ESİRÜDDİN EBHERÎ’YE GÖRE TANRI’NIN SIFATLARI (original) (raw)
Related papers
EVRİM TEORİSİ TANRI'NIN VARLIĞIYLA ÇELİŞİR Mİ
“… Yaratıcı’nın özünü üflemiş olduğu hayatı bu şekilde anlayan; hayatın böylesine basit bir başlangıçtan, en güzel ve en olağanüstü biçimlerin türemiş ve türemekte olduğunu kavrayan bu yaşam görüşünde gerçekten yücelik vardır”
FAHREDDİN ER-RÂZÎ’NİN TEFSİRİ KEBİRİNE GÖRE ZAN VE MAHİYETİ
GECE KİTAPLIĞI, 2020
Bu çalışma “Fahreddin Er-Râzî’nin Tefsiri Kebirine Göre Zan ve Mahiyeti”’ni konu edinmektedir. Zan, tercih edilmeye yakîn, zıddının da mümkün olduğu görüş, kanaat, hüküm gibi anlamlarla açıklanmıştır. Zan bazen şüphe ve vehim anlamlarını çağrıştırmayı, bazen kendisiyle ulaşılan hükmün kesinlik taşımadığını vurgulamayı, bazen de onu ilim ve yakînden ayırmayı doğuran renkli bir kavramdır. Zan bu anlamlarının yanısıra ilim, yakîn bilgi, kesin bilgi gibi anlamlarda da kullanılmıştır. Zannın bir yüzü ilim ise diğer yüzü ise cehildir. Zannın olumlu ve olumsuz anlamlar barındırması göz önüne alınarak Müslüman kültürde birinin bir başkası hakkında güzel düşünmesine hüsn-ü zan, kötü düşünmesine de su-i zan denilmiştir. Kur’an’da hüsn-ü zan ve su-i zan terkipleri birebir yer almasa da bir kimse ya da bir şey hakkında iyi kötü kanaat etmeyi ifade edecek ya da çağrıştıracak şekilde geçmektedir. Hadislerde ise zanla ilgili hem söz konusu terkiplere hem de daha ayrıntılı bir şekilde bilgiye ulaşmak mümkündür. Fahrûddin er-Râzî, zanla ilgili bu türde kavramsal düzeyde ayrıntılı bir görüş ortaya koymuş olmasa da el-Mahsul adlı eserinde zanla ilgili şu görüşü paylaşır. Râzî, bir hükümde kesinlik yoksa mevcut alternatifler arasında doğruluk şüphesi eşit ise şek, tercih edilmeye en uygun olana zan, tercih edilmeye uygun olmayana da vehim demiştir. Ancak mevcut çalışmamız Râzî’nin Tefsir-i Kebiri’nde zan ve mahiyetini ele almak olduğu için zannın geçtiği âyetlerde onun farklı ve zengin yorumları bu çalışmanın asıl amacını oluşturmuştur. Tefsir-i Kebir’de Râzî’nin zan ile ilgili yorumları özgün yorumlardır. Bu özgünlük zannın hem ilim, kıyas, hevâ-heves, yalan, taklit, birey ve toplum gibi birtakım kavramlarla ilişkisini içermekte hem İblîsin, kafirlerin, müşriklerin, putperestlerin, münafıkların, Yahudilerin, Hristiyanların ve Müslümanların zannını içermekte hem de bu grupların tümünün Allah’a karşı olan zanlarını içermektedir. Râzî Tefsir-i Kebir’de zanla ilgili âyetleri tefsir ederken Arapça dil ve belağatın muktezasını dikkate alarak tefsir etmiştir.
Hicri İkinci Asırda İslami İlimler, Ankara: İksad,, 2022
Cüreyc el-Kureşî el-Mekkî'dir (ö. 150/767). Buhârî onun, Tâvûs, Mücâhid ve Atâ'dan hadis dinlediğini, ondan da Sevrî ve Yahyâ b. Saîd el-Ensârî'nin hadis dinlediklerini, Yahyâ'nın, "Nâfi' rivayetleri konusunda İbn Cüreyc'den daha sağlam birisi yoktur; o namaza çok titizlik gösterirdi" dediğini nakleder. Ali el-Medînî'den, onun 70 yaşını geçtiği halde 147'de vefat ettiği, İbn Maîn'den de Hâlid b. Esîd ailesinin mevlası ve Rum asıllı olduğu bilgisini verir. 1
TÜRKÇE "TANRI" KAVRAMININ ETİMOLOJİK KÖKENİ
telaffuz edilir. Tanrı sözcüğü etimolojik anlamda Teng-Tengere (döndüren) anlamını taşır. Türklerin "Tanrı" sözcüğünü Gökyüzü anlamında kullanmalarının nedeni ise; Tanrı'nın Göğü döndürmesi, hareket ettirmesi nedeniyle Dönen Gök anlamında bu sözcük kullanılmıştır. Türkler, Tanrıya alkış kılarken (dua ederken) ellerini Göğe kaldırarak bir Tanrı diyerek yakararak
SEYYİD İBRAHİM-İ ENVERÎ'NİN ESMÂ-İ HÜSNÂ ŞERHİ
2022
Özet Seyyid İbrahim-i Enverî (ö. 1870’den sonra), Girit Adası’nda defterdarlık görevinde bulunup emekli olmuş ve Mevlevî tarikatına mensup bir esmâ-i hüsnâ şârihidir. Klasik Türk edebiyatında esmâ-i hüsnâ türü hem mensur hem manzum biçimde kaleme alınmıştır. Esmâ-i hüsnâyı devamlı okuyan ve anlamına nüfuz etmek isteyen Enverî, kendi gibi Arapça’yı çok iyi bilmeyen kimseler, zikir yapanlar ve süluk ehli tasavvuf erbabının esmâ-i hüsnâyı daha iyi anlaması için çeşitli eserlerden faydalanarak bir şerh kaleme almıştır. Bu minvalde Müstakimzâde Süleyman Sadeddin’in (ö.1202/1788) Tarhu’l-Ma’nâ fî Şerhi’lEsmâ isimli esmâ-i hüsnâ şerhi, İbrahim Nureddin’in (ö. 1286/1869-70) Ferâ’idü’l-le’âlî fî Beyânî Esmâi’lmüte’âlî ve Vahîd Paşa’nın (ö. 1828) Mirkât-ı Münâcât (Şerh-i Kasîde-i Dimyâtiyye) adlı Kasîde-i Dimyâtiyye şerhlerini merkeze alarak bir eser yazmıştır. Makalenin giriş bölümünde esmâ-i hüsna türünün önemine değinilmiş ve belli başlı eserler zikredilerek mezkûr tür hakkında umumi bilgi verilmiştir. İnceleme bölümünde İbrahim-i Enverî’nin eserinden hareketle hayatı hakkındaki bilgiler verilmiş, kullandığı kaynaklara değinilmiş, kaynak eserler ile şerh karşılaştırmaya tabi tutularak şarihin şerh metodu açığa çıkarılmaya çalışılmıştır. Ayrıca biyografisi hakkında bazı ihtilaflı noktaların bulunduğu Şeyh İbrahim Nuredddin’in hayatı üzerinde mahsusen durularak güncel kaynaklardan yararlanılmış ve ek bilgiler verilmiştir. Son bölümde Enverî’nin tablo şeklinde kaleme aldığı eser, yazarın biçimsel özelliklerine bağlı kalınarak bilinen tek nüshası üzerinden çeviriyazısı gerçekleştirilmiştir. Abstract Seyyid Ibrahim-i Enveri (d. after 1870) was a retired defterdar on the island of Crete who belonged to the Mawlavi order and esma-i husna commentator. Esma-i husna genre in classical Turkish literature has been written both in prose and in verse. Enveri, who constantly read esma-i husna and wanted to penetrate its meaning, wrote a commentary by using various works in order to better understand the esmâ-i hüsnâ for those who did not know Arabic very well like himself, those who chanted and the Sufi men who made seyr-i süluk. In this regard, Müstakimzâde Süleyman Sadeddin (d. 1202/1788) wrote a work centering on the esma-i husna commentary titled Tarhu'l-Ma'nâ fî Şerhi'l-Esmâ, and İbrahim Nureddin (d. 1286/1869-70)'s commentaries on Ferâ'idü'l-le'âlî fî Beyânî Esmâi'l-müte'âlî and Vahîd Paşa (d. 1828)'s Mirkât-ı Münâcât (Şerh-i Kasîde-i Dimyâtiyye). In the introduction section of the article, the importance of the esmâ-i hüsnâ genre is mentioned and certain works are mentioned and general information about the mentioned genre is given. In the review section, information about his life was given based on the work of Ibrahim Enveri, the sources he used were mentioned, and the commentary method of the commentator was tried to be revealed by subjecting the source works to comparison with the commentary. In addition, the life of Şeyh Ibrahim Nuredddin, about which there are some controversial points about his biography, was emphasized specifically and newly unearthed sources were used and additional information was given. In the last part, the work written by Enveri in the form of a table was translated by using the only known copy adhering to the formal characteristics of the author and the text was transliterated.
EBU MANSŪR EL-MÂTÜRÎDÎ'NİN TE'VÎLÂTÜ'L-KUR'ÂN ADLI ESERİNİN TENKİTLİ NEŞİRLERİ
Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Dergisi, 2019
ÖZET Ebu Mansūr el-Mâturidi (v. 333/944) Müslümanların itikādi mezhep imamlarından biridir. Onun Te'vîlâtu'l-Kur'ân adlı önemli eseri dirayet tefsiri türünün ilk örneği sayılabilir. Tefsir Tarihi'nde hak ettiği ilgiyi göremediği düşünülen Te'vîlâtu'l-Kur'ân'ın muhtelif Osmanlı kütüphanelerinde çok sayıda farklı yazmasının bulunması, bu tefsirin ilmi mahfillerde ciddi bir alâka uyandırdığını göstermektedir. Te'vîlâtu'l-Kur'ân'ı konu alan çalışmalar; müstakil kitap, tez, makale, derleme ve sempozyumlar da son dönemde Mâtürı� dı� ve eserine gösterilen ilginin bariz bir göstergesidir. Bu bağlamda sevindirici gelişmelerden biri de Te'vîlâtu'l-Kur'ân'ın 5 edisyon kri-tiğidir. Elinizdeki makale, söz konusu çalışmalara da değinerek, işbu tahkikli neşirleri tanıtmaktadır. Çalışmada, önce tahkikin ne anla-ma geldiği, nasıl yapıldığı özetlenmekte; sonra da Te'vîlât tahkikleri çeşitli yönleriyle tanıtılmaktadır. Sonuç olarak; ikisi nâtamam, üçü tam olan bu tahkikler içinde en akademik ve doğruya yakın olanın Bekir Topaloğlu ve ekibi tarafından yapılan tahkik olduğu sonucu-na varılmış ve bu kanaat örneklerle gerekçelendirilmiştir. ABSTRACT Abū Mansūr al-Mâturı� dı� (v. 333/944) is one of the sect-leaders of muslims in doxastic field. His important book Ta'vîlâtu'l-Qur'ân is considered the first dirāyet example in Qur'ān exegesis. Ta'vîlât-assumed not draw the considerable interest-its manuscripts in the several Ottoman libraries has showed that this tafseer aroused seriously interest in academese. The spesific books, academic dissertations, articles, antologies and symposiums on Ta'vîlâtu'l-Qur'ân are the obvious indicaters to the interest in the last decades about al-Māturı� dı� and his tafseer. The one of the pleasing developments in this context are the five edition-critics of Ta'vîlât. In this article, the meaning of "edition-critic" and its methodology are summarised firstly, then these five edition-critics are defined with several aspects, mentioning above-cited academic studies on Ta'vîlât. Consequently, the most succesful edition-critic between * Prof. Dr. Yakın Doğu U� niversitesi I� lahiyat Fakültesi& Marmara U� niversitesi I� lahiyat Fakültesi O� ğr. U� yesi,
DÜRRÎ’NİN GÜMÜLCİNE ŞEHR-ENGİZİ
Münih/ALMANYA II.Uluslararası Batı Trakya Türkleri Araştırmaları Kongresi- (26-28 Ocak 2007) 'inde Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Ana Bilim Dalı Araştırma Görevlisi Dr. İlyas YAZAR tarafından bildiri olarak sunulmuştur. (hocam affınıza sığınarak arşiv maksadı ile yayınlıyorum)
TEBRİZ İRAN’ DA ÇEVİRİNİN BEŞİĞİ
II.Uluslararası Türklerin Dünyası Sosyal Bilimler Sempozyumu, 2018
Bu makalede İran’ın çeviri beşiği sayılan Tebriz şehrinde, Kaçarlar devrinde çeviriye nasıl başlanıldığına değinilecektir. Kaçarlar devri, İran tarihinde modernleşme kavramıyla ilişkilenmiştir. Şu açıdan Kaçarlar devrinin inişli yokuşlu ilk yarısına baktığımızda Kaçar ve Rus devletlerinin sürekli savaşları ülkeyi özel ihtiyaçlar ile karşılaştırmıştır. Şu nedenle, özellikle ordu ihtiyaçlarını gidermek ve askerleri eğitmek için devlet mensupları ve özellikle Abbas Mirze, yabancı kaynaklara başvurmuştur, ancak yabancı kaynakların hepsi Fransızca, İngilizce ve Almanca olduğu için Abbas Mirze kitapları çevirmeğe karar vermiştir. Böylece Batı dillerinden çeviri sürecinin başlanılması, sonralar İran adlanan ülkenin bilim, sanat ve ilmine büyük katkıları olmuştur. Abbas Mirze’nin Avrupa’ya okumak için gönderdikleri öğrenciler Batı dillerinden çeviri yapan ilk çevirmenlerdirler. Onların sırasında ve şu makalede değinilen Mirze Rıza Mühendis Başı, İran’ın ilk mühendisi olarak ilk çevirmenleri sırasındadır. Bir sürü Avrupa tarihi ve edebiyatının şah eserlerinin çevrilmesi, sonralar gerçekleşen Meşrutiyet devrimine büyük etkisi olmuştur ve düşünce tarzlarını oluşturmuştur. Oluşan düşünce tarzlarından etkilenerek İran’da değişiklik yapan aydın kitlesinin yaptığı işlerine bakıldığında çevirinin ne kadar önem taşıdığını ve çevrilen eserlerin özellikle tarih alanında çevrilen eserlerin büyük rol oynadığı görünmektedir. Şu makalede çeviri harekâtının nasıl bir çeviri repertuvarı oluşturması Itamar Evan Zohar’in ortaya koyduğu Çoğul Dizge Kuramı ışığında incelenip ve İran’da Türkçe ve Farsçanın dil ve edebiyatına bıraktığı etkiler irdelenecektir. Anahtar kelimeler: Çeviri, Çoğul Dizge Kuramı, Tebriz, Türkçe