Çocuklarda Heli̇cobacter Pylori̇ Enfeksi̇yonunda Noni̇nvazi̇v Yöntemleri̇n Tani Ve Tedavi̇ Sonrasi Taki̇pte Etki̇nli̇ği̇ (original) (raw)

Kronik Böbrek Yetmezliği Nedeni ile Diyaliz Yapılan Çocuklarda Helikobakter Pilori Enfeksiyonu

Haseki Tıp Bülteni, 2013

Özet Amaç: Bu çalışmada, kronik böbrek yetmezlikli çocuk hastalarda gastrointestinal semptomlar ile Helicobacter pilori (HP) enfeksiyonu sıklığınının araştırılması planlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya kronik böbrek yetmezlikli 33 hasta ile yaş ve cinsiyeti aynı olan sağlıklı kontroller dahil edildi. Hastaların demografik, serolojik ve endoskopik bulguları incelendi ve gastrointestinal sistem semptomları sorgulandı. Çalışmaya dahil edilen tüm hasta ve kontrol grubundan serumda HP-IgG düzeyi çalışıldı. Bulgular: Yirmi yedi periton diyalizi, altı hemodiyaliz hastası çalışmaya dahil edildi. HP seropozitifliği hasta grubunda %51.5, kontrol grubunda %60.6 olarak tespit edildi (p=0.46). Yirmi hastaya özefagogastroduodenoskopi uygulandı ve hastaların %30'unda dokuda HP tespit edildi. Dispepsi tüm hastaların %42.2'sinde belirlendi. Dispeptik hastaların %57.1'inde HP seropozitifliği, %36.4'ünde dokuda HP tespit edildi. Pozitif serolojisi olan hastaların %60'ında dokuda HP gösterilirken, seronegatif olan sadece bir olguda dokuda HP tespit edildi. Sonuç: Toplumumuzda sık görülen ve kolonizasyonu çocukluk yaşlarında başlayan HP enfeksiyonu, çalışmamızda da serolojik olarak hem hasta hem de kontrol grubunda yüksek bulunmuştur. Her biri transplantasyon adayı olan bu hastalar için asemptomatik olsa bile enfeksiyonun saptanması ve tedavisi önem taşımaktadır. (Ha se ki T›p Bül te ni 2013; 51: 1-4) Anah tar Ke li me ler: Helicobakter pylori, çocuk, diyaliz Abs tract Aim: We aimed to investigate the frequency of gastrointestinal symptoms and Helicobacter pylori (HP) infection in children with chronic renal failure. Methods: The study involved 33 patients with end-stage renal disease and 33 age-and sex-matched healthy controls. Serological, endoscopic and demographic features of the patients were determined and gastrointestinal symptoms were questioned. HP IgG levels were evaluated in all patients and controls. Results: Twenty-seven peritoneal dialysis and 6 hemodialysis patients were included in the study. The HP seropositivity was 51.5% and 60.6% in uremic children and normal controls, respectively (p=0.46). Twenty patients underwent esophagogastroduodenoscopy and HP was detected in 30% of them. Dyspepsia was observed in 42.4% of all patients. In patients with dyspepsia, HP seropositivity rate was 57.1% and biopsy proven HP was 36.4%. Biopsy proven HP was determined in 60% of patients with positive serology and in one with negative serology. Conclusion: HP infection, which is common in our population and begins in early childhood, is found to be frequent in both patient and healthy groups. Even if asymptomatic, it is very important to determine and treat this infection, in these patients who are potential transplant candidates.

Henoch-Schönlein Purpuralı Çocuklarda Helikobakter Pylori Sıklığı

Turkish Journal of Pediatric Disease, 2015

Hasta ve kontrol grupları arasında HP IgG pozitifl iği açısından istatistiksel anlamlı bir fark yoktu. Karın ağrısı olanlarda HP IgG pozitifl iği %64.5, IgA pozitifl iği %71 idi. Mide ağrısı (epigastik ağrı) tarif edenlerde HP IgG pozitifl iği %60'dı. HP IgG pozitifl iği ile GİS bulgularının şiddeti arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı. Sonuç: Sonuç olarak sağlıklı çocuklarda bile %60'lara varan HP seropozitivitesinin görülmesi, toplumumuzda HP ile erken yaşta karşılaşmanın iyi bir göstergesidir. Bu enfeksiyonun gastrointestinal yakınmalar dışında da birçok hastalığa neden olabileceği düşünüldüğünde çok önemli bir toplum sağlığı sorunu olduğu açıktır. HSP'li hastalarda HP seropozitivitesi yüksek bulunmakla beraber sağlıklı çocuklardan farklı bulunmamıştır.

Çocuklarda Helicobacter pylori Enfeksiyonunda Risk Faktörleri ve Klinik Bulgular

Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi

Giriş ve Amaç: Helicobacter pylori(H.pylori) enfeksiyonu tüm dünyada en yaygın kronik enfeksiyonlardan biridir. Gelişmekte olan ülkelerde bulaş genellikle çocukluk döneminde olmaktadır. Düşük sosyoekonomik seviyede yaşayanlarda daha sık görülmektedir. Tamamen asemptomatik olabileceği gibi, gastrointestinal ve ekstraintestinal semptomlarla karşımıza çıkabileceği de bilinmektedir. Bu çalışmada çocuklarda H.pylori seroprevalansının saptanması, risk faktörleri ve semptomların değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya Bursa ilinde beş farklı ilköğretim okulundan randomizasyonla 6-16 yaş arası 489 öğrenci alındı. Kabul eden ailelerden sosyoekonomik bilgileri ve çocuklarındaki semptomları sorgulayan anketleri doldurmaları istendi. Okullara gidilerek çocukların antropometrik ölçümleri yapıldı. H.pylori İmmunglobulin G (IgG) çalışılmak üzere çocuklardan 5 ml kan örneği alındı. Çocuklar H.pylori IgG pozitifliğine göre 2 gruba ayrılarak sosyoekonomik özellikler ve semptoml...

Çocuklarda İnfeksi̇yona Sekonder Plevral Effüzyonlara Yaklaşim: 6 Yillik Deneyi̇m

ctf.edu.tr

Background and Design.-Between 1993 and 1999, 47 patients with pleural effusions were treated by medical therapy and chest tube drainage in Paediatric Department of Zeynep Kamil Hospital. These cases were reviewed. Results.-The initial presentations in these cases were as follows: Empyema thoracis 20, parapneumonic effusion 20, tuberculous effusion 7. Only one patient with tuberculous effusion had required decortication. The mean hospitalization duration was 14.4 ± 6.2 days. Conclusion.-In our experience, most of the children with pleural effusions and empyemas can be treated by an effective medical treatment or by simple chest tube drainage. However, a few patients with persistent fever and respiratory distress may need further surgical interventions. Cerrah Celayir A, inalhan M, Etker ~. inan S. The outcome of the pleural effusions secondary to infection in children: a 6-year review.

SUBAKUT SKLEROZAN PANENSEFALİTLİ ÇOCUKLARDA RETROSPEKTİF KLİNİK DEĞERLENDİRME

Nobel medicus

Objective: The purpose of this study was to investigate retrospectively the clinical, electrophysiological and neuroradiological features of patients with subacute sclerosing panencephalitis (SSPE). Material and Method: A total of 16 children with SSPE admitted to our clinic were retrospectively evaluated in terms of clinical, electrophysiological and neuroradiological features. The clinical stage of patients at admission was determined based on Risk & Haddad classification. The clinical stages and findings of patients were studied at the follow-up period. Results: Of all the patients twelve of them were male (75%) and four of them were female (25%). The average age was 8.25 years old at the time of diagnosis. All of the patients had measles before. Most patients (87.5%) had history of measles infection before three years and some patients (18.8%) have a history of measles infection before one years of age. The symptoms began between 3-12 years of age. Stereotypic attacks and behavo...

HELİCOBACTER PYLORİ ERADİKASYONU TAKİBİNDE NÖTROFİL/LENFOSİT ORANININ ÖNEMİ

etyopatogenezinde rol oynayan helicobacter pylori insanlarda en sık görülen kronik bakteriyel enfeksiyondur. Prevalansı sosyokültürel ve coğrafi bölgelere göre değişkenlik gösteren bu patojen dünya nüfusunun %30−%50'sini etkilemektedir. Yıllar içerisinde artan antibiyotik kullanımı ve sanitasyon koşullarındaki değişiklikler nedeniyle bu yaygın enfeksiyonun davranış şekli de değişiklik göstermiştir. Bu çalışmada helicobacter pylori enfeksiyonunun gastrit ve gastrik adenokanser ve tam kan sayımında bulunan inflamasyon göstergesi tetkikler ile olan ilişkisini incelemeyi amaçladık. GEREÇ ve YÖNTEM: Bu çalışmamızda Ocak 2016-Aralık 2016 arasında üst gastrointestinal sistem endoskopisi yapılan 2939 hastanın tam kan sayımı ve patoloji verilerini retrospektif olarak inceledik. BULGULAR: Helicobacter pylori varlığına göre nötrofil/lenfosit oranı arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmış ve helicobacter pylori (+) olguların nötrofil/ lenfosit oranı değerleri helicobacter pylori (-) olgulara göre yüksek bulunmuştur. SONUÇ: Çalışmamızda, tam kan sayımında bulunan parametrelerden elde edilen nötrofil/ lenfosit oranı HP (+) olgularda daha yüksek bulunmuştur. Birçok sağlık kuruluşunda çalışılabilen ve ucuz bir tetkik olan nötrofil/lenfosit oranının HP eradikasyonu tedavi sürecini takip etmek için yararlı olabileceğini düşünmekteyiz.

Alt Solunum Yolu İnfeksi̇yonu Olan Çocuklarin Nazotrakeal Aspi̇rat Örnekleri̇nde Solunum Si̇nsi̇tyal Vi̇rüs'Ün İzolasyonu

sagens.erciyes.edu.tr

Solunum sinsityal virüs (Respiratory syncytial virus, RSV), bebek ve küçük çocuklarda alt solunum yolu infeksiyonuna yol açan etkenlerden en önemlisidir. Bu çalışmada alt solunum yolu infeksiyonu olan çocuklarda RSV'nin hücre kültürüyle izolasyonu amaçlandı. Çalışmaya alt solunum yolu infeksiyonu olan, yaşları 0-24 ay arasında değişen 80 hastadan alınan nazotrakeal aspirat örneği dahil edildi. RSV'nin izolasyonu için Hep-2 hücre kültürü kullanıldı. On gün süreyle RSV'ye karakteristik sitopatik etki takip edildi. Hücre kültürü örneklerindeki RSV antijeni Direkt Floresan Antikor (DFA) yöntemiyle araştırıldı. Çalışmaya dahil edilen 80 örneğin 17 (% 21.3)'sinde hücre kültürü yöntemiyle sitopatik etki gözlendi ve DFA ile RSV antijeni pozitif bulundu. Sonuç olarak; RSV'nin izolasyonunda sitopatik etki gözlenen hücre kültürlerinde DFA yöntemiyle RSV antijeni araştırabileceği kanaatine varıldı.

Streptokoksi̇k Farenji̇tli̇ Çocuklarda Benzati̇n Peni̇si̇li̇n G, Peni̇si̇li̇n V Ve Azi̇tromi̇si̇n Tedavi̇leri̇ni̇n Karşilaştirilmasi

dergiler.ankara.edu.tr

Bu çalışma streptokoksik farenjitli çocuklarda benzatirı penisilin C, penisilin V ve azitromisin tedavilerinin etkinliği ve emniyetini karşılaştırmak amacıyla yapılmıştır. Boğaz kültüründe beta hemolitik streptokok üreyen, yaşları 7-77 arasındaki 197 çocuk çalışmaya alınmıştır. Hastalardan 85'i benzatin penisilin C (BPG), 57'si penisilin V (PV) ve 55'i azitromisin ile tedavi edilmiştir. Hastalar tedaviyi izleyen 10. ve 20. günlerde klinik ve bakteriolojik olarak değerlendirilmiştir. Tüm tedavi gruplarında yeterli klinik yanıt saptanmıştır. Bakteriolojik eradikasyon oranı ilk kontrolde BPG grubunda % 95.6, PV ve azitromisin grubunda % 97.8 olarak saptanmıştır. İkinci kontrolde ise rekürrens oranı BPG grubunda % 3.1, PV ve azitromisin grubunda %2.3'dür. Hiç bir hastada ciddi yan etki görülmemiştir.

Akut İshali Olan ve Olmayan Çocuklarda Farklı Tanı Yöntemleriyle Blastocystis sp. Tanımlanması

OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE, 2018

Blastocystis türleri, günümüzde gelişmekte olan ülkelerde en yaygın görülen gastrointestinal sistem parazitlerindendir. Tanısında çoğunlukla nativ-lugol ve trikrom boyama gibi mikroskobik yöntemler kullanılmakta olup, kültür ve moleküler yöntemler daha ziyade araştırma amacıyla tercih edilmektedir. Bu çalışmada; Eskişehir ilinde 0-12 yaş arası akut ishali olan ve olmayan çocuklarda Blastocystis spp. varlığı ve tanıda kullanılan yöntemlerin başarısı karşılaştırılmıştır. Akut ishal şikayeti ile iki farklı hastanenin acil servisine başvuran çocuklar ile ishal şikayeti olmayan yedi farklı sosyoekonomik düzeydeki ilköğretim okuluna giden çocuklardan alınan dışkı örnekleri çalışmaya dahil edilmiştir. Örnekler Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Araştırma Hastanesi parazitoloji laboratuvarında rutin dışkı inceleme yöntemlerinin yanısıra, trikrom boyama ve Real time PCR yöntemiyle Blastocystis varlığı araştırılmıştır. Çalışma Eskişehir Osmangazi Üniversitesi etik kurulunca onaylanmış olup, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Araştırma Projeleri tarafından desteklenmiştir. Toplamda 303 dışkı örneği çalışmaya dahil edilmiş olup, bunlardan 84'ü akut ishali olan çocuklardan alınmıştır. Blastocystis spp. görülme oranları kullanılan testlere gore sırasıyla; direkt mikroskobi yöntemiyle %38, Trikrom boyama yöntemiyle %35 ve moleküler yöntemle %38 olarak saptanmıştır. Akut ishal şikayeti ile başvuran 84 olguda bu oranlar sırasıyla; %13, %18 ve %18 olarak saptanmıştır. Akut ishalli grupta PCR yöntemi referans alınarak yöntemler karşılaştırıldığında; direkt mikroskobi yönteminin duyarlılığı %65, özgüllüğü %78, trikrom yönteminin duyarlılığı %55, özgüllüğü %77, PCR yönteminin duyarlılığı %80, özgüllüğü %84 olarak saptanmıştır. Sonuç olarak moleküler yöntemlerin duyarlılığı ve özgüllüğü ishalli olgularda daha güvenilir sonuçlar için tercih edilebilir, ancak çok merkezli ve geniş kapsamlı klinik çalışmalara gereksinim vardır.