Necip Fazıl Kısakürek -Peygamber Halkası (original) (raw)
Necip Fazıl Kısakürek'te dini yaşayış
2009
TEZ7326Tez (Yüksek Lisans) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2009.Kaynakça (s.121-125) var.vi, 126 s. ; 29 cm.This thesis is about religious way of living of Necip Fazıl Kısakürek, the famous poet and the author, in his life and poems. The aim is to analyze his religious life psychologically, trough his autobiography and poems. First conceptions of, religion and religious are deat with and in this context, his imagination of religion and religious were investigated. Then, it is analyzed that the poet's experience of religious conversion in his own life and his religious imaginations reflecting on his poemsBu çalışma şair ve yazar Necip Fazıl Kısakürek'in yaşamında ve şiirlerinde dinî yaşayışını konu edinmiştir. Kısakürek'in otobiyografilerine ve şiirlerine dayanılarak dinî hayatının psikolojik olarak tahlil edilmesi hedeflenmiştir. İlk olarak din ve dindarlık kavramları hakkında bilgi verilmiş, buna bağlı olarak şairin din ve dindarlık anlayışı araştırılmıştır. Şairin yaş...
Necip Fazıl Kısakürek'te Dinsel Değişim
ĐLÂHĐYAT FAKÜLTESĐ DERGĐSĐ
Özet-Bireylerin yaşamış oldukları dinsel değişim hadisesini ve bu esnada ortaya çıkan ruhi süreçleri incelemek din psikolojisinin temel konularından biridir. Bu bağlamda din psikolojisi insanın dinsel yaşayışında ortaya çıkan değişimlere kaynaklık eden güdülerin neler olduğunu ve değişimin hangi süreçlerden geçtiğini araştırır ve açıklar. Dinsel değişim kategorizyon yoluyla incelenebileceği gibi bireysel bağlamda da araştırılabilir. Bu çalışmada Türk şiirinde önemli bir yeri olan şair ve yazar Necip Fazıl Kısakürek'in yaşamış olduğu dinsel değişim konusu işlenmektedir.
Necip Fazıl Kısakürek -Tasavvuf Bahçeleri
Takdim Đrşad Edicim, Kurtarıcım ve Efendim Abdulhakîm Arvasî Hazretlerine ait, dışından öğretici mahiyette bu son asrın en büyük din eserini, en titiz sadakat, en derin dikkat ve en keskin haşyetle sadeleştirirken, kendimden ekleyeceğim biricik ölçü, Büyük Velî'nin muazzez ruhaniyetine sığınmak ve affını dilemektir. NĐSAN 1983 N.F.K. Başlangıç Zahir ilimlerinin, mevzu genişliği itibariyle tasavvuf ilmine nisbeti, bir damlanın bir deryaya kıyası gibi olduğu, bazı tasavvuf büyüklerinin açıkladıkları hususlardandır. Zira, tasavvufun mevzuu, yerinde de bahs ve zikrolunacağı gibi, meâl olarak, Allah'ın Zâtıdır. Öbür ilimlerin, mevzûu, ne kadar geniş farzedilse de «mümkinât dairesi-olabilirler âlemi»nden dışarı çıkamaz. «vücup âlemi-olması gerekenler âlemi»ne nisbetle «imkân âlemi-olabilirler âlemi»nin ne olduğu, beyandan uzaktır. Şu halde, tasavvuf ilmi, zevkî ve vicdanî olduğundandır ki, şanına lâyık bir şekilde kalemlerin diliyle yazılması ve insanların diliyle ifadesi mümkün değildir. Bununla birlikte, bağlıları tarafından pek çok kitap ve risaleler telif ve tertip edilmek suretiyle, imkân nisbetinde izahına gayret sarf edilmiş, muazzam maksat ve meseleleri de onların sohbetleri esnasında beyan ve izah oluna gelmiştir. Bu hususta, değişik derecelerde olan tasavvuf adamlarının, çeşitli meşreplerde bulunan büyüklerin her biri, muhtelif suretlerde kendi mizaçlarına göre beyanlarda bulunmuşlardır. Bir kısmı, belki büyük bir kısmı, keşfe bağlı hakikatler ve ilhama dayalı incelikler üzerinde, zeyli uzun, meâli bir, ibaresi değişik kitaplar yazmışlardır. Zünnûn, halin, devamlı zevâle maruz bulunduğuna işaret etmiştir. Bazıları, çakıp giden şimşek gibi, halin, parıldamasının ardından, zeval karanlığına büründüğünü, onun arkasında saklandığını ve değiştiğini söylemişlerdir. Şeyh-i Ekber, «Fütûhât»ın 192. babında, «-Hal, zatî bir varlığı bulunmayan, gelip geçici demek olan arazlara benzer. Varlığı zamanından başka devamlılığı yoktur» demişlerdir. Cüneyd-i Bağdadî Hazretleri de hâl ile ilgili soruya cevap olarak: (Arabîden:) Doğunca, o aydınlık, nur yıldızları, Açılır hep gizliler ve haber gelir cem'den... beytini okumuş ve hal nurlarının doğmasıyla gayb âlemdindeki gizli mânâların ortaya çıkacağını ve cem' makamından haberler getireceğini ifade etmiştir. KABZ VE BAST Bu kabz ve bast, yani salikin darlık ve genişlik halleri, birbirinin mukabili olarak, sâlik için, «havf-korku» ve «recâ-ümit» menzilesini geçtikten sonra meydana gelir. Arifte meydana gelen «kabz-darlık» hali, bu yola yeni giren salikte görülen «havf-korku», «bast-genişlik» hali de yine başlangıçta vaki olan «recâ-ümid» menzilesindedir. Korku, kalbin meyl ve arzu ettiği sevilen bir şeyin, elden kaçması endişesinden veya kalbin ürküp çekindiği, istemediği bir işin olacağı düşüncesinden doğar. Recâ ise, istenilen bir işin olmasını dilemekten veyahut sakınılan, nefret edilen bir şeyin zevalini, ortadan kalkmasını beklemekten doğar. Görüldüğü gibi, her iki halin de, yani, havfın da recânın da bağlı olduğu sebepler, istikbâle dâir işlerdir. Kabz ve bast ise, salikin, içinde bulunduğu anda meydana gelen mânâya aittir. Havf ve recâ sahibinin kalp alâkası, vadeli ve gelecekteki bir işe dayalı iken, kabz ve bast sahibi, halihazırda yüklendiği, altına girdiği varidat sebebiyle, zamanın esiri ve mahkûmudur. Kabz ve bast, salikin hallerinin değişikliği nisbetinde farklı, o nisbette değişik olur. Bazen, kalbe gelen kabz, yetersiz olunca, sâlikte, az çok uyanıklık ve şuur hali baki kalır. Bazen de gelen kabzın kuvvet ve şuurla alâkası kesilmiş olur. «Bizler, ezelde, eşyâ köleliğinden hür ve azâde, kâinat alâkalarının izlerinden gönlü arınmışlarız,» demişler...
Necip Fazıl Kısakürek ve Türkçe
Journal of Turkish Studies, 2015
Bu çalışmada Cumhuriyet devri Türk şiirinin köşe taşlarından olan Necip Fazıl Kısakürek'in şiirlerinde sıklıkla yer verdiği "tekrar"lar ve bu tekrarların işlevleri üzerinde durulmuştur.
Cumhuriyet Sonrası İslamcılık ve Necip Fazıl Kısakürek
Modernleşme tarihini bizi biz yapan dini, tarihi, kültürel gelenekten kopuş olarak okumak mümkündür pekala. Tanzimat’la başlayan kurumsal modernleşme politikaları, hiç şüphesiz Cumhuriyet’in ilanıyla tereddütlerin yok olarak Batılılaşma yönünde modernleşmenin rotasının tam olarak belirlendiği bir çizgiye oturmuştur. Cumhuriyet’in resmi tarih yazımında bu süreç geri olandan ileri olana, kötü olandan iyi olana, Doğulu olandan Batılı olana, geri kalmışlıktan medeni olana doğru gelişen bir evrim çizgisiyle betimlenmiştir. Diğer taraftan devlet düzeyinde Batılılaşma yönünde yaşanan bu netlik toplum nezdinde kabul görmemiştir. Türkiye İslamcılığı, devletin bu seçimine karşın siyasal ve toplumsal düzeyde yok sayılan ve hatta çeşitli baskı metotlarıyla yok edilmeye çalışılan dini ve tarihi değerler referans alınarak cevap üretme çabasıdır en çok. Necip Fazıl Kısakürek tam da bu değişimin yaşandığı, tek parti döneminin inkılaplarının bütün hoyratlığıyla uygulandığı dönemde, kendi tespitiyle Allah demenin bile yasak olduğu süreçte, İslami gür bir sedayla muhalefet sahasında varlık göstermiştir. Çıkardığı Büyükdoğu Dergisi, kah tek parti yönetimini ve sonraki hükümetleri eleştiren, onlara yol gösteren siyasi yazıların; kah en temel İslami malumatın, fıkhî bilgilerin; kah resmi tarihe karşı yeniden bir tarih yazımının; kah ideal bir İslam devleti ve toplumunun özelliklerinin ele alındığı yazılarla doludur. Bu dergi aynı zamanda sonraki dönemlerde etkili olacak kalemlerin yetiştiği bir mecra olmuştur. Necip Fazıl Türkiye İslamcılığının şekillenmesinde bir dönüm noktasında merkezi bir figür olması hasebiyle de konuşulmayı ve anlamlandırılmayı hak eden bir isim. Ölümünün 30. yılı olması vesilesiyle bu ayki yuvarlak masa toplantısında Necip Fazıl’ı çeşitli yönleriyle konuştuk. Konuklarımız Şehir Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Burhanettin Duran, edebiyatçı-yazar Cemal Şakar, İstanbul Ticaret Üniversitesi öğretim üyesi ve edebiyatçı-yazar Dr. Osman Bayraktar.
Mi̇racnâme Geleneği̇nde Bi̇r Halka: Mehmet Nazi̇f İn Mi̇racu N-Nebi̇ Si̇
Journal of International Social Research, 2019
Türkler İslamiyet'i kabul edince Hz. Muhammed'e olan sevgilerini, samimi ve derin aşklarını farklı vasıtalarla ifade etmişlerdir. Türk edebiyatında Hz. Muhammed çeşitli yönlerden ele alınmış, na't, hicretnâme, esmâ-ı nebi vb. farklı edebî türlere konu edilmiştir. Bu bağlamda mirac mucizesi manzum ve mensur müstakil eserlere konu edildiği gibi divanlar ve mesneviler içinde de yer almıştır. Çalışmanın konusu olan miraciye, Mehmet Nazif'in Divanı'da yer almaktadır. Mehmed Nazif Divânı yazması İBB Taksim Atatürk Kitaplığı'nda 181 numara ile kayıtlıdır. Bitiş tarihi 1845 olan yazmada doksan beş varak ve her sayfada onyedi satır vardır. Mehmet Nazif Divanı'nın ilk manzumesi metnin 1b/6b varakları arasında 140 beyitten oluşan miraciye mesnevisidir Çalışmada Mehmed Nazif'in Miraciye'si bugünün Türkçesine aktarılmış ve eserin muhteva bakımından incelemesi yapılmıştır. Bu yeni miracnamenin tanıtımı ile edebi tür olarak miracname geleneğine katkıda bulunmak amaçlanmıştır.