Ortaçağ Yazınında Yabancı İktidarı Meşrulaştırma Araçları: İlhanlılar Dönemi Tarihyazıcılığı Örneği (original) (raw)
Related papers
Tarihsel Türk Dili Alanlarında Sıfat Pekiştiricisi Olarak +lAr
YUNUS EMRE-MEHMET AKİF ARMAĞANI TÜRK DİLİ ARAŞTIRMALARI-I, 2021
Birden fazla olma, aynı cinsten ve türden varlıkların çok olması gibi bir işlevi işaretleyen çokluk kategorisi, neredeyse bütün dünya dillerinde kullanılan ve birden fazla “isim”lerin işaretlenmesi için görevli bir gramer kategorisidir. Bu kategori, Türkçe gibi birçok dilde de morfolojik işaretleyicilerle karşılanmaktadır. Türk dilinin ilk tarihsel metinlerinden Köktürk Yazıtlarında +t, +An ve +gUn gibi çokluk işaretleyici morfemler yanında, genellikle akrabalık ve unvan isimleriyle çekimlenen +lAr morfemi kullanılmıştır. Bu morfemin, Eski Uygur çevrelerinde daha yaygınlaşarak genel çokluk işaretleyicisi olduğu görülmektedir. Kronolojik olarak daha sonraki dönemlerde ise, genel çokluk işaretleyicisi olarak ağırlık kazandığı görülür. Tarihsel metinlerde çokluk işaretleme dışında saygı, yüceltme ve abartma gibi çeşitli işlevlerine de rastlanılan bu morfemin çok işlevli bir karaktere sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bu çalışmada, tarihsel Türk dili alanlarında isimler dışında sıfatlarla çekimlenebilen sınırlı örneklerdeki çokluk morfeminin morfo-semantik işlevi üzerinde durulacaktır. Bilhassa bir Eski Uygur manzumesinde ve Uygur harfli Oğuz Kağan Destanı’nda görülen sıfat+lAr+isim şekilli örnekler üzerinde durulacaktır. Tarihsel metinlerde sınırlı örneklerde tanıklanan bu kullanımın, diğer diller ile birlikte Türkçe ile genetik akrabalığı bulunan Moğolcadaki çokluk kategorisinin benzer işlevleri karşılaştırılarak çokluk semantiği irdelenecektir. Bu bağlamda, Türk dilinin farklı bir sıfat pekiştirme stratejisi ortaya konulacaktır.
Tefsir Tarih Yazıcılığında Oryantalist Hegemoni: Taberi Tefsiri Matbuatı Örneği
2019
Oz * Bu makale Tefsir tarih yaziciliginin Bati orayantalist hegemonyasi altinda kaldigini Taberi'nin Camiu'l-Beyan adli tefsiri hakkinda soylenen iki iddiayi temel alarak tartismaktadir. Bu iddialardan birincisi Theodor Noldeke'ye ait olup Taberi Tefsirinin uzun bir sure kayboldugunu dile getirmektedir. Ikincisi ise Goldziher’e ait olup bu tefsirin 1901 yilinda bulunup ilk kez Misirda basildigidir. Her iki oryantalistin iddia Batili, Musluman, Arab ve Turk Tefsir tarihcilerince sorgusuzca alinmis ve hakikat olarak kabul gormustur. Bu arastirma birinci iddianin dogru olmadigini kutuphane kayitlarindan cikarmaktadir. Dolayisiyla kaybolma ve bulunma gibi bir durum soz konusu degildir. Ikinci iddia ise Osmanli devlet arsivleri belgelerine dayanarak basim girisiminin Misir'dan once Istanbul'da oldugunudur. Arastirma oryantalistlerin Tefsir Tarihine dair one surdukleri iddialarin dikkatli incelenmesi gerektigini savunmaktadir. * Bu calisma " Has Tabari’s Tafsir, J...
Tarih Yazımında Meşruiyetçilik Anlayışının Osmanlı Kroniklerine Yansıması
2023
Öz Osmanlı Devleti'nde tarih yazım geleneği devletin kuruluşuyla paralellik göstermemiş olup ilk önemli örneklerin ortaya çıkması II. Murad devrini bulmuştur. Osmanlı tarihi hakkında daha detaylı bilgiler içeren müstakil kaynakların telifi ise tarih yazıcılığının devlet tarafından da teşvik edilip çalışmaların hız kazandığı II. Bâyezid devrinde gerçekleşebilmiştir. Literatürde kronik olarak zikredilen kaynakların özellikle arşiv kaynaklarının bulunmadığı ilk devirlere ait bilgileri efsaneler, menakıbnameler ekseninde mitolojik unsurlarla açıklıyor olması söz konusu kaynakların güvenilirliği problemini ortaya çıkarmıştır. Kaynaklarda mitolojik motiflerin ön planda olması, esasında tarihi verileri bunların üzerinden kurgulamak üzere tercih edilen bir yöntem değildir. Bilakis eski devirlerden beri Türk İslam kaynaklarında ve farklı inançlara ait tarih yazımında da başvurulan bir izah yöntemidir. Osmanlı kroniklerinin söz konusu izah yönteminde tercih ettiği vasıtalardan birisi meşruiyetçilik olup, herhangi bir gücün, iktidarın ya da zaferin kabul edilebilir hale getirilmesi ve bunu gerçekleştirebilmek amacıyla toplumun değer yargılarına uygun argümanların kullanılması biçimidir. Osmanlı kroniklerinde meşruiyetçilik vurgusunun kullanımı, etnik aidiyet olarak Oğuz Han'a dayanmanın haricinde, yönetme hakkının ilâhî kaynağı olarak İslâm ve buna bağlı manevî anlam taşıyan rüyalarla ifade edilmektedir. Ayrıca sûfî tarikatlarla olan münasebetler ile ebediyeti, gücü temsil eden ağaç metaforu aynı amaca yönelik kaynaklarda işlenmiştir. Bahsi geçen kavramlar, Osmanlı Devleti'nin kuruluşuna dair tartışmaların da ana başlıkları olmakla beraber bu çalışmada herhangi bir kuruluş problemine çözüm aranmayacaktır. Çalışmada Osmanlı kroniklerine yansımış meşruiyetçilik hususunun İslâm, mutasavvıf çevre ve ağaç sembolü bağlamında işlenme biçimleri, gerekçe ve örnekleriyle birlikte açıklanmaya çalışılacaktır.
Ortaçağ İslâm Dünyasında Süryani Tarih Yazıcılığı
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017
Süryani tarih yazıcılığı, İslâm öncesi dönemde başlamış ve ilk eserlerini ortaya koymuştur. İslâm’ın doğuşu ve yayılışından sonra da bir gelenek halinde gelişmeye devam etmiştir. Müslüman devletlerin bir tebaası olarak Süryani yazarlar eserlerinde kendi dönemlerinin gelişmelerine değinmişlerdir. Bu bakımdan söz konusu kaynaklar İslâm tarihçiliğinin önemli kaynakları arasında değerlendirilmelidir. Bu makalenin amacı; Süryani tarih kaynaklarının İslâm tarihi araştırmaları açsından değerine dikkat çekmek ve günümüze ulaşmış olanları, İslâm tarihine dair kısa içerikleri ve yayın bilgileriyle beraber tanıtmaktır. Syriac historiography began in the pre-Islamic period and revealed his first works. After the emergence and spread of Islam, this tradition continued to develop in a tradition. As a subject of the Muslim states, the Syriac writers referred to developments of their own eras in their works. In this respect, these sources should be considered as important sources of Islamic historiography. The purpose of this article is to emphasize the value of Syriac historical sources for Islamic history researches and to introduce the extant ones, together with brief contents on Islamic history and publication information.
Özet Osmanlılar ile Habsburglar arasındaki diplomatik ilişkilerin geliştiği dönem 16. yüzyılın ilk yarısına rastlamaktaydı. 16. yüzyılın ikinci yarısında sefaret heyetlerinin sayılarında belirgin bir artış meydana geldi. Bir sefaret heyetinin hazırlanması, gönderen için görüşme ihtiyacının ve kuvvetçe aşağıda olduğunun göstergesiydi. Osmanlılar nadiren sefaret heyeti gönderdikleri gibi, bunların Habsburglar’ınkinden daha düşük rütbeli olmalarına dikkat ediyorlardı. 1562’de Frankfurt’a Osmanlı elçisi İbrahim Bey’in gitmesiyle 1535 ve 1549 yıllarından sonra Sultan Süleyman, Kayzer I. Ferdinand’a üçüncü büyük sefaret heyetini gönderdi. Halkın Türk sefaret heyetine gösterdiği güçlü alâka, burada sadece birkaç örneğini görebildiğimiz, sayısız yazılı ve görsel basını etkiledi. Bu olay, basılı malzemeler sayesinde sosyal hafızada depolandı. Anahtar kelimeler: Osmanlı-Habsburg diplomasisi, Sultan Süleyman, I. Ferdinand, İbrahim Bey, Osmanlı kültürü, yazılı ve görsel basın, sosyal hafıza. Zusammenfassung Der Zeitraum, in dem die diplomatischer Beziehungen zwischen den Osmanen und Habsburger entwickelt wurden, war in der zweiten Hälfte des 16. Jahrhunderts. Erst ab der zweiten Hälfte des 16. Jahrhunderts läßt sich ein deutlicher Anstieg von Gesandtschaften feststellen. Die Ausrichtung einer Gesandtschaft demonstrierte der Absender den eigenen Gesprächsbedarf und begab sich damit in die Position des potenziell Unterlegenen. Die Osmanen nicht nur seltener Gesandtschaften entsandten, sondern in der Regel auch rangniedrigere als die Habsburger. Der osmanischen Gesandtschaft unter Ibrahim Bey 1562 nach Frankfurt (am Main) war nach 1535 und 1549 die dritte größere Gesandtschaft, die Süleyman der Prächtige an Kaiser Ferdinand I. schickte. Das starke öffentliche Interesse an dieser türkischen Gesandtschaft belegen die zahlreichen erhaltenen Text- und Bildmedien, von denen ich hier nur einige exemplarisch vorstellen konnte. Über Druckschriften wurde das Ereignis im sozialen Gedächtnis gespeichert. Schlüsselwörter: Osmanisch-habsburgische Diplomatie, Süleyman der Prächtige, Ferdinand I, İbrahim Bey, osmanischen Kultur, Text- und Bildmedien, sozialen Gedächtnis.
Turkish Studies- History, 2021
The Yeniçeri newspaper is a political humour newspaper published in 14 issues between December 2, 1911 and March 28, 1912. Cemil Hakkı, a student of the Civil Service and also a reporter and writer in many newspapers, especially Tanin, is the managing director and concessionaire of the Yeniçeri. The Yeniçeri humour newspaper, under the administration of Cemil Hakkı, who was a supporter of the Union and Progress, has begun its publishing life as an indomitable supporter of the ruling party in a period when the Freedom and Entente Party was established, the country called the 1912 elections, and at the same time, Turco-Italian War was experienced, domestic and foreign politics were extremely changeable and troubled. Although the Yeniçeri newspaper has the morphological characteristics of humour newspapers of the II. Constitutional period, it is distinguished from its peers with its completely allocating its columns to developments in domestic and foreign politics, and skilfully drawn caricatures that support the arguments it defends. During its short publication life, the Yeniçeri newspaper took aim to Freedom and Entente and made use of the power and influence of humour while making propaganda for Union and Progress. The aim of our study is not only to introduce the Yeniçeri newspaper with its morphological properties, but also to reveal the political propaganda elements in a humour newspaper that was a unique witness of its period during the II. Constitutional period when the press was an extremely effective weapon. The main source of our study is the Yeniçeri newspaper. We benefited from the works and memories regarding the period and the press life of the period as well as Tanin newspaper in order to be able to follow the current politics issues covered in the newspaper. Structured Abstract: The II. Constitutional period has almost been identified with the press. A "press explosion" was mentioned in many studies with the freedom environment that followed the declaration of the Constitutional Monarchy.