Ankara Tavşanında Konjunktiva ile İlişkili Lenfoid Doku (original) (raw)

Işık Mikroskobik Bir Çalışma: Devede Konjunktiva ile İlişkili Lenfoid Doku

Kocatepe Veterinary Journal, 2018

Konjunktiva ile iliĢkili lenfoid doku (CALT), gözün en önemli aksesuar bileĢenlerinden biridir. Bu çalıĢma, sağlıklı develerde konjunktiva ile iliĢkili lenfoid dokunun histolojik dağılımını ve karakteristik özelliklerini ıĢık mikroskobu tekniğiyle ortaya koymak amacıyla yapıldı. ÇalıĢmada toplam 5 adet (13-19 yaĢ aralığında) deveye ait alt ve üst göz kapağı kullanıldı. CALT'a ait genel makroskobik görünüm asetik asit uygulamasıyla ortaya konuldu. Tüm develerde CALT'ın en önemli elemanları olan ve soliter ve agregat lenf foliküllerinin varlığı tespit edildi. Foliküllerin üzerlerinin folikülle iliĢkili epitel (FAE) olarak bilinen ve intra epiteliyal lenfositleri barındıran, kadeh hücrelerinin görülmediği ince, yassılaĢmıĢ epitel ile örtülü olduğu görüldü. Buna ek olarak, lenf foliküllerinin germinal merkez, korona, dom bölgesi ve inter foliküler alanlardan meydana geldiği fark edildi. Ġnterfoliküler alanlarda CALT en önemli karakteristik özelliklerinden bir olan, yüksek endotelli venüllerin varlığı ortaya konuldu. Sonuç olarak, deve CALT'ının sahip olduğu belirleyici özellikleriyle diğer mukozal lenfoid dokularla oldukça yüksek benzelikler göterdiği ve oküler savunma mekanizması içerisinde önemli bir rol oynadığı kanısına varıldı.

Ankara Keçi̇leri̇ni̇n Bronşlarla İli̇şki̇li̇ Lenfoi̇d Dokusu (Balt) Üzeri̇nde Işik Ve Elektron Mi̇kroskobi̇k Çalişmalar

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 2000

In this study, the samples tissue taken fi'om lung oll O healthy, 5-6 month-old Angora goats were used as amaterial. lt has been observed that the bronchus-associated lymphoid tissue of'Ango]'(l goats was formed by sofitary lymphoid follieles and folliele-associated epithelium (FAE) which covered these follieles, lt has been seen that FAE wasfcJrmed by ciliated cells and cuboidal lymphoepithelial cells but no goblet cells, Lymphoepithelial cells were elosely arranged lymphocytes, macrophages and polymorph nuelear leukocytes.

Bir Ankara Tavşanının Böbreğinde Gözlenen Varyasyon

2007

Bir Ankara Tavsaninda arerlerin anatomisi incelenirken ozellikle sol bobregin konumu ve arterinin seyrinde farklilik oldugu goruldu. Korozyon kast modeli cikarilan tavsanda her iki bobregin de sagda yer aldigi gozlendi. Arteria renalis sinister'in aorta descendens’in sol yuzunden ciktigi fakat saga kivrilarak median hattin sagina gectigi belirlendi. Sol bobregin saga kaymis oldugu ve sag bobregin caudal'inde bulundugu tespit edildi. Onde yer alan sag bobregin hilus’unun aorta descendens’e donuk oldugu goruldu. Yer degistirerek sag bobregin arkasinda yer alan diger bobregin ise hilus'unun lateral'e baktigi gozlendi. Incelenen bu vakada sol bobregin saga kaymasi olcumsel verilere bakilarak arteria renalis sinister'in uzun olmasina baglanabilir

Lalahan Hayvancilik Merkez Araştirma Ensti̇tüsü’Nde Yeti̇şti̇ri̇len Ankara Keçi̇leri̇nde Bazi Ti̇fti̇k Özelli̇kleri̇ Ve Kirkim Sonu Canli Ağirliği

2008

Bu çalışmada, Lalahan Hayvancılık Merkez Araştırma Enstitüsü’nde yetiştirilen Ankara keçisi sürüsünün 20012004 yılları arasındaki kayıtları kullanılarak; kırkım sonu canlı ağırlığı, tiftik verimi ve bazı tiftik özellikleri incelenmiştir. Üzerinde durulan özelliklere yıl ve yaşın etkisi En Küçük Kareler Yöntemi ile tahmin edilmiştir. Sürüde 1, 2, 3, 4, 5, 6+ yaş gruplarına ait en küçük kareler ortalamaları, kırkım sonu canlı ağırlığı için sırasıyla 22.57±0.431, 31.90±0.478, 38.28±0.508, 40.62±0.524, 44.50±0.539, 46.12±0.577 kg; tiftik ağırlığı için 1704±86.8, 2434±61.8, 2873±63.8, 3013±68.9, 3216±80.3, 2974±89.1 g olarak tespit edilmiştir. En küçük kareler ortalamaları, yaş sırasına göre elyaf çapı için 30.06±0.645, 33.48±0.436, 36.35±0.478, 35.47±0.536, 35.60±0.646, 36.86±0.671 μm; lüle uzunluğu için 6.06±0.178, 6.23±0.126, 6.19±0.141, 6.27±0.154, 6.43±0.180, 6.70±0.196 cm; mukavemet için 8.69±0.230, 9.46±0.232, 10.22±0.262, 11.21±0.268, 10.70±0.281, 10.66±0.303 g; elastikiyet için ...

Alevi̇li̇k-Bektaşi̇li̇kteki̇ Tavşan İnancinin Mi̇toloji̇k Kökleri̇ Üzeri̇ne

2011

Bu makalede, Turk kulturunde ozelde de Alevi-Bektasi geleneginde tabu olmus tavsan algisinin mitolojik gecmisi arastirilacak, Turk kultur tarihinde ve cografyasindaki paralellikler, karsilastirmali betimsel analiz yontemiyle incelenecektir. Alevi-Bektasilerin tavsan eti yememesi ve bunun sebebi olarak icat edilen gerekceler tavsanin Turk mitolojik dusuncesindeki yerini cozmemekle birlikte ipuclari vermektedir. Ileri surulen gerekceler, eski inanclarin yeni dine adapte olmasindan baska bir sey degildir. Satuk Bugra Han’a atfedilen efsane, yeni din ile eski inanclar icindeki tavsanin ilk carpismasi ve zaferi gibi gorunmektedir. Tarih boyunca hukumdarlik asalarinda ve Turk Muslumanliginin ilk donem bazi cami suslemelerinde tavsan motifine yer verilmesi, mucadelenin devam ettiginin gostergesidir. Gunumuzde ise bu mucadele tavsanin aleyhine islemis ve Turk dusuncesinde tavsanin mitolojik yonu silinmeye yuz tutmustur. 12 hayvanli Turk takviminde tavsana da yer verilmesi, bazi Turk boylari...

Ankara tavşanında endokrin pankreas üzerine ışık ve elektron mikroskobik araştırmalar

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 2010

Bu çalışmada, Ankara tavşanlarının (10 adet, sağlıklı ve erişkin) endokrin pankreası histokimyasal ve elektron mikroskobik olarak incelendi. Tavşanlardan alınan pankreas örnekleri Bouin, Carnoy ve gluteraldehit-paraformaldehit solüsyonlarında tespit edildi. Aldehit fuksin light green orange G (AF) ile histokimyasal olarak boyanan pankreas kesitlerinde 2 tip endokrin hücre belirlenmesine rağmen, elektron mikroskobik incelemelerde endokrin adacıkların A, B ve D hücrelerinden oluştuğu gözlendi. Langerhans adacıklarının merkezinde mor-menekşe boyanan çok sayıda B hücrelerinin ve periferinde sarımsı-yeşil boyanan az sayıda A hücrelerinin bulunduğu saptandı. Elektron mikroskobik olarak, A hücrelerinin salgı granülü genellikle yuvarlak ve elektron çok yoğun iken, B hücrelerinin sitoplazmasında salgı içeriği ile salgı membranı arasında belirgin boşluk bulunan elektron çok yoğun ve elektron az yoğun granüller tespit edildi. D hücrelerinin de elektron çok yoğun ve elektron az yoğun materyale sahip yuvarlak 2 çeşit granül içerdiği ancak, bu granüllerin A ve B hücrelerinin granüllerinden daha küçük olduğu gözlendi. Bu çalışmanın sonucunda, Ankara tavşanı endokrin pankreasının çok sayıda B hücreleri, az sayıda A hücreleri ve çok az sayıda da D hücrelerinden oluştuğu saptandı. Anahtar sözcükler: Ankara tavşanı, elektron mikroskop, endokrin pankreas. Light and electron microscopic investigations on the endocrine pancreas in Angora rabbit Summary: The endocrine pancreas of the Angora rabbits (10 healthy adult) was examined in this study using histochemistry and electron microscopy. Pancreas samples taken rabbits were fixed in Bouin, Carnoy, and gluteraldehyde-paraformaldehyde solutions. Although, two endocrine cell types was determined in sections of pancreas staining as histochemical by aldehyde fuchsine light green orange G (AF), endocrine islets were constituted by A, B and D cells in electron microscopical examination. The centre of the Langerhans islets were occupied predominantly by B cells stained purple-violet and surrounded a few by A cells stained yellowish-green. Secretory granules of A cells generally were spherical and high electron-dense whereas in the cytoplasm of B cells were determined high electron-dense and low electron-dens granules, have a halo between the membrane and their content. D cells were observed contain to round two kinds of secretory granules, have high electron-dense and low electron-dense material, but smaller than those A and B cell types. In conclusion, the endocrine pancreas of the Angora rabbits were constituted by numerously B cells, a few A cells, and infrequently D cells.

PANOFSKY ÖLÇEĞİNDE KARŞILAŞTIRMALI ADEM VE HAVVA İKONOGRAFİSİ

ASBİDER-Akademi Sosyal Bilimler Dergisi, 2020

Sanat Tarihi alanında Adem ile Havva’nın kutsal kitaplarda yer alan hikayelerini anlatan resimler önemli yer tutmuştur. Bu eserlerin birçok sanatçı tarafından farklı teknik ve kompozisyonlarda yapıldığı bilinmektedir. Adem ve Havva’nın yaratılışı ile başlayarak, yasak meyvenin yenmesi ve ardından cennetten kovulmaları şeklinde anlatılan ikonografi sanatçıların bireyselliği ile eserlerinde uygulanmıştır. İslam coğrafyasında minyatürlerde, Hristiyan coğrafyasında ise Batı tarzı resimlerde Adem ile Havva’nın çok sayıda betimini görmek mümkündür. Bu tasvirlerin ikonografileri üzerinden birbirleri ile karşılaştırmaları ve analizleri, Alman Sanat Tarihçi Erwin Panofsky’nin ortaya koyduğu görsel sanatlarda anlam teorisi olarak niteleyebileceğimiz İkonografik ve İkonolojik Eleştiri Yöntemi’ne uygun olarak değerlendirilmiştir. Eserlerin geleneklerine bağlılığı, sanatçıların bireyselliği, Adem ile Havva betimlemelerinin gelişmişliği ve birbirleri ile benzerlik ve farklılıkları üzerinde durulmuştur. Adem ve Havva’nın yaşam hikayesi üzerine dünyada sayısız resim bulunmakla beraber, bu çalışmaya hepsini dahil etme imkanı olmaması sebebiyle spesifik eserler seçilmiştir. Çalışmada; İslam sanatçıları tarafından oluşturulan Falname, Kısassü’l-Enbiya, Hadikatü’s-Süeda, Menafi El-Hayvan, Kitab’el-Asar el Bakiya ve Zübdetü’t Tevarih gibi eserlerde yer alan minyatürler ile Batı sanatında Michelangelo Buonarroti, Hugo Van der Goes, Hieronymus Bosh, Albrecht Dürer, Jan Bruegel, Paolo Uccello, Massaccio, Charles-Joseph Natoire ve Tiziano Vecellio gibi ünlü sanatçıların yapmış oldukları resimlere yer verilmiştir.