VENEDĠK KAYNAKLARINA GÖRE II. BAYEZID DONEMİNDE OSMANLIDA DENİZCİLİK VE KORSANLIK (original) (raw)

OSMANLI MÜZİK KAYNAKLARINDA BOZUK - KARADÜZEN ÇALGILARI ve BUZUKİ ÇALGISININ KARŞILAŞTIRILMASI -Yegâh Musiki Dergisi

OSMANLI MÜZİK KAYNAKLARINDA BOZUK - KARADÜZEN ÇALGILARI ve BUZUKİ ÇALGISININ KARŞILAŞTIRILMASI, 2020

Türk Musikisi’nde bozuk çalgısı ve Yunan kültüründeki buzuki çalgısı birbirileriyle tarihi bağları bulunan müzik enstrümanlarıdır. Her ikisi de bağlama / saz çalgı ailesi grubunda sınıflandırılmakta olan tezene/ mızrap ile çalınan çalgılar arasında yer almaktadır. Her iki çalgı form açısından da eşleşmektedir. Saz ailesine mensup uzun saplı müzik enstrümanlarının tarihi kökenleri genellikle Antik uygarlıklardaki ilk çalgı örneklerine veya Anadolu’da yaşamış olan Hitit Uygarlığı’ndaki betimlemelere dayandırılmaktadır. Bu konuda farklı varsayımları içeren araştırmalar mevcuttur. Bu makale; dört kısa bölümde bozuk/ büzürg –karadüzen-buzuki sazları arasındaki benzer özellikleri karşılaştırmalı ve temel olarak inceleyen bir çalışmadır. Çalışmanın birinci bölümünde bozuk çalgısının kelime kökeni üzerinde durulmuş olup, saz/bağlama ailesinin form ölçüleri sunulmuştur. Ayrıca bozuk sazının sosyal yaşam içinde nerede icra edildiği hakkında kısa açıklamalar yapılmıştır. İkinci bölümde 18. Yüzyıl bozuk çalgısının perde düzenleri tespit edilmiştir. Üçüncü bölümde; sözel bulgular dahilinde tarihi 17.yüzyıl olarak belirlenebilen bozuk sazıyla, aynı sazı tarif eden “Karadüzen” sazı hakkında bilgi verilmektedir. Dördüncü bölüm; bozuk sazının farklı ölçülerdeki çeşitlerini tablolaştırarak, buzuki çalgısının tarihine değinmiştir. Bu makale çalışması; bozuk sazının buzuki sazına dönüşmesine dair varsayımları temel alarak, üç yüzyıllık periyodu eski müzik kaynakları üzerinden somutlaştırmaya çalışması nedeniyle önem taşımaktadır. Karadüzen sazının zaman zaman bozuk sazıyla eşleşmesi nedeniyle, çalgının tarihini 17. yüzyıla götürebilecek izleri dikkate almaktadır.

OSMANLI DÖNEMİ SULTAN 2. BAYEZİD’İN YAPTIRDIĞI MEDRESELERDE ÜSLUPSAL VE TİPOLOJİK ÖZELLİKLER

IX. Uluslararası TURKCESS Eğitim ve Sosyal Bilimler Kongresi, 2023

Medreseler Türk- İslam dünyasındaki cami, tabhane, imaret, muvakkithane, darüşşifa, kervansaray, arasta, bedesten, han ve hamam benzeri bütün sosyal ve yardımlaşma kurumları gibi vakıf temeli üzerine kurulmuştur. Medreselerin kurulması ve yaygınlaşması Osmanlı Devleti’nin eğitime verdiği önemi göstermektedir. Çalışma konusu içinde yer alan medreseler Osmanlı Devleti’nin en güçlü olduğu dönemlerde 16. yüzyılda inşa edilmiştir. Bu yüzyıldan sonra devlet erkanının baniliğini üstlendiği birçok medrese “dahil” statüsünü kazanmıştır. Medreseler ve eğitim süreci çalışma kapsamında yer almaktadır. Bu dönemde eğitim-öğretim kalitesi yükselmiş olmakla beraber ekonomik durumun iyileşmesi mimari ve sanatsal faaliyetlere daha fazla önem gösterilmesini sağlamıştır. 2. Bayezid Fatih Sultan Mehmed ile Emine Gülbahar Hatun’un oğlu, sekizinci Osmanlı padişahıdır. Sultan Bayezid bilindiği üzere hemen hemen tüm konularda barışçıl bir yol izlemiştir. Bu nedenle siyasi alanda birçok zorlukla karşılaşmıştır. Saltanatı sürecinde baniliğini üstlendiği Edirne, İstanbul ve Amasya’da yer alan medreseleri topoğrafik özellikleri dahilinde üslupsal ve tipolojik açıdan dönem medreseleri ile karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Özellikle Edirne ve İstanbul şehirleri zaman içerisinde kültür başkenti olmuş buradaki yapılar diğer şehirlerde inşa edilen yapıların bir bakıma öncüsü durumuna gelmiştir. Amasya’nın Sultan için önemi ise yıllarca burada sancak beyliği yapmış olmasından kaynaklanmış olmalıdır. 2. Bayezid baniliğindeki Edirne ve Amasya’daki külliyelerin Mimar Hayreddin tarafından yapılmış olması ise medreselerin planlarının, birimlerinin, mekânsal ve cephesel düzenlemelerinin birbirine yakın olmasını sağlamıştır. Genel olarak medreseler “U” plan şemasında kurgulanmıştır ve odalar bu plan şemasına uygun olarak yerleştirilmiştir. Külliye içinde yer alan medreseler diğer külliye elemanlarının dış noktalarına konumlandırılmıştır. Bu bağlamda eğitim ve öğretimi olumsuz etkileyecek dış etkenlerden uzaklaşmak amaçlanmıştır. Eserlere dair mimari, plan, süsleme ve malzeme özellikleri ayrıntılı biçimde tanıtılarak monoğrafi halinde sunulmuştur. Öncelikle kendi içlerinde benzer ve farklı yönler ortaya konulmuş sonrasında ise medreselerin günümüzdeki durumları açıklanmıştır. Bu çalışmada literatür tarama, saha araştırması ve gözlem yöntemi kullanılmıştır. Ayrıca vakfiyeler, vakıf tahrir gibi vakıf arşiv malzemeleri kullanılarak analizler yapılmıştır. İncelenen medreselerin Türk mimarisindeki gelişim çizgisi belirlenmiş, tipolojik ve üslupsal farklılıklar ortaya çıkartılmıştır.

16.YÜZYILIN İKİNCİ YARISINDA OSMANLI DONANMASINDA KÜREKÇİLER

16.YÜZYILIN İKİNCİ YARISINDA OSMANLI DONANMASINDA KÜREKÇİLER, 2019

ÖZ Kürekçiler, Osmanlı donanmasında kürekli gemilerin egemen olduğu dönemlerde önemli bir topluluktu. Gemi mürettebatının önemli bir kısmını oluşturmaktaydılar. Çünkü gemileri hareket ettiren yelkenlerin boşa çıktığı zamanlarda onların kas güçleriydi. Gemilerin savaş ve seferde yeteneklerini ortaya koyabilmeleri için kürekçilerin varlığına ihtiyaç duyulmaktaydı. Önemleri nedeniyle toplanmaları ve gemilere yerleştirilmeleri için kendine özgü metot ve usuller geliştirilmişti. Bu usuller kendi içinde bu iş için görevlendirilen kamu görevlileri, parasal kaynaklar, uyulması zorunlu talimatlar, çalışma takvimi ve yaptırımlar topluluğu gibi bir dizi kuralları barındırmaktaydı. 16.yüzyılda Osmanlı donanmasının faaliyetleri göz önünde bulundurulduğunda donanma gemileri açısından arz ettikleri önem daha iyi anlaşılacaktır. ABSTRACT Rowers were an important group in the Ottoman navy during the reign of rowing ships. They were an important part of the ship's crew. Because it was their muscle power when the sails moving the ships were wasted. Ships' presence was needed to enable the ships to demonstrate their abilities at war and at times. Because of their importance, specific methods were developed for their collection and placement in ships. These procedures included a number of rules in itself, such as public officials, financial resources, mandatory instructions, a work schedule and a collection of sanctions. Considering the activities of the Ottoman navy in the 16th century, the importance of the navy ships will be better understood.

BOSNA'NIN OSMANLI İDARESİNE GEÇİŞİNDE BOGOMİLLİĞİN ETKİSİ

Özet Bosna'nın tamamıyla fethi 15. Yüzyıl sonlarına dek sürmüştür. Ancak bu fethin ne şekilde gerçekleştiği halen tartışılan bir noktadır. Bu çalışmanın amacı tartışılan bu noktalardan Bogomillik meselesinin bu fetihteki rolüdür. Bogomil Bosnalıların, Kilise tarafından dışlanmaları sonrasında yaşadıkları yalnızlık ve sonrasında Osmanlı Devleti hakimiyeti altına girişlerinde bu mezhebin tesiri ortaya konmalıdır. Bu sayede Balkanların Osmanlı eline geçişinin de inanç unsurunun ortaya konması da mümkün olacaktır. Bogomilism Effect on the Bosna's Transition under Ottoman Rule Summary The conquest of entire Bosnia lasted until the end of the 15thcentury. However, in what way this conquest took place is still acontroversial point. The purpose of this study is to enlighten the roleof Bogomilism in the conquest. After exclusion of Bogomil Bosnians by theChurch and isolation they were faced with, the influence of the sectat the entrance of them under the sovereignty of the Ottoman State in Balkans

OSMANLI TAŞRASINDA VERGİ ANLAŞMAZLIKLARI (XIX. YÜZYIL BOLU ÖRNEĞİ)

Econder I. Uluslararası İktisat, İşletme ve Sosyal Bilimler Kongresi Bildiri E-Kitabı, 2019

Vergi devletlerin varlıklarını devam ettirebilmeleri açısından en önemli kaynak olma özelliği taşır. Bununla birlikte vergi konusu her dönemde devletlerin vatandaşları ile ilişkilerinde en önemli sorun olmuştur. Osmanlı Devleti’nde de vergi konusu önemini her dönemde korumuştur. Ancak askerî, siyasi ve ekonomik alanda yaşanan sorunlar vergi alanına da yansımıştır. Bu bakımdan vergi uygulamalarında ihtiyaca ve zamanın şartlarına bağlı olarak değişim ve dönüşümler yaşanmıştır. Osmanlı Taşrası vergi gelirlerinin temin edildiği saha olması itibariyle yaşanan değişim ve dönüşümden etkilenmiştir. Bazı vergi memurlarının faaliyetleri veya bazı vergi uygulamaları taşra ahalisi tarafından tepkiyle karşılanmış ve bu durum taşra ve merkez arasında kimi zaman çok ciddi boyutlarda anlaşmazlıklara neden olmuştur. Çalışma XIX. yüzyıl Osmanlı taşrasında Bolu örneğinden hareketle vergi uygulamalarından kaynaklanan anlaşmazlıkların sebeplerini, ahalinin tepkilerini ve sorunun çözümü için Devletin ne gibi faaliyetlerde bulunduğunu ele almaktadır. Nitel araştırma yöntemlerinden doküman inceleme modeli ile yürütülen çalışma, konu ile ilgili literatürün yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Arşivi belgeleri çalışmanın esas kaynağını teşkil etmektedir. Anahtar Kelimeler: Osmanlı, vergi anlaşmazlığı, Bolu.

MENTEŞE BEYLİĞİ VE OSMANLI DÖNEMLERİNDE STROBİLOS

Özet Bodrum Yarımadası'nın güneybatısında yer alan ve günümüzde Aspat adıyla bilinen Strobilos, M.Ö. 7.yüzyıldan Osmanlı dönemine kadar kesintisiz olarak iskan görmüştür. 13. yüzyılın ikinci yarısında yöre ile birlikte Menteşe Beyliği egemenliğine giren kent, 16. yüzyıl başında " Sıravolos " adıyla yeni kurulan bir kazanın merkezi olmuştur. Özellikle ortaçağa ait bir çok kalıntı içeren ve gerek Antik çağda gerekse Bizans döneminde önemli bir liman kenti niteliği taşıdığı anlaşılan Strobilos'un Menteşe Beyliği ve Osmanlı dönemlerindeki durumu tartışmalıdır. Çeşitli belgeler, seyahatnameler ve kalıntılar, kentin 15. yüzyıldan itibaren olasılıkla güvenlik gerekçesiyle hızla küçüldüğünü düşündürmektedir. Abstract Strobilos in the Menteşe Emirate and Ottoman Eras Strobilos, known today as Aspat, which is situated in the southeastern part of the Bodrum peninsula faced a continuous habitation from the 7 th B.C. until the end of the Ottoman era. It came under the rule of the Menteşe Emirate in the 13 th century together with the region and in the 16 th century became the capital of the new province called " Sıravolos ". In the light of the remains especially from the Middle Ages, the city was an important center but its position in the Menteşe and the Ottoman eras was under discussion. Various document, travel books and the remains lead to a thought that the city for safety reasons started a decadence from 15 th century on.

İLK TÜRK DONANMASI VE OSMANLILARDAN ÖNCE TÜRK DENİZCİLİK FAALİYETLERİ

Dünya coğrafyasında, ülkelerin coğrafi yapıları ve stratejik konumlarına göre şekillenen denizcilik faaliyetleri, bir kısım eski medeniyetler tarafından öteden beri -iyi veya kötü- sürdürüle gelmiştir. Aslında denizci devlet olmayı veya olabilmeyi sağlayan en önemli faktör ülkenin denize göre konumu veya denize olan mahkûmiyetidir. Oğuz Türkeri’nin Türkistan’dan Anadolu’ya göç etmeleri ile birlikte Türkler denizlerle ilk kez tanışarak açık denizlere doğru yelken açmaya ve karşılarına çıkan bu uçsuz bucaksız mavi suların gizemli dünyasını keşfetmeye başlamışlardır. 1081 yılına kadar öncü Türk Beylikleri, Bizans'tan fethettikleri topraklarla Ege ve Marmara kıyılarına ulaştılar. Böylece köklü bir tarihi miras ve geleneğe sahip Türkler binlerce yıllık tarihi boyunca üzerinde kurulan çok sayıdaki medeniyete denizci olma imkânı sağlayan önemli bir kara parçası elde etmiştir. Türkler, Anadolu’ya gelmelerinden bir müddet sonra denizlere hakim olma yolunda hızlı bir gelişim sürecine girdiler. Karasal bölgelerden henüz gelmelerine ve denizcilik tecrübeleri olmamalarına rağmen tüm handikapların üstesinden gelerek yüzlerce yıllık denizcilik tecrübesi olan kıyı Avrupa devletlerine asırlarca kök söktürecek bir aşamaya gelme yolunda attıkları adımların ilki İzmir’de küçük bir devlet kuran Çaka Bey öncülüğünde başlatıldı. Bizlerde bu çalışmamızda Çaka Bey ile denizcilik ile tanışan Türkler’in denizlerdeki gelişimi, faaliyetleri ve tepkileri üzerinde duracağız.