İlk Üç Asırda Diğer Kültür ve Medeniyetlerin Hadis ve Sünnet’in Yorumlanmasına Etkileri (original) (raw)

Üç Nesilde Dinî ve Kültürel Değişim

Tevilat 1/1 , 2020

Bu çalışma, günümüzün değişen sosyokültürel ortamında, nesiller arasında dinî ve kültürel değerlerde nasıl bir tutum farklılığının ortaya çıktığını araştırmaya yönelik yapılan bir saha araştırmasıdır. Araştırmanın evrenini, Giresun il merkezinde ikamet edip, doğma-büyüme Giresunlu olan 18 yaş üstü bireyler oluşturmaktadır. Bu araştırma, 2008 yıllı Ocak-Haziran ayları arasında evrenden, “kolay ulaşılabilir durum örneklemesi” yöntemiyle elde edilen bilgi ve verilere dayanmaktadır. Toplamda 62 mülakat ve 538 anket uygulaması yapılmıştır. Bu yönüyle çalışmada nitel ve nicel veri toplama teknikleri birlikte kullanılmıştır. Giresun ilinin geçirdiği tarihsel sürecin, sahip olduğu toplumsal yapının ve yaşadığı sosyal değişimin, Türkiye’nin modernleşme süreci ve dinamikleriyle birçok açıdan benzerlik gösterdiğini düşünmekteyiz. Dolayısıyla bu araştırmanın, nesiller arasındaki değer farklılaşmasına yönelik bölgesel bir yönelimi göstereceği düşüncesinin ötesinde, Türkiye geneline yönelik de birtakım yorumlar ve değerlendirmeler yapmaya da imkân vereceğini düşünmekteyiz.

İbn Battûta’nın (ö. 770/1368-69) Seyahatnâmesi’ne Göre Anadolu’da Hadis-Sünnet Kültürü

İbn Battûta’nın (ö. 770/1368-69) Seyahatnâmesi’ne Göre Anadolu’da Hadis-Sünnet Kültürü, 2024

Özet İbn Battûta (ö. 770/1368-69), 14. yüzyılda yaşamış Müslüman bir seyyahtır. Otuz yıl süren gezileri esnasında otuzlu yaşlarında iken Anadolu’ya da uğramış, burada üç-dört ay kalmış, çoğunlukla halkla iç içe bir şekilde; tekke, zaviye, dergâhlarda konaklamış ve halkın din ile ilgili bilgi, görgü ve adetlerini kaydetmiştir. Her gittiği yerde, öncelikle oranın dini ve kültürel yaşantısına dikkat etmiştir. Karşılaştığı ilmi ve kültürel durumları, kendi bilgi birikimiyle değerlendirmiştir. Yaşadığı coğrafya ve o ana kadar öğrendiği dini ilimler, olayları değerlendirmede kendisinin temel aldığı yönler olmuştur. Bir seyyah açısından içinde bulunduğu bakış açısı, kültürle mezcedilmiş bir fotoğrafı ortaya koymuştur. Bu makalede, Seyahatnâme kitabındaki bilgilerden hareketle Anadolu insanının ilmi ve kültürel durumu tespit edilmiştir. Yapılan çalışma neticesinde, Anadolu insanının günlük hayatta yapageldiği birçok olayın sünnet kültürü temelli olduğu anlaşılmıştır. Ancak yapılan amellerin sünnetteki dayanağı büyük oranda halk tarafından bilinmediği görülmüştür. Günlük hayatta uygulanan hal ve davranışların, meselenin delilini bilme açısından asli köklerinden koparılmış, lakin uygulama muhtevası, kültürel olarak dini boyutlu olduğu, en azından ilahi bir karşılığının olacağı düşüncesiyle yapılagelmiştir. Anadolu’da yaşanan dini ve kültürel durumun, bazı örneklerde dinleştirilmiş kültür, bazılarında ise kültürleştirilmiş din olduğu tespit edilmiştir. Ancak her iki yön açısından düşünüldüğünde ortak noktanın, dinin, özellikle sünnet kültürünün insanımızın pusulası olarak hayatına yön verdiği anlaşılmıştır. Bu noktalar itibariyle bakıldığında, Seyahatnâme literatürünün, özelde İbn Battûta’nın yazdığı eserin Anadolu açısından zengin bir içeriğe sahip olduğu sonucuna varılmıştır. Makalede, örneklem yöntemi kullanılmış, her bir örneğin dini ve kültürel temelde hangi noktada olduğu, sıhhat durumu belirlenmiş; her hal, düşünce ve eylemin, temel sabitelerle mukayesesi yapılmıştır.

Osmanlı’da Hadis İlminin Mahiyetine Dair Bazı Gözlemler

Osmanlı'da İlm-i Hadis, İsar Yayınları, 2020

Osmanlı dönemi, ilimler tarihi açısından ele alınırken göz önünde bulundurulması gereken en önemli husus, onu öncesi ve sonrasıyla bir sürekliliğin içerisinde fakat yine kendi şartları ve bağlamını dikkate alarak değerlendirme lüzumudur. İkinci bir husus da herhangi bir ilim dalının yeterliliğinin, âlimler tarafından ona yüklenen misyonu yerine getirip getirmediği ve dönemin ihtiyaçlarına cevap verip veremediği ile ölçülebileceğidir. Osmanlı dönemini önyargılardan uzak bir değerlendirmeye tâbi tutmak, özellikle kendi coğrafyamız açısından günümüz ilim anlayışının da içerisinde bulunduğu durumu göstermeye katkı sunacağından hem o dönemi anlamak hem de kendi bulunduğumuz yeri kavramak açısından bu yaklaşımın iki yönlü bir fayda sağlayacağı göz ardı edilmemelidir.

Hadislerin Anlaşılmasında Eğitsel Yorumun Önemi”

DergiPark (Istanbul University), 2007

One of the issues Muslims have frequently dwelled upon is the understanding of traditions of the Prophet which are accepted as the second source of Islam. Scholars according to their knowledge and their approach to the subject were interpreting traditions. The affect of the political, social and cultural structure of their times usually has influence upon their views. The interpretations of the traditions can often be seen as the extraction of the juristic and religious judgments in those traditions. In addition, those kinds of interpretations are also necessary, it should not be forgotten that traditions are before all else materials which show us how to create Islamic attitudes and change our attitudes according to Islam. For this reason, besides juristic and religious interpretations there is also need to educational interpretations ahādīth. In addition, there are some educational approaches in classical works, which interpret ahādīth, to follow a fully educational method today will help us actualize the needed changes in our attitudes to be in accordance with the purposes of the tradition of the Prophet.

Kütüb-i Tis'a ve İlk Üç Asır Eserleri Bağlamında Abdallarla İlgili Rivâyetlerin Hadis Metodolojisi Açısından Değeri

Kütüb-i Tis'a ve İlk Üç Asır Eserleri Bağlamında Abdallarla İlgili Rivâyetlerin Hadis Metodolojisi Açısından Değeri, 2024

Abdallar, ricâlü’l-gayb içerisinde en yaygın ve haklarında en fazla rivayet bulunan gruptur. Alemde tasarruf sahibi gizli ve âşikâr velîler topluluğu olarak tanımlanan ricâlü’l-gayb kavramını ilk defa 4/10. asır mutasavvıflarından Muhammed b. Ali el-Kettânî (ö. 322/934) kullanmıştır. Bu anlayışa göre Allah, dünyanın cismanî düzenini sağlamaları için bazı insanların çeşitli görevler üstlenmesini takdir ettiği gibi âlemdeki mânevî ve ruhanî düzenin korunması, hayırların temini, kötülüklerin giderilmesinde sevdiği bazı kullarını görevlendirmiştir. Onlar herkes tarafından kolayca tanınmayıp gizli olan hakikatlere ve sırlara vâkıftırlar. Aralarında bir düzen ve hiyerarşinin bulunduğu bu seçkin kişiler kutub, imâmân, evtâd, nükabâ, nücebâ, efrâd ve abdal’dan oluşmaktadır. Bu hiyerarşi içinde hakkında en çok bilgi bulunan grup ise abdallardır. Ricâlü’l-gayb hakkında bilgi veren rivayetlerin neredeyse tümü abdalların sayıları, mekânları ahlâk ve vasıflarını anlatan rivayetlerdir. Dolayısıyla abdallar hakkındaki rivayetler ricâl konusunda da önemli bir kaynak teşkil eder. Çoğu merfû‘, bazıları da mevkûf olarak nakledilen bu rivayetlerin hiç biri Ahmed b. Hanbel’in Müsned’i dışında güvenilir hadis kitaplarında yer almamaktadır. Hadis kaynaklarının güvenilirlik bakımından dört tabakaya ayrıldığı dikkate alındığında, abdallarla ilgili söz konusu rivayetlerin yer aldığı eserler ancak üçüncü ve dördüncü tabakada yer almaktadır. Bu sebeple söz konusu rivayetlerin büyük bir kısmı İbnü’l-Cevzî (ö. 597/1201), İbnü’s-Salâh (ö. 643/1245), İbn Teymiyye (ö. 728/1328), Zehebî (ö. 748/1348), İbn Hacer (ö. 852/1449), Sehâvî (ö. 902/1497) gibi bilginler tarafından sened veya metin tenkidine tâbi tutularak reddedilmiştir. Öte yandan bu grubun mahiyeti, adları, sayıları ve yetkileri hakkındaki inanışların da günümüze dek süregelen birtakım tartışmaları beraberinde getirdiği ifade edilmelidir. Türkçe literatürde ricâlü’l-gaybın tanımı, ricâlü’l-gayb telakkisi ve konuyla ilgili bazı rivayetlerin genel olarak ele alındığı iki makale mevcuttur. Ancak spesifik olarak abdallarla ilgili rivayetleri hadis tekniği bakımından ele alan bir çalışma mevcut değildir. Bu çalışmada konuyla ilgili rivayetlerin Kütüb-i tis‘a’da ve hicrî ilk üç asırda telif ve tasnif edilen kaynaklarda yer alıp almadıklarının tespiti ve bunların hadis metodolojisi açısından değerinin ortaya konulması hedeflenmektedir. Bu sebeple öncelikle abdallarla ilgili rivayetlerin tahrici yapılmıştır. Tespit edilen rivayetler, ifade ettiği mana bakımından üç gruba ayrılmıştır. Daha sonra bu rivayetler senet tenkidine tabi tutulmuştur. Bu bağlamda isnatta yer alan her bir ravinin ricâl, tabakât ve cerh-ta‘dil kitaplarından kısa biyografileri ve hadis rivayeti bakımından ehil ve güvenilir olup olmadıklarının tespiti yapılmıştır. Bu işlem üç grup için de söz konusudur. Akabinde münekkit ve muhaddislerin yaptığı değerlendirmelerden yola çıkarak ilgili rivayetlerin sıhhati konu edilmiştir. Metin tenkidi de yine münekkid ve muhaddislerin metne dair değerlendirmeleri çerçevesinde ortaya konmuştur. Üç grupta ele aldığımız rivayetlerin yedi farklı tariki vardır. Bunlardan iki tanesi Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde, beş tanesi de hicri ilk üç asırda yazılmış çeşitli eserlerde yer almaktadır. Birinci grupta yer alan dört rivayet, ‘Ali b. Ebî Tâlib’in sözü olması bakımından mevkûf, ravi ‘Abdullâh b. Safvân’ın ‘Ali b. Ebî Tâlib’ten hadis işitmemiş olması sebebiyle de munkatı‘dır. İkinci grupta yer alan merfû‘ rivayet, ravi Şüreyh b. ‘Ubeyd’in, ‘Ali b. Ebî Tâlib’ten hadis işitmemiş olması sebebiyle de munkatı‘dır. Üçüncü grupta yer alan her iki rivayet de senetlerindeki Abdülvâhid b. Kays ve Hasan b. Zekvân’ın cerh ve ta‘dil âlimlerinin ekserisi tarafından zayıf olarak nitelendirilmesi sebebiyle zayıf’tır. İbnü’l-Cevzî, İbn Teymiyye, İbn Kayyım el-Cevziyye (ö. 751/1350) ve İbnü’s-Salâh gibi alimler isnadının munkatı‘ oluşu sebebiyle zayıf olan bu rivayetlerin metin bakımından uydurma olduğu kanaatindedirler.

Tefsi̇r Geleneği̇nde Kirâat-Yorum İli̇şki̇si̇: Fethu’L-Kadîr Örneği̇

2022

XVIII-XIX. yüzyılda Yemen'de hayat süren ve Zeydiyye mezhebine mensup bir çevrede yetişen Şevkânî, yüksek ilmî ve siyasî kişiliğiyle tanınmaktadır. Çalışmaya konu olan Fethu'l-kadîr el-câmi' beyne fenni'r-rivâye ve'd-dirâye min 'ilmi't-tefsîr isimli eser, müellifin en meşhur telifi olarak bilinmektedir. Bu aynı zamanda müellifin kırâate dair bilgileri haiz olan tek eseridir. Bu durum onun kırâat ilmi açısından düzeyini yalnızca bu eser üzerinden anlamaya mecbur bırakmaktadır. Eserin tümüne bakıldığında müellifin kırâat-yorum ilişkisine oldukça yer verdiği görülmektedir. Müellif, kırâat farklılıkları üzerinden yorum yaparken bazen detaylı bilgilere yer vermekte bazen de kısa beyanlarla iktifa etmektedir. Çalışmada müellifin kırâatler üzerinden yorum anlayışı örnekler üzerinden aktarılarak onun Fethu'l-kadîr özelinde bu konudaki fikrî altyapısı aktarılacaktır.

20. Yüzyılın İlk Yarısında Türkiye'de Hadis Tartışmaları

Aybil Yayınevi, 2017

XIX. yüzyıldan XX. yüzyılın ilk çeyreğine uzanan dönem, dağılma ve çöküş merhalesine giren Osmanlı Devleti'nin fiilen sona erdiği; ardından ise Anadolu ve Doğu Trakya özelinde belirtilecek olursa Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu bir zaman dilimi olmuştur. Bu gelişmelere karşılık aynı dönemin; toplum, kültür, düşünce ve eğitim alanları başta gelmek üzere kendi özgün şartları içerisinde ilerleyen, çok yönlü açılım ve dönüşüm hareketlerine sahne olduğu da ayrı bir gerçektir. Dahası İslam coğrafyaları ve Batı Dünyası ile farklı alanlarda kurulan ilişkilerin, temas edilen değişim sürecinin bütünlüğü içerisinde sağladığı eş zamanlı katkılar hatırlanabilir. Bu çalışma, sözü edilen periyottaki zihnî ve fikrî dönüşüm zemini üzerinde vücut bulan Türkiye merkezli hadis tartışmalarının tespit edilerek değerlendirilmesi maksadıyla yapılmıştır. Böylelikle Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçiş dönemi Türkiye hadisçiliği hakkında genel bir portre elde edilmesi öngörülmüştür. Bu itibarla "Giriş"te, araştırma için hazırlayıcı ön bilgilere yer verilmiş; ayrıca ilgili tartışmaların ortaya çıkışında rol oynadığı saptanan etkenler ve bağlam bilgisi niteliğinde kabul edilebilecek ögeler ana hatlarıyla özetlenmiştir. Araştırmanın asıl konusu, "usûl" ve "metin" merkezli tartışmalar olmak üzere iki bölüm halinde planlanmıştır. "Birinci Bölüm", hadis usûlü tartışmalarına; "İkinci Bölüm" ise, hadis metinleri üzerinden yapılan tartışma ve yorumlara tahsis edilmiştir. Araştırma, "Genel Değerlendirme" ve "Sonuç" başlıkları ile tamamlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Hadis Tarihi, Hadis Usûlü, Hadis Yorumu, Osmanlı Hadisçiliği, Türkiye Hadisçiliği

“Üç Mescid Dışında Dini Amaçlı Yolculuk Yoktur” Hadisi ve Çağdaş Hadis Tartışmalarındaki Yeri

5. Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi Bildiriler Kitabı, 2016

XV. ve XVI. yüzyıllardan itibaren Batı Dünyası'nda İslam'ın teolojik argümanlarla ortaya atılması fikri ortaya çıktı. Bu anlayış XVII. ile XVIII. yüzyıllarda hayata geçirilmeye başlanmış ve oryantalizmin doğuşu gerçekleşmişti (Yücel, 2013, s. 22). Oryantalizm genel anlamda Doğu ve Batı arasında ontolojik ve epistemolojik bir düşünce ayrımına dayalı bir düşünce tarzıdır. Antropolog, sosyolog, tarihçi ya da bir dil bilimci olsun özel yahut genel bir açıdan Şark'ı öğreten, onun hakkında yazan yahut araştıran bir kimse şarkiyatçıdır ve yaptığı şey de şarkiyatçılıktır (Said, 2001, s. 2). Oryantalizm başka bir açıdan ise XVIII. yüzyılın sonlarında Şark hakkında hükümlerde bulunan; Şark hakkındaki kanaatlerini onaydan geçiren; Şark'ı tasvir