Modernleşmeden Değişmenin İmkânı | Dursun Çiçek (original) (raw)

Modern Şehirlerin ve Mekânların Zamansızlığı, Zamanı Görüntüde Durdurmak ve Şehri Görünmez Kılmak | Dursun Çiçek

Düşünen Şehir Dergisi, 2020

Yahut o kimse gibi ki bir şehre uğramıştı, altı üstüne gelmiş ıpıssız yatıyor, "Bunu bu ölümünden sonra Allah nereden diriltecek?" dedi, bunun üzerine Allah onu yüz sene öldürdü sonra diriltti, "Ne kadar kaldın?" diye sordu "Bir gün yahut bir günden eksik kaldım." dedi, Allah buyurdu ki: Hayır, yüz sene kaldın, öyle iken bak yiyeceğine, içeceğine henüz bozulmamış, hele merkebine bak, hem bunlar, seni insanlara karşı kudretimizin canlı bir âyeti kılayım diyedir, hele o kemiklere bak onları nasıl birbirinin üzerine kaldırıyoruz? Sonra onlara nasıl et giydiriyoruz? Bu suretle vakta ki ona hak tebeyyün etti, şimdi biliyorum, dedi: Hakikaten Allah her şey'e kadir. (Bakara Suresi, 259. Ayet-i Kerime) "Zaman yakınlaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu yakınlaşma öyle olur ki bir yıl bir ay gibi, ay bir hafta gibi, hafta da bir gün gibi, gün saat gibi, saat de bir çıra tutuşması gibi (kısa) olur." Hadis-i Şerif/Tirmizi Bir şehrin seyirlik hâle gelmesi onu görünmez kılar. Mekânın olmadığı bir yerde ise zaman yoktur… 6

Modernleşmenin Osmanlıcası

Modernleşmenin Osmanlıcası 03.01.2020-Bilal Can Bazı kitaplar hayat denilen o macerada insanı insana çağırır. Bu çağrıya kulak verenler o kitabın çağrısıyla şehre koşarak gelir, çünkü kitap iyiye, doğruya ve insanî ve vicdanî olana çağrıdır. Kadim kültürümüzde kitap bu bakımdan doğrunun asli unsuru olarak görülmüş ve öylece süregelmiştir. Fakat zaman geçtikçe, insan insandan uzaklaştıkça birbirinin kurdu olmuş, birbirine olan itimat ve güvenini yitirmiş, iyi hasletlerini yitirmiş ve modern çağın debdebe ve şaşaası karşısında dumura uğramış ya da uğratılmıştır. Dumura uğrayan insanın bu gün bütün azalarıyla bağlandığı bu dünyanın onu gittikçe silikleştirdiğini, kendisinden geçirdiğinin altını çizmemiz lazım. Kendinden geçen insanın sığınacağı başka bir "kendiliği" olamayacağı gerçeği bu gün bir ikaz olarak zihnimizde yankılanıp durmalı. Kendimiz olabilmek ve kendimiz kalabilmek için aslî gayeye yönelmenin gerekliliği bu gün ayan beyan ortadadır. Çünkü yitirdiğimiz gerçekliğin bu gün hangi kulvarda olduğunu unuttuğumuzdan, neye nasıl tutunacağımızı da kestiremeyecek durumdayız. Tam bir paranoyaklık, tam bir şizofreni durumu… Bizi bize unutturan tüm unsurlar, bize bizi düşman eden unsurlardır. İnsanlığın bu gün geldiği sanal gerçeklik çağı, ona hayali bir cennet ütopyası sunmakta, onu tüm yönleriyle bu dünyanın bir insanı haline getirmeye çalışmış, bu çalışmasında da başarılı olmuştur. Artık bu günü düşünen, bu günü yaşayan, bu günün sınırsızlığına kitlenip kalmış cemiyetler, bir güruh haline gelmiş, sosyolojik olarak toplumsallığını yitirmiştir. Hayal edilmiş bir ütopya olarak küresel ölçekte etkili olan modernizmin serüveni bu bakımdan insanı insanlığından soyutlayarak ortaya çıkmış, gelişmiş, serpilmiş ve bugün sağlam köklerle dünyaya tutunmuştur. Gelenekten Modernliğe Osmanlı'ya Kısa Bir Bakış Prof. Dr. Bedri Gencer'in Osmanlı Modernleşmesi, kavramsal boyuttan kuramsal boyuta doğru uzayan bir serüvenin adı olarak tarih, sosyoloji, ilahiyat ekseninde okumalara yönelten disiplinler arası bir yaklaşım tarzı olarak belirginleşmektedir. "Keşf-i kadim projesi" dediği Osmanlı modernleşmesi incelemesi, içeriğinde "sünnet, töre, devlet, millet, mülk nizam" gibi hem teolojik hem de sosyolojik açıklamalara uygun kavramları barındırmaktadır. Bu bakımdan disiplinler arası bir okuma olarak ele alınmalı, bu şekilde değerlendirilmelidir. Osmanlı'da Modernleşme eseri tıpkı İslâm'da Modernleşme eserinde olduğu gibi kavramsal çerçevesini oluşturarak anlatıma geçmektedir. Kavramsal çerçeveyi oluştururken yine tarih, ilahiyat ve sosyoloji temelli argümanlardan yola çıkarak kendi alanını belirleme, disiplinler arasılık, eseri farklı bakış açılarıyla ele alınabilirliğini arttırmaktadır. Günümüzün tasnifçi/Aristo yaklaşımı bilimlerin parçalanmasına, genel bakışın gittikçe minimalize edilerek özel bakışa yönlendirilmesine sebep olmuştur. Disiplinlerarasılık, bu gün elzem bir bakış açısı olarak geniş

Bir Tarihsel Süreç Olarak Modernleşme

Tarihin Peşinde-Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2021

Öz Tarihin bir döneminde, Batı Avrupa ve Atlantik merkezli ortaya çıkan ve çok yönlü değişim ve dönüşümlerin adı olan modernlik, 19. Yüzyıldan sonra dünyanın diğer bilinen coğrafyalarını da etkileyerek çağdaş dünyanın şekillenmesine belirgin bir katkı sağlamıştır. İlk ortaya çıktığı coğrafyada modern olan, başka coğrafyalarda, benzeme ve öykünmenin adı olarak modernleşme olmuştur. Ancak bu toplumlarda modernleşme tersten işlemiş; Batı dışı toplumlarda birey ve toplum devlet merkezli bir modernleşmeye muhatap olmuştur. Batı dışı toplumlar da modernleşme, devletten topluma ve bireye doğru bir dönüşüm ve değişimi sağlarken, hukuk ve eğitim alanındaki değişmeler öncelikli olmuş; bürokrasi ve ordu hem yenilenen hem de yeni olanı savunan siyasal örgütler olarak ortaya çıkmışlardır. Batı dışı toplumların modernleşme süreçlerinde siyasal iktidarlar, sosyo-ekonomik alanda devletin aktif yer almasını zorunlu görürken, kültür, gelenek ve dine müdahale etmeye ve modernleşmeyi ideolojik bir üslupla sunmaya özen göstermişlerdir. Bu da özünde tedrici bir dönüşüm ve değişim olarak doğal bir süreç olarak algılanan, liberal ve demokratik hedefleri olan modernliğin Batı dışı toplumlardaki karşılığı olan modernleşmeyi sorunlu bir başlangıca, siyasal otoriterliği üreten anti-demokratik kurumlaşmaya ve demokrasiyi, çağdaş uygarlığa ulaşma hedefi için feda ya da geleceğe ertelenmesine yol açmıştır. Bu çalışmanın amacı, Batı dışı toplumlarda, modernleşmenin aldığı siyasal değişim ve dönüşümleri belirginleştirerek bir çerçeve oluşturmaktır. Anahtar Kelimeler Modernlik, Modernleşme, Batı-dışı, Devlet, İdeoloji Abstract In a period of history, modernity, which is the name of the multi-directional changes and transformations that emerged in the West Europe and the Atlantic, has made a significant contribution to the shaping of the modern world by affecting other known geographies of the world after the 19th century. What was modern in the geography where it first appeared became modernization in the form of imitation and emulation in other geographies. However, in these societies modernization worked in reverse; in non-Western societies the individual and society have been subjected to a state-centred modernization. While modernization in non-Western societies provides a transformation and change from the state to the society and the individual, the changes in the field of law and education have become a priority; the bureaucracy and the army have emerged as political organizations defending both the modernized and the modern. In the modernization processes of non-Western societies, while political powers deem it necessary for the state to take an active part in the socio-economic field, they paid attention to interfering with culture, tradition and religion and to present modernization in an ideological style. This means modernization, which is perceived as a natural process in essence as a gradual transformation and change, which is the equivalent of modernity with liberal and democratic goals in non-Western societies, sacrificing modernization for a problematic beginning, and for the anti-democratic institution that produces political authoritarianism and sacrificing democracy for the goal of reaching out contemporary civilization, or delay it to an uncertain future. The aim of this study is to create a framework by highlighting the political changes and transformations that modernization has taken in non-Western societies. Keywords Modernity, Modernization, Non-Western, State, Ideology

Dursun Ali TOKEL DİVAN ŞİİRİ'NE MODERN METİN ÇÖZÜMLEME YÖNTEMLERİNDEN BAKMAK

ÖZET Edebiyatın bilimsel keşif ve teknolojik varlıkların seyrini takip eden bir yönü vardır. On dokuzuncu yüzyıldaki büyük edebi değişimler dil ve edebiyat çalışmalarını da derinden etkilemiştir. Saussure'den sonra Batı dünyasının dil ve edebiyata bakışı değişmiştir. Bu bakış yapısalcılıkla beraber dil çalışmalarını, dilsel varlıkların algılanışını ve değerlendirilişini toptan değiştirmiştir. Modern çağlarda, modernizm, yapısalcı akımlar, post-modernizm, göstergebilim, anlambilim gibi dil ile doğrudan veya dolaylı ilgisi olan bütün bilimsel anlayışlar, edebiyat biliminin edebi metinlere bakışına yepyeni boyutlar getirmektedir. 20. yüzyılın son çeyreği, Divan şiiri metinlerini asırlar boyu yorumlama çabası sayılan geleneksel şerh metodu yanında modern çözümleme yöntemleri ile de anlamaya çalışma gayretlerinin görüldüğü dönem olmuştur. Bu tebliğ, bütün bu modern çözümleme yöntemlerinin divan şiiri üzerindeki uygulamalarının panoramasını vermektedir.

MODERNLEŞMENİN GETİRDİĞİ TEPKİ Mİ KULELİ VAKASI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME.pdf

19. yüzyılla birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileyişi hız kazanmış, devlet iç ve dış gelişmeler nedeniyle hızla kan kaybetmiştir. Bu gerileyiş karşısında Osmanlı devlet adamları ve yöneticileri devletin gerileyişini durdurmak ve devleti modernleştirmek için reform hareketlerine girişmiş, bu bağlamda Tanzimat ve Islahat Fermanları ilan edilmiş, ordunun modernleştirilmesi için uğraşılmış ve eğitim, adalet, ticaret vd. alanlarda çok sayıda ıslahat gerçekleştirilmiştir. Bu ıslahatlar içerisinde bilhassa Tanzimat ve Islahat Fermanları geleneksel Osmanlı toplum anlayışına yönelik olmuş ve devletin ana unsuru olan Müslümanlar gayrimüslimlerle eşit hale getirilmiş ve bu durum Müslümanların yoğun tepkisine sebep olmuştur. Osmanlı maliyesinin durumu ve dönemin gelişmeleri de toplumun hoşnutsuzluğunu artırmıştır. Bu bağlamda maliyenin iflasın eşiğine geldiği bir dönemde hayata geçirilmeye çalışılan reformların ekonomi üzerinde yarattığı baskı, yaşanan kriz haline rağmen sarayın aşırı harcamaları, 1853-1856 Osmanlı Rus Savaşı’nın yarattığı problemler ve alınan dış borçlar, ıslahatlardan daha ziyade gayrimüslimlerin avantaj sağlaması ve ekonomik durumlarının hızla iyileşmesi gibi olgular saraya olan tepkiyi artırmıştır. Ayrıca dönemin büyük güçlerinin sıklıkla gayrimüslimler lehine Osmanlı iç işlerine karışması, 1853-1856 Savaşı esnasında çok sayıda yabancı askerin İstanbul’da bulunması gibi gelişmeler de toplumun tepkisini çekmiştir. Tepki netice itibariyle Abdülmecit karşıtlığına ve bu karşıtlık Şeyh Ahmet, Cafer Dem ve Hüseyin Daim paşaların kurduğu cemiyetle örgütlü bir hale gelmiş ve bu örgüt Abdülmecit’i tahtan indirmeyi amaçlamıştır. Tarihe Kuleli Vakası olarak geçen bu girişimle olayın failleri Abdülmecit’i tahtan indirerek yerine Abdülaziz’i geçirmeyi tasarlamış ve daha önce meydana gelen girişimlerin aksine devletin kötü gidişatına çözüm bulmayı amaçlamışlardır. Olaya karışanların farklı kimliklerde olması ilerici-gerici, darbe-isyan vb. tartışmalarının da ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Bu bağlamda çalışmada Kuleli Vakası incelenmiş ve ifade edilen tartışmalar kapsamında olaya ilişkin değerlendirme yapılmıştır.

Ölmeye Yatmak Işığında Türkiye’de Modernleşme

2015

Bu çalışmada Adalet Ağaoğlu’nun Ölmeye Yatmak adlı kitabından yola çıkarak Türkiye’de modernleşmenin okuryazarlığın ve kadınların sosyal hayata katılımının arttırılması konusunda başarılı olduğu ancak şekilci bir zihniyetle ve tepeden inme bir şekilde yapıldığı anlatılacaktır. Öncelikle modernleşme kavramı üzerinde durulacak ve ardından genel olarak Türkiye’de modernleşmeye bakılacaktır. Ardından romanın ışığında modernleşmenin başarılı noktalarından okuryazarlığın arttırılması üzerinde durulacaktır. Daha sonra kadınların sosyal hayata katılımı ve karşılarına çıkan engeller tartışılacaktır. Akabinde devrimlerin tepeden inmeci yapılması dolayısıyla modernleşmenin halk tarafından benimsenememiş olması irdelenecektir. Devrimlerin şekilci bir tarzda yapıldığı kitaptan örneklerle açıklandıktan sonra tartışma sonlandırılacaktır.