İsmet Özel'in Şiirlerinde Şehir | Ali Yıldız (original) (raw)
Related papers
İsmet Özel'in Şiirlerinde Şehir II | Ali Yıldız
Düşünen Şehir Dergisi, 2020
3-ŞEHİRLE SAVAŞIN YENİ BİR BOYUT KAZANMASI İsmet Özel'in şiirlerinde şehir imgesinin işaret ettiği anlam alanını unsurları ve özellikleriyle kapitalist sistem teşkil ederken İsmet Özel'in İslam'a yönelmesi ve ihtida etmesi sürecinde yazdığı şiirlerde söz konusu alan "küfür"le birleşir. Bu bir değişim değil, tamamlanmadır. Böylece şairin şehre, yani kapitalist sisteme aykırılığı ve onunla savaşı, daha geniş ve daha derin bir nitelik kazanır. Çünkü şair, bir Müslüman olarak aslında şehrin mahiyetini daha derinden kavrama imkânına ulaşmıştır. İsmet Özel'in şiirine küfür kavramı Kanla Kirlenmiş Evrak'la girer. Başlıktan başlayarak yazma fiili ile alakalı kelimelerle (evrak, yazmak, adres, rapor, satır, sayfa, kitap) biçimlenen şiirde, şairin iç dönüşümü sırasındaki ruh hâli bütün ağırlığı ile hissedilir. Şiir üç bölümden müteşekkildir. Her bölüm aynı mısra ile başlar. Fakat şehir imgesinin yer aldığı üçüncü bölümde 138
İsmet Özel'In Şiirleri Üzerine Bir Inceleme
Kırıkkale Üniversitesi, 2007
İsmet Özel, "merkez"in sahip olduğu imkânlardan yoksun olarak geçirdiği çocukluk dönemini, "taşra"nın imkânsızlıklarının herhangi bir çocukta meydana getirebileceği "pasif"/"silik"/"sinmiş" bir tavır içerisinde yaşamaz. İlkokul döneminden başlayarak hayatın içerisinde kendi "ben"ine bir yer arar ve "dünya ile hak edilmiş bir bağı kurabileceğine olan inancı içerisinde taşıyarak" yaşar. Öyle ki şair, ilkokul 2. sınıfta öğretmenlerinin ders esnasında baskın bir tavır sergilemelerine dahi karşı çıkar. Bu tavır, ileride kendisinin "kadirşinas itaatsizlik" adını verdiği davranış biçimini ortaya çıkaracaktır. Hayatı bu tarzda algılama biçimi, İsmet Özel'in biyografisinin tüm evrelerine hâkim olan "karşı oluş" tavrına ve "ben"inin "anti-konformist" bir yaklaşım içerisinde olmasına önemli ölçüde kaynaklık etmiştir. İsmet Özel'in şiirle ilk teması da, yukarıda ifadeye çalıştığımız, "ben"in dünya ile kurmak istediği bağın sonucunda meydana gelmiştir. Şair, ilkokul 3. sınıfta okurken kendi gayretleriyle, Ankara'da yayımlanmakta olan bir ilkokul gazetesine, "Kış" isimli ilk şiirini yazarak gönderir. Şiirinin yayımlandığını ise kendisini küçümseyen gözlerle süzen bir öğretmenin "Sen şair mi oldun be!" demesinden anlar. İsmet Özel, 1955 yılında ilkokulu bitirir. Bu tarih aynı zamanda babasının emekli olduğu, dolayısıyla ailedeki kız çocuklarının liseyi okuyabilmeleri için hep birlikte Çankırı'ya taşındıkları tarihtir. Özel, ortaokulu ve lise 1. sınıfı Çankırı Lisesi'nde okur. Bu şehirde 4 yıl kalan aile, daha sonra Ankara'ya taşınır ve İsmet Özel, lise öğrenimine 2. sınıftan itibaren Ankara Gazi Lisesi'nde devam eder. Şair, 1959 yılının Ankara'sını, daha öncesinde yaşadığı şehirlerinden farklı bulur. İlişkilerin daha samimi, paylaşılan değerlerin daha çok olduğu "küçük şehir"den, Cumhuriyet'in baş şehrine gelen Özel, buraya alışmakta zorluk çekmez. Her ne kadar Ankara, şairin "büyük şehir" kavramıyla ilgili olarak muhayyilesinde oluşturduğu imaja karşılık gelmese de, o yıllarda pek rastlanılmayan "kalorifer dumanı kokusuyla" zihnindeki yerini alır. İsmet Özel'in ileriki hayatını doğrudan etkileyecek en önemli gelişmeler lise yıllarında meydana gelir. Lise son sınıfta matematik dersinden ikmale kalan şair, yazın kursa da devam etmesine rağmen bu dersi veremez. Dolayısıyla 1 yıl beklemek zorunda kalır ve lise, 4 yılda biter. 1.1.3. Bekleme/Bilgilenme süreci: Anlamlandırılan dünya "Gecenin dürüstlüğünden herkes kuşkulanır korkulur o kuş yüklü iniltilerden ve mor ağzını gecenin kumuna batıran ben çağdaş serüvenler adına bütün fotoğraflarını yakan yakan ve bekleyen." Bir Ağrı Yakıldıkça Sevilmeli İsmet Özel, söz konusu olan 1 yıllık bekleme sürecinde boş durmaz. Dünyayı "merakla" araştırıp anlamlandırmaya çalışır ve ergen benini kurcalayan soruların peşi sıra gider. British Council'dan Amerikan Kütüphanesi'ne, resim sergilerinden konferanslara varıncaya kadar Ankara'nın kültür ve sanat ortamından istifade etmeye çalışan Özel, bu dönemde hem dünyayı hem de şiiri kavrayış açısından köklü değişiklikler yaşar. Bu bekleme/bilgilenme süreci için şair "İşte o 1 senelik boş vakitte sosyalist oldum. Şair olmaya karar verdim" demektedir. Bu dönemde, insanların dünya üzerinde edinmiş oldukları yer ve kabul ettikleri düşüncelerle ilgili ciddi sorgulamalar geçiren İsmet Özel, "nasıl bir dünyada yaşandığı" sorusunun peşi sıra gider. Bir takım maddî kazanım ve imkânları elde etmiş olan insanların "ruhça kaba, insan ilişkileri bakımından da yıkıcı" olduklarını fark edip hareket alanlarını ve insanlarla olan ilişkilerini buna göre düzenler. Sahip olduğu fikirlerin esasına yönelik "bilinçlenme/aydınlanma" gayretine giren şair, bu yıllardan itibaren hayatını şiir yörüngeli yaşamaya çalışıp şiiri kendisi için asıl ve "esas uğraş" olarak kabul etmektedir. Bunun bir ifadesi olarak da düşüncelerine sağlam bir temel bulmak ister ve "Müslümanlığı gündemine sokar." "İnancı tanımalıydım. İnandığım şeylerin bilgisini edinmeliydim" diyen Özel, ebeveyninden ya da çevresindeki insanlardan dinleyip/görüp "model"lediği bir inancı değil, kendi zihin sürecinden geçirdikten sonra ancak kabul edeceği; böylelikle "muallâk"ta kalmaktan kurtulacak olan "ben"inin tutunabileceği bir "varlık bilinci"ne ulaşmak ister. Kur'ân-ı Kerim'in insanlara nasıl seslendiğini ve onlardan neler istediğini öğrenmek için işe, "bakalım bizim temel dinî metnimizde neler var" diyerek, meal okumakla başlar. Fakat sonuç büyük bir düş kırıklığıdır. İsmet Özel, bu girişiminin olumsuz sonuçlanmasını, daha sonra, "Cumhuriyetin okullarında eğitim görmüş herkesin İslâmî metinlere yaklaşırken ister istemez elverişsiz bir konumda"bulunmalarına bağlayacaktır. "Elden düşme kültür"le meydana getirilen bir ortamın tüm mecbur bırakılmış ve dayatılmış olan "değer"lerine karşı çıkan Özel, okuduğu kitabı geri plan kültüründe anlamlandıramadığı için din duygusuyla da irtibatını keser, hatta din aleyhtarlığının en iyi tutum olduğuna inanır. Bu yıllardan başlayarak zihninin işleyişine gelen her türlü müdahale ya da sorgulanmadan onaylanan her çeşit düşünce şair tarafından tamamen reddedilir. Böylelikle İsmet Özel üniversite yıllarına, çocukluk döneminden bu yana ailesinden ve çevresinden almış olduğu eğitimin sonucu olarak, zihinsel anlamda gelişmiş bir düzeyde başlar. Bir tür "uyanıklık/ayıklık" da diyebileceğimiz bu gelişmişlik şaire, hem savunduğu fikirlerin önemini kavraması hem de şiirin, "ben"i ile yaşanılan dünya arasındaki yerini belirlemesi açısından çok büyük imkânlar tanır. Aynı zamanda söz konusu olan bu "uyanıklık/ayıklık" şairde, vuku bulan olayların sebep ve sonuçlarını göz önünde bulunduran "sorgulayıcı yön"ün ve çocukluğundan bu yana var olan "uymacı olmayan tavrın" da gelişerek devam etmesine olanak tanır. 1.1.4. Tevarüs edilen tavır ve kadirşinas itaatsizlik: 'Müseccel komünist'/'Siyasal'lı yıllar "Ben merd-i meydan yani toprağın ve kanın gürzü güllerin bin yıllık mezarı bendedir yukardan bakarım efendilerin pusatlarına insanların bütün sabahlarını merak ederim gök hırpalanmaktadır merakımdan ıtır kokan benim yumruklarımdır benim kavgamdır o, aşk diye tanınan." Evet, İsyan İlk ve orta öğrenimini "Tek Partili" yılların sona erdiği ve Demokrat Parti'nin iktidara geldiği dönemde tamamlayan ve ister istemez bu durumun toplum üzerinde meydana getirdiği etkilere şahitlik eden İsmet Özel, üniversiteye de 1960 sonrası Türkiye'sinin içinde bulunduğu bulanık havasında başlar. Bu ortamda şairin, kısmî olarak babasından tevarüs ettiği ama asıl olarak da "doğuştan getirmedim, dünyadan aldım" dediği bir koruma duvarı vardır. Kendi hayatıyla ilgili bilgileri, ayrıntılarına varıncaya dek, yaşıyorken kaleme alan ender sanatkârlardan biri olan Özel, "Waldo Sen Neden Burada Değilsin?" adlı otobiyografik eserinde bu duvarın özelliğini, "Kadirşinas itaatsizlik ve tevarüs edilmemiş asalet" olarak adlandırır. Cumhuriyet döneminin yeni şekillenmeye başlamış bürokrasisinin halk üzerinde meydana getirdiği etkiden dolayı, özellikle taşrada devlet memurlarına gösterilen itibar, İsmet Özel tarafından hep şüpheyle karşılanır. Bu türden bir ilgiyi yapmacık ve sahte bulur. "Ben çocukluğum boyunca bu sahteliğin acısını tattım" diyen şair, bunun doğurduğu huzursuzluğu "ben"inde tüm olumsuzluğuyla hisseder fakat "insanın kendini aristokrat saymasının ruhuna ne büyük genişlik getirdiğini tadabilmenin imkânı"nı da kullanmaya çalışır. Bu imkân şaire, özellikle üniversite yıllarından itibaren, hiç kimseye karşı minnet beslemeden kadirşinaslık yapmayı ve çocukluğundan bu yana getirdiği "anti-konformist" tavrın "devrimci" bir karaktere bürünmesini sağlar. İsmet Özel, liseyi bitirdikten sonra 1962 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne kaydolur. Bu yıllar Özel'in, etrafında olup biten her hâdiseyi didik didik ettiği, bir ergen cesaretiyle dünyaya merakla ve heyecanla baktığı yıllardır. Artık şairin kadirşinas itaatsizliği, karşısına tek tek çıkan insanlara değil toplum kurumlarına yönelmiş; tevarüs edilmemiş asaleti de yön değiştirerek gözü pek ve tavizsiz bir tarzda "iyilerin" yanında yer almaya başlamıştır. Bundan dolayı şair, Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne başladığı ilk günlerden itibaren "komünist" ve "dinsiz" olarak adlandırılma ihtimaline rağmen sosyalizan düşüncelerini ifade etmekten çekinmez. Bu cesareti, ilk olarak kadirşinas itaatsizliğinden ve tevarüs edilmemiş asaletinden alırken ikinci olarak da sosyalist ya da kendilerine komünist denilen yazarların hiçbir baskı ya da güçten korkmayarak fikirlerini açıkça ifade ediyor olmalarından alır. Diğer taraftan da konuşması ya da savunulması yasaklanan herhangi bir fikrin veya tavrın cazibesi, şairi her zaman kendisine çekmektedir. İsmet Özel, bu tutum ve davranışıyla fakültede dikkatleri üzerine toplamakta gecikmez. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin önemli bir organı olan Fikir Kulübü'ne çağrılır ve hemen ardından da yönetim kurulunda sekreterlik görevine getirilir. İlerleyen zamanda bu kulüpte astbaşkan olarak görev alacak olan Özel, daha sonra "Devrimci Gençlik Federasyonu (Dev-Genç)"na dönüştürülen "Fikir Kulüpleri Federasyonu"nun kurulmasına da öncülük edecektir. Tüm heyecanı ve hevesiyle savunduğu fikirleri kulübün kürsüsünden haykıran şair, "sosyalist olmayanların adamdan dahi sayılamayacağı"nı düşünür. O sıralar daha çok zayıf olan tarafın yanında yer alıyor olmayı önemseyen ve insanların haksızlıklar karşısında "tepkisiz" kalmalarından rahatsız olan şair, "siyasetin ne teorisine ne de pratiğine karşı derin bir ilgi" duymaz. Fakat bir müddet sonra Ataol Behramoğlu'nun "İsmet, neden Parti'ye kaydolmuyorsun?" sorusuyla karşılaşınca hayatının akışı da değişir. Özel, "Buna hiç gerek yok, üstelik ben bu konuda hiç de pasif değilim, fakültede dünyanın işini yapıyorum" dese de, Behramoğlu'nun "İyi ama İsmet, bu adamlar partiyi her an kapatabilirler. Zayıf tarafta savaşa gir! Ucunda ganimet yok bu işin. Sadece zahmet ve tehlike var" şeklindeki cevabıyla, 7 Aralık 1963 yılında Türkiye İşçi Partisi'ne (TİP) kaydolur. Fikir Kulübü yönetim kurulu içerisinde TİP'e kaydını yaptıranların...
Kelimelerden Şehir: Osmanlıda Şiir-Şehir İlişkisi
RUMELİDE, 2021
Osmanlı düşünce ve sanat dünyasında şiir ve şehir arasındaki ilişki çok boyutludur. Bu ilişkinin bir boyutu da klasik dönemde mekân algısı üzerinden gelişmiştir. Fiziki anlamının dışında içinde bulunulan kültüre göre anlam ve yer kazanan mekân, o kültürün anlamsal kodlarını belirleyen ve çerçevesini çizen anahtar kavramdır. Anlamsal boyutlarını ait olduğu kültür ve medeniyetin kozmoloji görüşünden de alan mekân, bütün sanat tasarımlarının önemli bir belirleyicisidir. Onun varlıkla, var oluşla ilişkisi sanatkârın tahayyül gücüyle birleşerek sanat eserini meydana getirir. Mekân, düşünme ve sanatsal yaratma ediminin üzerinde gerçekleştiği zeminin adıdır. Osmanlı düşüncesi, mekâna bakışını ait olduğu İslam kültüründen almıştır. Buna göre mekân, bireyin önceden kazandığı bilgi ve kültürün merceğinden algılanmaktadır. Bu mercek bir kaleydeskop gibi sanatçıların üslup farklarının ortaya çıkardığı çeşitlilikle ışığı rengârenk boyutlarıyla yansıtır. Bununla birlikte kolektif bir bilincin hâkim olduğu, bireyin ya da öznenin tek başına çıkarımlarına fırsatın bırakılmadığı bir alımlama biçiminin, söz konusu ışığın kaynağı olduğu söylenebilir. Klasik Osmanlı şehri de mekânı tümüyle insan iradesinin tahakkümü altına bırakmadığından merkezî bir plan etrafında oluşmaz. Şehir doğal bir akış halinde büyür. “Boş mekân” anlayışı olmadığından insanın mekânda tahakküm hakkını kendinde görerek topografyayı bozmasına izin verilmez. Klasik Türk şiirinde tasarım ve estetik açısından şehir ve mimarîyle kuramsal bir ortaklık mevcut olduğu gibi ayrıca şiirlerin, şehrin bütün dinamiğini metin tanıklıklarıyla yansıtan önemli kaynaklar olduğu da görülecektir. Çalışmada Osmanlı tasavvurunda şehir tarihi, şehir kavramının felsefî arka planı irdelendi. Şehir kavramının teorik çerçevesi çizilmeye çalışıldıktan sonra klasik Türk şiirinde şairlerin şehir algısı ile sınır ve imkân olarak şehrin hayata yansıyan boyutlarına dair şiir örnekleri verildi.
Âşık Ömer Divanı’nda Şehirlere Yazılan Şiirler
DergiPark (Istanbul University), 2023
Özet Divan şairleri yaşadıkları coğrafyaya ilgisiz kalmamış, şiirlerinde çeşitli vesilelerle yerleşim yerlerinden bahsetmişlerdir. Özellikle mahallîleşmenin etkisiyle şairler yaşayıp görmedikleri, gelenek içinde bahsettikleri genel coğrafya yanında bizzat yaşayıp gördükleri, görev sebebiyle bulundukları yerleri de şiirlerinde kullanmış ve bunun neticesinde klâsik Türk şiirinde şehrengiz, şehir şiirleri, bilâdiyye, sâhil-nâme gibi şehirleri konu edinen nazım türleri doğmuştur. Klâsik Türk edebiyatında müstakil olarak şehirler üzerine yazılmış şiirler de vardır. Bu şiirler gazel, kaside, murabba, mesnevi, kıtʻa, tarih, şarkı, koşma gibi hemen bütün nazım şekillerinde karşımıza çıkar. Bir şehrin doğal güzellikleri, tarihi ve mimari özellikleri, şehir halkı ve güzellerinin methedildiği bu şiirler aynı zamanda o şehrin tarih ve kültürüne veya bir dönemine kaynaklık edebilecek bilgiler içerir. Methiye ağırlıklı bu şiirler dışında sayıları az olmakla birlikte şehir veya ahalisinin hicvedildiği, şehirler üzerine mersiyelerin yazıldığı şiirler de vardır. Bu makalede, bir şehrin tarih ve kültürüne dair barındırdığı zengin malzemeyle ön plana çıkan şehir şiirleri hakkında bilgi verildikten sonra 17. yüzyıl şairi Âşık Ömer'in hayatı ve eserleri üzerinde durulmuş, şairin dokuz farklı mekân için mekân adını redif olarak kullanarak yazdığı 15 şiiri üzerinden şehir algısı tespit edilmeye çalışılmıştır.
İsmet Özel'de Şiir Hayat Birlikteliği ya da "Sonrası Şiir Kerim"
2007
Hayatmdaki tum a91hm1 ve yonelimi ~iir merkezli ya~ayan ismet Ozel, ilk ~iir kitab1 "Geceleyin Bir Ko §u"dan son kitab1 "Of Not Being A Jew"e kadar hayat- §iir seriivenini birlikte ya §am1 §tir. ~air-in y~ammm farkh evrelerinde birer "durak" olarak kabul edilen silr~i;:ler dogrudan ~iirine de etki etmi §; 1963 ytlmdan itibaren olu~maya b~layan ~iir evrenindeki a91hm ve geni~leme soz konusu olan ''durak"lardan gei;:erek meydana gelmi §tir. Hayatmda ~iire Tilrk edebiyatmda e~ine az rastlanir bir tarzda onem veren ve ~iiri hayatl ii;erisinde esash bir yere oturtan Ozel, soz konusu o·lan yonsemeyi ~iire ilk ba~lad1g1 y1llardan itibaren bilerek ve isteyerek olu~turmaya i;:ah §Ir.
İsmet Özel’in Şiirlerinde Çocuk İmgesi Üzerine Bir Değerlendirme
Korkut Ata Türkiyat araştırmaları dergisi :, 2024
Öz İsmet Özel Modern Türk şiirinin önemli şairlerindendir. Şiir hayatına başladığından bugüne o, birçok şairi hem içerik hem biçim açısından etkilemiştir. İsmet Özel şiirini özgün kılan niteliklerden birisi onun şiirindeki imge kullanımıdır. İsmet Özel, imge aracılığıyla okurun zihninde kelimelerle örülmüş bir resim oluşturmaktadır. Onun şiirlerinde kullandığı imgelerden birisi de çocuk imgesidir. Bu çalışmanın amacı İsmet Özel'in şiirlerinde çocuk imgesinin hangi bağlamlarda kullanıldığının izini sürmektir. Araştırmada şu soruların cevabı aranmaktadır: Şair, çocuk imgesini hangi durumda kullanmaktadır? Çocukluk dönemi şairin şiirlerinde nasıl ele alınmaktadır? Çocuk imgesinin kullanımında Özel'in ilk şiirleri ile son şiirleri arasında fark var mıdır? Çalışma, şairin bütün şiirlerini kapsamaktadır. Araştırma için öncelikle İsmet Özel ile ilgili literatür gözden geçirilmiştir. Ayrıca şairin başta şiir kitapları olmak üzere eserleri okunmuş, çocuk ve onunla bağlantılı kelimeler not alınmıştır. Özel'in şiir üzerine yazdığı metinlerde şiirle ilgili düşüncelerinin altı çizilmiştir. Yine çocuk imgesinin hangi bağlamlara sahip olduğunu saptayabilmek için şiirin yazıldığı dönemin sosyolojik yapısı hesaba katılmıştır. Çocuk imgesi ile yan yana kullanılan kelimeler, kitabın genelinde nasıl işlendiği göz önünde bulundurularak bir tipoloji oluşturulmuştur.