1830’lu Yıllarda Osmanlı’da İç Göç: Üsküp Örneği (original) (raw)
Related papers
Nedim İpek, "1830'lu Yıllarda Osmanlı'da İç Göç: Üsküp Örneği", S. 71 (2020/1), s. 255-280.
Yurtiçi göç, aynı ülke sınırları içinde bir yerden başka bir yere seyahat eden insanların geçici veya kalıcı sürecini ifade eder. Üsküp ve iç bölgelerinde yaşayanlar geçimlerini tarımsal faaliyetlerle sağlamaktaydılar. Mali zorluklardan muzdarip aileler, çözümü iç göçte buldular. Memleketine en yakın kasaba ve şehirlere giden gurbetçiler, kamu görevlisi, amele, çırak, kalfa gibi çeşitli görevlerde çalıştılar. Gurbetçiler gelecekte kendi işlerini bile kurabildiler. İç göçün bir diğer nedeni ise eğitimdi. Memleketinden ayrılanlar, yakındaki bir kasabaya, şehre veya İstanbul’daki medreseye gittiler. Bu makalede, iç göç hareketleri yabancı nüfus defterlerine göre tespit edilip, değerlendirilmektedir.
Osmanlı dönemi üsküp vakıfları
OSMANLI DÖNEMİ ÜSKÜP VAKIFLARI
“Osmanlı Dönemi Üsküp Vakıfları” adlı kitabımız, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları İslam Tarihi Anabilim dalında aynı konuda hazırladığımız dokto ra tezi çalışmamıza dayanmaktadır. Yaklaşık 522 yıl Osmanlı idaresinde kalan Üsküp’te pek çok vakıf kurulmuş ve vakıf eserleri inşa edilmiştir. Bunlar Osmanlıdan geriye kalan tarihi mirasımızdır. Bugün bu eserlerin pek çoğu yok olup gitmiştir. Bazıları da hala ayakta kalmaya devam etmektedir. Üsküp’te gerek yok olan ve gerekse hala ayakta kalan vakıf eserleriy le ilgili en önemli bilgiler ve kaynaklar Osmanlı arşivlerinde bulunmaktadır. Biz de bu Osmanlı arşivlerinin peşine düştük ve bu arşiv belgelerini gün yüzüne çıkararak elinizdeki ese ri meydana getirmeye çalıştık. Ağırlıklı olarak Osmanlı arşiv belgelerine dayanarak hazırladığımız çalışmamızda, Osmanlı döneminde Üsküp şehir merkezinde kurulan vakıfları ve bu vakıflar tarafından yaptırılan camiler, mescitler, tekkeler, zavi yeler, türbeler, medreseler, mektebler, dâru’l-kurrâlar, kütüp haneler, imaretler, kervansaraylar, hanlar, hamamlar, su ke merleri, köprüler ve darphane gibi vakıf eserlerini incelemeye çalıştık. 2009-2014 yılları arasında 5 yıl Makedonya’da kalarak yerinde araştırmalar yaptık. Bu yönleriyle özgün ve gerçekçi bir çalışma meydana getirmeye gayret gösterdik. Bu çalışma, Üsküp tarihi, Üsküp’teki Osmanlı mirası ve vakıf eserleri açısından önemli bir kaynak niteliğindedir.
II. Abdülhamit Döneminde Üsküp'te İmar Faaliyetleri
II. Abdülhamit Döneminde Üsküp'te İmar Faaliyetleri
II. Abdülhamit devri Osmanlı Devleti’nde yoğun imar faaliyetlerinin gerçekleştirildiği bir dönem olmuştur. Kısıtlı bütçe imkânlarıyla idarî, sosyal, kültürel ve ekonomik nitelikte çok sayıda yapılar inşa edilerek ülke bayındır hale getirilmeye çalışılmıştır. Bu faaliyetler Balkanlarda önemli bir yer tutan, ilk çağlardan itibaren çeşitli devletlere merkezlik yapmış olan, Abdülhamit döneminde ise bir vilayet merkezi konumunda bulunan Üsküp’te de gerçekleştirilmiştir. Bu çerçevede çok sayıda resmî ya da sivil binalar inşa edilmiş, harap olanlar onarılmış, inşa ve tamiri gerçekleştirilen yol, kemer ve köprülerle bölgenin kalkınmasına hizmet edilmeye çalışılmıştır. İmar çalışmalarında vakfa bağlı olan binaların inşa ve tamir masrafları büyük oranda vakıf yönetimleri tarafından finanse edilirken vakfı olmayanların masrafları genellikle bölge insanının yardımlarıyla karşılanmıştır. Anahtar Kelimeler: II. Abdülhamit, Üsküp, inşa, tamirat, vakıf.
Üsküp Nezareti Dâhilinde Güherçile Üretimi (15. Yüzyıl Ortalarından 19. Yüzyıl Ortalarına
Saltpeter is the most important part of black powder, the oldest explosive known to man. Although it was not expensive to obtain saltpeter, which was a raw material produced in almost every region of the Ottoman geography, it was subject to strict control due to the importance of the field in which it was used. In this study, the production, shipping, and usage of saltpeter in Skopje and its neighborhood, which is one of the raw materials of firearms and whose first information dating the period of the reign of Sultan Mehmed the Conqueror was reached in the Ottoman archive documents, was focused on. It was emphasized that the production under the supervision of the Ministry of Skopje, which is estimated to be established towards the end of the 16th century, was transferred to Thessaloniki gunpowder factory in the middle of the following century, and to the Gallipoli and Azatlı gunpowder factories in the following periods. Especially whether a Skopje-based expert staff was formed over time, the measures taken by the state for the supply of saltpeter, and the problems experienced were evaluated based on the findings obtained from archive documents and local studies
Makedonya’da Romanlar Üzerine Bir Araştırma: Üsküp, Şutka Örneği
2022
Sosyal bilimlere yönelik çalışmalar içerisinde halk bilimi, filoloji, sosyoloji ve kültürel antropoloji gibi bazı bilim dalları saha çalışması gerektirmektedir. Elde edilen bilgilerin çeşitli yöntemler ve bakış açıları kapsamında değerlendirilmesi ve akademik bir yayına dönüştürülmesi esastır. Bu yönde yapılan çalışmalar, bir anlamda tarihsel bir veri olarak da kabul edilebilir. "An"a yönelik elde edilen bilgiler yalnızca taşradan değil, köy ve kırın yanında, kent merkezlerini de kapsayacak bir yapıya bürünmüştür. Bu bağlamda çalışma, dünya ülkelerinde üst kitle tarafından genel itibarıyla tanınmayan; ancak Makedonya Üsküp'te üst kitle tarafından da tanınan ve "Roman" veya "Çingene" olarak adlandırılan etnik yapının sosyo-kültürel analizi ve konuştukları dilin söz varlığını belirlemeye yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Belirtilen hususlar kapsamında çalışma, Makedonya, Üsküp Şutka'da "Roman" veya "Çingene" grubu olarak bilinen, uluslararası literatürde konuştukları dilden hareketle Lom; Rom; Dom olarak adlandırılan kitleye karşı uygulanan kültür ve dil politikasının ne olduğu sorusuna cevap aramaya ve ilgili kitlenin sosyal, tarihsel, ekonomik ve kültürel açılardan hareketle söz varlığını belirlemeye yöneliktir.
Osmanlı Döneminde Üsküp Vakfiyelerinde görülen Vakıftan Rücu' Davaları ve Fıkhi Meseleler , 2018
Öz "Osmanlı döneminde Üsküp vakfiyelerinde görülen vakıftan rücu' davaları ve fıkhî meseleler" adlı çalışmamız, Osmanlı döneminde Üsküp vakıflarıyla ilgili tespit ettiğimiz 22 vakfiyede geçen vakıftan rücu' (geri dönme) davası ve bu davada gündeme getirilen fıkhî meseleler hakkındadır. Bu vakfiyelerde görülen davalarda Ebu Hanife, İmam Ebu Yusuf, İmam Muhammed ve İmam Züfer'in fetvalarına yer verilmiştir. Bu davaların hepsinde de tek bir karar çıkmıştır. O da vakıftan rücu'nun (geri dönüşün) olamayacağı. Vakfiyelerde görülen bu davalar aslında kurgusal bir davadır. Vâkıf, vakfından rücu' etmek istiyor gibi görünmektedir. Ancak esas amacı vakfından rücu' kapısını ve yolunu kapatmaktır. Bu kurgusal dava yöntemiyle vakıftan rücu' ile ilgili gerekçeli kararı vakfiyesine yazdıran vâkıf, kendinden sonra böyle bir konunun bir daha gündeme gelmesini engellemek istemektedir. Anahtar Kelimeler: Üsküp Vakıfları, Vakfiye, Rücu, Fıkıh, Makedonya, Osmanlı. Absract Our study called "The cases of recourse from the foundation seen in Skopje Foundatıons and fiqh issues in Ottoman Empire" is regarding the cases of recourse observed in 22 foundations detected related to the Skopje foundations in Ottoman period and the fiqh issues brought to the agenda in these cases. The fetwas of Ebu Hanife, Imam Ebu Yusuf, Imam Muhammed and Imam Zufer have been given place in the cases heard in these foundations. Only one resolution has been reached in each one of these cases. That resolution is the fact that there will not be any recourse from foundation. These cases heard in the foundations are actually fictional cases. The foundation seems like it wants to recourse from the foundation. However; its main purpose is to close the gate and way of recourse from foundation. The foundation writing the justified resolution to its foundation related to the recourse from foundation with this fictional case method wants to prevent the occurrence of such an issue in the agenda again.
1830 İHTİLALİNİN SEBEP, GELİŞİM ve NETİCESİNE YÖNELİK BİR İNCELEME
Özet İhtilal denince kaçınılmaz olarak akıllara ilk gelen yıl Fransa da gerçekleşerek dünya'ya bir nevi şekil veren 1789 yılı olacaktır. Avrupa'nın Sanayi inkılabından sonra bir başka boyut kazanması, şüphesiz işçi sınıfının oluşumuna bağlıdır. Gelişen sanayi, sömürgeciliği de devamında getirmiş daha fazla kaynağın ana kıtaya akması paralelinde daha fazla ürünün ortaya çıkarılmasını zaruri kılarken doğal olarak bu durum işçi sınıfının da daha fazla yıpranmasının önünü açmıştır. İşçi sınıfının yaşadığı baskılar, Amerika da ateşlenen bağımsızlık mücadelesinden sıçrayan kıvılcım ile Avrupa'yı büyük bir yangın yerine çevirecek, neticesinde Avrupa kıtasının sınırları sil baştan yeniden çizilecektir. Öncelikle Fransa'dan yayılacak olan ihtilal çok kez kralların mutlak otoritesini derinden sarsacak, bu durum karşısında ise Avusturya Başbakanı Metternich önceliğinde, İmparatorluk bayrağını taşıyan çok uluslu devletler mecburen karşı çıkacaklardır. İhtilallerin Fransa da patlak vermesine bu devletler ilk zamanlarda çıkarları doğrultusunda güçlü bir Fransa'nın oluşumunu engelleyeceği açısından olumlu bir gelişme olarak izleyeceklerdir. Neticesinde ihtilalin doğurduğu Napolyon'un hızla yükselişi ve Avrupa'yı ele geçirişi başta ihtilal yanlısı devletleri bir araya getirecektir. Viyana Kongresinde sonlanan bu süreç Avrupa'nın yeni bir tehdit ile karşılaşmaması için çıkarlarına ters düşse de bu devletlerin bir birlik oluşturmalarını zaruri kılmıştır. Ne var ki bu birlikteliğin mimarları olan liderlerin tarih sahnesinden silinmeleri, İngiltere'nin siyasi politikada ayrı fikirlere sahip olması ihtilal selinin önündeki barajın yıkılmasına neden olmuştur. Oluşan ve gelişen bu süreçler ışığında İmparatorluklar bir bir darbe yerken, Avrupa'nın güçler dengesi de sürekli değişime uğrayacak, çıkarları doğrultusunda erken müdahaleden kaçınan devletler bunun bedelini çok acı bir şekilde ödeyeceklerdir.
Osmanlı Döneminde Eskişehir’e Göçler
DergiPark (Istanbul University), 2005
Eskişehir, 19.yy'a kadar küçük bir kasaba görünümündedir. Yapısı 1860'dan itibaren yavaş yavaş değişmiştir.Bu değişimin en baskın etmeni şehre yerleştirilen göçmenler olmuştur.1894'de İstanbul-Bağdat Demiryolu-nun buradan geçmesiyle şehrin 20.yy'da yapacağı büyük sıçramanın alt yapısı oluşmuştur. Devlet ve göçmenler iskan bölgelerini belirlerken bazı önceliklere dikkat etmiştir.Devlet, tarıma elverişli boş arazilerin üretime kazandırılması, stratejik açıdan hassas bölgelere Müslüman-Türk unsurların yerleştirilmesi, göçmenlerin biran önce iskan sorunlarının çözülmesini gözetmiştir. Göçmenlerin öncelikleri ise, üretim yapabilecekleri imkanların sağlanması, pazarlara yakınlık, akrabaları ile iletişim kolaylığı için, anayollar civarında iskan edilmeleridir.Eskişehir, her iki kesimin de temel isteklerini karşılamıştır. Göçmenlerin önemli bir kısmı köylere yerleştirilmiştir.Şehir merkezine iskan edilenler şehrin meskün mahal sınırlarının taşmasına ve yerleşim alanlarının genişlemesine yol açmışlardır.Çeşitli meslek sahibi göçmenler, şehirdeki mevcut mesleklerin güçlenmesine ve renklenmesine sebep oldular. Hızlı bir biçimde gelişen Eskişehir'in ihtiyaç duyduğu insan gücü büyük oranda göçmenlerle karşılanmıştır.Yeni göçmen köyleri, tarıma kazandırılan boş araziler ve demiryoluyla birlikte şehir gelişmiş ve Türkiye Cumhuriyeti'nin modern kentleri arasındaki yerini almıştır.