Doğu Anadolu Bölgesindeki Bazı llerde 2001-2005 Yılları Arasında Hayvanlarda Görülen Anthrax Olguları (original) (raw)
Related papers
2006
Elazig Veteriner Kontrol ve Arastirma Enstitusune 2001-2005 yillari arasinda Dogu Anadolu Bolgesindeki bazi illerden anthrax suphesi ile 140 numune gonderildi. Bu numunelerin 48’ inden (% 34.2) B. anthracis izole edildi. Olgularin 25’i (%52.1) sigirlarda, 18’i (%37.5) koyunlarda ve 5’i (% 10.4) kecilerde tespit edildi. Yaz mevsiminde(%56.2) ve genc hayvanlardan(%64.5) daha yuksek oranda izolasyon gerceklestirildi. Elazig’da 19, Malatya’da 9, Bitlis’de 8, Tunceli’de 3, Şirnak’ta 3, Bingol’de 3, Van’da 1, Siirt’te 1 ve Hakkari’de 1 anthrax olgusu saptandi. Sonuc olarak bu bulgular Dogu Anadolu Bolgesinde anthraxin onemli bir zoonoz hastalik oldugunu gostermektedir
Kuzeydoğu Anadolu'da Hayvanlarda ve İnsanlarda Myiasis
DergiPark (Istanbul University), 2011
Bu derlemede, Türkiye'nin kuzeydoğusunda ki hayvanlarda ve insanlarda myiasis etkenlerinin yayılışı, korunma ve kontrolü ile ilgili bilgi verilmiş ve eldeki veriler değerlendirilmiştir. Erzurum ilinde yapılan bir araştırmada, Sarcophagidae familyasına ait 17 tür bildirilmiştir. Kars ilinde iktisadi zarar açısından önemli olan Hypoderma bovis'in yaygınlığı sığırlarda % 31,9 olarak tespit edilmiştir. Enfeste hayvan başına düşen ortalama larva sayısı ise 8,46 olarak bulunmuştur. Oestrus ovis'e ise koyunlarda % 40,3 oranında rastlanılmıştır. Bu parazite ait ortalama larva sayısı muayene edilen hayvanlarda 1,8 iken, enfeste hayvanlarda 4,5 olarak bulunmuştur. Bölgedeki hayvanlarda görülen bu myiasis oranları hem Avrupa ülkelerine hem de Türkiye'nin batı bölgelerine göre yüksektir. İnsanlarda, ektoparaziter enfestasyonlar içerisinde myiasis Kuzeydoğu Anadolu'da da önemli bir yer tutmaktadır. Koyun ve sığır yetiştiriciliğinin yoğun olarak yapıldığı bu bölgede hem meradakiler ve hem de ahır/ağıl çevresindeki insanlar myiasis riski altındadırlar Bölgede ki insanlarda ve hayvanlarda fakültatif myiasis etkeni olarak en çok Lucilia sericata ve yanı sıra Wohlfahrtia magnifica'ya da rastlanmaktadır. Bölge genelinde sinek popülasyonunun yoğun olduğu Mayıs-Ekim ayları süresince klinik muayenelerde myiasis açısından hekimlerce dikkate alınmalıdır.
Veteriner Fakültesi dergisi
ZET Bu çalışmada Ankara, Elazığ, Konya ve Van yörelerindeki zehirlenme profillerinin değerlendirilmesi amaçlandı. Dört ildeki Veteriner Fakülteleri'nin Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalları ile İç Hastalıkları Anabilim Dallarının kayıt defterleri incelenerek ve ikişer serbest veteriner hekim ile yüz yüze görüşerek bu dönemlerdeki zehirlenme olguları, olgu sayısına, hayvan türüne, zehirlenme nedenlerine, yapılan sağaltıma ve ölüm oranlarına göre sınıflandırıldı. Bu araştırmanın sonuçlarına göre dört il genelinde beş yıl boyunca değişik hayvan türlerinde 470 adet zehirlenme olgusu saptandı. Zehirlenme olgularının en fazla Ankara ilinde ve daha çok kedi, köpek gibi pet hayvanlarında görüldüğü (225) ve serbest veteriner hekimler tarafından kayıt defterlerinin tutulmadığı saptandı. Bölgelerde görülen zehirlenme olgularının önlenmesinde veya korunmada, acil tedavide bir strateji belirlemek amacıyla retrospektif çalışmaların yararlı olacağı sonucuna varıldı. A Retrospective evalu...
Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi
Bu çalýşma, son beş yýlda (2002-2007) Türkiye'nin Kuzey Doğu Anadolu Bölgesi'nde görülen paraziter hastalýklar hakkýnda bir fikir vermesi amacýyla yapýlmýştýr. Paraziter yönden şüpheli olarak Erzurum Veteriner Kontrol ve Araştýrma Enstitüsü Parazitoloji Laboratuvarýna getirilen canlý hayvan, kadavra, organ, kan ve dýşký gibi materyallerin rutin parazitolojik incelemeleri gerçekleştirilmiştir. İncelenen 241 materyalin 113 ünde (%46.7) paraziter hastalýk tespit edilmiştir. Bu olgularýn %62 (70/113) sinin Erzurum, %9.7 (11/113) sinin Ağrý ve %8 (9/113) inin Iğdýr illerine ait olduğu görülmüştür. Ayrýca Artvin'de 7, Bayburt'da 6, Ardahan ve Erzincan'da 3 er, Gümüşhane'de 2, Bingöl ve Kars illerinde 1'er vaka tespit edilmiştir. Konaklara göre ise 45 sýğýr (%39.8), 35 koyun (%31.0), 22 arý-arýlýk (%19.5), 2 keçi, 3 tavuk, 5 tavşan ve 1 balýk materyalinde paraziter hastalýk saptanmýştýr. Bölgeden teşhis amaçlý olarak laborotuvara daha çok babesiosis ve theileriosis şüpheli materyallerin geldiği görülmüş olup, yapýlan parazitolojik muayeneler sonucu hastalýk tespit edilen örneklerin %47 inde (53/113) babesiosis ve theileriosis tanýmlanmýştýr.
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 1996
Bu çalışma ile Türkiye 'de ilk kez küçük ruminant vebası 'nın patolojik bulguları tanımlanmıştır. Avidin-Biotin Peroksidaz metodu ile virus antijeni akciğer, karaciğer, dil mukozası ve lenf düğümlerinde saptanmı~"tır. Ayrıca, karaciğerde sinsitial hücreler ve intranüklear inkluzyon cisimcikleri ile lenf düğümlerinde sinsityal hücreler gözlenmiştir. Anahtar kelimeler: Peste des petits Ruminants, Küçük Ruminant Vebası Giriş Peste des Petits Ruminants (PPR, küçük ruminant vebası), keçi ve koyunlarda yüksek ateş, burun ve gözyaşı akıntısı, ağızda erozyon, ishal ve pnömoni semptomlan ile ortaya çıkan; yüksek morbidite ve mortaliteye sahip, genelde akut seyirli viral bir hastalıktır (5, 7, ıo, 12-14,
Yakın dönem Türkiye tarihinde salgın hastalıklara ilişkin yapılan çalışmalarda, kızamık ve bu hastalığın yaptığı tahribata yeterince yer verilmediği görülmektedir. Bu makalede ele alınan Erzurum örneğinde görüleceği üzere, Osmanlı döneminin sonlarında kitlesel çocuk ölümlerine neden olan bu hastalık, Cumhuriyet’in ilk yıllarında pek gündeme gelmemiş; fakat 1965 gibi geç bir tarihte, özellikle Erzurum’un güney ilçelerinde ortaya çıkarak yüzlerce çocuğun ölümüne yol açmıştır. 1965’in şubat ve mart aylarında Erzurum’un Tekman, Çat ve Hınıs ilçeleriyle Ilıca bucağında görülen kızamık salgını kısa sürede ciddi kayıplara sebep olmuştur. Belirtilen yıl Erzurum’da şiddetli bir kış yaşanmış; kar yüzünden yollar kapanmış ve hastalara haftalarca gıda ve ilaç yardımı yapılamamıştır. Bu felaket münasebetiyle ulusal ve yerel basında kızamık hastalığının sebepleri ve hastalıktan korunma çareleri tartışılmıştır. Başta “gizli açlık” olarak adlandırılan kötü beslenme, sağlık hizmetlerinin yokluğu, çocuk bakım bilgisinin eksikliği, bürokratik duyarsızlık, ulaşım ve haberleşme imkânlarının azlığı gibi çeşitli idarî ve sosyal meseleler üzerine tartışmalar yaşanmıştır. Bulaşıcı ve salgın hastalıklar üzerine yapılan çalışmalar incelendiğinde kızamığın Türk toplumunda yarattığı tahribata yeterince değinilmemiştir. Bu makalede; 400’e yakın çocuğun ölümüyle sonuçlanan 1965 kızamık salgınının nasıl gerçekleştiği, yardım çalışmaları, ölümlerin sebepleri ve toplumda yarattığı etki incelenecektir.
ATATÜRK DÖNEMİNDE HAYVANLARDA GÖRÜLEN BULAŞICI HASTALIKLARLA MÜCADELE FAALİYETLERİ (1923-1933)
ATATÜRK DÖNEMİNDE HAYVANLARDA GÖRÜLEN BULAŞICI HASTALIKLARLA MÜCADELE FAALİYETLERİ (1923-1933), 2022
Salgın hastalıklar her dönemde devlet yöneticilerinin önde gelen sorunlarından olmuştur. Erken Cumhuriyet döneminin önemli sorunlarından biri de hayvanlarda görülen bulaşıcı hastalıklardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıllarda nüfusun çoğu çiftçilikle geçimini sağlıyordu. Özellikle hayvancılıkla geçimini sağlayan insanların en büyük korkusu salgın hastalıklar nedeniyle hayvanlarının telef olmasıydı. Atatürk, tarım ve hayvancılığın ülke ekonomisi için yegâne kaynak olduğu bilinciyle hayvanlarda görülen salgın hastalıklarla mücadeleye büyük önem vermiştir. Osmanlı Devleti döneminden kalan kısıtlı imkânlarla bu çalışmaların yürütülemeyeceği anlaşılmış yeni tıbbi kurumlar ve laboratuvarlar kurulmuştur. Bu kapsamda adeta seferberlik başlatılmış yerli, yabancı bilim insanları bir araya getirilerek yeni buluşlara imza atılmıştır. Ülkede ihtiyaç duyulan yerlere (Ankara, Erzincan, Mardin) bölge laboratuvarları kurularak aşı, serum ve ilaç üretimi yapılmıştır. İmkânsızlıklara rağmen, Batılı devletlerin bulmadığı Sığır Vebası Hastalığının aşısını Türk Veteriner Süreyya Tahsin Bey bulmuştur. Ayrıca Fransa Pasteur Enstitüsü’nün ürettiğinden daha etkili olan Türk Şarbon Aşısı üretilmiştir. Yurt dışından alınan birçok ilaç, serum ve aşı Türkiye’de üretilmeye başlanmış, ekonomiye çok önemli kazanç sağlanmıştır. Cumhuriyetin ilk on yılında yapılan çalışmalarla birçok hastalığın tedavi yöntemi bulunmuştur.