Zenon Paradoksu ve Türkiye (original) (raw)
Related papers
Turkiye de Gibson Paradoksunun Gecerliligi
Bu çalışmada, Türkiye ekonomisinde Gibson paradoksunun geçerliliği ele alınmaktadır. 1982-2020 dönemine ait yıllık banka mevduat faiz oranları ile enflasyon oranları kullanılarak değişkenler arasındaki pozitif yönlü ilişkinin varlığı ampirik olarak araştırılmaktadır. Analizde değişkenlerin doğrusallığı test edilmekte ve aralarındaki uzun dönemli ilişki Engle-Granger ve Maki çoklu yapısal kırılmalı eşbütünleşme testleri ile sınanmaktadır. Elde edilen sonuçlar, temel para politika düzenlemeleri ile örtüşen, istatistiki olarak anlamlı yapısal kırılma tarihleri altında faiz oranı ile enflasyon arasında uzun dönemli pozitif bir ilişkinin varlığını ortaya koymaktadır. Sonuç olarak, Türkiye'de ele alınan dönemde Gibson paradoksu geçerlidir.
Senail Özkan - Paradokslar Üzerinde Raks
Schopenhauer tam bir paradokslar filozofudur. Ateisttir, mistik ve pesimisttir; hayatı ve felsefesi paradokslarla doludur. Ancak o tezatlar ve tereddütlerden yılmayan bir filozoftur. Sözünü sakınmadan söyler; doğruluk, cesaret ve samimiyet onun karakteridir. O, insana ürperti ve korku veren; ve âdeta bir soyut kavramlar dağı halini alan felsefenin dağ dağ problemleri arasında bir akrobat cesaretiyle ve bilgece dolaşır. Schopenhauer metafizik bunalımların ve derin şüphelerin filozofudur; bütün düşünceleri ciddi bir kritik ve kriz mahsulüdür. Felsefenin tüm problem alanlarında yenilikçi ihtiraslı ve ateşli bir tartışmacıdır. Merhamet etiğinin mimarıdır. Hayata karşı menfi ve bedbin tavrıyla tanınan filozof, yetkin bir estetikçidir. Sanat, edebiyat, edebiyatın bütün türleri, mûsikî, mimarî, heykel ve resim gibi tüm estetik mevzularda çığır açıcı orijinal fikirleri vardır. El attığı her konuya yeni yorumlar ve açılımlar getirmiştir. Felsefe meraklılarına, felsefeden korkan meraklılara roman tadında lirik bir felsefe kitabı...
Tarihsel Formasyon İçinde ve Türkiye Ekseninde Zenginlik ve Burjuvazi
ve çeşitli ayrıcalıklar, bu kitlelerin, toplumların biçimlenişinde etkin bir rol oynamalarını sağlamıştır. Zenginlik ve toprak ya da mülk sahipliği, yeni sosyal oluşumlar ve sınıflar ortaya çıkarmıştır. Hem dünya tarihinde, hem de Türkiye tarihinde "burjuva" sınıfının ortaya çıkışı, bu toplumların siyasal, ekonomik ve sosyal dönüşümlerinde oldukça etkili olmuştur. Bunun yanında, Batı Avrupa'daki oluşumlarla kıyaslandığında, burjuvazi, Türk tarihinde daha farklı bir dönüşüme uğramış ve bu dönüşümler ve farklılıklar, pek çok tarihsel ve sosyolojik araştırmaya konu olmuştur. Bu çalışmada, tarihsel süreç içinde zenginlik, seçkinlik ve burjuvazi kavramları ve bunların ortaya çıkışları, kavramsal ve toplumsal boyutta algılanışları ve toplumsal yapıya sirayet etme biçimleri işlenecektir.
Leges Kamu Hukuku Dergisi, 2014
Bilginin hızlı bir şekilde gelişmesi ve değişmesi , teknoloji ve bilişim alanında meydana gelen gelişmelerin şaşırtıcı bir hızda artış göstermesi dünya ekonomisinde ve piyasasında tüketici istek ve taleplerinin değişmesine neden olmaktadır . Özellikle de kitle bağlamında pazarlama faaliyetlerinin yerini kişisel istek ve taleplerinin alması pazarlamadaki anlayışın farklılaşmasına sebebiyet vermiştir . Farklı kültür , ırk , dil , din gibi faktörler kitle pazarlamasından çok etnik pazarlama kavramını gündeme getirmiştir . Farklı kültürler , dil , din , ırk gibi faktörler kişisel ihtiyaçların ön plana çıkmasına da sebep olmuş , pazarlamada yeni stratejilerin geliştirilmesini bir gereklilik haline getirmiştir . Her tüketicinin ihtiyaçları farklı olabileceği gibi genel ihtiyaçları benimseyen tüketicilerin dışında kalan farklı talepleri olan tüketicilerin de ihtiyaçlarının karşılanması bir gerekliliktir . Özellikle de bu tüketici grubunun pazarlamadaki hedef grubun içerisinde azınlıkta olduğu durumlarda starteji geliştirirken daha dikkatli davranılması gereklidir . Zira kitlesel pazarlama hedefindeki topluluk içindeki bu azınlık tüketicilerin , bir başka pazarda veya toplulukta azınlık olmayıp topluluğun genel kesimini oluşturacağı hususu gözden kaçırılmamalı ve bu konudaki hassasiyetin uluslararası arenada ülkeler arasındaki ilişkilere olumlu ya da olumsuz bir kısım etkilerinin olabileceği göz önünde tutulmalıdır . Bu nedenle de kitlesel pazarlama anlayışının yerini hızlı bir şekilde gelişen günümüz dünyasında azınlık pazarlama almaya başlamıştır . Bu yazıda etnik pazarlama kavramı , tarihçesi , etnik pazarlamanın hangi ülkelerde nasıl uygulandığı , Türkiye ’ de etnik pazarlama uygulamaları ve örnekleri , Türkiye ’de meydana gelebilecek gelişmeler ve bu gelişmeler ışığında sonuç verileri yer almaktadır .
TÜRKİYE-AZERBAYCAN MÜTTEFİKLİĞİNDE JEOEKONOMİNİN YERİ
Sumqayıt Dövlət Universiteti Konfrans materialları , 2022
Çalışmamızda, Şuşa Beyannamesi’yle üst düzey müttefiklikliği teyit edilen TürkiyeAzerbaycan ikilisinin müşterek jeoekonomik etki oluşturma imkanları üzerinde durulmuştur. Türkiye’nin Ermenistan sınırını kapalı tutması, stratejik jeoekonomik eylem kabul edilerek Ermenistan’a etkisi incelenmiştir. Türkiye-Ermenistan sınırı, Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgal edilmesi üzerine kapatılmıştı. Bulgularımız, bu politikanın Ermenistan’ın iktisadi ve siyasi gelişmesine darbe vururken dış dünyayla i lişkileri bakımından Rusya’ya ve Gürcistan’a bağımlı kıldığını göstermektedir. Bu jeoekonomik politika, Ermeni işgal stratejisinin maliyetini arttırmıştır. Halihazırda ise Azerbaycan’ın vatan topraklarını özgürleştirmesini takiben kalıcı barış antlaşmasını n yapılabilmesi için ihtiyaç duyulan kaldıraçlar arasında yer almaktadır. In our study, the possibilities of creating a joint geoeconomic impact of the TurkeyAzerbaijan duo were emphasized. Turkey's closed border policy is accepted as geoeconomic action and its effect is examined. The Turkey-Armenia border was closed after the occupation of Azerbaijani lands by Armenia. Our findings show that this policy hits the economic and political development of Armenia, while making it dependent on Russia and Georgia. This geoeconomic policy increased the cost of the Armenian occupation strategy. Currently, it is among the levers needed to make a permanent peace treaty following the liberation of Azerbaijan's homeland.
TÜRKİYE'NİN ZEYTİN DALI HAREKATI
2022
Birleşmiş Milletler (BM) sözleşmesinin 51'nci maddesinde yer alan meşru müdafaa hakkına dayandırılarak icra edilmiştir. Türkiye Devleti, bu harekâtın hemen öncesinde, 17 Ocak'ta toplanan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı sonunda yayınlandığı bildiride; terör örgütlerinin, ülkeye yönelik açık tehditlerinden söz ederek, "Ülkemizin, sınırlarının hemen yanı başında bir terör koridoru oluşturulmasına, terörist ordusu kurulmasına izin vermeyeceğini, konu ile ilişkin gereken her türlü tedbirin alınacağını" belirtmiştir. Harekatın sebebi ve aynı zamanda hukuksal dayanağı bu iki açıklamayla ortaya konulmuştur. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere; yetkililer, halka yaptıkları izahatlarında "devletin beka sorunundan" şeklinde ifadelere yer vermiştir. Afrin'deki PKK/PYD'nın devam etmesi, ülkemize yönelik kalıcı ve devamlılığını sürdüren bir tehdit olarak tanımlamıştır. Uluslararası (UA) arenada gerçekçi (realist) okulun en önemli kavramlarından biri olan devlet bekası; devletin varlığıyla doğrudan ilgili, egemenliğin devamlılığını vurgulayan terimdir.
Zenofobi, yabancı olarak görülen kişiye karşı merak, endişe, korku, nefret, önyargı, tiksinti, öfke gibi duygu durumlarını içeren duygusal, tutumsal ve davranışsal bir ön yargı formudur. Yabancıya karşı bilinmezliğin getirdiği korku ve tedirginlik duygusu olarak zenofobi bireysel bir durum iken, bugün dünyada toplumun geneline yayılan, sistematikleştirilmiş ve sıradanlaştırılmış bir olgu haline getirilmeye çalışılmaktadır. Zenofobiyi güçlendirmek ve yaygınlaşmasına neden olmak, dünyada varolan kaosu, terörü ve gerilimi gündelik hayat deneyimlerimize dahil etmek anlamına gelmektedir. Zenofobik eğilimlere maruz kalan "yabancı"lar, kendi kimliklerine daha çok sarılarak kendilerini izole etmekte, bu durum da içine girmek zorunda oldukları topluma entegre olmalarını zorlaştırmaktadır. Zenofobik tutum ve davranışlara sahip olanlarda ise korku, tiksinme, nefret, düşmanlık, tedirginlik ve kendini kapama gibi paranoyaya varan güçlü etkiler görülmekte, kişiler bir düşmanlık atmosferinin gerginliğinde yaşamaktadırlar. Yabancı düşmanlığı, hem bu düşmanlığa maruz kalan hem de bu duyguyu taşıyan için yıkıcı etkileri olan bir gerçekliktir. Bu bağlamda bu çalışmayla amaçlanan, zenofobi üzerinden yabancı/öteki sayılan ile ilişkimizin özüne dair sorgulamalar yapmak, zenofobiyi felsefi bir çerçevede değerlendirmek ve zenofobinin panzehiri olabilecek bir etiğin imkanını tartışmaktır. Anahtar Kelimeler: Zenofobi, Yabancı, Öteki, Düşmanlık, Felsefe, Etik.