Seyyid Nizam ve Emirler Tekkesi Şeyhleri (original) (raw)
Related papers
Tezkire-i Şeyh Safî ye Göre Erdebil Tekkesi nde Semah
Türk Kültürü ve HACI BEKTAŞ VELİ Araştırma Dergisi
Alevi-Bektaşi topluluklarının en önemli ritüellerinden biri semahtır. Nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar ulaşan ve sözlü kültürün bir öğesi olan semahın günümüzdeki şeklini, figürlerinin anlamlarını ve adaplarını tespit etmek kadar, tarihî metinlerdeki durumunu tespit etmek de önemlidir. Bu yönde yapılan her araştırma hem kültürel, hem de dinî çalışmalara katkıda bulunacaktır. Erdebil Tekkesi'ne ve Safiyyeddîn-i Erdebîlî'ye dair en eski ve en temel kaynaklardan biri İbn Bezzâz'ın Farsça Safvetu's-Safâ adlı eseridir. Bu eser Neşâtî tarafından XVI. yüzyılda Türkçeye çevrilmiştir. Bu çalışmada Neşâtî'nin Safvetu's-Safâ'dan tercüme ettiği Tezkire-i Şeyh Safî'nin Britanya Müzesi Add. 18548 nolu nüshasındaki semah ile ilgili bilgiler incelenecektir. Tezkire-i Şeyh Safî'de semah ile ilgili doğrudan veya dolaylı olarak verilen bilgilerin ışığında o dönemdeki Erdebil Tekkesi'nde dönülen semahın şekli, süresi, adapları, musikisi, kıyafeti vb. özellikleri tespit edilecektir. Böylelikle semahın aynı kalan veya yıllar içinde değişen yönleri ortaya konulmuş olacaktır. Tezkire-i Şeyh Safî'de verilen bilgilere göre Erdebil Tekkesi'nde vect, mutluluk ve manevi işaret sebebiyle dönülen semah; sadece baş ile, sadece kulak ile, tüm vücut ile hatta hiç hareket edilmeden de yapılabilmektedir. Tezkire-i Şeyh Safî'de din büyüklerinin ve dervişlerin yanı sıra insan dışında bir hayvanın ve bir eşyanın da semah döndüğü belirtilir. Tezkire-i Şeyh Safî'de Erdebil Tekkesi'ndeki semahın süresi ve özel kıyafeti hakkında kesin bir bilgi verilmemektedir; ancak semahın adaplarına ve musikisine dair bilgiler bulunmaktadır.
Tekâlif-i Milliye Emirleri Ve Tatbikatı
Journal of Turkish Studies, 2014
Losing the First World War by joining the Central Powers on the side, Ottoman Empire was forced to sign the Mondros Armistice. Left victorious from the war, Allied Forces shortly after the signing of the Armistice started occupation movement in order toss hare Ottoman Empire's lands. Under the leadership of Mustafa Kemal Pasha, the Turkish Nation has launched a major campaign of resistance by not remaining silent in the force of foreign invasion and occupation. Due to the difficult situation of Ottoman Empire and the support of Western Powers, Grace has occupied İzmir on 15 May 1919. In order to expand the occupation Greek Forces have lost the First and Second Inonu Wars against Turkey. Greece increased military power by announcing a new campaign on these developments and taking action again July 10 1921, Greece occupied Afyon, Kütahya and Eskişehir. Faced with this situation, Mustafa Kemal Pasha ordered the Turkish Army to withdraw to the east of Sakarya. The failure of the army in Eskişehir-Kütahya war and the withdraw of the army to the east part of Sakarya River led responses among the public. Turkish Parliament gave Mustafa Kemal Pasha supreme command regarding the use of the powers of Turkish Assembly in order to rectify the situation on August 5, 1921. Using supreme command authority, Mustafa Kemal Pasha released National Orders on 7-8 August 1921 in order to equip and strengthen the Turkish Army. Covering all kind of materials and services with a connection of Turkish Army's needs such as food, clothing, weapons, ammunition, transportation, communication, health etc, National Orders were applied until the end of National Struggle. By using all resources through financial and moral the Turkish Nation, these orders, providing for participation of the people behind the facade, has been a great contribution forte achievement of the National Struggle.
Şeyh Hocenti̇ Zavi̇yesi̇ / Sheikh Hocenti Zawiya
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2016
Bu çalışmada, Karaman eyaletinin Konya sancağına bağlı olan Belviran kazasında bulunan Şeyh Hocenti Zaviyesi incelenmiştir. Zaviye, Kuzviran köyünde bulunmaktaydı. Ancak günümüzde zaviyeye dair bir bina mevcut değildir. 1400 tarihli vakfiye kaydı bulunan zaviye, Karamanoğulları dönemine aittir. Şeyh Hocenti'nin hayatına değinildikten sonra zaviyenin yaptığı hizmetler, zaviyeye ait vakıflar ile zaviyenin görevlileri üzerinde durulmuştur. Başlangıcından XIX. yüzyıl sonuna kadar geçen süreçte zaviyedeki atamalar takip edilmiştir. Vakıfta meydana gelen değişikliklerin ortaya çıkarılması için böyle bir yol izlenmiştir. Bu anlamda vakfın devamlılığını sağlayan mütevelli, nazır, cabi, katip gibi görevliler ve yaptığı işler üzerinde durulacaktır. Çalışma, Şeyh Hocenti ailesi ile ilgili bilgi vermenin yanı sıra tarihi ve coğrafi açıdan birçok bilgiyi de ihtiva etmektedir.
HADÂ’İKU’L-HAKÂ’İK FÎ TEKMİLETİ’Ş-ŞAKÂ’İK’TA TELMİH VE TEŞBİH UNSURU OLARAK ŞAHISLAR
Klasik Türk edebiyatını besleyen kaynaklardan biri şahıslardır. Müellifler, bilhassa kişi tasvirlerinde, kişiyi methetmek, eleştirmek ya da kişinin ferdî özelliklerini daha iyi ve daha etkileyici ifade edebilmek gibi çeşitli amaçlarla şahıslara yer vermişlerdir. Mitolojik, efsanevî, kültürel ve dinî şahısların öne çıkan hasletleri, genellikle eser kahramanlarınınkiyle kıyaslanmış; hatta çoğu zaman, memduhun daha üstün olduğuna vurgu yapılmıştır. Telmih ve teşbih unsuru olarak zikredilen bu şahıslar, zamanla edebiyatın içerisinde motifleşmiş; her bir şahıs, sahip oldukları vasfın timsali olmuştur. Türk edebiyatında manzum ve mensur çok sayıda eser kaleme alan Atâyî, Hadâ'iku'l-Hakâ'ik fî Tekmileti'ş-Şakâ'ik isimli biyografik eserindeki kişi tasvirlerinde, sahip oldukları özellikler ile dünyaya nam salan Türk, Arap ve Fars başta olmak üzere farklı uyruktaki kişileri çeşitli bağlamlarda zikretmiştir. Atâyî'nin, tarihî, mitolojik, dinî, efsanevî ve edebî kimlikleriyle öne çıkan şahısları hangi bağlamda kullandığını ortaya koymayı hedeflediğimiz bu çalışmada öncelikle, Atâyî'nin telmih ve teşbih unsuru olarak kullandığı 99 isim tespit edilmiştir. Bu isimler, "Peygamberler", "Dinî-Tasavvufî Şahsiyetler", "Tarihî Şahsiyetler", "Mitolojik ve Efsanevî Şahsiyetler", "Masal ve Hikâye Kahramanları", "Diğer Şahıslar" ve "Hakkında Bilgi Bulunamayanlar" olmak üzere 7 ana başlık hâlinde tasnif edilerek incelenmiştir. Çalışmada ayrıca, telmih ve teşbih unsuru olarak yer verilen şahısların öne çıkan hususiyetlerinin, Hadâ'iku'l-Hakâ'ik fî Tekmileti'ş-Şakâ'ik'a kattığı mana zenginliği de belirlenmeye çalışılmıştır.
Gelibolu-Kahire-İstanbul Üçgeninde Bir Mevlevî Şeyhi ve Oğulları
Beş kuşaktır Gelibolu Mevlevîhanesi’nin şeyhliğini üstlenen bir aileye mensup olan Gelibolu Mevlevîhanesi şeyhi Hüseyin Azmî Dede ile büyük oğlu Kahire Mevlevîhanesi şeyhi Muhammed Bahaeddin Dede ve küçük oğlu Galata Mevlevîhanesi son şeyhi Ahmed Celaleddin Dede, makalemizin konusunu oluşturuyor. Makalemizde Mevlevî kültürü içinde yoğrulmuş olan bir ailenin üç mensubunun Gelibolu, Kahire, Galata Mevlevîhaneleri ve dolayısıyla Türk şiiri, Türk musikisi ve Türk kültürüne yaptıkları katkılar hem kendi eserlerinden hem de arşiv belgelerinden hareketle aydınlatılmaya çalışılmaktadır.
Seyyid Şemseddin Seyyid Abbas, Dirâsât ani'ş-Şebek
Edeb Erkân Dergisi, 2023
Bu çalışma, Seyyid Şemseddin Seyyid Abbas tarafından el-İhâ' Kardaşlık Dergisi'nin 1971-1973 yılları arasındaki yedi sayısında Arapça "Dirâsât ani'ş-Şebek" başlığıyla yayınlanan makale dizisinin Türkçe çevirisinden oluşmaktadır. Kendisi de Şebeklerin bir dini lideri/ mürşidi olan Seyyid Şemseddin bu makalelerinde Şebekler hakkındaki daha önce yapılan çalışmalardaki hatalı bilgileri düzeltmeyi amaçlamıştır. Şebek topluluğunun aslının nereden geldiği, ırkları, tarihi, bağlı oldukları tasavvufî gelenek, Bektaşilik ile ilişkileri, dinî inanış ve akideleri, tasavvuf düşünceleri, tarikatlarındaki makamlar, dinî merasimleri, kitapları, evlilik, boşanma, ikrar, doğum ve ölüm gibi çeşitli mevzulardaki düşüncelerini ele alan Seyyid Şemseddin'in, Şebeklerin içlerinden birisi olarak bizzat tecrübelerini aktarmış olması çalışmayı orijinal kılmaktadır. Şebekler hakkındaki asılsız iddialara cevap veren yazar Şebeklerin Anadolu'dan Musul bölgesine göç eden, yolu şeriat, tarikat ve hakikata dayalı Bektâşîyye tarikatına mensup İslâm dininin gereklerini imkan nispetinde yerine getirmeye çalışan Türkler olduğu sonucuna varmaktadır.
Dede Şeyh Hasanlar İle Aşi̇ret Şeyh Hasanlar
Turk Kulturu Ve Hacı Bektas Veli Arastırma Dergisi, 2013
Muş illerinde yaşayan ve "Şeyh Hasanlılar" olarak bilinen bir topluluk var. Bu topluluk iki ana koldan gelmektedirler. Halk bunları tek kökten gelen bir topluluk sanmaktadır. Bu topluluğun bir kolu Ehlibeyt'ten gelmektedir. Yani Hz. Muhammed'in kızı Fatima ile Hz. Ali'nin evliliğinden doğan İmam Hüseyin'in Kerbela katliamında hayatta kalan oğlu Zeynel Abidin'in soyundan gelmektedirler. Bu koldan gelenlere "Dede Şeyh Hasanlılar" denir. Bunlar Alevi inanç önderleridir ve geniş bir talip topluluğuna inanç önderliği yaparlar. Bu kolun Anadolu'ya gelen ilk önderleri Şeyh Hasan ve Şeyh Ahmet kardeşlerdir. İkinci kol Şeyh Hasanlılar, esasen Moğol kökenli olup, yaşadıkları bölgelerde hâkim olan kültürün etkisinde kalarak kimi yerde Kürtçe, kimi yerde Zazaca, kimi yerde Türkçe konuşmaktadırlar. Bunlara da "Aşiret Şeyh Hasanlılar" denir. Aşiret Şeyh Hasanlıların sayıları bugün iki yüz bini bulmaktadır. İşte bu yazımızda, iki koldan (iki ayrı kökten) gelen Şeyh Hasanlıları ele alıp, yanlış algının ve yanlış bilginin ortadan kalkmasına katkı sağlamaya çalışacağız.
Emanet, Şehremini ve Belediye Başkanı
Düşünen Şehir, 2024
"Emanet", Türkçede "güvenilen şey" veya "başkasına teslim edilen mal" anlamına gelir. Bu kavram, toplumda bir kişinin başka birine güvenerek verdiği sorumluluğu ve güveni ifade eder. Belediye başkanlığı ise, bir yerel yönetimin başında bulunan ve şehrin idaresinden sorumlu olan kişidir. Belediye başkanı, halk tarafından seçilen ve şehirdeki altyapı, sağlık, eğitim gibi birçok hizmetin düzenlenmesinden sorumlu olan kişidir. Şehreminliği, Osmanlı İmparatorluğu'nda, özellikle İstanbul'da, yerel yönetimle ilgili bir görevdi ve belediye başkanına benzer bir işlev görüyordu. Şehremini, şehrin yönetimiyle ilgili çeşitli kamu hizmetlerini denetler ve düzenlerdi. Bugün, bu unvan daha çok Osmanlı'dan kalma bir terim olarak tarihî bir anlam taşır. Günümüzde, belediye başkanlığı, şehirlerin gelişmesinde ve halkın yaşam kalitesinin artırılmasında büyük bir sorumluluk taşır. Belediye başkanları, halkla güçlü bir bağ kurmalı ve şehri daha yaşanabilir hale getirecek projeler geliştirmelidir. Emanet kelimesi, belediye başkanlarının aldıkları sorumluluğu yerine getirirken halkın güvenine layık olmaları gerektiğini simgeler.