Orijinal araştırma (Original article) (original) (raw)
Related papers
Araştırma Makalesi/Original Article
Adıyaman İli Kâhta İlçesinde bir öğrenci yurdunda görülen gıda kaynaklı salgın, Şubat 2015, 2018
Amaç: Adıyaman İli Kahta İlçesinde bir kız öğrenci yurdunda, 24 Şubat 2015 tarihinde akşam yemeğinden sonra öğrenciler, bulantı ve karın ağrısı şikâyetleri ile Kahta Devlet Hastanesi’ne başvurmuşlardır. Bu çalışma, gıda kaynaklı salgının kaynağını bulaş yolunu ortaya çıkarmak ve kontrol önlemlerini almak amacıyla yapılmıştır.
Çalışma -Araştırma / Original Article
Objectives: This study aims to investigate whether generating normalization data of three-dimensional gait analysis of different age groups is a necessity. Patients and methods: Fifty-nine healthy participants aged between 5 to 21 years without a precursor disorder for gait pathology were included in the study. The participants were divided into three groups. Group 1 consisted of 19 subjects aged 5 to 8 years, group 2 of 21 subjects aged 9 to 13 years, and group 3 of 19 subjects aged 14 to 21 years. Three-dimensional gait analysis was performed on all participants. Temporo-spatial, kinematic, and kinetic variables were compared among the groups. Results: Except the gait velocity, all temporo-spatial variables differed significantly among the groups. A moderate correlation was detected between the individuals’ height and limb length and stride time, stride length, and step width, while there was a moderate and inverse correlation between the individuals’ height and limb length and cadence. Compared to the other age groups, the knee flexion was significantly higher during the heel strike (K1, p=0.00), the knee extension was lower during the terminal stance phase (K2, p=0.026), and peak knee flexion was significantly higher in during the initial swing phase (K3, p=0.00) in group 1. Conclusion: Our study results emphasize the necessity of generating normalization data of three-dimensional gait analysis of different age groups. Keywords: Gait analysis; kinematic; kinetic.
Original Article / Özgün Araştırma
Sakarya University Journal of Education, 2018
Güncel çalışmalarda Türkiye'deki eğitim politikalarında öğrencilerin STEM eğitimi ile ilgili gerekli bilgi ve becerileri geliştirebilmeleri ve ülkedeki STEM işgücünün artırılması için bir reforma ihtiyaç olduğu belirtilmektedir. Bu çalışmada, dünyada ve Türkiye'de yoğun ilgi gören STEM eğimine yönelik olarak, öğrenme-öğretme sürecinin önemli paydaşları olan uygulayıcı konumundaki fen bilimleri dersi öğretmenlerinin STEM eğitimine yönelik görüşleri incelenmiştir. Bu çalışmanın benzer çalışmalardan farkı katılımcı öğretmenlerin mesleki tecrübelerinin 1 ve 2 yıl olmasıdır. Güncel bir öğretim yaklaşımının ele alındığı bu çalışmanın, program geliştiriciler ve fen eğitimciler açısından önemli olacağı düşünülmektedir. Çalışma nitel araştırma yöntemi desenlerinden örnek olay çalışması olup, çalışmanın verileri öğretmenlere açık uçlu "STEM nedir?" sorusundan oluşan tek soruluk bir anket aracılığı ile toplanmıştır. Örneklem, kamu ve özel öğretim kurumlarında görev yapmakta olan 85 fen bilimleri öğretmeninden oluşmaktadır. Öğretmenlerin ankete verdiği cevaplar ağırlıklı olarak STEM'in tanımı ile ilgili olmakla birlikte, yapılan analizler sonucunda STEM’in tanımı, amacı, Türkiye'de ve dünyada tarihi, toplumsal ve eğitime katkısı, güncel durum, öneriler ve sorunlar kategorileri ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak yeni mezun öğretmenlerin “STEM nedir?” sorusuna kapsamlı, ayrıntılı ve doğru cevaplar verdikleri görülmektedir.
ÖZET Dünya nüfusu, bir taraftan gelişen teknolojiler sayesinde yaşam üst sınırını yükseltirken diğer yandan nicel olarak artmaya devam etmektedir. Artan insan sayısı aynı zamanda daha fazla temiz su tüketimi, daha fazla besin tüketimi ve bununla orantılı atık üretimi anlamına gelmektedir. Ancak bu üretimi yapacak çalışanların sektörü desteklemesi ve üretim devamlılığının sağlanması gerekmektedir. Ülkemizde yaklaşık 5.000.000 tarım çalışanı ülkemizi beslemeye çalışmakta, bununla kalmayıp ürettikleriyle ülke milli gelirine katkı sağlamaktadır. Genel bir yaklaşımla ülkemiz tarım sektörünün milli gelire katkısı % 15, ülke ekonomisine doğrudan katkısı %40, dolaylı katkısı ise yaklaşık % 70'tir. Bu durum tarım sektörünün her zaman üretimde ana aktörlerden biri olduğunu göstermektedir. Tarım, emek yoğun bir sektör olduğundan genç tarım çalışanları gerek iş yoğunluğu ve gerekse sosyal statü baskısı altında tarımdan uzaklaşmaktadır. Bu durum gelişmiş ve gelişmekte olan çoğu ülkede görülm...
Araştirma Yazisi Original Article
bdhd.org.tr
Amaç: Aile sağlığı merkezlerinde çalışan evli hemşirelerin iş-aile çatışması düzeyini ve etkileyen faktörleri belirlemektir. Hastalar ve Yöntem:Bu kesitsel araştırma, İzmir ilindeki 26 aile sağlığı merkezinde yürütüldü. Olasılıksız örnekleme yöntemi ile araştırmaya katılmaya gönüllü 103 evli hemşire araştırmanın örneklemini oluşturdu (katılım oranı=%95.4). Veriler, araştırmacılar tarafından literatür incelenerek oluşturulan 20 soru içeren anket formu ve İş-Aile Çatışması (İAÇ) ve Aile-İş Çatışması (AİÇ) ölçeği ile toplandı. Verilerin analizinde sayı-yüzde, Kolmogorov-Smirnov, Mann-Whitney U, Kruskall-Wallis testi ve korelasyon analizi kullanıldı. Bulgular: Hemşirelerin yaş ortalamasının 38.17±5.32 olduğu, %56.3'ünün ön lisans mezunu olduğu ve %97.1'inin çocuk sahibi olduğu belirlendi. Hemşirelerin ortalama 17.90±5.49 yıldır çalıştığı, %96.1'inin aldığı ücreti yetersiz bulduğu ve çalışılan birimden memnuniyetlerinin orta düzeyde olduğu belirlendi. Hemşirelerin iş-aile çatışması ölçeğinden aldığı puan ortalamasının 29.70±5.38 olduğu saptandı. Hemşirelerin işten aileye yönelik çatışma düzeylerinde alınan ücreti yeterli bulma, memnuniyet düzeyi, çalışma yılı ve eğitim düzeyinin etkili olduğu, aileden işe yönelik olan çatışma düzeyinde ise sadece alınan ücreti yeterli bulma ve işten duyulan memnuniyet derecesinin istatistiksel olarak anlamlı etkiye sahip olduğu belirlendi. Hemşirelerin işten aileye yönelik çatışmayı, aileden işe yönelik çatışmaya göre daha fazla yaşadıkları belirlendi. Sonuç: Hemşirelerin işten aileye yönelik çatışmayı, aileden işe yönelik çatışmaya göre daha fazla yaşadıkları belirlendi. Aldığı ücreti yeterli bulan, işten duyulan memnuniyet düzeyi fazla olan ve çalışma süresi az olan hemşirelerin iş ve aile çatışma düzeylerinin düşük olduğu saptandı.
Özgün Makale / Original Article
e-sağlık okuryazarlığı puanları arasında pozitif bir ilişki saptanmıştır (p<0.05). Sağlık okuryazarlığı ile fiziksel aktivite arasında anlamlı ilişki bulunmuştur (p<0.05). Tartışma ve Sonuç: Sonuç olarak, tıp fakültesi ve sağlık hizmetleri meslek yüksekokulu öğrencilerinin SO düzeyinin yetersiz olduğu görülmüştür. Geleceğin sağlık profesyoneli olup; sağlık hizmeti sunarken sağlık eğitimi ve danışmanlığı yapacak olan bu öğrencilerin SO düzeyleri arttırılmalıdır.
Özgün Araştırma/Original Investigation
Öz AmAÇ: Araştırma kronik böbrek yetmezliği olan hastaların kaygı düzeylerini ve başetme tutumlarını incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. gErEÇ ve YÖnTEmlEr: Hacettepe Üniversitesi Nefroloji Bilim Dalı'nda tedavi gören 258 hasta ile gerçekleştirilmiştir. Veri toplama aracı olarak Beck Kaygı Envanteri ile Başetme Tutumlarını Değerlendirme Ölçeğinin kısa formu kullanılmıştır. BulgulAr: Elde edilen verilere göre erkek hastalarda, kadın hastalara göre aktif başetme ve kabullenme daha yüksek iken, kadın hastalarda erkek hastalara göre inkar ve davranışsal boş verme daha yüksektir. Boşanmış hastalarda ise madde kullanımı ve kendini suçlama daha yüksek bulunmuştur. Bununla birlikte çalışmaya katılan hastaların sürekli kaygı düzeyleri ile tedavi aşamasının IV. ve V. dönemindeki hastaların III. dönemdeki hastalara göre zihni dağıtma ortalaması daha yüksek bulunmuştur (p< ,05). SOnuÇ: Boşanmış, kadın ve tedavinin ilk aşamalarındaki kronik böbrek yetmezliği hastaları kaygı ve başetmede diğer hastalara göre daha çok sorun yaşamaktadır. AnAhTAr SÖZcüklEr: Kronik böbrek yetmezliği, Başetme, Kaygı abstract OBJEcTIVE: This research was carried out to examine the levels of anxiety and coping styles of patients with chronic renal failure. mATErIAl and mEThOdS: This research was conducted with 258 patients treated at the Hacettepe University Nephrology Department. The Beck Anxiety Inventory and Coping Styles Scale Brief Form was used as a data collection tool. rESulTS: According to the obtained data, male patients had higher active coping and acceptance than female patients while denying and behavioral disengagement was higher in female patients than male patients. High levels of substance use and self-blame was found in divorced patients. However, patient trait anxiety levels was high and patients in stage IV and V of the treatment period had higher mean mental disengagement values than patients in stage III (p< .05). cOncluSIOn: Patients in the early stages of treatment, divorced and female patients with chronic renal failure had more problems regarding anxiety and coping than the other patients.
ÖZGÜN ARAŞTIRMA / ORIGINAL INVESTIGATION
AmAç: Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) dünyada giderek artan önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. Kesitsel tipteki bu çalışmada Isparta il merkezinde 40 yaş üzeri nüfusta KOAH ön tanı prevalansı ve ilişkili risk faktörlerinin belirlenmesi amaçlandı. GEREç VE YÖNTEmLER: KOAH semptomları ve risk faktörleri ile ilgili veriler konuyla ilgili yapılandırılmış bir anket formunun kişilerle yüz yüze görüşülme yoluyla toplandı. BULGULAR: Çalışmaya alınan 677 erkek cinsiyetli kişiden 272'sinin (%40) iki veya daha fazla KOAH semptomunun var olduğu görülürken, 995 kadından 226'sının (%23) iki veya daha fazla KOAH semptomunun var olduğu saptanmıştır (p<0.01). Sigara içen ya da geçmişte içmiş 360 kişinin 155'sinin (%43) iki veya daha fazla KOAH semptomu olduğu görülürken, sigara içmeyen 1312 kişinin 343'ünün (%26) iki veya daha fazla KOAH semptomunun olduğu görülmektedir (p<0.01). Sigara içicisi olmayan ve evlerinde iç ortam hava kirliliği faktörlerinden hiçbirinin bulunmadığını belirten 970 kişinin 147'sinin (%15) iki veya daha fazla KOAH semptomu olduğu görülürken; sigara içicisi olmayıp evlerinde en az bir risk faktörü bulunduğunu belirten 213 kişinin 61'inin (%27) iki veya daha fazla KOAH semptomunun olduğu görülmüştür (p<0.01). SONUç: Isparta İl Merkezi'nde 40 yaş üzeri nüfusta 2 veya daha fazla KOAH semptomu olmaya etki eden risk faktörlerin sigara içiciliği ile iç ortam hava kirliliğinin olduğu görülmektedir.