ÖNCÜ KADIN AVUKAT GREİG'İN 1909 TARİHLİ ''KADINLAR İÇİN BİR MESLEK OLARAK HUKUK'' MAKALESİ IŞIĞINDA GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KADIN AVUKATLAR (original) (raw)
Related papers
KADINLARIN GAYRİ RESMİ BARIŞ SÜREÇLERİNDEKİ ROLÜNÜN KADIN HAKLARINA YÖNELİK ÇIKTILARI: GÜNEY AFRİKA ÖRNEĞİ, 2024
Tüm zamanlarda ve dünyanın her yerinde kadınlar ekonomiden sağlığa, eğitimden dış politikaya hayatın her alanından dışlanma ve ikincil bir statüye indirgenme durumuyla karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum barışın sağlanması ve toplumun yeniden yapılanması söz konusu olduğunda da geçerliliğini korumaktadır. Bu doğrultuda kadınlar toplumun geleceğinin inşa edildiği resmi masalardan dışlanmakta ve kadınların çabaları çoğunlukla gayri resmi bir statüye indirgenmektedir. Gayri resmi süreçlerde kadınlar gerek bireysel gerekse örgüt halinde toplumun geleceğinin inşasında önemli görevler üstlenmektedir. Bu çalışmanın amacı barışı resmi süreçlerin ötesinde ele alarak kadınların gayri resmi çabalarının kadın hakları bakımından ülkenin geleceğine yaptığı önemli katkıları vurgulamaktır. Bu doğrultuda Güney Afrika örneğini ele alarak kadın örgütlerinin stratejik hamlelerinin mevzuattaki yansımaları incelenmiştir. Neticede kadınların gayri resmi faaliyetlerinin resmi süreçleri önemli ölçüde etkilediği ve kadınlara yasal ehliyet, siyasi temsil, nafaka, aile içi şiddetten korunma vb. pek çok yasal hak tanıdığı sonucuna varılmıştır. Bu vesileyle gayri resmi barış süreçlerinin önemi ve barış süreçlerine kadın katılımının önemli çıktıları gibi konulara da dikkat çekilmiştir.
GÖÇÜN KADINLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİ EDEBİYAT İLE ANLAMAK: SEVGİLİ ARSIZ ÖLÜM ÖRNEĞİ
Bu çalışma Latife Tekin'in Sevgili Arsız Ölüm (1983) romanının göç olgusu etrafında incelenmesine dayanmaktadır. Bir ailenin göç deneyimini konu edinen Sevgili Arsız Ölüm romanı, kadınların köyden kente göç sürecinde deneyimledikleri toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinden ve erkek egemen güç ilişkilerinden kaynaklanan gerçekliklerden bahsetmektedir. Romanın incelenmesinde kadınların deneyimlerini ön plana çıkartarak toplumdaki eşitsizlikleri gözler önüne sermeye çalışan feminist edebiyat eleştirisi yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntemin tercih edilmesinin sebebi kadınların göç sürecindeki ve sonrasındaki deneyimlerini kadınların bakış açısıyla anlayabilmektir. Romandaki göç anlatısı aracılığıyla, kadınların göç deneyiminin toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri sebebiyle erkeklerin göç deneyiminden ve gündelik hayat gerçekliklerinden nasıl ve hangi durumlarda ayrıştığı analiz edilmeye çalışılmıştır. Romanın incelenmesi sonucunda, ana akım göç literatüründe ailelerinin pasif takipçileri olarak temsil edilen kadın göçmenlerin, pasif değil etken özneler olarak hem göç sürecinde hem de göç sonrasında baskılarla ve toplumsal cinsiyet eşitsizlikleriyle mücadele ettikleri, bunu yaparken farklı stratejilerden faydalandıkları tespit edilmiştir.
MÜHİMME KAYITLARINA GÖRE BULGARİSTAN'DA GAYR-İ SÜNNİ HAREKETLER (XV-XVI. YÜZYILLAR
ADAM AKADEMİ, 2018
ÖZ Mühimme Defterleri, Osmanlı Devleti'nin gözünden çevrede nelerin yaşandığını görebilmenin en önemli kaynaklarıdır. Divan toplantılarında alınan kararların tutulduğu defterlerdeki hükümler sayesinde devletin güvenliğini ilgilendiren tüm olaylara, meydana gelen toplumsal hareketlere ve dahi birçok konuya dair yaklaşımını görmek mümkündür. Çalışma konusunun öznesi olan zümreler ile alakalı XVI. yüzyıla ait Mühimme Defterleri taranmış ve çeşitli hükümler tespit edilmiştir. Çünkü XV-XVI. yüzyıllarda meydana gelen ve dini söylemleri ön planda tutan isyanlar devletin askeri vaziyeti kadar toplumsa durumunu da yakından ilgilendirmektedir. Başta Şeyh Bedreddin isyanı olmak üzere Anadolu meydana gelen olaylar yüzyıllar sonrasının inanç ve toplum yapısını etkilemiş ve şekillendirmiştir. Daha açık ifade etmek gerekirse söz konusu ayaklanmalar Bulgaristan'da ve Anadolu'da Alevilik-Bektaşiliğin tarihi sürecini, teolojisini şekillendirmiştir. Farklı tarihlerde meydana gelen şiddetli isyanların sonucunda merkezi yönetimin söz konusu topluluklara yönelik tavrı bu çalışmanın konusudur. İlgili zümrelere dair çeşitli raporlar hazırlayan kimseler devletin bu tür kişi ve kişilere karşı teyakkuzda olmasını ısrarla talep etmiştir. Hatta yer yer gayr-i Sünni topluluklara yönelik askeri hamlelerde bulunulması tavsiye edilmiştir. Oysa devletin, tüm şikâyet ve uyarılara rağmen ilgili kişilere yönelik tutumu her zaman adalete uygun olmuştur. Çalışmada Mühimme Defterleri gibi birinci el kaynaklardan faydalanarak Bulgaristan sahasındaki gayr-i Sünni hareketlere yönelik devletin tutumu yakından ele alınacak ve tetkik edilecektir.
İNANÇ EĞİTİMİ AÇISINDAN MAĞRİB'TE KADINLARA YÖNELİK YAZILAN AKÎDE ESERLERİ
ÖZ Kadınlar için akîde yazmak, bir kelâmî eğitim örneğidir. Eğitimden er-kekler kadar rahat yararlanamayan kadınlar ve bu kadınların yetiştirdikleri çocuklar düşünülerek yazılan akîde eserleri inanç eğitiminde bir metodu gös-termektedir. Böyle bir metodun ortaya çıkarılması amacıyla yapılan bu araş-tırmada bölge olarak Mağrib coğrafyası seçilmiştir. Mağrib, yetiştirdiği mütekellimler ile kadınların inanç eğitimi için özel bir gayret sarfetmiştir. Kadınlara yönelik akîde eseri yazan ilk isim el-Bâkıllânî olsa da Osman es-Selâlicî, Muhammed b. Yûsuf es-Senûsî, Abdülkâdir el-Fâsî gibi Mağribli bazı mütekellimler de bu konuda özel çaba göstermişlerdir. Bu mütekellimlerin eserlerinde öne çıkan inanca ve bu inancın öğretimine dair hususlar, onların bu konuda uzman birer âlim olduğunu göstermektedir. Yapılan araştır-mayla bu mütekellimlerin, bugün inanç konusunda takip edilen eğitim me-totlarına katkı yapması beklenmektedir. ABSTRACT Texts of Creed Written for Women in Maghreb according to Faith Education To write text of creed for women and children is an example of theological education. This texts of creed is written for women who can't benefit from training and that children of women shows a method of faith education. Maghreb region as a region made in this study were selected for the discovery of such a method. Maghreb, with theologians trained has devoted a special effort to train women of faith. Women work in flux first name al-Bâqillani though such as Uthman al-Selâliji, Mouhammad B. Yousef al-Sanusi, Abdul-Qadir al-Fassi Maghreb belongs to theologians have made a special effort in
MOTİF ULUSLARARASI GENÇ HALKBİLİMCİLER VE TÜRK DÜNYASI KONGRESİ 15-16 Mayıs 2019/ESKİŞEHİR BİLDİRİ TAM METİNLERİ KİTABI (EDİTÖR: Dr. Sezen GÜNGÖR), 2019
ÖZET Köy seyirlik oyunları dayandıkları temel itibariyle insanların geçmişi ve bugünü arasında bağ kuran birer araç olmanın yanında özellikle kırsal kesimde yaşayan halkın sosyalleşme ve eğlenme unsuru olarak da iş görürler. Bu oyunlar, içerisinde barındırdıkları semboller, hareketler ve görünümler itibariyle geçmiş dönemdeki inanışlar, ritüeller ve uygulamaların birer yansıması olarak bilinirler. Güncel anlamda oyunlar daha çok eğlence amacıyla oynansa da bazı bölgelerde oyunlar hala bu inanç yapılarını korumaktadır. Oyunlar genellikle erkekler tarafından icra edilmekte ve izlenmektedir fakat kısıtlı bir bölümünde kadınlar da rol almakta hatta bazı oyunlar sadece kadınların olduğu alanlarda kadınlar tarafından icra edilmektedir. Bu yazıda da köy seyirlik oyunlarından birisi olan Gogucu oyunu incelenecektir. Oyunun incelemesi için gerekli olan bilgiler derleme çalışması ile elde edilmiş ve halkbilimi kuramları dikkate alınarak değerlendirilmiştir. Gogocu adındaki bu oyun da Balıkesir'de kadınlar tarafından icra edilen içerisinde korku unsurları barındıran, çeşitli simgesel unsurlarıyla dini-ritüel kategoride değerlendirilebilecek bir seyirlik oyundur. Aynı zamanda isimlendirilmesinde kullanılan kelimenin farklı Türk toplulukları arasında korku ile olan bağlantısı yapılan incelemelerde görülmüştür. Bu yazıda da bu köy seyirlik oyununun adının kelime kökeni, icrası, bağlamı ile birlikte etki ve işlevleri tartışılacaktır, toplumsal açıdan köy seyirlik oyunlarının işlevleri ve farklı coğrafyalara yayılımı tartışılacaktır.
ÂŞIK TARZI KÜLTÜR GELENEĞİNDE GÜNÜMÜZ KADIN ÂŞIKLARI
the changes and developments based on economic and political relations maintained, geography and civic time. As far as known since 17th century lots of women minstrel performed their tradition within the boundaries of minstrelsy up to now. However, they didn’t perform many other requirementsof the tradition like apprenticeship, being traveller, and participating in the minstrelsy fellowship club. In this work, fifteen women minstrels who are still alive will be evaluated in terms the basic charecteristics of the minstrelsy tradition.
İBNÜRREFİK AHMET NURİ SEKİZİNCİ’NİN HİKÂYELERİNDE KADIN, 2018
Öz İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci, Türk tiyatrosunun ilk emektarlarından biri olarak anılır. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında, değişen Osmanlı kültür ve sosyal hayatının tanığı ve gözlemcisi olarak öne çıkardığı tipleri, sosyal olayları devrin ve kullandığı türün imkânları doğrultusunda zaman zaman gelenekle ilişkilendirerek zaman zaman çeviri ve adaptasyonla zaman zaman da modern tiyatro teknikleriyle kaleme alır. Kadın ve kadının dünyası, kadın erkek ilişkileri, değişen sosyal hayatta kadının kendisine yeni rol arayışları onun eserlerinde yadsınamayacak bir yere sahiptir. Sekizincinin sosyal meselelere dair fikirlerini tiyatro metinlerinde, dergiler için kaleme aldığı yazılarda olduğu gibi hikâyelerinde de görmek mümkündür. Bu çalışmada İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci'nin Latin harflerinin kabulünden önce yayımlanmış dokuz hikâyesi tespit edilerek Latin harflerine aktarımı yapılmış, daha önce Mehmet Rebii Baraz tarafından Latin harflerine aktarılan sekiz hikâyesiyle birlikte kadın teması esas alınarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Türk edebiyatında kadının yerine dikkat çekilmiş, yazarın kısa biyografisi verildikten sonra öncelikli olarak hikâyelerde kadın erkek ilişkileri ve davranış şekilleri alt başlıklar etrafında tasnif edilmiştir. Sonrasında hikâye metinlerinin yayınlanmamış olması sebebiyle hikâyeler kendi içinde özetlenerek değerlendirilmiş, öne çıkan başlıklar çerçevesinde kadın, kadının annelik vasfı ve sosyal rollerinin değişen hayata uyum sürecinde ortaya çıkardığı sorunlar tespit edilerek bunların işlenişi karşılaştırmalar yapılarak değerlendirilmiştir. •
Tarihte bilinen en eski yazılı kanunlar yazının mucidi olan Sümerlere dayanmaktadır. Bu sebeple Sümerlere dünyadaki ilk hukuk devleti de diyebiliriz. Anadolu'nun M.Ö. II. Bin yılı başından itibaren 200 yıllık dönemi ile ilgili bilgilere Kültepe tabletlerinden ulaşabiliyoruz. Bu makalemde Kültepe tabletlerinden edindiğimiz bilgilerin ışığında Sümerlerde kadınların ticaretteki konumu, evlilik sözleşmesindeki yeri, mirastaki hakları ve birer hukuk belgesi niteliği taşıyan vasiyetnamelerde geçen kadının hakları hususundaki incelemelerimi sizlerle paylaşacağım. Lagaş Kralı Urukagina Kanunları Dünyanın ilk uygarlığı olan Sümerler, insan yaşamına en elverişli yerlerden biri olan Mezopotamya'da doğmuştur. Bu medeniyet birbirinden bağımsız olan kent devletlerinden oluşmuştur. Uruk, Ur ve Lagaş bu şehirlerden en önemlileridir. Lagaş şehir devletinin kralı olan Urukagina M.Ö 24. Yüzyılda hüküm sürmüştür. Urukagina kral olmadan önce bir Ensi idi, yani kent sorumlusu vali idi. Urukagina son derece reformcu ve otoriter bir kral olmuştur. Toplumu düzenleyen ve devlet yaptırımıyla güçlendirilmiş bulunan kuralların ve yasaların bütünü hukuku oluşturmaktadır, bu nedenle hukuka insanlığın tüm dönemlerinde ihtiyaç duyulmuştur. M.Ö. 3200 yılında yazıyı bulmuş olan Sümerlerin devlet otoritesini korumak istenmesi, bölgenin daha iyi bir şekilde yönetilmesi ve kendilerini düşman krallıklarına karşı çok daha güçlü göstermek istemelerinin akabinde hukuk kuralları ortaya çıkmıştır. Kralın kendi adını taşıyan Urukagina Kanunları tarihte bilinen ilk yazılı hukuk kurallarını oluşturmaktadır. Bu kanunların önem arz eden bir diğer yönü ise ilk sosyal reform oluşudur diyebiliriz. Urukagina kanunlarının cezalandırma yöntemi fidye yani bedel sistemine dayanmaktadır ve insancıldır. Bu döneme baktığımızda dini kullanarak halktan haksız yere kazanç sağlayan kişiler dikkat çekmektedir. Urukagina en başta bu kişileri şiddetle cezalandırmış, rüşveti yasaklayarak Lagaş kentinde yaşayan insanlara özgürlük ve adalet getirmiştir. Yasa Kitabeleri İ.Ö yaklaşık 1750'de iktidara gelen Sami kral Hammurabi tarafından bildirilmiş olan ve Babilce çivi yazısı ile yazılmış olan Hammurabi yasaları gün ışığına çıkarılmış en eski yasa kitabesi olarak bilinmekteydi. Fakat 1947 yılında, Hammurabi'den yüz elli yıl önce yaşamış
1909 OLAYLARININ ADANA ÇEVRESİNDEKİ YANSIMALARI VE YARGILAMALAR
her şeyi serbest bıraktığı gibi" silah ticaretini ve ithalatını da serbest bırakmıştı. 4 Bu, Ermenilerin hızla silahlanmalarına zemin hazırladı. Ermeniler, Meşrutiyet idaresinin kendilerine verdiği geniş özgürlükten yararlanarak, "ilk aşamada kendilerini savunmak", daha sonra da "hak iddialarını saldırgan biçimde elde etmek" amacıyla ülkeye kolaylıkla silah ve mermi sokabiliyorlardı. 5 Büyük Devletler Akdeniz ve Bağdat Demiryolu nedeniyle stratejik önemi olan Çukurova'da bir Ermeni devleti kurulması konusunda Ermenileri tahrik etmişlerdi. Öte yandan Bulgar, Sırp ve Girit hareketleri ve iç isyanlar Ermeni komiteleri tarafından bir fırsat olarak kabul edildi. Onların yaptıkları plana göre; Ermeniler ayaklanıp olaylar çıkaracaklar ve hükûmete karşı direneceklerdi. Bunun üzerine Avrupa devletleri olaylara müdahale ederek zırhlılarını Mersin'e gönderecekler ve Kilikya'yı Ermenilere vereceklerdi. 6 Hatta "Büyük Ermenistan"ın kurulması Avrupa Devletleri tarafından onaylanacaktı. 7 Komiteler, bu amaçlarına ulaşabilmek için Doğu illerinden Adana'ya nüfusa kaydettirmeksizin birçok Ermeni göç ettirdiler. Adana'ya yurt dışından gelen Ermeniler de köylere dağıtılarak yerleştirilmekteydi. 8 Öte yandan mevsimlik işçi oldukları bahanesiyle Maraş, Harput ve Diyarbakır'dan çok sayıda Ermeni bölgeye getirilerek işgal edilen boş arsalarda ya da kasabalardaki Ermeni evlerinde barındırıldılar. 9 Ermeniler, bir taraftan da propaganda çalışmalarını hızlandırdılar. Çıkardıkları çeşitli gazetelerde kıtlık nedeniyle yoksul düşen Ermenilerden, mesela Zeytun Ermenilerinden bahsedip Osmanlı Devleti'nin zor şube açmalrında bir sakınca olmadığı bildirildi. Bu konuyla ilgili olarak oldukça fazla yazışmanın (45 varak) yer aldığı belge için bkz. BOA. Dahiliye Nezareti Siyasî Kısım Evrakı (DH. SYS.), 65/2. 4 Cemal Paşa, Hatırat, haz. Metin Martı, 5. b., İstanbul: Arma Yay., 1996, s.359. Cemal Paşa'nın "Hatırat"ının baskıları arasında bazı farklar olmasından dolayı eserin diğer baskılarında Adana Ermeni olaylarının anlatıldığı bölümler için bkz.