The Relationship between Tg Levels and Distant Metastases Before RAI Treatment in Differentiated Thyroid Carcinomas (original) (raw)

AST/ALT (De Ritis) Ratio in Early Stage Differentiated Thyroid Cancer

Kocaeli Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi

Objective: Differentiated thyroid cancers are the most common endocrine cancers and their frequency is increasing with the increase in imaging possibilities. In various malignancies; Even in the absence of liver metastases, it was determined that AST value increased compared to ALT due to increased metabolism, tissue damage and rapid tumor turnover. This rate is known as the De Ritis rate, and in our study, we planned to evaluate whether there is a relationship between histopathological subtype, multifocality, disease stage and risk group and AST/ALT (De Ritis) ratio in early stage thyroid cancers. Method: A total of 154 patients diagnosed with differentiated thyroid cancer in our clinic between 2016 and 2019 were included in the study. The AST/ALT ratios of the patients in the preoperative period were recorded. Tumor staging of each patient was performed according to the American Joint Cancer Committee (AJCC) 8 by evaluating the postoperative pathology reports. The correlation betw...

Essentials of Thyroid Hormone Treatment in Differentiated Thyroid Cancer

2021

Diferansiye tiroid kanserinin (DTK) takibinde levotiroksin (LT4) tedavisi hormon replasmanı ve suprafizyolojik dozlarda hipofiz bezinden tiroid uyarıcı hormon (TSH) salınımının baskılanması amaçlarıyla kullanılmaktadır. DTK prognozunda TSH supresyonunun etkinliği tartışmalı bir konu haline gelmiştir. Yeni yaklaşımda uzun dönem supresyon tedavisi gerekliliği ve TSH hedef düzeyi, primer tedaviden 6-18 ay sonra yapılan yanıt değerlendirilmesinde belirlenmektedir. Başlangıç tedaviye mükemmel yanıt elde edilmiş hastalarda tiroid hormon supresyonu gereksizdir. Yapısal veya biyokimyasal inkomplet yanıt saplanan hastalarda tiroid hormon supresyon tedavisi mutlak gereklidir. Bu iki durum dışında, TSH supresyonu önerileri zayıf düzeyde ve düşük kalitede kanıta dayalıdır. Supresyon tedavisinde TSH hedefleri belirlenirken osteoporoz, osteopeni, atriyal fibrilasyon, taşiaritmi, menapoz gibi olası komorbiditeler mutlaka göz önünde bulundurulmalı ve hedefler bireyselleştirilmelidir. Hipotiroidi semptomlarının ve laboratuvar bulgularının düzeltilmesinde etkinliği kanıtlanmış olan ve uluslararası kılavuzların önerdiği tedavi seçimi sentetik levotiroksindir (LT4). Bu derlemede DTK tiroid hormon tedavisinin esasları tartışılmıştır.

Demographical Analysis of The Patients Received Radioiodine Theraphy For The Differentiated Thyroid Carcinoma In Our Clinic

Gaziantep Medical Journal, 2012

Özet Çalışmamızın amacı, iyi diferansiye tiroid karsinomunun yaş ve cinsiyetle ilişkisini saptamak, hastalığın mortalite ve morbiditesini etkileyen risk faktörlerini ve bunların birbirleriyle ilişkilerini ortaya koymaktır. 2008-2011 yılları arasında ablasyon tedavisi alan iyi diferansiye tiroid kanserli 600'ü kadın, 136'sı erkek toplam 736 hasta retrospektif çalışmada değerlendirilmiştir. Kadın/erkek oranı tüm diferansiye tiroid karsinomunda 4,4/1 olarak bulunmuştur. Hastalarımızın tanı yaşları 14-89 yaş arasında dağılım göstermekte olup ortalama tanı yaşı 46,9±12,8 yıldır. Ortalama tanı yaşı bayan hastalarda 47,2±13,1 iken erkek hastalarda 46,1±13,3 olarak tespit edilmiştir. Tümör tipleri içinde %87 ile en yüksek oranda papiller karsinom, ikinci sıklıkta %11 ile foliküler karsinom tespit edilmiştir. Tiroid kanseri tüm tiplerinde kadın hasta sayısı erkek hasta sayısından yüksek olarak saptanmıştır. Papiller veya folliküler histolojik tipte tiroid karsinomu ile tanı yaşı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.

Di̇feransi̇ye Ti̇roi̇d Kanseri̇nde Rezi̇dü Ve Metastazin Beli̇rlenmesi̇nde Tüm Vücut Tarama İle Ti̇roglobuli̇ni̇n Karşilaştirilmasi

Kocatepe Tıp Dergisi, 2022

Çalışmamızda, radyoaktif iyot (RAİ) tedavisi alan diferansiye tiroid kanserli (DTK) hastalarda tiroglobulin (Tg) ile tedavi sonrası tüm vücut tarama (TVT) sintigrafisinin rezidü ve/veya metastaz saptamada önemleri karşılaştırılmıştır. GEREÇ VE YÖNTEM: Total ya da totale yakın tiroidektomi cerrahisi geçiren, DTK tanısı alan ve RAİ ablasyon tedavisi verilen hastaların dosyaları retrospektif olarak incelendi. Hastalara RAİ tedavisi öncesi L-Tiroksin tedavisi kesilip, 14 gün iyottan fakir diyet verilerek tedavi öncesinde serum TSH seviyesinin 30 IU/ml'den yüksek olması sağlandı. Tedavi öncesi serum tiroid stimülan hormon (TSH), Tg, tiroglobulin antikoru (Anti-Tg) değerlerine bakıldı. Hastalara 50-250 mCi (ortalama 135 mCi) aralığında RAİ tedavisi verildi. Tedavinin 7. gününde TVT yapıldı. BULGULAR: Toplam incelenen 483 hastadan tedavi öncesi TSH >30 IU/ml olan 431 hasta çalışmaya dahil edildi. TVT (+) olan 373 hastanın 243'ünde Tg (+) olarak bulundu. 373 hastanın 28'inde uzak metastaz tespit edildi. TVT (-) 58 hastanın 13'ünde Tg (+) olarak bulundu. PET/BT'de bu 13 hastanın 2'sinde uzak metastaz gözlendi. 431 hastanın 107'sinde (% 24) TVT (+) olmasına rağmen serum Tg seviyesi gerçek negatif olarak (Tg <2 ng/ ml ve AntiTg <100 U/ml) tespit edilmiştir. Bu hastalardan birinde uzak metastaz saptanırken, diğer hastalarda rezidü ve/veya servikal lenfatik metastaz mevcuttu. SONUÇ: Bulgularımız DTK'inde Tg ölçümünün rezidü doku ve/ veya servikal lenfatik metastazını ortaya koymada yetersizliğini göstermektedir. TVT'nin özellikle boyun bölgesindeki rezidü ve/ veya lenfatik metastazları tespit ve lokalize etmede tamamlayıcı rolü olduğunu düşünmekteyiz.

Role of Thyroidectomy in Early Diagnosis and Treatment of Thyroid Cancer

Özet Amaç: Serimizdeki tiroid kanseri görülme oranı %21'dir. Makalemizde bu sonuç tartışılmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmamız retrospektif klinik araştırmadır. 2009-2010 yılları arasında guatr nedeniyle opere edilen olgularımız incelenmiştir. Serimizdeki tiroid kanserli hastalarımızın nodüllerinin özellikleri tartışılmıştır. Bulgular: Tiroid kanseri olgularımızın %59'unun dominant nodülü benign, %41'inin dominant nodülü ise malign olarak bulunmuştur. Dominant nodülü malign olan tiroid kanserli olgularımızda dominant nodüllerin ortalama büyüklüğü 1,43 cm (0,5-3) dir, bunların da %30'u 1 cm altındadır. Dominant nodülü benign olan tiroid kanserli olgularımızda ise dominant nodüllerin ortalama büyüklüğü 2,36 (0,8-5) cm'dir. Tiroid kanserli olgularımızda en büyük malign nodüllerin ortalama büyüklüğü ise 1,005 (0,1-3) cm'dir.

Predictive Factors in Incidental Thyroid Carcinoma: A Retrospective Study

İstanbul Kanuni Sultan Süleyman tıp dergisi, 2019

İnsidental tiroid karsinomu son yıllarda artış göstermekte ancak bu artışa rağmen bu olguların saptanması için henüz belirlenmiş spesifik özellikler ortaya konamamıştır. Çalışmamızda insidental tiroid kanseri için spesifik özellik olup olmadığını araştırmayı amaçladık. Gereç: Benign ya da malign nodüler guatr nedeniyle tiroidektomi uygulanan olgular 3 gruba ayrıldı. Olgular; Grup I: Klinik ve radyolojik olan malignite riski olmayan ancak semptomları nedeniyle ameliyat edilip ameliyat histopatolojisi benign gelenler; Grup II: Klinik ve radyolojik olarak malignite düşünülmeyip semptomları nedeniyle ameliyat edilip ameliyat histopatolojisinde malignite görülenler (İnsidental grup), grup III: preoperatif ince iğne aspirasyon biyopsi (İİAB)'si malign ya da kuşkulu olup malignite tanısı/ön tanısıyla ameliyat edilip tiroidektomi histopatolojisi malign gelenler olmak üzere 3 gruba ayrıldı. Ek olarak grup I ve grup II'ye ameliyat öncesi radyolojik olarak en riskli nodülden İİAB yapıldı ve İİAB sonucu benign sitoloji idi. Bulgular: Grup I'de 51 (%51), Grup II'de 16 (%16) ve Grup III'de ise 33 (%33) olgu mevcuttu. Grup II ile grup I ve grup III yaş ortalaması açısından fark yoktu (p>0.05). Cinsiyet açısından Grup II ile Grup III arasında farklılık görüldü (p=0.025). Ultrasonografi bulgularına göre nodül çapının 20 mm'nin üzerinde olup olmaması Grup II ve Grup III arasında ilişkili bulundu (p=0.005). Sonuç: İki cm üzeri birden çok tiroid nodülü olan özellikle erkek olgularda sadece malignite potansiyeli olan nodülden değil aynı zamanda diğer nodüllerden de biyopsi yapılmalıdır.

Metastatic Neck Disease in Multifocal Thyroid Papillary Cancer

Medical Bulletin of Haseki, 2018

Son dekatlarda tiroid kanseri insidansı hızla artış göstermektedir (1). Bunun nedeni özellikle yüksek rezolüsyonlu ultrasonografi ve ince iğne aspirasyon biyopsisi gibi tanısal araçlarda gelişmeler ve bunların sık olarak kullanılmasıdır (2,3). Tiroid kanserleri arasında en sık görülen histopatolojik tip olan papiller kanser, tüm hastaların %85'inden fazlasını oluşturmaktadır ve tiroid kanserlerinde artış oranında sorumlu olan tiptir (4). Her ne kadar bu tümörler; yavaş ve iyi seyirli olarak bilinse de bazı Öz Abs tract Ya z›fl maAd re si/Ad dressforCor res pon den ce:Burak Ertaş

Papillary Thyroid Carcinoma Emerging with Choroid Metastasis

Istanbul Medical Journal, 2012

Yetmiş beş yaşında kadın hasta, 4 ay önce başlayan sol gözde görme azlığı yakınması ile başvurdu. Başvuru esnasında görme keskinliği sağda 0,2, solda temporalden 1 metreden parmak sayma düzeyinde idi. Yapılan fundus muayenesinde sol gözde, saat 6 hizasında vitreye uzanan kitle saptandı. Hasta sol malign melanom ön tanısı ile servise kabul edildi ve genel anestezi altında sol enükleasyon ameliyatı uygulandı. Enükleasyon materyali patolojik incelemeye gönderildi. Patolojik inceleme sonucu koroid ve retina invazyonu gösteren tiroid karsinomu (papiller tip) metastazı olarak geldi. Metastatik ve primer göz içi tümörleri ayırıcı tanısı dikkatli yapılmalıdır.

Molecular Biology of Thyroid Cancer

SSK Okmeydanı Eğitim Hastanesi tıp dergisi, 2013

Tiroid ve paratiroid cerrahisinin tarihi binlerce yıl öncesine uzanmasına rağmen, çağdaş zamana öncülük eden gelişmeler yalnızca yüz yıl kadar önce başlamıştır. Bu alana öncülük edenler arasında Billroth, Kocher, Mayo ve Halsted bulunmaktadır. Güvenli ve etkili bir tiroid cerrahisinin temeli tiroid anatomi ve patolojisini anlamaktan geçer. Uygun bir cerrahi teknik ile yapılan total lobektomi ve total tiroidektomiden sonra rekürren larengeal sinir, paratiroid dokusu ve süperior larengeal sinir eksternal dalının hasar görme riski çok azdır. Güvenli cerrahi, bir dizi mantıklı, düzenli ve anatomik bilgiye dayalı özel bir operasyon planı gerektirir. Bu makalede amaç tiroid cerrahisinin tarihsel gelişimi, fizyolojinin cerrahi üzerindeki etkisi, tiroid anatomisi, operasyon komplikasyonları ve cerrahi tekniklerdeki güncel gelişmeleri literatür eşliğinde gözden geçirmektir.