Yozgat İli ve İlçeleri Arkeolojik Yüzey Araştırması 2017 – 2019 Çalışmaları (original) (raw)

Tarihi 19. yüzyıl sonlarına kadar uzanan Hitit arkeolojisi ve imparatorluk tarihi, akademik bir araştırma alanı olarak derin ve zengin geçmişine rağmen, kırsal alan çalışmaları ve peyzaj ya da yerleşim arkeolojisi konusunda halen diğer bölgesel arkeoloji dallarına nispeten geride durmaktadır. Hitit imparatorluğu tarihi bu sebeple ağırlıkla Boğazköy, Ortaköy ve Kuşaklı gibi imparatorluk kentsel yerleşimleri ve bu arazilerde ele geçen yazılı metin arşivlerine ve bu metinler sayesinde üretilen tarihsel coğrafya tartışmalarına sırtını yaslar (Alparslan 2013; Van den Hout 2013). Halbuki dünya ölçeğinde arkeoloji disiplini kapsamında, özellikle de Orta Doğu ve Akdeniz arkeolojisi dünyasında 1970’lerden beri peyzaj arkeolojisi, metodolojik olarak arkeolojinin çevre bilimleri ile giderek artan sıcak ilişkisi hızla gelişmiştir ve eskiçağ geçmişine dair olan arkeolojik bilgi üretimi sürecine önemli katkılar yapmıştır (Wilkinson 2000, 2004). Özellikle arkeolojik peyzajlara ve arazilere olan müdahelesi ve imha etkisi son derece sınırlı metodolojileri, disiplinlerarası çalışmaların altını çizen yaklaşımı, uzun soluklu tarih yazımı ve eskiçağ toplumlarının alt tabakaları hakkında bilgi toplamaya olan özel eğilimi, eskiçağ peyzajlarını köyleri, mezraları, taş ocakları, mezarlık alanları, su başları, yolları, sulama sistemleri, kırsal kutsal alanları vb. ile birlikte bütüncül bir peyzaj anlayışı içinde araştırmaya gösterdiği özen, uzaktan algılama ve hızlı belgeleme tekniklerinin gelişmesi ile, ve belki de en önemlisi kültürel miras konusunda yerli halklarla kurulan doğrudan ilişkiler aracıığı ile kamusal alanda yaptığı korumacı müdaheleler ile Türkiye arkeolojisinde de giderek önem kazanmaktadır (Erciyas ve Sökmen 2011). Yalburt Projesi 2010 senesinden beri düzenli olarak süren çalışmaları çerçevesinde bu yepyeni alana katkıda bulunmaya çalışırken, Hitit arkeolojisinde nadir olarak gözlenen bir alana eğilir, ve Hitit imparatorluğu kırsalı ve sınır bölgelerindeki siyasi iktidar-yerel kültür ilişkisini araştırır1. Diyakronik bir bölgesel proje olan Yalburt Yüzey Araştırması biribirine hidrolojik olarak bağlanan Ilgın ve Atlantı Ovaları ile Çavuşçu Göl Havzası, onları birleştiren nehir vadileri, Yalburt Anıtı’nın da üzerinde konumlandığı Gavur Dağ karst yayla peyzajı ile güneyde Sultan Dağlarının bol pınarlı ve yeşil teraslarına odaklanır (Resim: 1). Bu tarihe kadar gerçekleştirilen arazi sezonlarının ön sonuçlarına göre, özellikle Hitit İmparatorluğu’nun son yüzyılına denk gelen dönemde imparatorluk merkezinden yapılan programlı müdahelelerle, Pedasa olarak bilinen bu sınır memleketinde, hem yeni bir sulama ağı kurulduğu, tarımsal üretimin artırılmaya çalışıldığı ve hem de Ilgın Ovası’ndaki Boz Höyük gibi muhtemelen yönetsel işlevi olan yeni yerleşimler kurulduğu anlaşılmaktadır. Pedassa ülkesi, Hitit Yukarı Ülke ile batıda Arzawa ülkesi ve güneyde Akdeniz bölgesinde Parha’ya kadar uzanan Tarhuntašša Krallığı arasında ihtilaflı bir sınır bölgesi teşkil eder. Arkeolojik yüzey araştırma sonucu gözlenen bu devlet müdahelesi, daha önce kırsal alanda kendi başına durduğu halleri ile pek iyi anlaşılamayan Yalburt Yaylası Dağ Pınarı Kutsal Havuz Anıtı ile Köylütolu Barajı yapıları ile Karaköy Kale Tepesi Hitit kalesini daha sağlam bir tarihsel kapsama yerleştirir (Johnson ve Harmanşah 2015).