Yüksel Kanar, Abbasî Devrimi, Bağdat ve Beytü'l-Hikme (Kitap Değerlendirmesi) (original) (raw)

Abbasiler Döneminde Kâdı'l-kudâtlık (Kitap Formatı)

Abbasiler Döneminde Kâdı'l-kudâtlık, 2020

İslâm devletlerinin adalet teşkilatında meydana gelen önemli değişikliklerden birisi, kâdı’l-kudâtlık makamı/kurumunun ihdas edilmesidir. Devletin başı olan halifelerin, adalet teşkilatı üzerindeki yetkilerini devretmesiyle, 170/786 yılında ortaya çıkmış olan kurum, Abbâsî devlet idaresi içerisinde önemli bir yer edinmiştir. Bu tarihten başlayarak, halifeler, adalet teşkilatına ilişkin yetkilerini kademeli bir şekilde kâdı’l-kudâtlara devretmişlerdir. İlk dönemlerde sınırlı olan bu yetki devri, zamanla genişlemiştir. Halifelerin siyasî gücü ve devletin içerisinde bulunduğu durumun yanı sıra, toplumda meydana gelen mezhepsel değişiklikler de bu kurumun gücünü doğrudan etkilemiştir. İslâm devletinin adalet teşkilatında ortaya çıkan kâdı’l-kudâtlık kurumunun, devlet ve toplumdaki yansımalarının tespiti, çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Bu amaçla, İslâm Tarihi kaynakları başta olmak üzere, tabakât, terâcim kitapları ve hukuk kurumunu ele alan eserler incelenerek, kâdı’l-kudâtların devlet ve toplum nezdindeki yerleri tespit edilmiştir. Sonuç olarak, kâdı’l-kudâtlık kurumunun ilk kurulduğu dönemde daha dar yetkilere sahip olduğu, halifenin danışmanı gibi görev yaptığı fakat Abbâsî devletinin son dönemlerine doğru daha geniş yetkilere sahip olduğu görülmektedir. Bununla birlikte kâdı’l-kudât, toplum nazarında saygın bir yere ve bağımsız bir hareket alanına sahip olmuştur. Diğer taraftan, bazı aile ve mezhep mensuplarının, kâdı’l-kudâtlık görevinde daha fazla bulundukları da göze çarpan hususlardan birisidir. Araştırmanın, başta İslâm Tarihi olmak üzere, İslâm Hukuku, İslâm Kurumları Tarihi, İslâm Medeniyeti Tarihi gibi alanlarda çalışma yapan araştırmacılara katkı sağlaması beklenmektedir. Anahtar Kelimeler: Adalet, Abbâsîler, Kadı, Kâdı’l-kudât, Halife.

Kitap Değerlendirme: Kuruluşundan XII. Yüzyılın İkinci Yarısına Kadar Bağdat ve Ebu'l-Ferec İbnu'l-Cevzi, Hüseyin Polat, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları 2019.

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 61 (2020/1), 219-228.

ʿAbbāsīler otuz yılı aşkın bir süre devam ettirdikleri mücadelelerinin sonunda Emevīleri bertaraf ederek İslam dünyasının yeni hakimi olmuşlardır. Devletin kuruluşundan kısa bir süre sonra ikinci halife, bazı tarihçilere göre ise hanedanın gerçek banisi Ebū Caʿfer el-Manṣūr (hs.136-158/754-775) Dicle nehrinin batı yakasında yeni bir şehir inşa ettirmiştir. Hilafet toprakları açısından merkezi bir konumda bulunan ve aynı zamanda devletin başkenti olarak inşa edilen bu şehir, başta Bağdat olmak üzere pek çok isimle anılmıştır. Kuruluşundan itibaren yüzyıllar boyunca ilim, kültür ve ticaret merkezi olarak önemini muhafaza eden Bağdat, sahip olduğu bu özellikler sebebiyle pek çok araştırmacı tarafından incelenmiş ve konu etrafında muazzam bir literatür oluşmuştur. Ancak İslam dünyasında ve Batıda yapılan araştırmalarla kıyaslandığında Türkiye'deki çalışmaların henüz istenilen seviyede olmadığı görülmektedir. Hüseyin Polat'ın 2016 yılında "el-Muntazam'a Göre XII. Yüzyılın İkinci Yarısında Bağdat (Değerlendirme ve Çeviri)" adıyla doktora tezi olarak hazırladığı ve 2019 yılında Kuruluşundan XII. Yüzyılın İkinci Yarısına Kadar Bağdat ve Ebu'l-Ferec İbnu'l-Cevzi adıyla kitap olarak yayımladığı çalışma Türkçe literatüre katkı yapma amacı taşımaktadır.

Kıraat İlmi Perspektifi ile Sıbtu'l-Hayyât ve el-Mübhic Adlı Eseri

EÜİFD, 2015

telif makale ] ERUIFD [ 2014 / 1, SAYI: 18, SAYFA: 33-59 ] Kıraat İlmi Perspektifi ile Sıbtu'l-Hayyât ve el-Mübhic Adlı Eseri Ömer ÖZBEK dr., erciyes üniversitesi ilahiyat fakültesi öğretim görevlisi { omeroz@erciyes.edu.tr } | Kıraat İlmi Perspektifi ile Sıbtu'l-Hayyât ve el-Mübhic Adlı Eseri| ERUIFD 2014/1 33 ÖZ Bu çalışma, genel olarak Kıraat ilmi bakış açısıyla Sıbtu'l-Hayyât el-Bağdâdî (ö. 541/1147) ve onun el-Mübhic adlı eserini betimlemeyi ve değerlendirmeyi hedeflemektedir. Sıbtu'l-Hayyât el-Bağdâdî hicrî V. yüzyılın son yarısı ile VI. yüzyılın (X. ve XI. yy.) ilk yarısında Bağdat'ta yaşamış önemli bir ilim adamıdır. Onun el-Mübhic adlı eseri kıraat alanının en önemli kaynaklarından biridir. Kıraatin tartışmasız otoritelerinden biri olan İbnü'l-Cezerî (ö. 833/1429) bu eseri, kaleme aldığı hemen her telifinin temel kaynaklarından biri olarak kullanmıştır. Makalenin genel hedefi şöyle ifade edilebilir: Kıraat alanında önemli olan şahısların eserleri ile tanınması bu alanda çalışanlara çok önemli katkılar sağlayacaktır. Birçok kimse bu alanda yapılanları tanımakla, var olana sağlayacağı katkıya dair bir vizyon edinmiş olacaktır. Diğer taraftan klasik eserlerde yer alan bilgiler özellikle kıraat gibi bakir bir alan için çok büyük önem arz etmektedir. Bu eserlerin muhtevası kavrandığı ölçüde alan tanınacak ve bu alanın gelişimi sağlanabilecektir. Son olarak bu çalışmada kıraat alanında çok önemli bir sima olan Sıbtu'l-Hayyât ve onun el-Mübhic adlı eseri yalnızca tanıtılmakla kalınmayacaktır. Aynı zamanda eserin konularından hareketle alanda çalışacak olanlara temel eserlerden birinin muhtevası deskriptif bir üslupla sunulacaktır.

Ebü't-Tayyib el-Veşşâ ve el-Memdûd ve'l-Maksur Adlı Eseri

Journal of Analytic Divinity, 2022

Arapça, kelime varlığı bakımından oldukça zengin bir dildir. Bu dilin bünyesinde mu’tel ve sahih birçok sözcük mevcuttur. Lügat ve nahiv âlimleri, Arap dilinin derlenmesi ve sistemli bir yapıya bürünmesi adına yoğun bir çaba sarf etmişlerdir. Bu bağlamda hicri II. asırdan itibaren el-Maksûr ve’l-memdûd başlığı altında maksûr ve memdûd kelimelere ilişkin halleri ele alan ve konulu sözlüklerin bir kısmını oluşturan eserler telif edilmiştir. Arap dili ve edebiyatı âlimi Ebü’t-Tayyib elVeşşâ da (öl. 325/937) bu türde telif hareketinin ivme kazandığı 4./10. yüzyılda yaşamış ve bu konuda eser kaleme almıştır. Çalışmanın sınırlılıkları çerçevesinde eserin bazı bölümleri üzerinden değerlendirme yapılacaktır. Mensur olarak yazdığı eserinde kendisinden önceki âlimlerden faydalanmıştır. Ancak eserinde nahiv ve lügate ağırlık vermesi ve memdûd türü kelimeleri öncelemesiyle bu alandaki diğer eserlerden farklılaşmaktadır. Bu yönüyle Veşşâ’nın eseri bir sözlük ve yazım kılavuzu niteliğindedir. Eserde memdûd ve maksûr sözcükler semâî ve kıyâsî olarak iki ana başlık altında ele alınmıştır. Her başlık içerisinde de çeşitli bölümler bulunmaktadır. Bu bölümlerdeki kelimeler ise örnekler eşliğinde açıklanmıştır. Bu çalışmada öncelikle Veşşâ’nın hayatı ve maksûr-memdûd konusu kısaca anlatılacaktır. Daha sonra Veşşâ’nın konuyla ilgili eseri müstakil olarak incelenecektir. Eserin maksûr ve memdûd literatüründe kısa ve öz bir anlatıma sahip olduğu belirtilebilir.

Abbas Sayar Romanları Üzerine Ekoeleştirel Bir Okuma

Doğumunun 100. Yılında Abbas Sayar Sempozyum Bildirileri Kitabı, 2024

Bu çalışmada Nail Abbas Sayar’ın (1923-1999) romanları2 ekoeleştirel yak- laşımla değerlendirilecektir. Çalışma, iki amaca odaklanmaktadır: Birinci- si, Abbas Sayar’ın Yılkı Atı (1971), Çelo (1972) ve Can Şenliği (1975) romanlarını ekoloji odağında okuyarak bitkilerin, hayvanların ve tabiatın edebî temsilini irdelemek; ikincisi ise, inceleme nesnesi olarak seçtiğimiz eserler üzerinden -1990’lardan itibaren edebiyat ve kültür eleştirisinin önemli bir parçası hâline gelmiş olan- ekoeleştirinin Türk edebiyat ve kültür incelemeleri bakımından zenginleşmesine atkı sunmaktır. Çalışma, özellikle ikinci amacı bakımından post-hümanizmin hümanizm eleştirisinden yararlanmakla birlikte Batı-dışı kültürlerin insan ve tabiat anlayışlarının farklılığının altını çizerek Türk kültü- rünün insan ve tabiat anlayışını tarihselleştirmenin zorunluluğuna dikkat çek- meye çalışacaktır.