MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK VE USUL HUKUKU HAKKINDA KANUN Kanun Numarası : 5718 Kabul Tarihi : 27/11/2007 Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 12/12/2007 Sayı : 26728 Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 47 (original) (raw)
Related papers
In parallel with dramatic increase in world population and consumption, run short in limited sources have lead humankind to search for new sources in the seas. As researches in the seas completed, it was found that commercially valuable mineral resources were laid on deep sea bed and ocean floors. With this development , international deep seabed became a new area of use and competition for the international community, specifically for developed states. In order to avoid monopoly risk in the area, In 1982 Convention on the Law of the Sea, this area has been declared as the common heritage of mankind and it has accepted that freedom of the high seas must not be exercised for international deep seabed. Within the regime established on the principles of equal rights and equal shares of the states, mining operations would be conducted only for the benefits of all mankind and it is under the administration and supervision of the Authority. The special needs and interests of developing states are regarded by many regulations and comprehensive and strict environmental precautionary arrangements envisaged under the regime.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 1990
GİRİŞ 1891 yılından günümüze değin isviçre kanunlar ihtilâfı hukukunun temel kaynağını meydana getirmiş bulunan "LRDC. (1)", 1 Ocak 1989 tarihinden itibaren yerini "isviçre Devletler Özel Hukuku Federal Kanunu" (*) A.Ü. Hukuk Fakültesi Devletler Özel Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi (1) "Loi Federale sur les Rapports de Droit Civil des Citoyens Etablis ou en Sejour", Kanunun metni için bkz. RS 2, sh. 727 vd.
Dünyanın pek çok yerinde insanlar, insan onuruna aykırı şekilde kötü muamelelerle, baskılarla karşılaşmaktadırlar. Güçlü olanlar, bir engelle karşılaşmadıkları zaman zayıf olanları ezmekte, işkence vb kötü muamelelerle insanlar üzerinde baskı kurmaktadırlar. Bu adaletsizliği önleyebilmek ve insanları ekonomik, sosyal ve siyasi baskılardan koruyabilmek için insan hakları geliştirilmiştir. 1 İnsan haklarının evrensel bir tanımı olmayıp, geniş anlamda insanın birey olmaktan kaynaklanan haklarının tamamı anlaşılmaktadır. İnsan haklarına sahip olabilmek için bireylerin yalnızca insan olmaları yeterli olup başkaca bir sebebe gerek bulunmamaktadır. En genel ifadeyle insan hakları; dil, din, ırk, renk, cinsiyet, sosyo-ekonomik statü, siyasi statü gibi herhangi bir ayrım yapılmaksızın, bireylerin sadece insan olmaları dolayısıyla sahip oldukları vazgeçilmez ve devredilmez haklardır. 2 İnsan haklarının bugünkü şeklini alması, deneyimlerin topluma ve hukuka yansımaları değerlendirilerek oldukça uzun aşamalardan geçerek gerçekleştirilmiştir. Asırlar boyu süren bu gelişim yeni dünya düzenine uyum sağlayarak gelişmeye devam etmektedir. 3 Tarih boyunca insan hakları farklı şekillerde tasnif edilmiş olup, kuşaklar halinde yapılan tasnifte "birinci kuşak haklar", "İkinci kuşak haklar" ve "üçüncü kuşak haklar" olarak gruplandırma yapılmıştır. 4 Birinci kuşak haklar; bireyi devlete karşı koruyan haklardır. 5 Klasik haklar olarak kabul edilen birinci kuşak hakların kullanılabilmesi bireylerin özgürlüğüne, devletin müdahale etmemesine pasif kalmasına bağlıdır 6. Düşünce ve ifade özgürlüğü de birinci kuşak haklar arasında yer almakta olup; en basit ifadeyle düşünme ve 1 KABAOĞLU, İbrahim Ö. "İnsan Hakları: Amaç ve araç çelişkisi".
ULUSLARARASI HUKUKTA MANEVİ ZARAR
ULUSLARARASI HUKUKTA MANEVİ ZARAR
Özet: Klâsik uluslararası sorumluluk anlayışı uyarınca bir uluslararası haksız fiil ile bir başka devlet nezdinde maddî veya zarar doğuran devletin onarım yükümlülüğü bulunmaktadır. Her ne kadar uluslararası sorumluluk rejimi geçtiğimiz yüzyıldan itibaren ciddi bir dönüşüm içine girmiş ve Uluslararası Hukuk Komisyonu'nun 2001 yılında kabul ettiği Devletlerin Uluslararası Haksız Fiillerinden Kaynaklanan Sorumluluğunu Düzenleyen Maddeler Metni zarar unsurunu uluslararası sorumluluğun şartı olmaktan çıkarmış ise de, zararın uluslararası sorumluluk mekanizması içindeki merkezî rolü ve önemi azalmamıştır. Zira uluslararası sorumluluğun şartı olmaktan çıkarılarak sonucu haline getirilen zarar devletin onarım yükümlülüğünün konusunu teşkil etmeye devam etmektedir. Elinizdeki çalışma uluslararası hukuk doktrininin bugüne kadar yeterince ilgi göstermediği manevi zarar kavramını incelemekte, manevi zarara ilişkin uluslararası içtihadı değerlendirmekte, devletin doğrudan ve vatandaşları aracılığı ile (dolaylı) uğradığı manevi zarar ayrımına değinmekte ve en nihâyetinde manevi zararın varlığı halinde hangi onarım yöntemlerine başvurulabileceği hususunu irdelemektedir. Bu çerçevede, çalışma özellikle devletin uğradığı manevi zararların maddî yöntemler ile giderilip giderilemeyeceği meselesine odaklanmaktadır.
TÜRK MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK SİSTEMİNDE TÜKETİCİLERE İLİŞKİN HÜKÜMLERİN KAPSAMI
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (MÖHUK)26. maddesi tüketici sözleşmelerine uygulanacak hukuka ilişkin bir kanunlar ihtilafı kuralı içermektedir. MÖHUK m. 45 ise, tüketici sözleşmelerine ilişkin milletlerarası yetki kuralını düzenlerken 26. maddeye açıkça atıf yaparak bu hükümde tanımlanan tüketici sözleşmeleri için bir milletlerarası yetki kuralı öngörmüştür. Bu nedenle, 26. maddenin kapsamının belirlenmesi gerekmektedir. Oysa, bu hükmün ilk bendi genel olarak tüketici sözleşmelerinde hukuk seçimi yapılabileceğini belirtmekteyken, hükmün ikinci bendi hukuk seçimi yapılmaması durumunda bütün tüketici sözleşmelerinin değil, sadece belli tüketici sözleşmelerinin esasına uygulanacak hukuku belirlemektedir. Hükmün dördüncü fıkrasına göre ise, 26. madde taşıma sözleşmelerine uygulanmamaktadır. Dolayısıyla, MÖHUK m. 26'nın kapsamının neye göre tespit edileceği belirlenmelidir. Bu çerçevede m. 45'te m. 26'ya yapılan referansın ilk fıkra mı, ikinci fıkra mı dikkate alınarak yapıldığına ilişkin doktrindeki tartışma ele alınacaktır. Ayrıca bu çalışmada 26. maddenin ilk iki fıkrası arasındaki ilişki, karşılaştırmalı hukuk ve hükmün amacı ele alınarak belirlenmeye çalışılacaktır.