SURİYE ŞAM MİLLİ MÜZESİNDEKİ TÜRK İSLAM DÖNEMİNE AİT ESERLERDEN ÖRNEKLER (original) (raw)

URMİYE MÜZESİ’NDE BULUNAN ERKEN İSLAM DÖNEMİNE AİT SLİP TEKNİĞİNDEKİ SERAMİKLER ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2020

Urmiye, İran'ın önemli merkezlerinden biri olup, Türkiye sınırına 50 km uzaklıkta bulunmaktadır. Bu tarihi kent, İslamiyet öncesinde ve İslami dönemde birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu çalışmada; Urmiye Müzesi’nde bulunan erken İslam dönemine ait slip tekniğindeki seramikler ele alınmıştır. Slip sıraltı boyama tekniklerinden biridir. Söz konusu teknikte, bisküvi fırınlaması tamamlandıktan sonra, eserlerin yüzeyine; sarı, beyaz, siyah, kırmızı, mor ve krem gibi değişik renklerdeki astarla desenler oluşturulur. Astar kuruduktan sonra yüzey renkli veya renksiz şeffaf kurşun sırlarla kaplanarak ikinci kez fırınlanır. Slip tekniğinin seramiklerde kullanımı; Doğu İran, Maveraünnehir ve Antik Mısır'a dayanmaktadır. İslam dünyasında ise slip tekniğinin IX. yüzyıldan itibaren yaygın olarak kullanıldığı bilinmektedir. Bu teknik, IX.-X. yüzyıllarda Semerkant, Buhara ve Nişhabur’da, X.- XI. yüzyıllarda Merv, Kirman, Rey ve Gürgan gibi İran'ın önemli seramik merkezlerinde ustalıkla üretilmiştir. Söz konusu çalışmada ele alınan örnekler, Abbasi ve Sâmânî dönemlerine aittir. Bu seramikler; hamur, astar, form ve bezeme çeşidine göre gruplandırılmıştır. Çalışmanın amacı, IX.-X. yüzyıla ait olan slip tekniğinde üretilmiş seramiklerdeki zemin ve astar renklerinin motif üzerindeki etkisini ayrıntılı bir şekilde bilim dünyasına sunmaktır. Ayrıca erken İslam dönemi seramik ustalarının dönemin üslupsal özelliklerini, etkileşimini; slip tekniğine ne denli ustalıkla, estetik bir yaklaşımla uyguladıklarını vurgulamaktır.

TÜRKİYE MÜZELERİNDEKİ İSLAMİ DÖNEM SERAMİK KANDİLLER

Ege Yayınları, 2021

Foto.15a-İspanya Cordoba (Endülüs Emevileri X.Yüzyıl) Foto.15b-Kırgızistan Burana Müzesi (X-XII. Yüzyıl) (A. Boran'dan) Anadolu'da yapılan arkeolojik kazılarda ele geçen kandil örnekleri Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı döneminde kandil kullanımına yönelik önemli veriler sunmaktadır. Bu kandiller seramik, metal ve camdan olup elde taşınan yahut asma kandillerden oluşmaktadır. Seramik kandil örneklerinin çoğu turkuaz, yeşil, hardal sarısı, siyah, lacivert renkte sırlı veya sırsız; açık ve kapalı hazneli; düz dipli, kaideli veya tablalıdır ayrıca çeşitli formda gövde, kulp, ağız, boyun ve fitile sahiptir (Foto.17b). Bunun yansıra metal malzemeden, döküm tekniğinde yapılan kandiller kaideli, tek veya daha fazla fitil deliğine sahip, üzerinde kabartma, kazıma tekniğinde yapılan Arapça yazı, mühür veya figürlü süslemenin (çoğunlukla kuş motifi) bulunduğu örneklerdir. Serbest üfleme tekniğiyle yapılan cam kandil örnekleri ise genel hatlarıyla gövde, ağız, boyun parçalarından meydana gelmekte ve kulpları aletle biçimlendirilmektedir. Memlükler döneminde de kandil kullanımının yaygın olduğu görülmektedir. Selçuklu-Beylikler döneminden farklı formda ve çoğunlukla cam malzemeden; tabanı bilezik şeklinde-ayaklı kaide, şişkin gövde ve konik yükselen boyun kısmından oluşmaktadır. Üzeri yazı, motif ve değerli taşlarla bezeli olabilen bu kandiller, gövde kısmında bulunan üç küçük kulp ve buna bağlı zincirlerle asılmaktadır (Foto17c). Osmanlıda pişmiş toprak seramik (çini), metal, cam kandil kullanımı XIX. yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir (Foto.18a-c). Osmanlıların Sur-ı Hümayunlarında mahyacılar binlerce kandil tedarik eder ve bunlardan mühr-i Süleyman, kalyon gibi motifler oluştururdu. 9 XVII. yüzyıldan sonra sarayın değişen ihtiyaçlarına bağlı olarak Ehl-i Hiref teşkilatında kandilciler ve farklı zanaat alanında üretim yapan yeni bölükler oluşturulmuştur. Cerağciyanlar; "Cemâat-i Çerağciyân-ı Hâssa" olarak defterlere kaydedilen bölüğe mensup zanaatçılar, sarayın kandil ve kandil içerisine yerleştirilecek malzemenin üretiminden sorumlu olan guruplardır. 10 Foto.17b-Ahlat Müzesi (Selçuklu Dönemi) (M. Top'tan) 9

KLASİK TÜRK EDEBİYATINDA MUSİKİYE İLİŞKİN TERİMLER: NESİMİ ŞİİRİ ÖRNEĞİ

ÖZET Klasik Türk şiirinde sadece düşünce âlemi değil, aynı zamanda toplumun kültür hayatıyla ilgili ifadeler de yer alır. Toplumun müzik hayatına ilişkin bu kavram, terim ve motifler spesifik anlam katmanı oluşturur. İlk önce belirtmeliyiz ki, divan şairlerinin musikiye müracaatı çeşitli boyutlardadır. Bununla birlikte divan şiirinin musiki kültürü bağlamında incelenmesi ve değerlendirilmesi orta çağ kültürel hayatının hangi alanlarında musikiye müracaat olunması gerektiği hususunda belirli bir tasavvur oluşturmaktadır. Örneğin Nesimî'nin Türkçe divanında dönemin musiki makam sanatı ve genellikle musikiye ait kavramları kullanışı dikkati çekmektedir. Şairin din dışı, dini ve tasavvufi konulu 20'den fazla beytinde musiki ıstılahları çoğu kez tevriyeli olarak kullanılır. Bu beyitlerde musiki sanatıyla ilgili şahıslar (Büzürg, mutrib, rakkas, dilber-i tennâz, nağme-hân), özellikli terimler (nevâ, zenküle, zil, bem, âhenk, âvâz, perde, şüab, nağme), makam musikisinin şubeleri (" Hüsеyni " ,

SA'DÎ-İ ŞÎRÂZÎ'NİN GÜLİSTÂN İSİMLİ ESERİ'NİN TÜRKÇE TERCÜMELERİ

ÖZET Sa'dî-i Şîrâzî, İran Edebiyatı'nın en tanınmış ve önemli simalarından olup, haklı olarak dünya edebiyatında bir mevki kazanmıştır. Gülistân Sa'dî'nin en çok şöhret kazanmış olan ve ahlâkî hikâyelerden meydana gelen bir eseridir. Bu eser, yazılışından beri islâm âleminde münevver kitlelerin büyük bir çoğunluğu, bilhassa sünnî müslümanlar tarafından zevkle ve takdirle okunmuştur. XX. yüzyılın başlarına kadar muhtelif islâm ülkelerinin medreselerinde Fars dili ve edebiyatı öğrenimi için bir ders kitabı olarak da kullanılmış ve bu arada bir çok dile tercüme edilmiştir. Yüzyıllar boyunca taklit edilemeyen güzel bir üslûpla yazılan bu eserde bulunan hikâyeler arasına serpiştirilen şiir parçaları, gerek şiir sanatı gerekse dil ve kullanılan kelimeler ile mazmunlar bakımından kendine has bir özellik taşır. Eserde bulunan bir çok nâdir kelime, tabir ve mazmunlar ile zarif ve ince nükteler İranlı olmayanlar için olduğu kadar, bizzat İranlılar için de anlaşılması güç bir mahiyet arzeder. Bu güçlük tabi-atiyle İranlı olmayanlar için daha çoktur. Bundan dolayı eskiden beri Gü-listâna dair diğer dillerde olduğu gibi bir çok Türkçe tercüme ve şerhler yazılmıştır. Bu çalışmada önce Gülistân, daha sonra Türkçe tercümeleri; Türkçe, Arapça ve Farsça şerhleri; Farsça nazireleri ve Gülistân için yazılan Türkçe sözlükler hakkında bilgi verilmiştir.

SURİYE KRİZİ KARŞISINDA İRAN'IN TUTUMU VE ŞAM- TAHRAN İTTİFAKININ TEMELLERİ

Akademik Orta Doğu, 2015

Mart 2011'de rejim karşıtı gösterilerle başlayıp kısa süre içerisinde iç savaşa dönüşen Suriye krizinde Esad yönetiminin en büyük destekçisi İran oldu. İran, bir taraftan Suriye rejimine askeri ve ekonomik destek sağlarken diğer taraftan diplomatik sahada Beşar Esad'ın Suriye'nin meşru devlet başkanı olduğunu ve 'terörizme' karşı mücadele ettiğini savundu. Siyasi ve ekonomik maliyetlerine rağmen İran hükümetinin kararlı bir şekilde Esad yönetiminin arkasında durması, Tahran ile Şam arasındaki 35 yıllık ittifakın korunmasını sağladı. İran siyasetinde zaman zaman yükselen pragmatizme karşın bütün maliyetlerine rağmen Suriye ile ittifak ilişkisinin sürdürülmesi, devrim sonrası İran dış politikasındaki süreklilik unsurlarından birisi oldu. Bu nedenle, İran'ın Suriye krizi karşısındaki tutumunu anlayabilmek için Şam–Tahran ittifakının temellerinin incelenmesi gerekir. Bu ittifakın Şam ile Tahran arasında ortak güvenlik kaygıları ve ortak bölgesel çıkarlar üzerine bina edildiği görülmektedir. Ortadoğu'ya yönelik bölgesel politikaları ile güvenlik politikalarında Suriye'ye stratejik bir önem veren İran yönetimi, bu ülkedeki etkinliğini korumak ve sürdürmekve Suriye'yi sözde direniş ekseninde tutmak amacıyla Esad yönetimine her türlü desteği vermektedir. Abstract Iran is the principal supporter of the Assad administration throughout the Syrian crisis that began with the anti-government rallies in March 2011 and rapidly evolved into a civil war. Iran provided the Syrian regime with military and economic support, whereas advocating Bashar Assad in diplomatic forums as the legitimate president of Syria who is fighting against 'terrorism.' Notwithstanding its political and economic costs,Iranian government maintained the preservation of 35-year old alliance between Damascus and Tehran by backing Assad administration in a decisive way. Against the pragmatism that occasionally arose in Iranian politics, the maintenance of alliance with Syria despite its growing costs, is one of the continuities in post-revolutionary

SAFEVÎ DEVLETİ'NDE DİNİ OTORİTENİN TEMSİLCİSİ ŞAHLAR VE ŞİÎ ULEMAYLA İLİŞKİLERİ

İran Çalışmaları Dergisi, 2017

The Safavid State have been formed on the basis of the Twelve-Imam Shi'ia. This approach of the state has not changed in the period of institutionalization. However, the founding elements of the state named as the Qizilbash sufis slowly has been deported from the administration. The Caucasion nations who called as "gulam" in the bureaucracy and the immigrant scholars in the religion and juristic institutions have took the place of them. This transformation has been started by Shah Ismail (1501-1524) and has been completed by Shah Abbas I (1587-1629). Shah Ismail represented both the political and religious authority since 1501. Second king of the state, Tahmasb handed over his own religious authorities in great measure to the Sadr. But he was an strict follower of the religious and juridical administrations.

SURİYE TÜRKMEN TÜRKÇESİ AĞIZLARINDA DUMAĞI ve DEMREĞİ KELİMELERİ ÜZERİNE

Motif Vakfı Yayınları , 2021

Standart (yazı dili) Türkçeden farklı olarak ağızlar; Türkçenin tarihi geçmişini, eskiye dayalı ses, şekil ve söz varlığını çoğu durumda standart Türkçeden daha iyi koruyan dil verilerini içermektedir. Bu bağlamda ağız araştırmaları Türkçenin arkaik özellikleri hakkında bilgi sahibi olmamız açısından önemli yere sahiptir. Anadolu ağızlarının bir uzantısı olan Suriye Türkmen Türkçesi Ağızları (STTA)1, coğrafi olarak Türklerin Anadolu’ya geçiş bölgelerinde (Türkiye-Suriye sınırı boyunca doğuda Irak’a kadar batıda Akdeniz’e kadar; iç kesimlerde Şam, Hama, Humus bölgeleri) konuşulmaktadır. Bölge, Oğuz boylarının çeşitliği ile ön plana çıkmaktadır. Dolayısıyla bu çeşitlilik, Suriye Türkmenlerinin dil ve kültürlerine de yansımıştır. Dil-kültür bağlamında milletin kültürel kodlarını taşıyan dil ögelerinin önemi büyüktür. Yani dili oluşturan kelimelerde ya da kelime gruplarında o dili konuşan milletin kültürel kodları ve dünya görüşü yatmaktadır. Bu bağlamda Anadolu ağızları ve STTA’da birer hastalık adı olarak kullanılan “dumağı ve demreği” kelimelerinin arka planda taşıdığı kültür (tedavi yöntemleri, halk inanışları) ve bu kültürün günümüze ulaşmasında, söz konusu kelimelerin dil-kültür ilişkisi çerçevesin- de rolü büyüktür. Bu yazı; “dumağı ve demreği” kelimelerinin tarihi lehçelerdeki durumu, yaşadığı çağdaş lehçeler, Anadolu ağızları ile STTA’daki durumu ve bu kelimeler çerçevesinde oluşan kültürel değerler üzerinde durmayı amaçlamaktadır.