Çağdaş sanatta yaratıcılık ve yaratma cesareti (kitap tanıtımı) (original) (raw)

Çağdaş Sanatta Düşünce ve Yaratım Meselesi

Kuspit'in deyişiyle varoluşsal özden yoksun dilsel yüzeylerin kavramsal bakımdan deşifre edildiği durumda sanat insani özünü yitirmiştir. Böyle bir durum yaratım ve düşünce ilişkisini tekrar tekrar sorgulamayı gerekli kılar. Çağdaş sanatın önemli isimlerinden Anselm Kiefer, Bill Viola, Christian Boltanski, Michael Somorrof ve Miroslaw Balka varlığa ilişkin anlam arayışlarını gösteren çalışmalarıyla sanatsal yaratımın insani doğasını duyumsatır.

Çağdaş Sanatta Yaratma Süreci Bağlamında “Oyun Kurmak”

Korkut Ata Türkiyat araştırmaları dergisi :, 2024

Semin Sinem CACHODURAN  Ü. Ilgaz ÖZGEN TOPCUOĞLU  Öz Çağdaş sanatta oyun olgusunun ilkel insanın katıksız varoluşundan çağdaş insana uzanan bir görü perspektifi olanağını mümkün kıldığı düşünülmektedir. Günümüzde disiplinlerarası yaklaşımların yaygınlaşması, sürecin yapıta, izleyicinin katılımcıya, katılımcının sanatçıya dönüşmesi ile geçişli, çok boyutlu ve melez sanatsal ifadeler ortaya çıkmıştır. Bu ifadelerin kavranmasında ve ilgili alanda üretim sağlanmasında oyunsal anlayışın ve çağdaş sanatta yaratma sürecinin oyun olgusu bağlamında incelenmesinin, gerekli olduğu düşünülmektedir. Oyun kavramının çocuk oyunlarından spor müsabakalarına, dilbilimsel oyunlardan simülasyonlara kadar çok geniş bir alana yayılmış olması onu tanımlamayı zorlaştırmaktadır. Bu alanı daraltmak adına konu oyun, çağdaş sanat ve yaratım süreci ile sınırlandırılmıştır. Literatürde çağdaş sanatta yaratma süreci ve oyun ilişkisi konusunda geniş bir araştırma yelpazesi bulunmadığı ve bu hususta türkçe yayınların kısıtlı olduğu gözlemlenmiştir. Oyunun psikolojik, sosyolojik, felsefi ve sanatsal boyutları hakkında yapılan literatür taraması ve doküman inceleme analizleri ışığında, sanatçının yaratma süreci ve bu sürecin ürüne ve ürünün diyaloğa dönüşümü için temel yapıtaşının "oyun" olduğu sonucuna varılmıştır. Bu bağlamda bir sanatçının bireysel yaratım süreci, yaratım sürecinin yapıta dönüşümü ve yapıtın bir diyalog olanağı olarak izleyici ile etkileşime geçme süreçleri için "oyun kurma" terimi önerilerek, Marcel Duchamp, Marina Abramovic ve Gabriel Orozco'nun yaratma süreci ve oyunu, sanatsal ifade biçimlerinde kullandıkları düşünülen sanatçı örnekleri ile incelenmeye çalışılmıştır.

Sanat eği̇ti̇mi̇nde si̇nestezi̇ ve yaratıcılık

Journal of Arts, 2022

Sinestezi, günlük olaylar sırasında çoğu insan tarafından normalde deneyimlenen duyumlara ek olarak ortaya çıkan, belirli zihinsel olayların neden olduğu duyusal niteliklerin bilinçli bir deneyimidir. Sinestezi, birçok insanı özellikle duyusal birtakım ruh hâllerini bütünleştirerek yeni sanatsal ifade ve form anlayışları açısından etkilemektedir. Fenomenin günümüz çerçevesinden teorik ve kavramsal olarak güzel sanatlar eğitimine entegrasyonu, sanat eğitiminin güncelliği ve bütünselliği açısından önem taşımaktadır. Yaratıcılık kavramı ile ilişkilendirilen sinestezi fenomeni, her kültürde sanatsal yaratım süreçlerindeki esinlenme ve ilham alınan faktör olduğundan yaratıcılığı artıran yakın bir anlama sahiptir. Bununla birlikte sanat eğitimi öğrencilerine benzersiz ve sınırı olmayan duyusal ve duygusal deneyimler sağlayarak yaratıcılığı harekete geçirmek, hayal gücüne ilham vermek, ayrıca öğrenci ile sanatsal ürün arasındaki etkileşimi de artırabilmektedir. Dolayısıyla sinestezi, yaratıcılık üzerinde önemli bir etkiye sahip olmuştur. Sinestezi fenomeninin sanat eğitimi alanyazınında farkında olunamayışı ve anlamlandırılamayışı ile okullarda öğrencilerin gelişiminde duyusal olana çok az ilgi gösterilmektedir. Öğrencilerin dünyayı sadece kelimeler ve sayılarla değil, sinestezik deneyimlerle, kendi duyularıyla da bilme yetenekleri okullarda pek gelişememektedir. Kavramı anlamlandırmak için ise öncelikle hakkında bilgi sahibi olmamız gerekmektedir. Dolayısıyla duyusal becerilerin anlamlandırılarak yeniden geliştirilmesi, öğrenciler adına yararlı olacaktır. Böylelikle yaşadıkları sinestezik deneyimleri korumak ve geliştirmek adına daha fazla fırsata sahip olabileceklerdir. Bu anlamda araştırmanın amacı, sinestezi fenomenini kavramak, anlamlandırmak ve yaratıcılık, sanat eğitimi kavramlarıyla bağlantısını inceleyerek eleştirel bir bakış açısı geliştirebilmektir.

Kutadgu Bilig'de Yaratıcılık ve Yaratma Algısı Üzerine

Kutadgu Bilig, hem doğduğu coğrafya hem tarihî konumu itibarıyla birden çok alanda geçiĢ döneminin özelliklerini yansıtan bir edebî eserdir. Din, coğrafya ve kültürdeki bu geçiĢ, kelime ve kavramları da etkilemiĢ ve Kutadgu Bilig " e edebî misyonunun yanı sıra köprü görevi de yüklemiĢtir. Hem izafi hem ilahi boyutları olan yaratıcılık ve yaratma kavramları da bu geçiĢte yeni ontolojik boyutlar kazanan kavramlardandır. Buradan hareketle çalıĢmada 1070 tarihinde Yusuf Has Hacib tarafından yazılan Kutadgu Bilig adlı eserde yer alan yaratıcılık kavramı, yaratıcılığı çağrıĢtıran ifadelerle birlikte ele alınarak eserdeki yaratıcılık algısının boyutları tespit edilmiĢtir. Veriler, nitel araĢtırma yöntemlerinden olan doküman analizi vasıtasıyla toplanmıĢtır. ÇalıĢma sonucunda toplam 178 beyitte yaratıcılık algısı tespit edilmiĢtir. Bu algı boyutları; ilahi ve izafi boyutlarda incelenmiĢ, ilahi yaratıcılığın Ġslami kabuldeki " ibda " yı yansıtır biçimde, izafi yaratıcılığın ise yarına kalma ve yarına kalacak eserleri meydana getirme biçiminde ele alındığı görülmüĢtür. Abstract The reflections of creativity from religional perception to literary perception has been achieved via literary texts. Kutadgu Bilig, due to the Turkish-Islamic world and the transition period to be considered one of the most clearly reflects the 1 Dr., Gazi Üniversitesi Türkçe Eğitimi., basakuysal@gazi.edu.tr 2 Yüksek Lisans Öğrencisi, Gazi Üniversitesi Türkçe Eğitimi. aydan.fincan@hotmail.com

Yaratıcı Drama ile Örtüşen Çağdaş Sanat Akımları

Yaratıcı Drama Dergisi, 2007

Bu makalede yaratıcı dramanın eğitim yaklaşımı ile günümüz sanat anlayışlarındaki benzerlikler tartışılmış; Avant-garde Sanat, post-modernizmin, dada, kavramsal sanat, fluxus, çevresel sanat, oluşumlar gibi kavramlar ve sanat akımları tanımlanarak yaratıcı drama alanı ile örtüşen yönleri vurgulanmaya çalışılmıştır. Son olarak iki bienal (İstanbul ve Venedik 2007) örnek olarak verilmiştir.

KÜLTÜREL SÖMÜRGECİLİĞİN MEŞRULAŞTIRILMASI: 20. YÜZYIL SANATINDA “PRİMİTİVİZM”- KABİLE SANATI VE MODERN SANAT ARASINDAKİ YAKINLIKLAR

Sanat Yazıları, 2022

20. yüzyılda sömürgeciliğin yasaklanmasına rağmen, etnografya müzelerinde Batılı olmayan nesnelerin seyirlik nesnelere dönüşmesiyle sömürgeciliğin kültürel etkilerinin devam ettiği söylenebilir. Başka bir örnek de köle olarak doğan ve köleliğin yasak-lanmasından sonra “sanat” çalışmalarıyla yaşamını sürdüren Bill Traylor için MoMA’nın (Modern Sanat Müzesi) önce “ilkel”, “yabani” daha sonra da övgü dolu bir yaklaşım tercih etmesidir. Bu da kurumsal sanat sisteminin önce reddettiğini, sonra kendi içine aldığını ve “övünme” mekanizmasıyla öğüttüğünü göstermektedir. Bu çıkarımla William Rubin’in Batılı olmayan nesneler ile Batılı sanatçıların eserlerini 1984 yılında MoMA’da bir araya getirmesi “yüzleşme” bağlamında önemlidir. Bununla birlikte, bu serginin kültürel sömürgecilikle yüzleşip yüzleşmediği veya mevcut sanatın kurumsal sistemini meşrulaştırıp meşrulaştırmadığı sorusu bu çalışmada incelenmiştir.

Sanat Yaratıcılık Bağlamında İnsan ve Yaratma Güdüsü

Mediterranean Journal of Humanities, 2013

İnsanoğlu dünyada belirmeye başladığı andan itibaren yaratıcılık onun yaşamının vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Doğanın sınırlayıcı ve belirleyici baskısı altında yaşayan insanoğlu, medeni özellikler göstermeye başladığı anda; yani henüz açlık, hastalık ve soğukla boğuştuğu bu dönemde yaratıcılığını öncelikle doğaya karşı başa çıkma yöntemi olarak kullanmıştır. Bu bağlamda insanın, ait olmaya çabaladığı yeryüzünde, kendine bir yer arayışının sonucu olarak karşımıza çıkan yaratıcılık, onun sadece maddeyi şekillendirdiği bir etkinlikle sınırlı kalmamış; yapabilirliğini hissettiği andan itibaren bu özelliğini sanatsal olana yönlendirmiştir. Ve böylece atalarımızın alet yaparak ortaya çıkardığı yaratıcılık genetik bir miras olarak bizlere kadar ulaşmıştır. Sanatsal bağlamda üretenin sanatçı; üretilenin de sanat eseri olarak değerlendirilme ölçütleri bu çalışmanın dışında tutulmuştur. Tartışmak istediğimiz, sanat eseri üretmenin ilahi bir gücün bahşedilmesinin bir sonucu olmadığı, aksine her insanın doğasında var olan potansiyel olduğudur. Konu bu temel üzerinden ele alınarak, sanat, yaratıcılık, insan ve yaratma dürtüsü irdelenmiştir.

İli̇şki̇ler Yaratma Bağlaminda Sanatta Portre

2018

Portre, kisinin duygularini ifade eden, insanda en karakteristik bolge olan yuzu ele alan bir konudur ve yuzyillardir sanatin en onemli anlatim dillerinden biri olmustur. Bu makale de; geleneksel sanatta da onemli bir konu olan portrenin, iliskisellik ve kamusal alan yaratabilme sorunsalina odaklanmistir. Makalede, kisilerin katilimciya donustugu, etkilesim ve empati ile diyalog kurmaya yonelik, tarihsel ve guncel ifadeler iceren portre calismalari incelenmistir. Sonuc olarak, iliskiler yaratmayi ve diger insanlari icine alarak bir farkindalik yaratmayi amac edinen pek cok ornek oldugu, bu sekilde sanatci-izleyici-sanat iliskisi ekseninde, portre konusunun bir faktor olarak kullanilabildigi ortaya konmustur.

Teksti̇l Tasariminda Yaraticilik Ve Esi̇nlenme

The journal of academic social science studies, 2017

Yaratıcılık bireylerin hayatını kolaylaştıran yeni perspektifler ve orjinal fikirlerle, çalıştıkları alanların şeklini değiştirme yeteneğidir. Tekstil tasarımı alanında gerekli olan özkültür ürünü, özgün koleksiyonların ortaya konabilmesi ve her tasarımda orijinalliğin yakalanabilmesi açısından yaratıcılık ve esinlenme önemlidir. Ürün başarısı açısından tasarımın gerekliliğinin her geçen gün daha çok anlaşılıp yaratıcılığın çok daha önemli bir boyuta ulaşacağı düşünülmektedir. Öyleyse yaratıcı çözümler üretmek olarak ifade edilen tasarım süreçlerinin nüvesinde yaratıcılık bulunmaktadır. Tasarımcı tasarımlarında bir tutarlık oluşturmak ve araştırmasını daha verimli yapabilmek için yönbilgiler doğrultusunda esin kaynağı belirler. Bu esin kaynağı, tasarımları şekillendirecek görseli, duyguyu, dokuyu yani ihtiyaç duyulan yaratıcı fikri elde etmek için kullanılacaktır. Esin ne kadar özellikli olursa araştırma o denli verimli olacağından, alt başlıklara ayrılıp tasarım daha da detaylı incelenebilir hale getirilebilir. Bu tasarım araştırmasında temel tasarım hedefi Barok dönemi mimari planlarından esinlenen bir tekstil nevresim baskı koleksiyonu hazırlamak olarak belirlenmiştir. Bu amaca erişmek için kavramsal tasarım metodu aşamaları kullanılmış ve ortaya konan koleksiyonda esin kaynağının ve yaratıcılığın araştırmanın yönbilgisi uyarınca kullanılması tartışılmıştır.

Mekanın Ögesi Olarak Çağdaş Sanat

Sobider Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Sciences, 2019

Özet: Sanat, tasarım ve mimari birbirinden ayrı düşünülemeyen bir bütün halindedir. Bu bütünün her parçası birbiriyle ilişkili olduğu gibi birbiri içinde yer almakta ve etkileşmektedir. Mekan kavramına disiplinler arası yaklaşım çerçevesinde farklı anlamlar yüklenmiş ve sanatsal üretimin merkezi haline gelmiştir. Mekanın sanat ile olan ilişkisi onu içinde barındırmasının yanı sıra onunla bütünleşmesidir. Artık mekan sanatın sadece ögesi değil, bir parçası olmakta, hatta kendisi bir sanat eserine dönüşmektedir. Bu bağlamda mekan tasarımının bir eser olma özelliği ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada amaç, mekan-yapıt ilişkisini değil, mekanın bir yapıta dönüştürülmesini aktarmak, mekanın ögesi olarak çağdaş sanata değinmektir. İzleyici-yapıt deneyimini mekan ile bütünleştiren ve mekanın bir ögesi haline gelen örneklere yer verilerek literatüre katkı sağlamak hedeflenmektedir. Abstract: Art, design, and architecture are a whole that is not considered separate. Each part of this whole is interrelated, interconnected and interacting with each other. Within this scope, the interdisciplinary approach to the concept of space, different meanings have been assigned and space becomes the center of artistic production. The relationship of the space and the art become integrated with it besides holding it inside. Now, space is not only the element of art, but a part of it, and it is transformed into a work of art. In this context, becoming an artwork feature of the space design comes to exist. The purpose of this study is to convey the transformation of the space to artwork, not a space-work relationship, but to refer to contemporary art as the element of the space. It is aimed to give examples about audience-art work experience that integrated with space and became an element of the space and to contribute to the literature. Bu çalışma, 18-20.04.2019 tarihleri arasında Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi'nde gerçekleşen, 6. Uluslararası Güzel Sanatlar Sempozyumunda bildiri olarak sunulmuştur.