RUSYA'NIN KIRIM VE GÜRCİSTAN'I İLHAKINDAN SONRA OSMANLI DEVLETİ'NİN ÇERKES KABİLELERİ İLE MÜNASEBETLERİ (original) (raw)

RUSLARIN KÜRT AŞİRETLERİNİ OSMANLI DEVLETİ'NE KARŞI KULLANMA ÇABALARI

Özet: Kafkasların güneyine sarkan Ruslar 19. asır boyunca Osmanlı devleti ile yaptıkları muharebelerde Osmanlı-İran hududu üzerinde bulunan Kürt aşiretlerini kullanmaya çalışmışlardır. Ermeni ıslahatları konusunda söz sahibi olmaya çalışan Ruslar, yayılma siyasetlerinde Ermenilerin yanı sıra bölgedeki Kürt aşiretleriyle de il-gilenerek II. Meşrutiyet'in ilanından I. Dünya savaşına kadar, gerek Osmanlı gerek-se İran'ın Kürt aşiretleriyle meskûn bölgelerindeki konsolosları vasıtasıyla karışıklık-lar ve isyanlar çıkarmaya teşebbüs etmişlerdir. Biz bu çalışmamızda Osmanlı arşiv belgelerini kullanarak I. Dünya savaşı öncesinde Rusların bu yöndeki teşebbüslerini ve onlara uşaklık eden Kürt aşiret reislerinin faaliyetlerini ortaya koymaya çalıştık.

RUSYA TÜRKLERİNİN BALKAN SAVAŞLARINA TEPKİLERİ VE OSMANLI'YA MADDİ-MANEVİ KATKILARI

Bozkırları ve Türkistan olmak üzere Türklerin yoğun olarak yaşadığı geniş bir coğrafya, Rusya'nın kontrolündeydi. Rus işgalindeki bu bölgelerin Osmanlı Devleti ile olan ilişkileri ise çok eski devirlere dayanmaktaydı. İşgalden sonraki dönemlerde bu iki bölge arasındaki İslam ve Türklük temeline dayalı duygusal bağ, devam ettirilen kültürel ilişkiler sayesinde hiçbir zaman kopmamıştı. Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde gelişen Panislamizm ve Türkçülük düşünceleri bu bağı daha da kuvvetlendirmişti. İki bölge arasında güçlenen duygusal bağın ilk önemli yansıması, Balkan Savaşlarında hissedilir. Şark meselesinin bir parçası olan Balkan Savaşları, Rusya Türkleri kamuoyunda büyük bir teessür ve tepkiyle karşılanır. Rusya'da yaşayan Türkler, Osmanlı Devleti'ne yardımlar noktasında adeta seferber olurlar. Yapmış olduğumuz bu çalışmada Balkan Savaşlarının Rusya Türkleri arasında oluşturduğu akisleri ve onların maddi-manevi katkıları üzerinde duracağız.

19. YÜZYILDA RUSYA VE OSMANLI DEVLETİ'NDE ÇEVİRİ FAALİYETLERİ ÜZERİNE

19. YÜZYILDA RUSYA VE OSMANLI DEVLETİ'NDE ÇEVİRİ FAALİYETLERİ ÜZERİNE, 2018

19. yüzyıl hem yazın hem de düşünce hayatında oldukça önem arz eden bir çağdır. Bu dönemde edebiyatın tavan yaptığı, kültürlerin çeviri yoluyla iletişime geçip daha önceki yüzyıllara nazaran oldukça gelişme gösterdikleri bir dönemdir. Özellikle iki büyük güç olan Rusya ve Osmanlı Devleti’nin Batı merkezli kültür ithalatına ağırlık verdikleri bu dönemde bir köprü görevini gören çevirinin gelişimi hız kazanmaktadır. Rusya’da edebiyat alanında yapılan çeviriler topluma yansıtılmaya çalışılmakta, bunun yanı sıra özgün eserlerde zirveye çıkıldığı bu yüzyıl edebiyat dünyasına dünya klasiklerinin armağan edildiği bir çağ olması hasebiyle önem arz etmektedir. Osmanlı Devleti açısından da durum aynıdır. Batı ile sosyo-kültürel ilişkilerin geliştiği bu dönemde çevirilerde hem Batı hem de Doğu edebiyatlarının çevirilerine ağırlık verilir. Özellikle Batı’dan alınan edebi türler Osmanlı aydınları tarafından işlenir.

BOLŞEVİK İHTİLALİ'NİN ARDINDAN OSMANLI DEVLETİ'NİN RUSYA'DAKİ YENİ REJİME BAKIŞI* NEJLA GÜNAY

THE STANCE OF THE OTTOMAN EMPIRE TO THE NEW REGIME IN RUSSIA AFTER THE BOLSHEVIK REVOLUTION, 2019

In Russia, the movements against the regime by the people started at the end of the 19th century. The abundance of the gains of Russia from the Berlin Treaty in 1878 disturbed England because of the role Russia played in the independence movements by the Balkan States and that they could also be very active in Anatolia and Asia. England provoked Armenians to keep Russia busy in Anatolia and Caucasus. It also provoked and supported Japan in the Far East for a war it could fight against Russia. Because of all these, the Russian-Armenian relations deteriorated after 1890. In the beginning of the 20th century, serious clashes between the Armenians, Azerbaijan Turks and Georgians in Caucasus. On these clashes, the worker class which supported socialism had a significant impact. Hence, the Russian Tsar had to announce Constitutionalism. England, who realized Russia was no longer a threat, formed an Alliance with Russia against Germany, and along with the French they joined World War I together. The heavy burden that the World War I brought increased the disorder in Russia. The economic problems resulted in more polarized political views and the movements by the people finally led to a riot in which the Bolshevik and the Menshevik acted together. The events that started in March 1917 continued until the abdication of Nikolai the Second and the joining of the Petrograd Garrison to the Bolsheviks as well as the confirmation of the Bolshevik Program by the Second Soviet Congress on October 25th, 1917. One of the biggest enemies of the Ottoman Empire in World War I was the Tsarate of Russia. Hence, the regime change resulted in one less enemy for the Empire to fight with. However, it also brought some additional problems with it. The extent of the refugees that came to the Ottoman Empire attracted the attention of numerous scientists and different academic studies have been performed on this issue. Some examples include the works of B. Bakar, K. Acar and U. Karadogan. As is seen, the studies on this issue mostly focus on the Russian Refugees who came to Istanbul. On the other hand, the refugee problem is only one of the outcomes of the Bolshevik Revolution on the Ottoman Empire. The scope of this study is the Ottoman-Russian relations after the Bolshevik Revolution. This study will focus on two aspects: 1) The views of the Ottoman Government and Ottoman Intellects on the developments in Russia during the era of uncertainty after the Bolshevik Revolution, 2) the problems the Ottoman Empire faced due to this revolution, among which the epidemics that occurred in the eastern and western parts of the Empire, the assets that were sent to Russia from the Port of Trabzon, the invasion of Russian currency in the market, the defection of some Russian soldiers to the Ottoman Empire, the antics that were smuggled to Russia, some events that happened along the Ottoman-Russian border, and whether the refugees would be given citizens of an enemy state status could be included. This study will elucidate on how the Ottoman governors resolved these problems. Doing so, the views of the Ottoman elites on the new regime could be revealed. In this study, the main resources will be documents from the Ottoman Archives.

OSMANLI DEVLETİ'NİN SON DÖNEMLERİNDE SEYLAN ADASI MÜSLÜMANLARI İLE MÜNASEBETLER

Özet Seylan Adası bulunduğu stratejik konumu itibariyle son derece önemli bir yerdedir. Ada sadece konumu itibariyle değil üzerinde yaşayan çok sayıda Müslüman olması bakımından da dikkat çekicidir. Hem konumu hem de çok sayıda Müslümanın yaşamasından dolayı XIX. yüzyılın sonlarına doğru hilafet vurgusunun her geçen gün güçlendiği Osmanlı Devleti, adayla irtibatı zorunlu görmüştür. Yüzyılın başında bu bölgelerle çok da irtibatlı olmayan Osmanlı Devleti Abdülaziz devrinden itibaren münasebetlerini arttırmıştır. Bu ilgi daha sonra II. Abdülhamid'in İslamcılık politikasına destek olmuştur. Aynı zamanda Hindistan üzerinde bir hâkimiyet kurmuş olan İngilizlerle münasebetler üzerine etki etmiştir. Seylan Müslümanlarının en mühim meseleleri çoğu zaman İstanbul'a aksettiği gibi Osmanlı Devleti'nin zor zamanlarında Seylan Müslümanları çeşitli yardımlarda bulunarak destek sunmuşlardır. 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin başarısıyla sevinen Seylanlı Müslümanlar, 1911-1912 Trablusgarb Savaşı esnasında Osmanlı Devleti için dualar ettikleri gibi maddi yardımlarda da bulunmuşlardır. Bu araştırma ile Osmanlı Devleti ve Seylan arasındaki münasebetler Osmanlı Arşivlerine yansıdığı eksende ele alınarak gösterilmeye çalışılmıştır. Her ne kadar arada uzak mesafeler olsa da her iki bölgede yaşayan insanların kaynaşmaları ve yardımlaşmaları tespit edilmek istenmiştir. Aynı zamanda araştırma, II. Abdülhamid dönemi politikalarının Seylan üzerinde bir tesiri olup olmadığını varsa ne ölçüde gerçekleştiğini incelemektedir. Abstract The Ceylon Isle is in an extremely important place as its strategic location. This island is striking not only as its location but also in point of many Muslim living on the island. Towards the end of 19th century, both its location as well as a large number of Muslims living had necessitated the contact with the island in order to the Ottoman Empire that its caliphate emphasis had grown stronger day after day. At the beginning of the century, the Ottoman Empire, which is not much connection with these regions, had increased its relations since Abdulaziz period. Later, this involvement had also supported the politics of Islamism of Abdulhamid II and had affected on relations with British that established a dominance over India at the same time. In difficult times of the Ottoman Empire, the most important issues of Ceylon Muslims as often being reflected to Istanbul is that they had provided support favouring the various assists. In 1897 Ottoman-Greek War, the Ceylon Muslims, who were pleased with the success of the Ottoman Empire, had made the financial assists as they had prayed for the Ottoman Empire during the 1911-1912 Tripoli War. With this research, the relations between the Ottoman Empire and Ceylon had tried to be shown by taking as far as reflected in the Ottoman archives. Although there are the distances between them, the solidarity and the cohesion of people, who lived in each of two places, had tried to be identified. At the same time, this research has examined that whether the policies of the period of Abdulhamid II has an effect on the Isle of Ceylon or not, or that to what extent has occured if there is effect on the Isle.

OSMANLI DEVLETİ İLE AZERBAYCAN TÜRK HANLIKLARI ARASINDAKİ MÜNÂSEBETLERE DÂİR ARŞİV BELGELERİ

ISBN 975-19-0725-X S U N U Ş Azerbaycan, coğrafî konumu sebebiyle tarih boyunca Osmanlı, Rus ve İran devletlerinin ilgi alanı içerisinde yer almıştır. Bölgenin Müslüman ve Türk unsurları üzerinde Osmanlı Devleti ve İran'ın nüfuz sağlaması daha kolay olurken; Rusya da, Hıristiyan unsurlar olan Gürcüler ve Ermeniler vasıtasıyla bölgeye hâkim olma mücadelesi vermiştir. Azerbaycan Türklerinin, hanlıklar şeklinde teşkilâtlanmaları ve birbirleriyle mücadele etmeleri sebebiyle, aralarında bir birlik meydana getiremedikleri ve tek bir devlet olamadıkları görülmektedir. Azerbaycan'daki bu dağınık durum Osmanlı Devleti, İran ve Rusya'nın bölgeye müdahale etmelerine temel teşkil etmiş; hanlıklar da bu büyük devletlerden birinin himayesi altında hareket etmeyi kendi politikalarına uygun bulmuşlardır. Bu sebeple Azerbaycan'da istikrar sağlanamamıştır. Ancak hanlıklar dönemi, XIX. yüzyılın ilk yarısında Rusya'nın Kuzey Azerbaycan'ı işgali ile sona ermiş; bu durum 1917 Rus Bolşevik Devrimi'ne kadar devam etmiştir. Rusya'daki karışıklıktan istifade edilerek, 28 Mayıs 1918'de Kuzey Azerbaycan'da Mehmed Emin Resulzâde öncülüğünde ilk bağımsız Azerbaycan devleti kurulmuş; ancak bu devlet fazla uzun ömürlü olamamış ve 17 Nisan 1920'de Ruslar tarafından tekrar işgal edilmiştir. * Bu eser, 1992 yılında yayınlanan "Osmanlı Devleti ile Azerbaycan Türk Hanlıkları Arasındaki Münasebetlere Dair Arşiv Belgeleri I" adlı eserin devamı olup, 1575-1918 yılları arasındaki 343 yıllık döneme ait 79 belgeyi kapsamaktadır. Eserde yer alan belgelerin muhtevâlarını ana başlıklar hâlinde şöyle sıralayabiliriz: A-Osmanlı Yönetimi ve Hanlıklar Dönemine Ait Belgeler OSMANLI BELGELERİNDE AZERBAYCAN TÜRK HANLIKLARI Bu bölümde, Osmanlı Devleti tarafından bölgede yapılan tahrir çalışmaları, bölgeye gönderilen madenciler ve alınacak vergiler; bölge ile ilgili olarak Osmanlı, İran ve Rusya devletleri arasında yapılan savaşlar ile barış ve sınır tesbit görüşmeleri; Osmanlı Devleti'nin hanlıklar ve bölge halkı ile ilişkileri, istimâlet politikası ve hanlıkların yardım talepleri; Osmanlı Devleti'nin sınır bölgelerinde görevli vali, mutasarrıf ve kale muhafızlarının hanlıklar ve bölge hakkında çeşitli bilgileri ihtivâ eden raporları ile bölge hânedanından olup Osmanlı topraklarına sığınmış/yerleşmiş kişilere yapılan maddî yardımlar hakkındaki belgelere yer verilmiştir. B-Rus İşgali Dönemine Ait Belgeler Bu bölümde, Rusya'daki Ermeniler ve Müslümanlarla ilgili çeşitli konularda Osmanlı Devleti ile Rusya arasında yapılan görüşmeler; Rus-Ermeni-Müslüman ilişkileri ve Rusya'nın Kafkasya politikası; Ermenilerin Müslümanlara yönelik faaliyet ve katliâmları; Ermeni-Müslüman çatışmaları; Müslümanlara yönelik Rus mezâlimi ve Müslümanların din, dil ve canlarını korumak maksadıyla kurdukları cemiyetler ve bunların faaliyetleri ile ilgili belgelere yer verilmiştir. C-Bağımsız Azerbaycan Kurulduktan Sonra Bu bölümde ise, Osmanlı Devleti ile Azerbaycan ve Gürcistan cumhuriyetleri arasında imzalanan Bakü-Batum Petrol Sevkiyatı Antlaşması ve Osmanlı Devleti ile Azerbaycan Cumhuriyeti arasında siyasî, iktisadî, askerî vs. konularda imzalanan dostluk ve işbirliği antlaşmasına yer verilmiştir. * Belgeler bir bütün olarak incelendiğinde, Osmanlı Devleti'nin, kendi hâkimiyet döneminde bölgeye düzen getirmeye çalıştığı; merkezden gönderilen vezir ve ordunun bölge halkı ile takviye edilerek İran saldırılarına karşı konulduğu; Osmanlı Devleti'nin gerilemeye başlamasıyla bölgedeki hâkimiyetinin de zayıfladığı, ancak buna rağmen bölgenin Rus ve İran hâkimiyetine geçmemesi için elden gelen gayretin gösterildiği; gerek bölgenin durumu gerekse hanlıklar ile sürekli ilgilenildiği; ayrıca bölge hânedanından olup Anadolu'ya gelmiş olan bazı hanların da himaye edilerek, onlara çeşitli yardımlarda bulunulduğu görülmektedir. Yine belgelerden anlaşıldığına göre Rus işgali döneminde de Osmanlı Devleti bu bölgedeki Müslümanlarla sürekli olarak ilgilenmiştir. Rusyalı Müslüman hacılar için Cidde'de bir Rus Konsolosluğu açılmasına izin verilmesi; Müslümanların durumu ve bölgedeki Ermeni-Müslüman çatışmalarının Petersburg, Tiflis, Batum, Rostof, Tahran, Tebriz ve Londra'daki Osmanlı elçilik ve şehbenderlikleri vasıtasıyla izlenmesi ve zaman zaman Rusya ve İran nezdinde Müslümünlara yönelik saldırılara karşı tedbir alınması yönünde teşebbüslerde bulunulması, bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. * Eserin tedkikinden de anlaşılacağı üzere belgelerin ağırlık noktasını Ermenilerin Müslümanlara yaptıkları mezâlim ve katliâm teşkil etmektedir. Bu cümleden olarak Bakü, Nahçıvan ve Revan'da Ermenilerin Müslüman halka silâh ve bombalarla saldırmaları üzerine hiçbir silâhı olmayan Müslüman ahalinin kendilerini hançerleri ile müdafaa ettikleri, Ermenilerin, saldırgan ve silâhlı taraf kendileri olmalarına rağmen, kamuoyunun teveccühünü kazanmak için, Müslümanlar tarafından katledilen, evleri ve eşyaları yakılıp yıkılan ve İslâm dinini kabule zorlanan mazlumlar rolüne bürünerek her tarafa telgrafnâme gönderdikleri (bkz. belge nr. 60); Şuşa'daki Ermenilerin, Ermeni mahallesinde ikâmet eden Müslümanlara birdenbire saldırarak Müslümanların tamamını katlettikten sonra kırk hâneli bir Müslüman köyünü de tamamen yaktıkları (bkz. belge nr. 65); Ermenilerin dokuz İslâm köyünü yakarak birçok Müslümanı katlettikten sonra kırk kişiyi de esir aldıkları, bir milyonun üzerinde zarar ve ziyana sebebiyet verdikleri, katledilenler arasında Osmanlı Devleti tebasından Müslümanların da bulunduğu (bkz. belge nr. 69) gibi örnekler zikretmek mümkündür. Yukarıdaki örnekler, Müslümanların içerisinde bulundukları kötü durumu ve Ermenilerin Müslümanlara karşı yürüttükleri katliâm ve kamuoyunu yanıltma politikalarını gözler önüne sermektedir. Bu Ermeni katliâm ve saldırılarına karşı Kafkasya'daki Müslümanlar, mal ve canlarını korumak için faaliyetlerde bulunmak üzere Tiflis, Bakü, Şuşa, Nuha, Demirhan gibi önemli merkezlerde gizli cemiyetler teşkil etmişlerdir. Bunlardan en önemlisi 1905'de Ağaoğlu Ahmed ve arkadaşlarının kurmuş olduğu Difa'î Cemiyeti adlı gizli cemiyettir. OSMANLI BELGELERİNDE AZERBAYCAN TÜRK HANLIKLARI Cemiyet, özellikle Kafkasya'daki değişik mezheplere mensup oldukları halde İslâm uğruna bütün ayrılıkları bir tarafa bırakarak aynı fikir etrafında birleşen Müslümanlardan oluşmaktadır. Başlıca merkezleri Erivan, Şuşa, Nuha, Bakü ve Tiflis'tir. Çoğunluğu Dağıstan ahalisinden olmak üzere yaklaşık yirmi bin milisi bulunan cemiyetin görevleri şunlardır: Rusya Hükûmeti tarafından idare olunmakta olan Müslümanlara ait cami, medrese vs. vakıf emlâkini iade ettirmek; Müslüman köylülerin işledikleri arazi üzerinde hak sahibi olmalarını sağlamak; Müslümanların Osmanlı topraklarına göç edebilme ve ziraat ettikleri araziyi satın alabilme serbestisine kavuşmalarını sağlamak; Kafkasya'daki Hıristiyan ahaliye sağlanan siyasî, iktisadî ve hukukî hakların Müslümanlar için de geçerli olmasını sağlamak; Müslümanlara karşı bir hareket vukuunda birlikte taarruz etmek. Sözkonusu cemiyetin, Müslümanlar ile Ermeniler arasındaki tecavüzlerin Rusya'nın tahriklerinin bir eseri olduğu inancını taşıması sebebiyle, Rusya memurlarının herhangi birinin bu yolda bir hareketi görüldüğünde buna karşı gelineceği de cemiyetin faaliyetleri arasında yer almaktadır (bkz. belge nr.75). Kafkas Türklerinin Farsça yerine Türkçe'yi kullanmalarını sağlamak, medreselerde okutulan kitapları Osmanlı Türkçesiyle telif ettirmek, mekteplerde Osmanlı eğitim programlarının aynen tatbikini sağlamak, Kafkas Türkleri hakkında Arapça, Türkçe Farsça ve Kürtçe lisanlarına vâkıf Ermeniler tarafından Kafkas Müslümanlarına yönelik yapılacak muzır neşriyata karşı reddiyeler neşretmek, Bâbîlerin Kafkasya'ya gelmelerine engel olmak, İstanbul'dan muallim ve müderris tedarik etmek, tefsir ve hadis kitaplarının Türkçe neşrini sağlamak gibi gayelerle Bakü'de General Zeynel Abidin Takiyof ve arkadaşları tarafından Bakü'de kurulan Neşr-i Ma'ârif-i Umûr-ı Hayriyye Cem'iyyât-ı İslâmiyye programı (bkz. belge nr. 76) ile, yine bu cemiyetlerin dağıtmış oldukları beyannâmelerden (bkz. belge nr. 56) birine de eserde yer verilmiştir. * 1917 Rus ihtilâli sonrasında Kafkasya'da Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan gibi bağımsız cumhuriyetler kurulmasından sonra Osmanlı Devleti bölge devletleri ile antlaşmalar yapmaya başlamıştır.

KUZEY OSETYA’NIN RUSYA-GÜRCİSTAN SAVAŞI SONRASINDA GÜNEY OSETYA İLE ENTEGRASYON ÇABALARI VE KAFKASYA’NIN GÜVENLİĞİNE ETKİLERİ

2018

2008 Rusya-Gürcistan Savaşı’ndan sonra Kuzey Osetya’nın Güney Osetya ile entegrasyon faaliyetleri gündeme gelmiştir. Bu faaliyetler arasında Rusya ile yapılan siyasi, ekonomik ve askeri işbirliği anlaşmaları yer almaktadır. Özellikle askeri bütünleşmeye yönelik girişimler bölgedeki güvenlik algılamalarını etkilemektedir. Bölgedeki entegrasyon faaliyetlerinde liderlerin ve üst seviye yetkililerin söylemleri etkili olmuş, bu söylemler ve işbirlikleri Kafkasya’yı uluslararası mecrada dikkat çeken bir bölge haline getirmiştir.