Yeni Hayat’a Ömer Seyfettin hikâyelerinden bakmak (original) (raw)

Ömer Seyfettin Hikayelerinde Beden

Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı YL Tezi, 2022

THE BODY IN THE STORIES OF ÖMER SEYFETTIN Miray Naciye İŞLER Ömer Seyfettin, one of the important names of Turkish Literature, continues to make an impact today with the works he left. The works of Ömer Seyfettin, which has been the subject of many studies, have been examined in many ways until today. The aim of this study is to identify the body appearances of the types and characters in the stories of Ömer Seyfettin in the light of the developments of the period. In this study, the stories of Ömer Seyfettin were examined and it was determined how the political, cultural and social developments in the period in which the author lived were reflected on his body appearance. After reading and examining all of the author's stories,the thesis titles were created by classifying the materials related to the body subject. The effects of modernization movements on body appearance, forms of physical intervention on the body, the effect of cultural and religious elements on body practices, and disability and insanity, which are outside of social acceptance, were determined as non-normative body. While making these determinations, twenty-four stories of Ömer Seyfettin, which we thought would be the most dominant in terms of our subject, were dealed, thus a general framework on the body appearances was presented. Based on this framework ,it can be said that it is possible to read the social effects of Westernization movements, the sanctions of power mechanisms, the effects of culture and religion, social acceptance and objections through the body appearances and actions of the characters in Ömer Seyfettin's stories.

Omer Seyfettin in Trajedisi ve Hikayeler

Yazar: Süheyla YÜKSEL * ÖMER SEYFETTİN'İN TRAJEDİSİ VE HİKÂYELERİNDE 'TRAJİK OLAN' Özet: Anlatım esasına bağlı eser incelemelerinin meselelerinden olan 'trajik' kavramının çerçevesi, Aristoteles'in Poetika'sında çizilmiş ve genellikle o kitaptaki bilgiler etrafında düşünülmüş, yorumlanmıştır. 'Trajik olan'; trajik hata', 'trajik çatışma', 'trajik keder', 'trajik bilgi' gibi kavramları içerir. Trajik olan bu anlamıyla Ömer Seyfettin'in millî bilinç vermeyi hedeflediği hikâyelerinde görülmektedir. Makalenin birinci kısmında yazarın "Ferman" ve "Primo Türk Çocuğu Nasıl Doğdu? Nasıl Öldü?" hikâyeleri; trajik hata', 'trajik çatışma', 'trajik keder', 'trajik bilgi' kavramları etrafında değerlendirilmiştir. 'Trajik olan', bünyesinde değerler çatışmasını barındırmaktadır. Bir çatışmanın trajik olabilmesi için, çatışan değerlerin her ikisinin de 'pozitif/yüksek' değerler olması gerekmektedir. Ömer Seyfettin'in trajik kahramanlarından birisinin tercih ettiği yüksek değer, devletin bekası diğerininki ise ve Türk kimliği olmuştur. Bu tercihler; yazarın düşünce dünyasını yansıtır. Trajik kelimesi sözlükteki 'çok acıklı' anlamıyla günlük hayatta sıkça kullanılmaktadır. Ömer Seyfettin'in meslek, edebiyat, aile hayatına bakıldığında kelimenin bu manasıyla örtüşen birçok olay görmek mümkündür. Ömer Seyfettin'in otuz altı yıllık kısa ömrünü geçirdiği dönemin trajik olayların yaşanmasına elverişli; kargaşa, bilinmezlik, entrikalarla dolu siyasi, ekonomik, askerî ve sosyal ortamı, Ömer Seyfettin'in trajedilerine de zemin hazırlamıştır. Ayrıca yazarın özellikle çocukluk hatıralarından hareketle kaleme aldığı hikâyeleri trajik kelimesinin 'çok acıklı' anlamını karşılayan anlatımlarla doludur. "And" ve "Kaşağı" bu konuda hemen akla gelen ilk iki hikâyedir. Makalenin ikinci bölümünde, trajik kelimesinin 'çok acıklı' anlamı çerçevesinde Ömer Seyfettin'in hayatından kesitler verilmiştir.

Omer Seyfettin Hikayelerini Yeniden Okumak Odagında Omer Seyfettin

Kare Dergi, 2021

Yazarın ölümünün yüzüncü yılı olması dolayısıyla anma ve yeniden düşünme faaliyetleri kapsamında dönemeç bir zaman dilimine karşılık gelen 2020 yılı, Ömer Seyfettin çalışmaları açısından oldukça verimli geçti. Hayatın normallerini altüst eden salgına rağmen yazarı anma ve anlamaya yönelik faaliyetler sekteye uğramadı. Kültür kurumları ve araştırmacıların özverileri ile Ömer Seyfettin odaklı pek çok kitapve dergi özel sayısı hazırlandı, sempozyum ve toplantı düzenlendi. Mehmet Işık’ın yazarı olduğu Ölümünün Yüzüncü Yılında Ömer Seyfettin Hikâyelerini Yeniden Okumak adlı araştırma kitabı, 2020 yılında yayımlanan ilgili literatür çalışmalarından biridir. Ömer Seyfettin hikâyelerinde ‘milliyetçi özne/ideoloji’, ‘milliyetçilik ve ötekileştirme’ tartışmasına odaklanan çalışma, alan araştırmalarında -her çalışma gibi- bir boşluğu doldurma iddiası taşır. Çalışmanın eleştirel bir gözle tanıtılıp değerlendirilmesi; hem ilgili yayın hem bu yayın özelinde 2020’deki Ömer Seyfettin çalışmaları hem de yazara ilişkin ilerleyen yıllarda yapılacak incelemeler hakkında düşünme ve gözden geçirme imkânı sunar. Bu yazıda öncelikle 2020’de tamamlanan Ömer Seyfettin çalışmaları zikredilecek, nicelik olarak artış gösteren bu araştırmalardaki özgünlük ve yöntem sorunları üzerinde durulacaktır. Daha sonra literatürdeki sorunlar merkezinde Işık’ın kitabı değerlendirilecektir. Bu bağlamda ilk olarak kitabın künye ve özeti sunulacak ardından eser metot, içerik, kompozisyon bakımlarından incelenecektir. Eserin özgün değerini saptama amacını güden bu incelemeyle Ömer Seyfettin araştırmaları bibliyografyasına 2020’de eklenen bazı araştırmalarda gözlemlenen ‘yeniden okuma’konusuna da dikkat çekilecektir.

Ömer Seyfettin’in Hikâyelerinde Sosyal Meselelere Yöneltilen Dikkat

2019

Omer Seyfettin 1884 – 1920 seneleri arasinda yasamistir. Bu seneler Osmanli Devleti’nin siyasi, askeri, iktisadi, sosyal buhranlarla calkalandigi; gucunu buyuk oranda yitirdigi ancak halen hukum surdugu bir doneme tekabul eder. Omer Seyfettin, asli meslegi askerlik olan bir sanatcidir. Faal askerlik hayati sona erdiginde ise vefatina kadar ogretmenlik yapmistir. Toplum hayatiyla yakindan ilgili bu iki vazifeyi icra ederken yaptigi gozlemlerin hikâyelerine aksetmesi, onun eserlerini daha nitelikli ve carpici kilar. Sanatcinin hikâyeleri edebi ve estetik yonu kadar sosyolojik ve psikolojik cepheleri ile de deger tasir. Bu hikâyelerden, Cumhuriyet’in ilanindan evvelki mevcut yapinin mahiyeti, meseleleri hakkinda bilgi edinmek mumkundur. Tarihi bir donemec noktasinda yasamis olan sanatcinin fikirlerinin olgunlasmasinda Trablusgarp’in isgali, Balkan bozgunlari, Cihan Harbi tesirli olmustur. Turk insanina yonelen tehditlerin farkindadir. Vatan mudafaasinda esir dusmus, memleket evlatlarin...

Ömer Seyfettin’in Trajedisi ve Hikâyelerinde ‘Trajik Olan’

KARE, 2021

Yazar: Süheyla YÜKSEL * ÖMER SEYFETTİN'İN TRAJEDİSİ VE HİKÂYELERİNDE 'TRAJİK OLAN' Özet: Anlatım esasına bağlı eser incelemelerinin meselelerinden olan 'trajik' kavramının çerçevesi, Aristoteles'in Poetika'sında çizilmiş ve genellikle o kitaptaki bilgiler etrafında düşünülmüş, yorumlanmıştır. 'Trajik olan'; trajik hata', 'trajik çatışma', 'trajik keder', 'trajik bilgi' gibi kavramları içerir. Trajik olan bu anlamıyla Ömer Seyfettin'in millî bilinç vermeyi hedeflediği hikâyelerinde görülmektedir. Makalenin birinci kısmında yazarın "Ferman" ve "Primo Türk Çocuğu Nasıl Doğdu? Nasıl Öldü?" hikâyeleri; trajik hata', 'trajik çatışma', 'trajik keder', 'trajik bilgi' kavramları etrafında değerlendirilmiştir. 'Trajik olan', bünyesinde değerler çatışmasını barındırmaktadır. Bir çatışmanın trajik olabilmesi için, çatışan değerlerin her ikisinin de 'pozitif/yüksek' değerler olması gerekmektedir. Ömer Seyfettin'in trajik kahramanlarından birisinin tercih ettiği yüksek değer, devletin bekası diğerininki ise ve Türk kimliği olmuştur. Bu tercihler; yazarın düşünce dünyasını yansıtır. Trajik kelimesi sözlükteki 'çok acıklı' anlamıyla günlük hayatta sıkça kullanılmaktadır. Ömer Seyfettin'in meslek, edebiyat, aile hayatına bakıldığında kelimenin bu manasıyla örtüşen birçok olay görmek mümkündür. Ömer Seyfettin'in otuz altı yıllık kısa ömrünü geçirdiği dönemin trajik olayların yaşanmasına elverişli; kargaşa, bilinmezlik, entrikalarla dolu siyasi, ekonomik, askerî ve sosyal ortamı, Ömer Seyfettin'in trajedilerine de zemin hazırlamıştır. Ayrıca yazarın özellikle çocukluk hatıralarından hareketle kaleme aldığı hikâyeleri trajik kelimesinin 'çok acıklı' anlamını karşılayan anlatımlarla doludur. "And" ve "Kaşağı" bu konuda hemen akla gelen ilk iki hikâyedir. Makalenin ikinci bölümünde, trajik kelimesinin 'çok acıklı' anlamı çerçevesinde Ömer Seyfettin'in hayatından kesitler verilmiştir.

İnsan Nesne İli̇şki̇leri̇ni̇ Ömer Seyfetti̇n’İn Hi̇kâyeleri̇nden Okumak

Journal of Language and Literature Studies, 2021

Zihniyet değişimi, insan nesne ilişkilerindeki değişim üzerinden izlenebilir. Ahmet Güner Sayar'ın Lamartin'den aktardığı; "Bu ulus gerçekten hiçbir şey yaratmıyor, hiçbir şeyi yenilemiyor. Fakat hiçbir şeyi kırıp tahrip de etmiyor," ifadesi Türk'ün eşya ile ilişkisini özetler niteliktedir. Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Yusuf Akçura gibi isimlerce ticarete mesafeli olduğu dile getirilen Türk insanının mesafesinin sebebi olarak nesneye bakışı gösterilir. Tanzimat ile başlayan değişim, II. Meşrutiyet itibariyle insan nesne ilişkilerinde farklı bir boyut kazanmıştır. Bu dönemde nesneye bakışta geleneğin belirlediği sınırların dışına çıkılmıştır. İdeologlar, hiçbir şeyi yenilemediği söylenen ulusu, her şeyi toptan yenilemek için yeni hayat idealiyle örgütlenmek istemişlerdir. Yenileşme idealine savaş koşulları da eklenince toplumsal hayatta pek çok şeyin kırılıp tahrip olması da kaçınılmaz olmuştur. Dolayısıyla II. Meşrutiyet sonrasına hem yenileşmenin hem tahribin bir arada yaşandığı bir değişim dönemi denebilir. Bu değişimi en iyi gözlemleyebildiğimiz metinlerin başında da Ömer Seyfettin'in hikâyeleri gelir. Bu bağlamda makalemizde Ömer Seyfettin hikâyelerinde insan nesne ilişkilerine bakışı ele alacağız.

Ömer Seyfettin Hikâyelerinde Su İmgesi

Folklor Akademi Dergisi, 2024

Varlığın özünün ne olduğu sorusu Antik Yunan’dan itibaren üzerinde durulan konuların başında gelir. Aristo’yla birlikte sistemleştirilen varlığın özünü dört ana maddeye dayandırma düşüncesi, İslam felsefesinde ise anâsır-ı erbaa anlayışına dayanır. Doğada bulunan toprak, ateş, hava ve su varlığın oluşumundaki ana unsurlar olarak düşünülmüştür. Bununla birlikte dört unsur; birey ve toplum üzerindeki imgesel değerlerle de anlam kazanır. Dört ana unsurdan biri olan su da bilinçaltında olumlu ve olumsuz bir şekilde ortaya çıkar. Tarihî süreç içerisinde su, hem mitolojide hem de dinî inançlarda ona yöneltilen kutsiyet özelliğiyle kendisine yer edinir. Klasik mitolojide su kullanımı Tanrılarla birlikte düşünülürken ilahî dinlerde ise daha çok kutsallık özelliğiyle ön plandadır. Bu bağlamda Hıristiyanlıktaki vaftiz törenlerinde kutsama su aracılığıyla yapılırken Kur’an’da suyun kutsallığına dair pek çok ayet vardır. Suyun döngüselliği ve canlılar için hayatî öneme sahip oluşu Kur’an’la birlikte diğer metinlerde de ele alınır. Su, bu tarz metinlerde hem görünen özellikleriyle hem de bilinçaltında oluşturduğu imgesel değerlerle ortaya çıkar. Metin içerisinde var olan su imgesi, sanatçının kendisine ve içinde bulunduğu sosyal ortama dair birtakım verileri de bünyesinde barındırır. Bu açıdan bakıldığında edebî metinlerdeki su imgesinin yorumlanması, sanatçıya ait kavram haritalarının ortaya çıkarılmasına yardımcı olur. Türk edebiyatında önemli bir konumda bulanan Ömer Seyfettin, kaleme aldığı hikâyelerinde imgesel değerlere yer veren sanatçılardandır. Eserlerindeki söz konusu bu imgesel değerlerden biri de sudur. İmge değeri açısından suyun kullanımı tesadüfi olmayıp sanatçının bilinçli bir tercihidir. Millî duyuş ve düşünüş tarzını yansıttığı hikâyelerinde suya yüklenen anlam, Türklük taraftarları ile Türklüğe karşı olanların imgesel ve sembolik değerleri etrafında şekillenir. Benzer şekilde bireyin merkeze alındığı eserlerde su imgesi karakterlerin ruhsal ve kişisel özellikleriyle ortaya çıkarılır. Bütüncül bir bakış açısıyla bakıldığında suyun kullanımı yıkıcılık ve besleyicilik şeklinde ortaya çıkar. Suyun eserlerdeki kullanımı aynı zamanda Ömer Seyfettin’in dil ve üslubunda önemli bir konumda bulunan ironiyi de etkiler. Su bu tarz hikâyelerde ironiyi destekleyen unsurlardan biri hâline getirilir. Yapılan bu çalışmada da Ömer Seyfettin’in hikâyelerindeki su imgesi incelenerek yazara ait kavram haritalarının belirlenip yorumlanması amaçlandı.

Ömer Seyfettin'in Hikâyelerinde Softa Tipi

Türk Kültürü Araştırmaları Dergisi, 2020

Ömer Seyfettin is a writer who reflects on the problems of the society he lives in and the issues that caused its degeneration. He defends not only the concepts and values that he thinks in favor of the society, but also stands against the tendencies and approaches against it. He does not hesitate to reflect his findings, observations and evaluations about these issues in his stories with his unique style. Exposing the facts he opposes or defends through sterotypes is one of the most obvious signs of his storytelling. In this way, he gets the opportunity to concretely show the reader his intention and approach to the issues he deals with. Ömer Seyfettin observes ignorance and bigotry among the main reasons for the corruption of society. This study aims to analyze the type of blind follower that the author has fictionalized as the representative of pontificate and bigotry in some of his stories.

Ömer Seyfetti̇n Hi̇kâyeleri̇ni̇n Değerler Eği̇ti̇mi̇ Açisindan İncelenmesi̇

Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 2021

Türkçe dersi duygu ve düşünceleri dil aracılığıyla aktarmada etkili bir araçtır. Okuma kültürü kazanmanın ilk basamakları Türkçe dersinin öncelikli kazanımları arasında yer almaktadır. Değerler eğitimi kavramı da Türkçe derslerine Millî Eğitim Bakanlığının değerler eğitimi programları (2015, 2017, 2018) ve Değerler Eğitimi Yönergesi (2010/53) ile dâhil olmuştur. Ömer Seyfettin hikâyeleri hem okuma kültürünü geliştirmede hem de taşıdığı değerler eğitimi unsurlarını iletmede derslerde yararlanılacak güçlü metinlerdir. Türkçe derslerinde kullanılan metinler sadece programda yer alan kazanımları aktarmada birer araç değildir. Metinlerin edebi gücü ve öğrencilerin okuma kültürüne katkısı göz ardı edilemez. Edebi metinler sayesinde öğrenciye kazandırılmak istenen kavramlar doğrudan aktarılmak yerine hikâyelerin sağladığı okuma zevki ve edebi güzellik ile daha etkili biçimde verilmektedir. Değerleri somutlaştırarak aktarmada etkili bir araç olan hikâyeler aynı zamanda öğrencilerin okuma kü...