TÜRKÇENİN KARAPAPAK-TEREKEME AĞZINDAKİ ESKİ İZLERİ (original) (raw)
Related papers
KARAKALPAK TÜRKÇESİNDEKİ TIP TERİMLERİ
Tıp terimi, tıp ilmi ile uğraşan bilim adamlarının kısa yoldan anlaşmalarını sağlayan özel kelimelerdir. Bu çalışmada Kıpçak grubu yazı dillerinden biri olan Karakalpak Türkçesindeki tıp terimleri tespit edilmeye çalışılmış ve böylelikle tıp dili ile çağdaş Türk lehçeleri üzerine yapılan araştırmalara katkıda bulunulması amaçlanmıştır. Karakalpak Türkçesinde tespit ettiğimiz 398 tıp teriminin 158 tanesinin Türkçe olduğu ve Türkçe olan bu tıp terimlerinin 60 tanesinin de standart Türkiye Türkçesinde ve ağızlarında karşılığı olduğu görülmüştür.
ÖZET Terekeme adıyla anılan Karapapaklar, kökeni çok eskilere dayanan bir millet olmalarına rağmen haklarında detaylı şekilde pek fazla çalışma yapılmamıştır. Kimi araştırmacılar konularını ilgilendirdikleri ölçüde Karapapaklar hakkında kısa bilgiler vermişlerdir. Bunların yanında birçok yazar ve araştırmacı da Karapapakları Özbekistan'a bağlı Karakalpakistan Özerk Cumhuriyetinde yaşayan Karakalpaklarla karıştırmış, bu iki Türk halkını aynı boya mensup zannetmişlerdir. Bu çalışmada, öncelikle Karapapakların ne kadar köklü bir tarihi geçmişe sahip olduğu ortaya konulmaya çalışıldı. Asya Hun devletinin dağılmasıyla başlayan tarihi süreçleri, bu süreç içerisinde yaşadıkları bölgeler günümüze kadar aşama aşama aktarılmaya çalışıldı. Bu tarihsel süreç içerisinde Karapapakların Ermenilerle mücadelesi, Türkmençay Antlaşması ve XX. yüzyılda yaşanan " Son Karakaç " adıyla anılan göç olayı ve bunlar gibi pek çok hadise ayrı bir araştırma ve belki de birer kitap konusu olduğu için detaylara girilmeden geçildi. Dünya ve Türkiye üzerinde Karapapak nüfusunun yoğun olarak yaşadığı yerler belirtildi ve haritalar üzerinde işaretlenerek gösterildi. Karapapakların kökeni elde edilen bilgiler çerçevesinde açıklanmaya çalışıldı ve Karapapak ve Terekeme sözcüklerinin etimolojisine dair araştırmacıların söyledikleri aktarıldı. Terekeme ifadesi onların Müslüman olduktan sonra aldıkları bir isim olduğu için, bu çalışmada daha eski bir isim alan Karapapak ifadesinin kullanımı tercih edildi. Aslında günümüzde Terekeme sözü daha yaygındır. Hatta bazı bölgelerde Karapapak ifadesi neredeyse kullanımdan kalkmıştır. Karapapakların tarihsel süreç içerisinde benimsedikleri dini inanışları ve bu inanışların siyasi etkileri değerlendirilmeye çalışıldı. Sosyal yapılarına değinilerek genel karakter özellikleri üzerinde duruldu. Karapapakların kültür ve edebiyatı, uzun ve detaylı şeklide açıklanması gereken bir konudur. Onların halk inançları, yüzyıllardır aslı bozulmadan devam ettirdikleri gelenek ve görenekleri, eşine az rastlanır bir incelikte olan sözlü edebiyatları aslında her biri birer tez veya kitap konusu olabilecek konulardır. Nitekim dini yaşantılarının, halk inançlarının, özellikle alanında usta olarak kabul edilen ve günümüzde de yaşayan halk âşıklarının her biri hakkında kitaplar yazılmıştır. Bu çalışmada Karapapakların sözlü edebiyat ürünlerine, özellikle de âşıklık geleneğine mensup söz ustalarına değinilerek haklarında kısa bilgiler verildi. Karapapakların kültür ve edebiyatlarında yer alan kaynak zenginliği, ne yazık ki-Borçalı'da yayın hayatını sürdüren ve daha çok Azeri dil özelliklerini gösteren birkaç süreli yayını saymazsak-yazılı bir edebiyatları bulunmadığı için dil alanında yoktur. Ahmet Bican Ercilasun Karapapakların dil özelliklerine " Kars İli Ağızları-Ses Bilgisi " kitabında ses bilgisi özellikleri açısından değinmiştir. Karapapakların yoğun olarak yaşadığı Kars, Erzurum, Ağrı gibi illerimize ait ağız araştırmalarında da Karapapakların dil özellikleri yine ses bilgisi
KAZAK TÜRKÇESİNDE AKRABALIK TERİMLERİ
Öz Dil ve kültür ayrılmaz bir bütündür. Bir milletin yaşam biçimi, kültürü dile etki eder. Türk lehçeleri diğer dillerle karşılaştırıldığında Türk lehçelerinin akrabalık terimleri yönünden oldukça zengin olduğu görülmektedir. Bu da Türk kültürünün temelinin sağlam olduğunu göstermektedir. Akrabalık yoluyla güçlü bir toplum yapısının oluşacağının bilinciyle; Türkler arasında akrabalık ilişkilerine önem verildiğini ve bunun sonucu olarak da bu ilişkilerin dile yansıyarak dilin akrabalık terimleri açısından zengin bir duruma geldiği söylenebilir. Türklerde çekirdek aile yerine büyük aile modeline önem verilmiştir. Büyük aile modeli de elbette akrabalık terimlerinin gelişiminde rol oynamıştır. Bundan dolayı akrabalık terimleri dile yansıyarak Türk lehçelerinin söz varlığının zenginleşmesini sağlamıştır. Bu çalışmada Kazak Türkçesindeki akrabalık terimleri ele alınarak akrabalık terimleri hakkında bilgi verildi. Abstract Language and culture are inseparable. The way of life of a nation affects to the language. When Turkish dialects are compared to other languages, it is seen that Turkish dialects are very rich in terms of kinship. This shows that the basis of Turkish culture is strong. Conscious of the formation of a strong society through kinship; It can be said that the importance of kinship relations among the Turkish people have given and as a result, these relations are reflected in the language and it is rich in terms of language kinship. Turkish people have given a great attention to the big family model instead of a little family. The big family model, of course, played a role in the development of kinship terms. Hence, kinship terms reflected the language and enabled the enrichment of the vocabulary of the Turkish dialects. In this study, kinship terms in Kazakh Turkish are discussed and information about kinship is given.
'TERCEME-İ AKRABÂDÎN'DE TERKİPLER VE ADLANDIRILMALARI
Anadolu Selçuklu Devleti zamanında Arapça ve Farsça eser veren müellifler, 14. yüzyıldan itibaren Anadolu Türkmen beylerinin talepleri doğrultusunda Türkçe eserler vermeye başlamışlardır. Bir yandan daha önce Arapça telif ettikleri eserleri Türkçe’ye aktarırken diğer taraftan da yeni eserler yazmışlardır. Anadolu Türk tıbbına kaynaklık eden Arapça ve Farsça eserlerden bir kısmı bu dönemde Türkçe’ye kazandırılmıştır. Böylelikle, Türkçe’nin, dönemin tıp terimlerini karşılayabilen yapısı gözler önüne serilmiştir. Bu çalışmada, 15. yüzyılın önemli tıp eserlerinden Terceme-i Akrabâdîn incelenecektir. Bu farmakoloji eseri, Sabuncuoğlu Şerefeddin tarafından Cürcânî’nin Zahîre-i Harzemşâhî adlı eserinin ‘Akrabâdîn’ bölümünün tercümesiyle oluşturulmuş ve Türkçe’nin tıp terimlerini ifade etmedeki yetkinliğini ortaya koyması bakımından önemlidir. Eser, çeşitli ilaç terkiplerinin hazırlanış ve kullanılış biçimleriyle, terkiplerin hangi hastalıkların tedavisinde kullanılabileceğini açıklamaktadır. Bu çalışmada, Terceme-i Akrabâdîn’deki terkipler hakkında bilgi verilecek ve bunların nasıl adlandırıldığı örneklerle açıklanacaktır. Anahtar sözcükler: Terkip adlandırmaları, Sabuncuoğlu Şerefeddin, Terceme-i Akrabâdîn, Eczacılık terminolojisi, Eczacılık tarihi. The naming of pharmaceutical forms in Sabuncuoğlu Serefeddin’s ‘Terceme-i akrâbâdîn’ (15th c.) The compilers of Arabic and Persian written works during the time of Anatolian Seljuk dynasty, started to create Turkish written works by following the demands of Anatolian Turcoman governors from the 14th century on. Beside translating the Arabic treatises into Turkish, they also wrote new works. Some parts of Arabic and Persian written works, which were the sources of Anatolian Turkish medicine, were translated into Turkish. The linguistic structure of Turkish provided for the development of contemporary medical terminology. In this study, one of the important pharmaceutical works of the 15th century, Sabuncuoğlu Şerefeddin’s Terceme-i Akrabâdîn, which is translated from Zahîre-i Harzemşâhî by Cürcânî, will be reviewed. The significance of this text derives both from its terminology and description of compounds. The manuscript includes information about the preparation and usage of drugs and their indications. The terminology in this akrabâdîn (pharmacopaea) will be examined and detailed information about the naming of compounds will be presented. Key words: Pharmaceutical terminology, Pharmacopea, history of pharmacy, Sabuncuoğlu Şerefeddin, Terceme-i Akrabâdîn, Turkey.
KAZIM KARABEKİR'İN TERAKKİPERVER CUMHURİYET FIRKASINDAKİ FAALİYETLERİ
Son dönem Osmanlı Devleti’nin önemli subaylarından biri ve Milli Mücadele’nin de en büyük kahramanlarından olan Kâzım Karabekir, 1882 yılında istanbul’da doğmuştur. 1900 yılında Kuleli Askeri Lisesi’nden mezun olduktan sonra 1903 yılında Erkan-ı Harp Mektebi’ne, başlamıĢtır. 1905 yılında sınıf birincisi olarak Harp Akademisi’ni bitirmiş, askerlik hayatına 1906 yılında Manastır’da önyüzbaĢı olarak görevine baĢlamıĢtır. Aynı dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye olmuş, siyasal yaşamı da böylece başlamıştır. İttihat ve Terakki Cemiyet’inde önemli görevler üstlenen Karabekir, aynı başarısını askerlik yaşamında da sürdürmüş, Birinci Dünya Savaşı’nda da birçok başarı elde etmiştir. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra ülkenin kurtuluşu için çözümler aramıştır. Mustafa Kemal önderliğindeki Kurtuluş Savaşı’na önemli katkıları olmuş, ancak zaferden sonra gerçekleşen inkılâplarda gerek kendi görüşünün alınmaması, gerekse de bazı inkılâplara düşünsel anlamda karşı çıkması Atatürk ile arasının açılmasına neden olmuştur. 17 Kasım 1924 yılında Atatürk’e ve hükümete muhalif olarak kurulan, Cumhuriyet tarihinin ilk teşkilatlı muhalefeti Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın liderliğini yapmıştır. 3 Haziran 1925 yılında Takrir-i Sükûn Kanunu ile kapatılan partinin teşkilatında yeteri kadar etkin rol oynamasa da meclis oturumlarında, basında ve parti müzakerelerinde aktif rol oynamıştır. Partisi adına mecliste en çok söz alan ikinci milletvekili olmuş, eğitim, ekonomi ve askeri alanlarda fikirlerini birçok kez dile getirmiştir. Basın organlarında birçok yerde partisini tanıtmış ve savunmuş, ülkenin geleceği için fikirlerinin açıklamaktan çekinmemiştir. Takrir-i Sükûn Kanunu ile partisinin kapatılmasını sert bir şekilde eleştirmiş, bunu tarihi bir hata olarak görmüş ve partisinin kapatılma gerekçesini de çoğunluğu sağlama korkusu olarak gördüğünü ifade etmiştir. Partisinin kapatılması siyasal yaşamına engel olmamış, milletvekilliği ise devam etmiştir. Mecliste eski TCF’li arkadaşları ile muhalefetine devam eden Karabekir’in siyasal yaşamı İzmir Suikast Girişimi ve İstiklal Mahkemelerinde yargılanmasıyla son bulmuştur. 1938 yılında Atatürk’ün ölümüne kadar siyaset sahnesinden uzak kalan Karabekir, 1939 yılında İstanbul’dan milletvekili olmuş ve 1946-1948 yılları arasında da Meclis Başkanlığı görevini yürütmüştür