The effects of the philosophy history translations on our philosophy view (original) (raw)
Related papers
Çeviri Felsefe Tarihlerinin Felsefe Tasavvurumuza Etkileri
2007
It is possible to say that there are o lot of factors that affect the movements of philosophy are being happened in a society. One of these factors is The Philosophy History that has formed the progress of phiosophical view from past to now. And so, he books of Philosophy History that have effects on the idea of view in its own period of time. From this point, we think that we may understand how the philosophical idea has formed in our country by the helps of comprehension of these published translation books. We hava especailly tried to research some of the main Philosophy History Books that were published after Republic. We may have misunderstood some of points- of course -and there may be some deficienies in explanation. But, in spite of every lacks, the aim of our study that we have sincerely tried to formed is to help to understand how it seems, our philosophy view. Herhangi bir toplumda meydana gelen felsefe ...
The problem of the origin of philosophy in the text concerning history of philosophy in Turkish
International Journal of Human Sciences, 2007
Felsefe tarihleri, genel olarak felsefi düşüncenin başlangıcı olarak M.Ö. VI. yüzyılda Thales'in 'herşeyin kökeninde su vardır' şeklindeki önermesini kabul ederler. Böyle bir kabulün gerekçesi ve dayanakları nelerdir? Bu kabulden hareketle felsefe yapma, Yunan dünyasından hareketle günümüze kadar ulaşmış bir düşünce etkinliği midir? Yoksa farklı kültürlerin farklı felsefeler yapabilmelerine imkân var mıdır? Tüm bu sorular Türkçede yer alan felsefe tarihlerinde açıkça veya üzeri örtülü bir şekilde cevaplanmışlardır. O halde bu cevaplardan hareketle felsefe tasavvurumuz ile felsefenin başlangıcı problemine getirilen çözüm arasında bir ilişki kurulabilmesi mümkün görünmektedir.
2021
Öz: Tercüme faaliyetleri İslam coğrafyasının genişlemesi ve köklü medeniyetlerin kültürel birikimleriyle karşılaşılması sonucu ortaya çıkmıştır. Emevîler döneminde bireysel düzeyde gerçekleştirilen tercümeler Abbâsîler döneminde kurumsal düzeye ulaşmıştır. Çünkü bilimsel çalışmalar ve tercüme faaliyetleri Abbâsî halifeleri tarafından önemli ölçüde desteklenmiş ve tercüme merkezi niteliğindeki Beytü'l-Hikme kurulmuştur. İslam coğrafyasında gerçekleştirilen tercüme faaliyetleriyle birlikte bilimsel çabalara yakın olan özellikle İran kökenli Müslümanlar yani mevâlî, Müslüman toplumda etkin ve belirleyici bir konum elde etmiştir. Mu'tezile kelamcılarının neredeyse tamamı mevâlîden oluşmaktadır. Özellikle Müslüman coğrafyanın dışındaki dinî-felsefî ve düşünsel yapılanmalara karşı Müslüman dinî kültürün itikadî/kelamî tercihlerini savunan Mu'tezile, tercüme yoluyla Müslüman kültüre dahil olan özellikle Yunan felsefesine ilişkin eserlerden yararlanma yoluna gitmiş ve bu eserleri görüşlerinin temellendirilmesinde değerlendirmiştir. Mu'tezile'nin kurucusu Vâsıl b. Atâ'nın görüşlerinde bile söz konusu felsefî kültürün etkisini görme imkânımız mevcuttur. Ancak Mu'tezile'nin gerçek anlamda sistematik felsefî kültürle tanışmasını, Mu'tezile kelamını da sistemleştiren Ebû'l-Huzeyl el-Allâf ile başlatmamız gerekmektedir. Sonraki süreçte ise Nazzâm söz konusu felsefî kültürü mu'tezilî yaklaşımları bakımından belki daha güçlü bir şekilde değerlendirme imkânı bulmuştur. Şu hâlde denilebilir ki Abbâsîlerin hilafeti devralmasıyla birlikte Mu'tezile'ye hem siyasî hem de bilimsel destek sağlanmıştır. Söz konusu bilimsel desteğin en önemli unsuru ise Yunan felsefî kültürüne ilişkin eserlerin sistemli bir çabayla tercüme ettirilmiş olmasıdır. Dolayısıyla Mu'tezilîler fikirlerini sistemleştirmek için ihtiyaç duydukları ortama kavuşmuştur. Böylece Abbâsî halifelerinin entelektüel yaklaşımı neticesinde İslam kelamında asırlar boyunca devam edecek olan aklî/felsefî tartışmalar ilk kez kurumsal düzeye ulaşmıştır.
Diyalog Interkulturelle Zeitschrift Für Germanistik, 2020
Felsefenin ve dolayısıyla düşünce tarihinin en önemli filozoflarından biri olan ve başta mantık, fizik, metafizik, astronomi, siyaset, retorik olmak üzere birçok alanda eserler veren Aristoteles’in (M.Ö. 384-322) bu eserlerde bildirdiği görüşleri birçok disiplinin kendi kuramlarını oluşturmasında büyük önem arz etmektedir. Onun özellikle bir şeyin varlığa gelişini açıklamada kullandığı Dört Neden Kuramı, şeyin gerçek bilgisine ulaşmada yol göstericidir. Bugüne değin varlığın bilgisine ulaşma, olguların açıklanması söz konusu olduğunda birçok bilim dalı Dört Neden Kuramından yararlanmıştır. Yirminci yüzyılın son çeyreğinde bir bilim dalı olma çabası içerisine giren çeviribilimin disiplinlerarası bir bilim dalı olup olmadığı son on yıllarda sorgulanmaya başlanmıştır. Fakat yapılan çalışmalarda varılan sonuçlara bakıldığında ortak bir görüş birliğinin olmadığı görülmektedir. Çeviri olgusu bugüne kadar, çeviribilimin ilgili olduğu dilbilim, kültürbilim, metinbilim, iletişimbilim, yorumb...
An overview on the perception of the dunyâ in the main sufi classical books
2006
Tasavvuf düşüncesinde dünyâ kavramı, insan bilincinin farklı seviyelerine göre farklı şekillerde anlaşılmıştır. Sûfîlerin tasavvuftaki bilinç türleri olarak ortaya koydukları avâm, havâss ve ehass gruplamasına göre dünyâ karşısındaki tutumun da değiştiği görülmektedir. Sûfîlerin avâmın dünyâ algısını âfet, havâssın dünyâ algısını nîmet, ehassın dünyâ algısını âyet olarak gördükleri söylenebilir. Sûfîlerin hedefi bilinçte tevhîdin gerçekleşmesidir. Sûfîler verâ, zühd, sabır, şükür, tevekkül gibi terimlerin avâm, havâss ve ehassa mahsûs üç boyutunun varlığını kabul etmektedirler. Bu da, insan bilincinde yükselişe yardım eden hiçbir tavrın, hiçbir aşamada değer ve işlevselliğini yitirmediğini göstermektedir.The conception of dunyā, in sufi thought, was understood in different senses for distinctive conscious phases. Human attitudes towards dunyā can change according to sufi classification as awām (ordinary people), khawāss (the noble in spiritual life) and ekhass (the best of the noble...
2015
An Overview to the Turks’ Understanding of Philosophy and Their Contribution in the Mythological Period and Afterward The Turks have important contributions to the philosophical tradition, which is the common heritage of mankind throughout the history. Most of the information known about the contribution of the Turks to philosophy is related to the period after their acceptance of Islam. Whereas, the wisdom tradition of Turks, alt-hough in the form of a collective tradition, is much older. In this study, first we have dealt with the philosophical tradition of the Turks before their adoption of Islam and their philosophical contributions. Secondly, we have analyzed the new way of thinking after the adoption of Islam by the Turks and new achievements as a result of merging the old philosophical tradition with the new information they gathered and its impact on the philosophical tradition of the Turks. Keywords: Turks, philosophy, mythology, religion, Avennasar, Avicenna. Tarih boyunca insanlığın ortak mirası olan felsefe geleneğinde Türklerin de önemli katkıları bulunmaktadır. Türklerin felsefeye katkılarına dair bilinen birçok bilgi onların İslamiyet’i kabulünden sonrasıyla ilgilidir. Hâlbuki Türklerde hikmet geleneği her ne kadar kollektif bir hikmet biçiminde olsa da çok daha eskidir. Bu çalışmada ilk olarak Türklerin İslamiyet’i kabulünden önce felsefi gelenek karşı-sındaki durumları ve felsefi geleneğe katkıları üzerinde durulmuştur. İkinci ola-rak da Türklerin İslamiyet’i kabulüyle birlikte önceki müktesebatı ve yeni kaza-nımlarını kaynaştırması sonucunda ortaya koyduğu yeni düşünce biçiminin du-rumu ve felsefi gelenek üzerindeki etkilerine temas edilecektir. Anahtar Kelimeler: Türkler, Felsefe, Mitoloji, Din, Farabi, İbn-i Sina.
The Role Sabaeans of Harran in Translation of Helenic Science and Philosophy to the Islamic World
Harran Sabiiler Nastûrî-Süryânî kiliselerinden farklı olarak yıldız ve gezegenlere tapan Pağan bir topluluk ve gelenek mevcuttu. Kökleri M.Ö. üç bin yılındaki Asur-Babil politeizmine kadar gerilere uzanıyordu. M.Ö. IV. yüzyılda Büyük İskenderin doğu seferiyle (M.Ö.327-323) Yunan egemenliğine girmesi ile de geleneksel Harran dini/kültürel yapısı Yunan kültürü ile zorunlu bir tanışma yaşamıştır. Ayrıca şehirde o zamana kadar konuşulan Süryânicenin yanı sıra Makedon göçmelerin şehre yerleştirilmesi ile Yunanca da rağbet görmeye başlamış, bu sayede yerli halk Yunan filozof ve bilginlerinin eserleri ile tanışmışlardır. Bu zorunlu karşılaşma iki kültür arasında zamanla senkretik bir yapının oluşmasının da başlangıcı olmuştur. Bundan sonra uzun yıllar Harran Helenistik mirasın çok önemli bir merkezi olmuş; M.S. IV. Asırda ve M.S. IX. asırlarda yani Abbasiler döneminde Yunan bilim ve felsefesinin Süryanice ve Arapçaya tercüme edildiği bir merkez olarak öne çıkmıştır. Özellkle Matematik, Astronomi ve geometri alanlarında eserleri tercüme etmişler, bilimsel keşiflerde bulunmuşlardır.
On History of "The Sufi and The Tasawwuf Concepts"
Istanbul University - DergiPark, 2020
There are different views on when the concepts of "sufi" and "tasavvuf" used as name of mystic and Islamic Mysticism. In the later sources, the history of these concepts goes back to pre-Islamic times. There is no information to confirm this even in hijri third century written sources. Since the time of the Prophet Muhammad, writing spread rapidly among Muslims, and Islamic sciences and ıt's terms were recorded in addition to the Quran and hadiths. Thus it is possible us to determine which concept emerged when by examining written sources. The concepts of "sufi" and "tasavvuf" must have been in written sources since their emergence. For this reason, we will leave aside the information contained in the sources and try to determine when these concepts emerged by looking at when these concepts were included in the resources written.
Makale, 2023
This study ventures toward a philosophy of translation studies, exploring the discipline’s theoretical and historical development influenced by computational advancements and linguistic theories. It delves into the impact of modern linguistics on translation studies and discusses how the field has established itself as a standalone scientific discipline, engaging in theoretical and methodological inquiries. The work underscores the close relationship between hermeneutics and translation studies, where interpretation plays a critical role in understanding and translating texts. Central to the discussion is the distinction between sense and reference, as posited by G. Frege, which has significant implications for translation in distinguishing between meaning as understood within a language (sense) and the extralinguistic object to which language refers (reference). Additionally, the study relates to the concepts of indeterminacy of translation by W.V.O. Quine, an analogy by L. Wittgenstein, and the role of tradition in understanding by H.-G. Gadamer, all of which inform the complex translation process. Recognizing translation's multilingual and multifaceted nature, the study calls for an interdisciplinary approach, integrating insights from philosophy, science, and translation studies. The study proposes the establishment of a philosophy of translation studies, which contemplates the nuances of language, culture, cognition, and the subjective nature of interpretation. The study considers translation not merely a transfer of words but a nuanced act that bridges cultural and conceptual divides. Conclusively, it advocates for translation studies to be recognized as a dynamic field that contributes to global communication and fosters cross-cultural understanding. It provides insights into the ongoing debates and shifts within the academic discipline and emphasizes the need for a comprehensive philosophical framework. Keywords: Philosophy of Translation Studies, Hermeneutics, Translation Theory, Linguistics, Sense and Reference, Tradition and Understanding.