Türkiye’nin Felsefeyle İmtihanı -21. Dünya Felsefe Kongresi’ne Bir Son Bakış (original) (raw)

Türkiye Özelinde Felsefenin Neliğine İlişkin Eleştirel Bir Soruşturma

A Critical Investigation of the Nature of Philosophy in Particular of Turkey- The basis of philosophy is to witness a kind of humanitarian problems. This means that every human being that exists now is that a new philosophical implications. There is no single way of being human. Therefore, the objective reality is preconditioned by differences. According to this information, there is no way which is a single and autonomous of doing philosophy. Specificity of this country should be the starting point of doing philosophy, in Turkey today. To achieve this, a new method and date for discussion of a new creation is inevitable. In this study, it is through eyewitness accounts of Turkish discussed possible implications of a philosophy. Turkish thinking is to achieve an objective way to talk to people in Turkey. It is possible only to make Turkish sense retrospectively. Such a philosophy has implications for the final point refers to a relative specificity of this society. Key Words: Philosophy, Method, History, Human Being, Difference, Specificity

Söyleşi: Doğan Özlem ile Türkiye’de Felsefe Üzerine

Türkçe Redaksiyon Nermin Tenekeci İngilizce Redaksiyon Ayşe Başaran Adres Vefa Cad. No. 48 34134 Vefa İstanbul Tel 0212. 528 22 22 pbx Faks 0212. 513 32 20 e-mail talid@bisav.org internet http://www.talid.org Baskı-Cilt Elma Basım Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, MLA International Bibliography, Index Islamicus ve ASOS Index gibi indekslerce taranmaktadır. Dergiye gönderilen yazılar hakemler tarafından değerlendirilir. Dergide yer alan yazılardan yazarları sorumludur. Dergiye gönderilen yazılar yayınlansın veya yayınlanmasın iade edilmez. © Yayımlanan çalışmaların bütün hakları Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi'ne aittir. Kaynak gösterilerek alıntılanabilir.

Prof. Dr. Mehmet Vural ile "Türkiye'de Felsefe" Üzerine Söyleşi

Çeşm-i Cihan: Tarih Kültür Sanat Araştırmaları Dergisi, 2020

Dergimizin bu sayısının söyleşi kısmını Türkiye’de Felsefe konusuna ayırdık. Üzerinde yaşadığımız toprakların felsefenin beşiği olduğu ve 2.500 yıl gibi uzun bir geçmişi olduğu bilinmektedir. Bu coğrafyada Thales Milet’te, Anaksagoras Urla’da, Herakleitos Efes’te, Diyojen Sinop’ta, Heraclides Karadeniz Ereğli’de doğmuş ve yaşamıştır. Aradan geçen bu uzun zamana rağmen felsefenin bu topraklarda sürekliliğini ve bir gelenek oluşturduğunu söylemek güçtür. Tanzimat’tan sonra yeniden canlanan felsefi çalışmalarla ülkemizde felsefe varlık bulmaya çalışmaktadır. Türk İslam Düşüncesi Tarihi ve İslam Felsefesi alanlarında çalışmalar yapan Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Vural ile bu sayımızda Türkiye’de Felsefe üzerine keyifli bir söyleşi yaptık. Hocanın iki yıl önce basılan ve kısa zamanda üç baskı yapan Tanzimat’tan Günümüze Türkiye’de Felsefe adlı eserinden hareketle ülkemizde felsefenin sorunlarını, çözüm önerilerini ve gelecek perspektiflerini etraflıca konuşmaya çalıştık.

Tanzimat'tan Günümüze Türkiye'de Felsefe

Elis, 2019

Tanzimat’tan günümüze kadarki süreçte çokça tartışılan konuların başında, bize özgü bir felsefî geleneğin kurulup kurulamayacağı gelmiştir. Kendi kültür ve değerlerimiz üzerine inşa edilmiş bir felsefenin bize Batılı anlamda filozof olarak addedilen felsefecileri yetiştirme imkânı sağlayıp sağlayamayacağı ve bu imkânı gerçekleştirme yolunda Türkçenin felsefî bir dil oluşturma yönündeki yetkinlik ve yeterlilik seviyesi, köklü bir gelenek oluşturma çabaları gibi meseleler karşımızda durmaya devam etmektedir. Bu çalışmada, holistik bir bakış açısıyla Tanzimat’tan günümüze kadarki süreçte belirli dönemlerde felsefî paradigmalarda yaşanan değişimler kronolojik ve problematik olarak saptanmaya çalışılmıştır. Tanzimat ile birlikte ortaya çıkan akımların belli dönemlerde -örneğin 1915, 1933 ve 1960 yılları gibi- kırılmaya uğrayıp yön değiştirmesi ile farklı akımlara yerini bırakması, dünyadaki felsefe algısının değişimine paralel olarak ülkemizdeki değişimler bu araştırmada ortaya konmaya çalışılmış, çalışma sonucunda bugüne kadar dile getirilmemiş olan sonuçlara ulaşılmıştır.

Çağdaş Dünyada Felsefeni̇n İmkâni Ve Badi̇ou

Journal of International Social Research, 2020

Öz Felsefi düşünce, akıllı bir varlık olan insanın öncelikle kendinden başlayan bir süreçle varoluşu anlamlandırma çabasıdır. Zira düşünen, anlayan, anlamlandıran bir varlık olarak insan önce kendisini, sonra tecrübe ettiği her şeyi anlamaya, anlamlandırmaya çalışmış, sonuçta elde ettiği bilgileri açıklama, kaynaştırma ve bütünleştirerek dile getirmiştir. Sokrates'in 'sorgulanmayan bir hayat yaşanmaya değmez' deyişinde olduğu gibi yaşamın temel noktası olmuştur. Bu anlamda ben kimim? sorusuyla başlayıp varoluşun temel kaynağını bulma çabası olarak felsefe hem bir düşünsel etkinlik hem de fizik, kimya, biyoloji, kozmoloji gibi bilimsel bir faaliyettir. Nitekim Antik Yunan filozoflarına baktığımızda onlar evrenin arkhesini ararken düşünsel etkinlikten ziyade bilimsel bir keşif faaliyeti de yapmışlardır. Bu anlamda bugün felsefi düşünce, her ne kadar yaygın kanaatle boş bir zihinsel etkinlik olarak görülse de aslında hemen hemen tüm bilimsel faaliyetlerin temelini oluşturmaktadır. Ayrıca modern dönemin siyasi ve politik paradigmaları demokrasi ve demokrasi karşıtı yaklaşımlarıyla birlikte, temelde Antik Yunan düşüncesine dayandığı gibi birçok ahlaki düşüncenin kökenini de yine felsefe oluşturmaktadır. Stoa düşüncesinde felsefenin bir yumurtaya benzetilip dış kabuğunun mantık, beyaz yerinin fizik, iç sarı kısmının ise etik olduğu metaforunu unutmamak gerekir. Keza Descartes'ın felsefenin kökü metafizik, dalları tıp, mekanik ve etikten oluşan bir ağaç olduğu metaforu, Wittgenstein'ın yine felsefeyi çok farklı işlevleri gerçekleştirmek üzere birbirinden ayrı aletleri içeren çantaya daha doğrusu bir alet kutusuna benzettiğini de hatırlamak gerekir. Bu nedenle bugün felsefe tanımlarında her ne kadar Sokrates'tan kalan şekliyle kelime anlamıyla onun bir bilgelik sevgisi olduğu hatırlatılsa da buradaki bilgelik salt bir hikmet sevgisi değil ister teori ister pratik olsun, her alanda ortaya çıkacak bilginin tümüdür. Bu yönüyle bir anlam ve hakikat arayışıdır. Öyle ki Thales ile başlayan dönemde daha çok fiziki alanla ilgili bir uğraş olarak görülen felsefe, Sokrates döneminde ahlak temelli işlev görmüş Platon ile birlikte fiziğin, görülenin ötesine idealar alemine doğru işleyen bir düşünce sistemi haline dönüşmüştür. Hristiyanlıkla birlikte ilk kilise babalarıyla artık dinin hizmetinde olan bir felsefe ortaya çıkmıştır. Agustinus, Aquinas gibi filozoflarla felsefe, teoloji/kelam haline dönüşerek inanılan dinin savunusu olarak iş görmüştür. Orta Çağ'dan sonra ise felsefenin işlevi daha de değişmiş bir önceki dönemin aksine aydınlanmayla bu kez dini eleştirmenin merkezi haline gelmiştir. Modern dönemde başlayan çeşitli disiplinlerdeki uzmanlaşmalardan felsefi düşünce de kendi payına nasiplenmiş, önceki dönemlerdeki her alanda meydana gelen değişme ve gelişmenin felsefe olarak görüldüğü düşüncesinin yerini fizik, kimya, biyoloji, kozmoloji, teoloji/kelam, sosyoloji, psikoloji gibi çeşitli bilimler almıştır. Zamanla felsefi düşüncenin merkezini ampirizm ve matematik, 19. yüzyıldan sonra pozitivizm ve bugün ise hermeneutik, analitik ve postmodern düşünce oluşturmuştur. Çağdaş dünyada karşı karşıya kaldığımız soru, felsefenin parçalanarak, bölümlere ayrılarak yavaş yavaş yok olmak üzere olup olmadığıdır? Yani her disiplinin kendi alanında müstakil bir bilim haline gelmesiyle felsefenin imkânının ortadan kalkıp kalkmayacağıdır? Çalışmamızda Badiou düşüncesi temelinde çağdaş dünyada felsefenin imkânını ele alıp değerlendireceğiz.

"Felsefe" Full Özet

Felsefe bölümü felsefe derslerinin kısa özetidir. Pratik bilgiler felsefe hakkında sizlere temel oluşturabilecek,güzel bir özet çalışmasıdır. Eksik ve yanlışların olmamasına özen gösterilmiş ve oluşabilecek yanlışlardan kimsenin sorumlu tutulamayacağını bildiririm.