dünyası kuran Tarancı, Fransız edebiyatından etkilense de taklitçi değildir. çerik ve biçim bakımından kendi yolunu çizer ve kimi sanatçılara da bu yönde yol gösterir. Sanatı herhangi bir fikre alet etme fikrinden uzak olan Tarancı, eserlerinde estetik kaygı güder. Yaşanılan çevrenin yaşantıya olduğu kadar sanatçıların eserlerine de yansıması kaçınılmazdır. Hayata gözlerini Diyarbakır'da açan yazar ilk eğitimini Diyarbakır'da almıştır. Köklü bir aileye mensup olan Tarancı yine ömrünün son demlerinde de hayatının bir bölümünü bu şehirde geçirmiştir. Bu araştırmada, Cahit Sıtkı Tarancı'nın yayımlanmış eserlerinde Diyarbakır'ın somut izleri taranacaktır. Ünlü sanatkârın, eserleri ve hayatına Diyarbakır ne kadar etki etmiştir? Bu fikrin bulguları hangi eserlerinde nasıl yer almıştır? gibi sorulara cevap aranacak ve kent ile sanatçı arasında mekân merkezli bir bağlantı kurulmaya çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Cahit Sıtkı Tarancı, Diyarbakır, şiir, edebî mektup, hikâye. TRACING DYARBAKIR IN THE MASTERPIECES OF CAHT SITKI TARANCI ABSTRACT Cahit Sıtkı Tarancı who is actually from Diyarbakır and lived between 1910-1956, is one of the artists who has an idiosyncratic style with his poems, stories and letters in Turkish literature. Although he lived in a period when many views about art were dominant, the artist who laid the base of unshakable bond between art and himself, uses a language which is simple and unique in his poems, stories and letters. Besides his distant-stance against death; his loyalty to life and the value he shows to human and love, reflects artist's own line. Tarancı, who founds a unique imagination world, is not a copyist even though he is * Bu makale, 02-05 Kasım 2016 tarihinde, Uluslararası Diyarbakır Sempozyumu'nda sunulan bildirinin genişletilmiş hâlidir.