Seytaninhileleri-muhyiddiniarabi (original) (raw)

İLHANLILAR ZAMANINDA NEKÂBET TEŞKİLATI VE SEYYİDLER

Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi , 2023

Abbâsî hilâfeti zamanında tesis edilen Nekâbet teşkilatı ya da bir diğer ismi ile Nakîbu’n-Nukabâ sistemi, Abbâsîler’in sukûtundan sonra da İslâm dünyasında varlığını devam ettiren kurumlardandır. Nakîbu’n-Nukabâ, seyyid soyundan gelen şahsiyetleri ortaya çıkarma vazifesi ile tesis edilmiş bir kurumdur. Moğol istilası ile Abbâsî Devleti’nin ortadan kaldırılması, bu devlete bağlı Nakîbu’n-Nukabâ gibi bazı kurumların da bir dönem işlevsiz kalmasına sebep olmuştur. İslâm toplumu üzerinde derin bir etkiye sahip olan bu kurumun önemi fark eden İlhanlılar, Moğol istilasının Ön Asya’ya getirdiği diğer yıkıcı etkileri ortadan kaldırmak istedikleri gibi Abbâsîler’in yıkılışı ile son bulan Nakîbu’n-Nukabâ sistemini de yeniden tesis etmeye gayret etmişlerdir. İlhanlı Devleti’nin hâkimiyet döneminde seyyidlere ve nekâbet sistemine oldukça önem atfedildiği bilinmektedir. Cengiz Han döneminden itibaren Moğol yöneticilerinin İslâm coğrafyalarında seyyidlerin ve nakîblerin özel konumunu fark ettiklerini görmekteyiz. Cengiz Han onları vergiden muaf tutmuş ve bu uygulama Möngke Kaan zamanında da devam etmiştir. Bu ilginin İlhan Hülegü zamanından başlayarak İlhanlılar’ın yıkılışına kadar devam etmesi dikkate değer bir husustur. Muhakkak ki seyyidlere ve nakîblere gösterilen bu yoğun teveccühün sebebi İlhanlılar’ın hâkim oldukları coğrafyada sosyal ve siyasî anlamda seyyidlerin ve nakîblerin etkili olmasından kaynaklanmaktadır. Bu durumdan Hülegü döneminden itibaren haberdar olan İlhanlı Devleti’nin hükümdarları ve üst düzey bürokratları seyyidlerin ve nakîblerin desteğini almaya çalışmışlardır. Ayrıca Abbâsî ve Memlükler gibi Sünnî yönetimlerin Ön Asya’da İlhanlı varlığına karşı direnç göstermesi, İlhanlılar’ı İran ve Irak coğrafyalarında Şiî inancına mensup seyyid ve nakîbler ile ortak hareket etmeye yönlendirmiştir. İlhan Hülegü ile başlayan bu ilgi İlhan Abaka döneminde de devam etmiş, bu dönemde seyyid ve nakîbler sadece Nakîbu’n-Nukabâ sistemi içerisinde kalmamış, onlara malî ve idarî görevler de verilmiştir. Ahmed Teküder’ın İslamiyet’i kabul etmesi ise seyyid ve nakîblerin konumunu iyice güçlendirmiştir. İlhan Argun her ne kadar Müslüman kökenli bürokratlara karşı tepkili olsa da hükümdarlığı sırasında seyyidlere özel bir ihtiram göstermiş; hatta onların gasp edilen haklarını dahi iade etmiştir. Hatta İlhan Argun zamanında özellikle Fars bölgesinde seyyidlerin ve nakîblerin idarî görevlere atandığını görmekteyiz. Seyyidler ve nakîbler için İlhanlı ülkesinde en parlak dönem ise Gazan Mahmûd Han’ın İslâmiyet’i kabul etmesi ile başlamaktadır. Gazan Han, onlara kendinden önceki İlhanlı hükümdarlarından daha fazla ilgi göstermiş, onlar için seyyid soyundan gelenlerin her türlü malî ve idarî işlerinin görüldüğü, seyyidler için bir nevi misafirhane niteliğinde olan Dâru’s-Siyâde adı verilen kurumlar ve dîvân sistemi teşkil edilmiştir. Ebû Sa‘îd Bahadır Han ve Ölceytü Han döneminde seyyidlerin ve nakîblerin saygı görmeye devam ettiklerini söyleyebiliriz. Her iki İlhan zamanında seyyidlerin ve nakîblerin siyasî ve idarî görevlerde bulunmaları onların İlhanlı ülkesi içerisindeki etkisinin bir göstergesi niteliğindedir. Bu bağlamda çalışmamızda İlhanlılar zamanında Nakîbu’n-Nukabâ kurumunu ve Ehl-i Beyt soyundan gelen seyyidlerin durumunu detaylı bir şekilde aktarmaya çalışacağız.

Mâtürîdî’De Âyetleri̇ Tevi̇lde Ki̇naye Unsuru

2019

Islamic scholars have made great efforts to understand the verses of the Qur’an. This has led them to resort to more than one method such as rational, narrational, lin- guistic and rhetorical. One of these scholars is Abu Mansur al-Maturidi, who is one of the most important defenders of the Ahl al-Sunnah. In this study, the way Maturidi used sarcasm in the interpretation of the verses in his Ta’wilat al-Qur’an is analyzed. In this context, after briefly giving information about his life and his direction of creed and Ta’wilat al-Qur’an, Mâturidi’s interpretations are discussed in a broad framework such as the purpose of using sarcasm, its frequency of use, and pla- ces of use. Particularly, the use of sarcasm in the verses where time, space, or bodily elements, which pave the way for the emergence of a lot of scrutiny in the matter of creed, are examined. In addition, according to the Ahl al-Sun- nah views, the contribution of Maturidi in the context of exalting Allah from body,...

Seyahatten Telifata: Rihlelerin Semeresi Olarak Büldâniyyeler

Bilimname, 2023

Bu makalenin amacı, İslam kültür tarihinde ilim gayesiyle gerçekleştirilmiş yolculukların eserlere yansımalarından birisi olan büldâniyye türünün ortaya çıkış ve gelişim serüvenine çeşitli örnekler üzerinden ışık tutmaktır. Seyahat, hedefleri olan yolculuk şeklinde tanımlanabilir. İslamî ilimlerin teşekkül ve gelişiminde seyahatin rolü büyüktür. Zira beldeler arasında yapılan seyahatler, taliplerin ilim elde etmelerine ve ulemânın buluşup müzakerelerde bulunmalarına fırsat tanımıştır. Bu seyahatler ve buluşmalar kitâbiyata da yansımış, yolculuklar esnasında veya sonrasında çeşitli türde eserlerin yazılmasına vesile olmuştur. Seyahatler neticesinde ortaya çıkan türlerden bir tanesi de büldâniyyelerdir. Bu çalışmada, büldâniyye türünün ilk olarak kırk hadis derlemesi tarzındaki eserlere şehir bilgisinin eklenmesi suretiyle ortaya çıktığı ve zamanla eser türüne orjinallik katacak çeşitli farklılıklar eklendiği iddia edilmektedir. Bu bağlamda, 6. yüzyıldan 10. yüzyıla kadarki sürede ilk dönemlerde kırk hadis türünden sayılabilecek nitelikler taşıyan büldâniyyelerde, âli isnad vurgusunun bulunduğu; zaman içinde hadislerin sayısından ziyade bu hadislerin alındığı şehirlerin, işitildiği hocalar dâhil olmak üzere senedlerdeki tüm isimlerin ve metinlerinin birbirlerinden farklı oluşunun ön plana çıktığı gözlenmiştir. Bu iddia, Ebû Tâhir es-Silefî (öl. 576/1180), onun öğrencisi İbn Asâkir (öl. 571/1176) ve Sehâvî (öl. 902/1497) tarafından kaleme alınmış ve benzerleri arasında öne çıkmış üç önemli büldâniyye eserinin içerik ve özellikleri incelenerek ve karşılaştırılarak tedkik edilmiştir

Seyyahların İzinde Hamidiye Kütüphânesi

Sultan I. Abdulhamid'in Eminönü'nde yer alan Bahçekapısı'nda yaptırdığı külliyenin bir parçası olan Hamidiye Kütüphânesi, özellikle Avrupalı seyyahların ilgisini çekmiştir. Bu yazıda hem Hamidiye Kütüphânesi hem de Joseph von Hammer, M. l'Abbe Toderini, Mouradge d'Ohsson gibi seyyahların izlenimlerine yer verilmiştir.

Güneydoğu Anadolu'da Seyyidler

Marife Dini Araştırmalar Dergisi, 2004

The sayyids that mean Prophet Muhammed's family had dispersed at different times to all Islamic regions. The southeast of Anatolia is one of the important regions which contain sayyid population, too. At present we can see four sayyid groups in this region. The Becirman's sayyids, the sheiks families, the tribes that consisted of sayyids and the Nakib's family settling in Diyarbak r city center. We can see many influences of sayyids in the society of this region. "Zew" activity, moral brotherhood established between them and people, to swear by their names and to name children the famous sayyid's names can be indicated as examples for this influence. As a result of charters (For example sayyid's immunity from taxes and military service etc.) given to sayyids during the Islamic states history, many muteseyyids (people show them as sayyid simulatingly) have emerged. With the abolishment of niqabet foundation which had been established to protect sayyid's rights and to prevent mutasayyids, the number of mutasayyids have been increased in Turkish Republic period. The urbanization and modernity constitute the very preventive factors against tasayyud phenemenon in this region.