Bizanslılar, Azizleri ve Khalkedon'lu (Kadıköy) Azize Euphemia (original) (raw)
Related papers
Bizans İmparatorluğu Zamanında Amida (Diyarbakır) (IV.-VII. Yüzyıl
Öz: Bu makalede, erken Bizans döneminde Bizans ve Sasani İmparatorlukları arasında sürdürülen sınır savaşları ve Sasanilerin Amida'ya karşı gerçekleştirdikleri 359 ve 503 yılı kuşatmaları incelenerek, İmparatorluğu'nun doğuda takip ettiği sınır politikasının genel esasları tespit edilmektedir. Bizans ve Sasani İmparatorlukları arasındaki mücadelelerde, Mezopotamya'da Nisibis (Nusaybin), Anastasiopolis (Dara), Singara (Sincar), daha kuzeyde Silvan (Meyyafarikin), Theodesiopolis (Erzurum) gibi şehirlerin doğrudan sınır hattında olması hasebiyle imparatorluk için birinci dereceden önem arz ettikleri görülmektedir. Amida (Diyarbakır), Tella (Viranşehir), Resu'l Ayn (Ceylanpınar), Callinicum (Rakka) gibi yerleşim yerleri ise daha geride ikinci dereceden savunma hattı olmuşlardır. Sasani ordularının zaman zaman birinci hattı aşarak ikinci hattın en önemli şehri olan Amida'ya kadar gelmesi imparatorluk için bir alarm durumu olarak telakki edilmiş, sınırda katı önlemler alınmıştır. Roma kaynaklarında 4. yüzyılın ikinci yarısından 7. yüzyılın ortalarına kadar ki dönemde Amida vesilesiyle zikredilen olaylar, bu şehrin özellikle 363'ten sonraki dönemde askeri ve idari açıdan daha stratejik bir konum kazandığını göstermektedir. Abstract: This article examines in general the border wars between the Byzantine and the Sasanid empires in the early Byzantine period and in particular the Sasanid siege of Amida in 359 and 503. By focusing on these wars, the article presents the general principles of Byzantine borderland policy on its eastern borders. In the Byzantine struggle against the Sasanids, border cities in Mesopotamia such as Nisibis(Nusaybin), Anastasiopolis (Dara), Singara (Sincar), and further to the north, Silvan (Meyyafarikin) and Theodosiopolis (Erzurum), had primary importance. Other cities in the hinterland such as Amida (Diyarbakır), Tella (Viranşehir), Resu'l Ayn (Ceylanpınar), Callinicum (Rakka) were of secondary importance. Arrival of the Sasanid army to Amid triggered an alert that required the Byzantines to take drastic measures. The Roman sources indicate that because of intensive military activity around Amid from the second half of fourth century to the middle of seventh century, the city gained a new military and administrative status as well as a new strategic value after 363.
Bizans Kaçkınları - Runaway Byzantines
Yapı Kredi Yayınları, 2021
This is an illustrated children’s book about the Byzantine Constantinople and its monuments, blended with a fantastic time travel of children from contemporary Istanbul. It narrates the adventures of İrem (a.k.a Irene), and her schoolmates Ali and Ece, starting with their unusual discovery of the book "A Byzantine Journey with Augmented Reality Plus". After a few amazing time travels to captivating moments and spaces of Byzantine capital, they find themselves in the adventure of finding and rescuing the real owner of the book. However, this will be a difficult task, which would require the collaboration of a wider team, resulting in big surprises.
İstanbul Kazı Buluntuları ve Bizans'ta Günlük Yaşam
Toplumsal Tarih Dergisi, 2019
The excavations were carried out between 2004-2013 under Istanbul Archaeological Museums supervision in the scope of the subway project at Yenikapı Metro and Marmaray Stations. In the excavations many different objects unearthed. In this article, some fishing gear, game pieces, weights, one lamp, one censer, and one amulet presented which are among the findings.
Hellenistik-Roma Dönemi Anadolu Mimarlığında Bezemeli Kaideler
Sütun kaidelerinin bezemeli olarak yapılması, Anadolu Mimarlığı'nda Hellenistik Dönemden itibaren görmeye başladığımız Attika kökenli bir uygulamadır. Didyma Apollon Tapınağı ve Sardes Artemis Tapınağı ile başlayan ve Hermogenes'e atfedilen yapılarda farklı biçimlerde karşımıza çıkan bu uygulama, Erken Roma Dönemi ve sonrasında da devam etmiştir. Bezemeli sütun kaideleri Hellenistik Dönemde, çoğunlukla, boyutları ve süslemeleri ile hemen hepsi birer prestij yapısı olan tapınaklarla özdeşleşmişken, Erken Roma Döneminden itibaren giriş kapıları ve onur anıtlarında da görülmeye başlanmıştır.
ESKİ YAKINDOĞU'DAN OSMANLI'YA KAÇAK KÖLELİĞİN TARİHYAZIMI VE ÜSKÜDAR'DA KAÇAK KÖLELER (1523- 1529
ÖZET İnsanlık tarihinin en eski ve eski olduğu kadar en acı ve kötü uygulamalarından birisi köleliktir. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma ve emeğinin sömürülmesi olarak tanımlanabilecek olan kölelik ne kadar eskiyse kölelerin hürriyetlerine kavuşma arzusu başta olmak üzere diğer farklı sebeplerle efendilerinden kaçma girişiminde bulunmaları da o kadar eskidir. Bu çalışma esas itibariyle iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde kısaca Eski Yakındoğu olarak adlandırabileceğimiz coğrafyada kurulmuş olan bazı devletlerde kaçak kölelik ile ilgili kayıtlar incelenmiştir. Kölenin efendisinden kaçması bir suç olarak kabul edildiği için daha çok hukuk metinlerinde karşımıza çıkan bu kavramın neleri kapsadığı, kaçak kölelerin bulunması, sahiplerine teslim edilmesi, barındırılması, köle sahibinin köleyi bulana bir ücret ödemesi, kaçak köleliğin engellenmesinde alınacak önlemler, devletin bu konudaki fonksiyonları ve yaptırımları değerlendirilmiştir. İkinci bölümde ise Osmanlı hukukunda kaçak kölelerin durumuna değinilerek, en azından coğrafi ve kültürel olarak kendisinden önce yaşamış olan devletlerin geleneklerini sürdüren Osmanlı Devleti'nde Üsküdar Kadılığının sınırları içerisine giren bölgede yakalanan kaçak köleler üzerinde durulmuştur. Belgelerden edindiğimiz bilgiler ışığında Üsküdar'da yakalanıp mahkeme tarafından kayda geçirilen kölelerin milliyetleri, kim veya kimler tarafından yakalandıkları, fiziki özellikleri, üzerlerindeki kıyafetleri ve taşıdıkları eşyaları, kime teslim edildikleri ve kendilerine ne kadar nafaka bağlandığı, sahiplerinin kim olduğu, nereden kaçtıkları ve eğer müddet-i örfiyeleri dolup satıldılarsa kime, ne kadara satıldıkları hakkında yorumlar yapılmıştır. Ayrıca belgelerin bize çok sınırlı bilgi verdiği konularda boşluklar doldurulmaya çalışılmıştır. Görülen o ki kaçak kölelerin kaydedilmesi ve uygulanan prosedür ile ilgili eski dönemlerde başlayan gelenek devletten devlete geçmiş ve Osmanlı Döneminde bu uygulama sürdürülmüştür.