İsmail Gaspıralı ve Türkistan Ceditlerinin İlişkilerine Dair Bazı Düşünceler (original) (raw)
Related papers
İsmail Gaspıralı'nın Türk-İslâm Birliğine Yönelik Faaliyetleri
Türk Dünyası Araştırmaları, 2020
Kırım'a bağlı Bahçesaray yakınlarındaki Avcı köyünde doğmuştur. Onun gençlik yılları Osmanlı Devleti'nin son dönemine denk gelir. Bu dönemde Rusya'nın izlemiş olduğu Panslavist politikalar ve Rusya'da Türklüğü aşağılayıcı bir ortamın ortaya çıkması İsmail Bey'in millî gururunu incitir. Hatta Osmanlı Devleti'nin bu zor sürecinde evinden kaçıp İstanbul'a gelmek ister fakat yakalanarak ailesine teslim edilir. İçinde bulunduğu dönemin atmosferi kendisini hem Türk kültür ve tarihini araştırmaya iter, hem de Rusya Türklerinin sosyal tabakaları arasına girerek çeşitli tetkiklerde bulunmasına ortam hazırlar. İsmail Gaspıralı, bu çerçevede çeşitli makaleler yazdı ve gazete çıkardı. Yapmış olduğu çalışmalar Rusya'daki Müslüman ve Türkler üzerinde millî bilincin oluşmasına zemin hazırladığı gibi Osmanlı Devleti'nde de geniş yankılar uyandırdı. Gaspıralı, özellikle Türk millîyetçiliği düşüncesinin gelişmesinde ve ideoloji haline gelmesinde önemli bir yere sahiptir. Türk birliği meselesinde her şeyden önce kültür birliğinin sağlanması gerektiğine inanmış ve bu düşüncelerini, "Dilde, Fikirde, İşte Birlik" ibaresiyle açıklamıştır. O, Köprülüzade Mehmet Fuat'ın ifadesiyle "Bütün hayatını Türklüğün yükselmesine sarf eden" bir fikir insanıdır. Yusuf Akçura ise onun hakkında: "Hiç kimse Kırımlı İsmail Bey Gaspirinski kadar bütün Türklük gayesini vuzuh, sebat ve ısrarla nazariyatta takip, fiiliyatta tatbika sayetmemiştir." Bu çalışmada bir fikir ve aksiyon adamı olan İsmail Bey'in yapmış olduğu faaliyetler üzerinde durulacaktır.
İsmail Gaspıralı Ve Cedit Hareketi
milliyetçiliği) hareketinin önde gelenlerinden Katkov ile tanışmış ve onun sayesinde Rus milliyetçiliği, liberal ve aşırı siyasal hareketleri tanıma fırsatı bulmuştur. 1867'de altıncı sınıftayken, arkadaşı Mustafa Mirza Davidoviç ile Girit isyanında Rum asilerine karşı mücadele eden Osmanlı güçlerine katılmak üzere İstanbul'a gitmek için Kırım'a geldi. Buradan gizlice Odessa'ya geçtiklerinde İstanbul'a gidemeden yakalandılar. Bu olay, Gaspıralı'nın askerî öğrenciliğinin sona ermesine sebep oldu. Bu olaydan sonra İsmail Bey okuduğu okula dönmedi, 1868'de henüz 17 yaşında iken 400 ruble maaşla, alfabeyi öğrendiği Zincirli Medrese'de Rusça muallimliğe tayin edildi. 1869 yılında 600 ruble maaş aldığı Yalta'da Dereköy mektebinde öğretmenliği devam ettirdi. Burada iki sene çalıştıktan sonra tekrar eski okuluna (Zincirli Medrese'ye) döndü. Ayrıca Türkçe dersler de vermeye başladı. Fakat bu arada bazı problemler ortaya çıktı. Onun medresede tatbik edilen eski usulü tenkit etmesi, kendisine karşı düşmanlık uyandırdı. Bundan sonra medresedeki görevini terk etmek zorunda kaldı. 1 Bir süre Kırım'da öğretmenlik yapan Gaspıralı, İsmail Bey, 1871'de tekrar Türkiye'ye giderek Türk subayı olmayı düşünmüştür. Ancak yarıda kalan tahsili ile subay olmanın zor olduğunu kabul ederek, Rusya haricindeki dünyayı da öğrenip malûmatını ve görüş ufkunu genişletmek duygusu ile tahsilini tamamlamak, ayrıca Fransızcayı öğrenmek için Paris'e gitmeye karar verdi. Nihayet Avrupa'ya gidip üç yıl Paris'te kaldı. Burada hem doğu milletlerinin temsilcileriyle temas kurdu ve hem de batı medeniyetinin temellerini araştırdı. 1874 yılında İstanbul'a gelerek Türk subayı olmanın yollarını araştırdı. Fakat Sadrazam Mahmud Nedim Paşa, Türklük için çırpınan Kırımlı Türk gencinin duygularını değil, Rus sefiri İgnatief'in sözlerini dinlemiştir. Böylece onun hayalleri bir kere daha sonuçsuz kalmıştır. Bu olumsuzluk İsmail Beyi küstürmemiş, bilakis o, Türklüğün kurtuluşu için mücadeleye devam etmiştir. İstanbul'da amcasının yanında bir sene kalarak Osmanlı Devleti'nin idaresini, milletin iktisadî
İsmail Gaspıralı ve "Bela-yı İslam"
Edebiyat Daima, 2021
Bela-yı İslam, İsmail Gaspıralı'nın Molla Abbas Fransevî müstear ismiyle 1905 yılında Tercüman'da yayımladığı sembolik bir hikâyedir. Hikâyede İslam medeniyetini güçlü kılan özellikler ve bu özelliklerin hangi yollarla bertaraf edilebileceği alegorik bir şekilde anlatılmıştır. Öyküye göre Dört Halife döneminden Emevi ve Abbasi zamanlarına kadar İslam âlemi çok güçlüdür. Siyasi nüfuz, askerî fetih, medeni şöhret, bilim ve teknik açıdan yükseliş; halifelerde adalet, okullarda ilim ve yetenek; pazarda iyi mal, herkeste hak ve hakkaniyete riayet; zulmü kaldırmak için gayret, cehaletten ve zulümden nefret, her işte yardımlaşma vardır. Dirlik, birlik ve bilicilik köylüden halifeye kadar işlemektedir.
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 2014
At the beginnings of the 20th century Ismail Gasprinskii had initiated writing general Turkish history via his newspaper Tercüman. Gasprinskii had stressed this issue, related to the general Turkish history, in his article “Turkish History”. In 1885, Gasprinskii published a large article in few issues of Tarcuman named “A Progress of the Russian troops in Central Asia” by Russian general A.Kuropatkin. In 1906, Gasprinskii published above mentioned article analyzing and adding his own views on last 50 years of Turkestan under name “A New History of Turkestan”. In this large article Gasprinskii tried to analyze a political, social, and economic life of existed Khanates in Turkestan before the Russian conquest and by that he initiated writing a true history of Turkestan. Gasprinskii tried to show a wide range of reasons that occurred during the last period in Turkestan and it’s remaining a subject of Russia. He, when analyzing those reasons, indicates that goes back a few centuries before the collapse of the Russian occupation. Gasprinskii, in his writings on the new history of Turkestan, indicates that last Khans, carried out in recent years and clergy were short-sighted in politics and blamed them for such acts. Gasprinskii clearly writes that Turkestan lost its independence due to political reasons and accused of this the Khans. The views and writings of Gasprinskii on the new history and on the Russian conquest of Turkestan are revealing a new conception of Turkic intellectual on history. Thus shows Gasprinskii how he understood and interpreted historical events and presented it in all its truth. İsmail Gaspıralı 20. yüzyıl başlarında Tercüman gazetesinde genel Türk tarihini yazma ile ilgili mühim bir meseleyi dile getirmiştir. Yazar, özellikle “Tarih-i Türkî” adlı makalesinde Türk halklarının genel tarihinin yazılması gerektiğini vurgulamıştı. Gaspıralı 1885 yılında Rus generali A. Kuropatkin’ın Orta Asya’da Rus Askerinin İlerlemesi adlı hatıra kitabından parça yayımladı. 1906’da ise Türkistan’ın son 50 yılı ile ilgili görüşlerini ilave ederek “Tarih-i Cedide-i Türkistan” adı altında birkaç makale yayımlar. Gaspıralı mezkûr makalelerinde Rus işgali öncesinde Türkistan hanlıklarındaki siyasî, içtimaî ve iktisadî yaşamı tahlil eder ve böylece ülkenin gerçek, aktüel tarihini yazmaya yönelik girişimi başlatmış olur. Gaspıralı Türkistan’da, son yüzyılda gerçekleşen olaylar hakkında yazarken, Türkistan’ın Rusya’ya tâbi kalmasının nedenlerini geniş bir şekilde göstermeye çalışır. Gaspıralı bu nedenleri analiz ederken, çöküşün Rusların işgalinden bir kaç yüzyıl öncesine dayandığını belirtir. Gaspıralı, Türkistan’ın bu yeni, modern çağ tarihi ile ilgili yazılarında son dönemdeki Han ve ulemanın yürüttüğü siyaseti benimsemediğini belirtir ve ciddî bir şekilde eleştirir. Gaspıralı’ya göre açıkça, siyasî yenilgi nedeniyle istiklal elden gitmiştir diye yazmaktadır ve buna sebep olan devlet yöneticilerini, Han ve Saray çevresini suçlamaktadır. Gaspıralı’nın Türkistan’ın yeni tarihi hakkındaki yazıları, ülkenin Rus egemenliği dönemine ait görüşlerini belirtiyor olması itibariyle ayrıca önemlidir. Devrin bir Türk aydınının tarihe ve Türk tarihine bakış tarzını ortaya koyar. Bu ise Gaspıralı’nın tarihi olayları tüm hakikatiyle, bu vahim olaylarının gerçekleştiği anda anladığını, çözümlediğini, bilinç yaratmak istediğini, uygun bir şekilde aktardığını göstermektedir.
İsmail Gaspıralı ve “Dilde Birlik” Fikri Üzerine
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2004
Bu çalışmada, Rusya’daki Türkçülük hareketinin babası olarak kabul edilen İsmail Gaspıralı’nın kısa bir hayat hikâyesi verildikten sonra, temel olarak “dilde birlik” fikri üzerinde durulmuştur. Onun bu konuyla ilgili amacı, “bütün Türklerin birbirlerini kolaylıkla anlayabilecekleri ortak bir Türk dili oluşturabilmek” şeklinde özetlenebilir. Bu yolda çok çetin mücadeleler vermiş; konunun uzun süre gündemde kalmasını sağlamıştır. Ancak, zaman içerisinde ortaya çıkan çeşitli engeller, bu mücadelenin tam anlamıyla başarıya ulaşmasını engellemiştir. Ancak, bütün Türklerin ortak bir Türkçeyle konuşmaları fikri onun ölümüyle birlikte yok olmamıştır. Onun yolundan giden aydın bilim adamları bu fikrin yılmaz savunucuları olmuşlar ve bu uğurda mücadeleye devam etmişlerdir.
İsmail Gaspıralı'nın Hoca-i Sibyan Kitabı Üzerine Düşünceler
XIX. Yüzyıl sonlarına doğru Rusya Türkleri arasında eğitim-öğretim faaliyetleri kısmen modernleşme dönemine girmişse de bu faaliyetlere canlılık kazandıran ve onları belirli bir metotla sistematik bir hâle getiren ve yaygınlaştıran İsmail Gaspıralı olmuştur. Onun eğitim-öğretim faaliyetlerinin başında Tercüman (1883) gazetesini çıkarması gelir. İsmail Bey, Rusya Türk-Müslüman toplumunun en büyük ve öncelikle çözülmesi gereken problemini cehalet olarak belirlemişti ve bu yüzden modern bir Türk-Müslüman toplumu yaratma işine, gazete çıkarmakla başladı. Çünkü gazete ve eğitim-öğretim faaliyetlerinin modern Avrupa uluslarının ortaya çıkışında nasıl bir rol oynadığını çok iyi biliyordu. Uzun bir yayın hayatı olan Tercüman gazetesi, Gaspıralı’nın idealini gerçekleştirmesi için en önemli iletişim aracı olmuştur.