kişilikbozuklukları-ertuğrulköroğlu (original) (raw)

ÖZEL KİŞİ ADI "KORKUT": ETİMOLOJİK TARTIŞMA

L. Bazin'in 1964 yılında yayınladığı eski bir makale olmasına karşın Fransızca'dan dilimize kazandırmak üzere bazı açıklamalı notlarla tercüme ettiğimiz bu makale, Türk kültürü açısından büyük önem arzetmektedir. Zira Türk kültürünün en bilge atalarından birine verilmiş olan Korkut adının etimolojisi ve anlamına kanımızca eski Türk dini ve kültürü ile en çok örtüşen açıklamayı sunmuştur. Bazin, bu makalesinde Eski Türkçe'den günümüz Türkçesi'ne gelene kadar birçok Türkçe lehçede farklı şekiller altında görülen "Korkut" özel kişi adının etimolojisini incelemiştir. Daha önce L. Rásonyi tarafından önerilen, bu adın "korkutmak" fiilinin emir kipi olduğuna dair tezini yalanlamamakla birlikte yeni bir yaklaşımda bulunmuştur. Özbek Türkçesi'nde korunmuş olan kor-kut ikilemesinden yola çıkan Bazin, Korkut Ata veya Dede Korkut'a ismini veren bu kelimenin Türk dini açısından önem arz eden ve birbirleriyle ilişki kurulabilecek nitelikler taşıyan kor ve kut kelimelerinden oluştuğunu ileri sürmüştür. Türkler İslamiyet'e girdikten sonra ise, gramer değişikliklerinden de ispatlamaya çalıştığı gibi, bu anlamın kaybolarak emir kipinden üretilen adın öne çıktığını; dolayısıyla her iki önermenin makbul olduğunu, ancak farklı dönemlere tekabül ettiğini savunmuştur. Türk ilim alemi için şimdiye kadar göz ardı edilmiş olan bu makale, kültürümüzün kilit taşlarından biri olan Korkut Ata veya Dede Korkut’un kimliği ve adının anlamı arasındaki bağlantıyı, Türk dilinin tarihi gelişiminde geçirdiği değişikliklerle birlikte sunmaktadır.

Takiyettin mengüşoğlu ve ioanna kuçuradi’nin görüşleri çerçevesinde insanın neliği sorunu

Felsefelogos (Makale), 2019

İnsan kavramı bilimde ve felsefede sıklıkla, ancak bu kavramla neyin kastedildiği felsefece değil de adeta sezgisel olarak biliniyormuşçasına kullanılmaktadır. Çünkü insanın ne olduğu sorusu felsefece cevaplanmadan, insan denildiğinde herkes kendisinin de insan olmasından ötürü neyin kastedildiğini anlamaktadır. Fakat insan kavramının kullanıldığı ve çoğu zaman bu kavram üzerine inşa edilen bilgi disiplinlerinde yanlış sonuçlara ulaşmamak için insanın neliği sorununa en azından bir cevap önerilmesi gerekmektedir. Aynı zamanda her şeyden önce insan bir var olandır ve insanı ele alırken onun belirli bir ontolojiye dayanması gerekmektedir. İlkin, insanın var olduğu varlık tarzları gerçekte var olan, kavramsal olarak var olan ve olanak halinde var olan olarak Aristoteles ontolojisine göre ele alınabilir. Ancak insanın özünü sadece bir varlık tarzına göre belirlemek insanın diğer varlık tarzlarındaki varoluşunu dışarıda bırakacağından sorunlu bir yaklaşım olacaktır. Bu nedenle insanı bütün varoluş biçimleriyle bütünsel olarak ele almak gerekmektedir. Bunun için de Takiyettin Mengüşoğlu’nun felsefi antropolojisi bu bütünsel bakışa sağlam bir zemin teşkil etmektedir. Bununla birlikte, insan aynı zamanda bir olanaklar varlığıdır ve insanın diğer var olanlardan farkını belirten varlık farkı belirlendikten sonra bütün olası insan fenomenlerinin insan açısından çerçevesinin çizilmesi için İoanna Kuçuradi’nin görüşleri Mengüşoğlu’nun görüşlerinin tamamlayıcısı olmaktadır.

TÜRKİYE SAHASI KÖROĞLU ANLATMALARINDA “ERZURUM"

Culture and Civilization, 2021

Türk destan geleneği içinde çok önemli bir yere sahip olan Köroğlu, yüzyıllar içinde birçok farklı coğrafyada sözlü ve yazılı kültür bağlamında kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Köroğlu anlatmaları Türklerin düşünce dünyasını, dünyaya bakış açılarını ve destancılık geleneğini yansıtan en önemli eserlerden biri olması sebebiyle de anlatının birçok versiyonu ve varyantı ortaya çıkmıştır. Bu çeşitlenme Köroğlu anlatmalarında mekân, zaman, şahıs kadrosu ve temanın da farklılaşmasına önayak oluşturmuştur. Böylece Köroğlu’nun maceraları Anadolu’dan Azerbaycan’a Balkanlardan Türkistan’a kadar Türklerin yaşadığı bütün coğrafyalarda kendine yer bulmuştur. Bu bağlamda Köroğlu’nun maceralarında merkezi bir konum statüsünde olan yerlerden biri de Erzurum’dur. Gerek Türkiye sahası gerekse Türk Dünyasında aktarılan Köroğlu anlatmalarında Erzurum önemli bir yere sahiptir. Bu çalışmada Türkiye sahası Köroğlu anlatmalarında bir mekân olarak Erzurum’un rolü ve önemi bunun yanı sıra genel hatlarıyla Erzurum ve Köroğlu ilişkisi ortaya konmaya çalışılmıştır.

KÖROĞLU DESTANINDA BÜYÜLÜ GERÇEKÇİLİK

5.ULUSLARARASI BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR KONGRESİ, 2019

Türk toplumu çeşitli şekillerde kahramanlık gösteren kişileri alp unvanı ile yüceltmiştir. Alp tipi kahraman, cesur, yağız, yiğit anlamlarında kullanılır. Buna mukabil, bir halk ozanı olmasının yanında alp tipinin özelliklerini de taşıyan Köroğlu'nun tarihî şahsiyeti, adına methiyeler düzülen her kahraman gibi zamanla destanî bir niteliğe kavuşmuştur. Destanlarda çeşitli motifler söz konusudur. Bu motifler, oluşturduğu imkânlar doğrultusunda destanlara olağanüstü bir özellik kazandırır. Bu özelliklerin ise kutsal kaynaklı olduğu varsayılır ve onlar, toplum hayatının devamlılığının sağlanmasında büyük etkilere sahiptirler. Köroğlu Destanı'nda da en önemli olağanüstü motif, at arketipidir. Köroğlu'nun 'Kırat'ı sudan çıkan bir aygırın at sürüsü içinde bir kısrağı aşmasından doğmuştur. Destan'da 'Kırat'ın bu şekilde doğması, yelden hızlı gitmesi, kuş gibi uçması, ab-ı hayattan içerek ölümsüz olması, Köroğlu öldükten sonra insan gibi yas tutması, diz boyu çamurlu avluda koşarken tırnağına hiç çamur bulaşmaması gibi 'Kırat'a dair olağanüstü özellikler mevcuttur. Bu özellikler ise büyülü gerçekçilik anlatım tarzına birer örnek teşkil eder. 20. yüzyılın postmodern anlayışıyla gündeme gelen büyülü gerçekçilik anlatım tarzı, büyük bir ivme kazanarak günümüze ulaşmış ve folklorik bakış ile birleşerek destanlarda da canlı kalmayı başarmıştır. Bu tür metinlerin en önemli özelliği, olağanüstü olayların sıradanmış gibi algılanmasıdır. Hadiselerdeki olağanüstülük vasfı ile sıradanlık bütünleşince okuyucu anlatılanların gerçekliği hakkında herhangi bir tereddütte kalmaz ve olayları normalmiş gibi algılar. Ne kahramanlar ne de anlatıcı dile getirilen herhangi bir olağanüstü olay ya da durumu yadırgar. Bu tür metinlerde büyülü gerçekçi olaylara herhangi bir açıklama getirilemez; çünkü böyle bir durumda sorgulama devreye girerek gerçeklik algısı bertaraf edilir. Birbirine zıt iki kavramın -gerçek ve büyü- aynı anda kullanılıyor olması da algının tamamlanmasını sağlar. Böylece gerçeklik ile büyülü düzeyler arasında uyumlu bir birliktelik oluşur. Büyülü gerçekçi metinler ile destanlar arasında oldukça yakın bir ilişki mevcuttur. Biz de bu çalışmamızda Köroğlu Destanı'nı büyülü gerçekçilik anlatım tarzı açısından ele alıp inceleyeceğiz. Anahtar Kelimeler: Halk Edebiyatı, Destan, Büyülü Gerçekçilik, Köroğlu Destanı.

türksosyolojitarihi-II

t/ Türk Sosyoloji Ta rihi I: Ön Koşullar (2001, 2010). t/ Türk Sosyoloji Ta rihi II: II. Meşrutiyet'ten Cumhu riyet' e (2003, 2011). t/ Türk Sosyoloji Ta rihi III : Ye ni Türkiye'de Sosyolo jinin Düşünsel ve Kurumsal Te melleri (2011). t/ Türk Sosyolojisinde Te malar 1: Türkçülük İslamcı lık Muhafazakarlık (2012). t/ Türk Sosyolojisinde Te malar 2: Kuram Uygulama Sos yalizm (2012). t/ Türk Sosyolojisinde Te malar 3: Doğu-Batı Çatışma sı (2012).

EDEBİYAT VE PSİKOLOJİ ÇEVİRİLERİNDE BİR HÜMANİST: AYDA YÖRÜKÂN VE ÖNSÖZLERİ

DİL VE EDEBİYAT ARAŞTIRMALARI/ Journal Of Language and Literature Studies, 2024

Bir şehir sosyoloğu olan Ayda Yörükân, bu alt disiplinde yaptığı çalışmalarda insanı, insanın mutluluğunu öncelemiştir. Özellikle konut ve gecekondu konusundaki yazı üretiminde, sorunları ele alış biçimi ve çözüm önerileriyle her şeyi insanın mutluluğuyla tartan hümanist kişiliğini ortaya koymuştur. Sosyoloji alanında onlarca kitaba yazar, derleyen ve çevirmen olarak imza atan Yörükân’ın edebiyat başta olmak üzere farklı kaynaklardan beslendiği bilinmekte ve hümanist tavrını sosyoloji dışı alanlarda da sergilediği görülmektedir. Yörükân mutluluğun toplumsal boyutunun yanı sıra, insanın kendi çabasıyla ulaşabileceği bir gerçeklik olduğuna inanmıştır. Bu nedenle çevirdiği edebiyat ve psikoloji metinleriyle okuyucusuna mutluluk konusunda rehberlik etmiştir. Bu makalede, Yörükân’ın 1971-1993 yılları arasında yapmış olduğu, mutluluğu odağına alan ve birbirini tamamlayan 8 kitap çevirisi incelenmiştir. Yani sosyoloji dışı alanlarda yayımlanan çeviri kitaplarının tamamı ele alınmıştır. Yörükân her kitapta Çevirenin Önsözü başlığıyla kitapların yazarlarına ve içeriğine dair değerlendirmelerde bulunmuştur. Bu metinlerin önsöz mantığını aşan birer inceleme yazısı gibi kaleme alındığı görülmektedir. Dolayısıyla sadece yazar ve kitaplarına dair değerlendirmelerde bulunmamış, mutluluk konusunda kendi düşüncelerini de okuyucuyla buluşturmuştur. Mutluluğun ne olduğu, hangi boyutları içerdiği, nasıl mümkün olabileceği ve İlkçağ filozoflarından itibaren nasıl bir düşünsel seyir izlediği üzerine okuyucuya yekûn bir bilgi vermiştir. Böylece küçük yaşlardan itibaren sahip olduğu hümanizmi, kendini sorumlu hissettiği diğer insanların mutlu olması için çaba göstererek sergilemiştir.