Orta Çağ Bati Kaynaklarina Göre Selahaddi̇n Eyyûbi̇ (original) (raw)

Selahaddin Eyyübi'nin Hayatı

Bu makalenin amacı Selahaddin Eyyübi'nin mücadelesini ortaya koymak ve onun Haçlılarla olan ilişkisine bakmaktır. Ayrıca makalede Haçlı Sefer'lerinin ideolojik alt yapısı da değerlendirilmiştir. Metin boyunca ikinci el kaynaklar kullanılarak 1138-1193 arasındaki dönem incelenmiştir. Birinci el kaynakları kullanabilmek için Arapça bilmek şart olduğu için çevirilerin olmadığı yerde ikinci el kaynaklarla yetinilmiştir. Makalede ayrıca Haçlı Seferleri'nin ideolojik alt yapısını oluşturan etmenin dini olduğu tez olarak ileri sürülmüştür ve bu görüş diğer yazarların görüşleriyle desteklenmiştir. Dönemi genel olarak savaşlar açısından ele alan bu makale önemli savaşlara değinmiş ve onları Haçlılar açısından değerlendirmiştir.

Selahaddîn Eyyûbî’Ni̇n Âmi̇d’İ Kuşatmasi Ve Ele Geçi̇rmesi̇ Üzeri̇ne Bi̇r Değerlendi̇rme

İçtimaiyat, 2020

ÖZ 1180'lerin başında Mısır'da İslâm dünyasının en iddialı hükümdarı olarak kendini gösteren Selahaddîn Eyyûbî'nin temel hedefi Müslümanlar arasında siyasî ve kültürel bir birlik kurmak, böylece Haçlılara karşı güçlü ve yekpare bir İslâmî blok oluşturmaktı. Takriben iki asırdan beri İslâm ülkelerinde ciddi sorunlara sebebiyet veren Haçlıları bölgeden söküp atabilmenin başka bir yolu yoktu. Sultan bu amaçla Mısır'dan çıkıp Doğu Akdeniz hattını takip ederek Filistin ve Suriye'deki Müslüman bölgelerini kontrol altına almış, bu doğrultuda el-Cezîre coğrafyasını da kurmaya çalıştığı siyasî birliğe dâhil olmasına gayret etmişti. Fırat'ın doğusunu hedef aldığı bilinen ve özellikle Âmid'i (Diyarbakır) ele geçirdiği harekâtını bu minvalde değerlendirmek mümkündür. O, şehri ele geçirdikten sonra Artuklulara bırakarak birçok kazanım elde etmiş, bunu daha sonra önüne koyduğu hedefler açısından önemli bir kaynağa dönüştürmüştür. Bu çalışma Âmid'in tarihî bakımdan sahip olduğu önem üzerinden Selahaddîn Eyyûbî'nin şehri kuşatması ve ele geçirmesini konu edinmekte, hadisenin tarihî-siyasî bağlamını.

Selahaddin Eyyûbî Zamanında Nusaybin Nisibis in the Era of Saladin Ayyubi

Mukaddime, 9/2, 2018

Öz: Nusaybin, Anadolu'nun kadim şehirlerinden birisidir. Şehir, Asurlulardan günümüze kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve çok sayıda olaya sahne olmuştur. Selahaddin Eyyûbî zamanında Nusaybin'den geçen ünlü gezgin İbn Cübeyr, şehir ve çevresi hakkında olumsuz bir tablo çizmiştir. Musul'dan Nusaybin'e ve oradan Düneysir'e kadar yol emniyetinin bulunmadığını, kervanların yanı sıra Nusaybin şehrinin sıklıkla haydutların saldırılarına maruz kaldığını kaydetmiştir. Makalede; Selahaddin Eyyûbî'nin, Zengî hanedanına karşı iktidar mücadelesi verdiği zamana denk gelen bu seyahat sırasında dile getirilen problemin sebepleri üzerine odaklanmıştır. Bu çerçevede şehrin o dönemdeki coğrafi ve idari yapısının yanı sıra bölgedeki siyasi hareketliliğin yansımaları da ele alınmıştır. Ayrıca etnik ve dinî hareketler ile kıtlık ve depremler gibi hem siyasî hem de ekonomik olarak toplumu huzursuz eden hadiseler ayrı başlıklar halinde işlenmiştir. Abstract:Nisibis is one of the ancient cities in Anatolia. The city has hosted many civilizations from the Assyrians Era to the nowadays, and has become the scene of numerous incidents. Ibn Cubayr, who passed through Nisibis in the time of Saladin Ayyubi, draw a negative picture about the city and its surroundings when it crossed to Nisibis. He noted that there was no road safety from Mosul to Nisibis and from there to Dunaisir also he added that besides the caravans, the city of Nisibis was frequently exposed to attacks by bandits. This article focuses on the causes of the problem raised during the journey, which corresponds to the time of Saladin's struggle for power against the Zangi dynasty. In this framework, the geographical and administrative structure of the city at that time, as well as the reflections of the political mobility in the region are discussed. In addition, both political and economic matters, * Doç.Dr., Şırnak Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, İslam Tarihi Anabilim Dalı, huseyingunes072@hotmail.com

Ortaçağ Coğrafyacılarına Göre Meyyâfârikīn

SULTANLAR ŞEHRİ SİLVAN: TARİH-TOPLUM, 2021

Meyyâfârikīn, Diyarbakır’ın Silvan ilçesinin eski adıdır. Kuruluşu ve ismi hakkında ihtilaflı görüşler yer almakla beraber Antik Çağ dönemi hakkındaki bilgiler sınırlıdır. Ortaçağ’a gelindiğinde ise Sâsânî-Bizans sınırında olması sebebiyle bir nevi sugūr niteliği taşıyan önemli bir merkez olarak karşımıza çıkmaktadır. Şehir stratejik ve siyasî kıymeti vesilesiyle Ortaçağ’a damgasını vuran birçok hanedanlığın da nazar-ı dikkatini çekmiştir. Hz. Ömer zamanında İslâm topraklarına katılan Meyyâfârikīn, sırasıyla Hamdâniler, Büveyhîler, Mervanîler, Selçuklular, Ahlatşahlar, Artuklular, Eyyûbîler, Moğollar gibi devletlerin kontrolüne girmiştir. Siyasî mücadelelerin yoğun yaşandığı şehirlerde yağmalar ve yıkımların yanı sıra kültürel çeşitlilik ve zenginlikler de görülmektedir. Nitekim bölgeye gelen her devlet kendi izlerini ve kültürel birikimlerini içinde bulunduğu şehre nakşetmiştir. Meyyâfârikīn de bu yönüyle zenginleşmiş bir merkez konumunda olup Ortaçağ coğrafyacılarının ilgisini çekmeyi ve eserlerine konu olmayı başarmıştır. Coğrafya kitaplarında genellikle el-Cezîre bölgesi başlığı altında Meyyâfârikīn’den bahsedilmektedir. Mukaddesî’nin Ahsenü’t-Takâsîm’i, Kazvinî’nin Âsâru’l-Bilâd ve Ahbâru’l-İbâd’ı, Ebü’l-Fidâ’nın Takvimü’l-Büldan’ı, İbn Havkal’ın Sûretü’l-Arz’ı, Yâkūt el-Hamevî’nin Mu’cemü’l büldan’ı ve Hudûdü’l Âlem gibi coğrafya eserlerinde Meyyâfârikīn hakkında bilgiler mevcuttur. Öte yandan bölgeyi bizzat görmüş olan Nâsır-ı Hüsrev’in Sefernâme’sinde ve İbn Şeddâd’ın A῾lâḳu’l-ḫaṭîre fî ẕikri ümerâ’i’ş-Şâm ve’l Cezîre isimli eserinde şehir hakkında tafsilatlı bilgiler yer almaktadır.

ABDURRAHMAN RÂMÎ ÇELEBİ'NİN ŞEYH MUHYİDDİN-İ ARABÎ VASFINDAKİ METHİYESİ

Uluslararası İbnü'l-Arabî Sempzoyumu (İnsanlığın Hakikat arayışı ve İbnü'l-Arabî), 2018

Ahmed Yesevî (1093-1166), Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (1207-1273) ve Yunus Emre (1238-1320) gibi mutasavvıflarla Anadolu’ya atılan tasavvuf tohumlarının filizlenerek neşvünema bulmasında ve Osmanlı irfan geleneğinin oluşmasında en önemli isimlerden biri de hiç şüphesiz Muhyiddin İbnü’l Arabî’dir. Onun, hacim bakımından ciltler tutan ve günümüze yaklaşık 250’si ulaşan eserlerinin ilim ve irfan meclislerinde çokça okunup tartışıldığı bilinmektedir. Aynı zamanda rahmanî ilham kaynaklı, beyit sayısı binleri bulan şiirleri de mevcut olan İbnü’l-Arabî, Osmanlı şiir geleneği içerisinde hakkında en çok şiir yazılan mutasavvıflardandır. Birkaç asır öncesinden günümüze gelinceye kadar divan şairleri, tekke şairleri ve günümüz şairleri kimi zaman onun tasavvuf düşüncesine ilişkin düsturlara yer vermiş kimisi ise bütün bir şiirini İbnü’l Arabî’ye hasretmiştir. Bu tebliğde XVII. yy. divan şairlerinden Abdurrahman Râmî Efendi’nin kaside nazım şekliyle İbnü’l Arabî vasfında yazdığı methiyesi üzerinde durulacaktır. “Der Sitâyiş-i Şeyh-i Ekber Şeyh Muhyiddîn-i Arabî” başlıklı bu şiir, aruzun fe’ilâtün / mefâ’ilün / fe’ilün vezniyle yazılmış olup 39 beyittir. Manzumenin tür olarak bir methiye; memduhun ise bir sûfî/şeyh olması dolayısıyla İbnü’l Arabî’nin vasıflarının çoğunlukla tasavvufî remiz ve ıstılahlarla övüldüğü şiirde İbnü’l Arabî’nin seyr ü sülûktaki çeşitli yönlerine atıfta bulunulmaktadır. Bu çalışmada Râmî’nin söz konusu beyitlerinin izahından hareketle, nazarlarını bir dem üzerinden eksik etmesini istemediği “Şeyh-i Ekber”in tasavvuf anlayışı ile Osmanlı irfan ve tefekkür dünyasındaki yeri üzerinde durulacaktır.

Orta Çağ’da Bir Seyyahın Gözünden İskenderiye Şehri

Orta Çağ’da Bir Seyyahın Gözünden İskenderiye Şehri, 2024

Öz: Endülüslü seyyah İbn Cübeyr, 1183 yılında hac amacıyla gerçekleştirdiği seyahatinde günlük benzeri notlar tutarak deneyimlerini "Rıhlet el-Kinani" adlı eserinde belgelemiştir. Bu eser, 12. yüzyıl Akdeniz ve Yakın Doğu'suyla ilgili sosyal, antropolojik, etnolojik, tarihî, hukuki, sosyolojik, coğrafi ve folklorik bilgiler sunmaktadır. İbn Cübeyr'in eseri, ilk kez William Wright tarafından tercüme edilip basılmıştır. İngilizceye çevrildiğinde araştırmacılar arasında büyük ilgi uyandırmıştır. Seyyah, gezdiği şehirlerin yapılarına ve kültürlerine büyük bir merak ve ilgi beslemiştir; özellikle İskenderiye şehri ilgisini en çok çeken şehirlerden biri olmuştur. İskenderiye şehri Orta Çağ'ın önemli liman şehirlerinden biri olarak güzelliğiyle İbn Cübeyr'in takdirini kazanmıştır. İbn Cübeyr, İskenderiye'nin yapısal ve kültürel özellikleri hakkında önemli bilgiler sunarak, 1183 yılındaki hac yolculuğu sırasında bu şehre dair detaylı bir bakış sunmuştur. Bu çalışma, İbn Cübeyr'in 1183 yılındaki İskenderiye ziyaretini ayrıntılı bir şekilde ele almaktadır.

Selahaddin Eyyûbi, yazar Abdul Rahman Azzam

Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 2018

Öz: Mısırlı tarihçi Abdul Rahman Azzam, Saladin adlı eserinde Selâhaddîn-i Eyyûbî'nin başarısının temel nedenlerini IV. (X.) ve V. (XI.) yüzyıllarda İslam dünyasında ortaya çıkan Sünnî uyanışın siyasî ve entelektüel boyutları bağlamında yeniden değerlendirmektedir. Selâhaddin'in parlak askerî başarılarına dayanan imajının gerçek mirasını anlamada yetersiz kaldığını düşünen Azzam, onun gerçek büyüklüğünün siyasî ve manevi vizyonuna dayandığını iddia etmektedir. Müslüman bir tarihçi tarafından İngilizce kaleme alınan ilk Selâhaddin biyografisi olma özelliğini taşıyan bu kitap, Selâhaddin'in başarısını etkileyen siyasî ve entelektüel arka planı tahlil ederek tarihi Selâhaddin'i efsanevi olandan ayırt etmeyi amaçlamaktadır.