Ekonomi-Politik Yönleriyle Karşılaştırmalı Roman Analizi: Gazap Üzümleri, Demirciler Çarşısı Cinayeti ve Yusufçuk Yusuf (original) (raw)

Kırmızı Pazartesi ve Kuyucaklı Yusuf Romanlarının Toplumcu Gerçekçi ve Sosyolojik Eleştiri Bağlamında Karşılaştırmalı Analizi

Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD), 2020

Literature is an aesthetic means reflecting the social structure and values shaped within each culture. Writers as individuals emanating from their own cultures have used this aesthetic means to produce literary works for various reasons. In this regard, having resulted from either conscious or unconscious processes, one is sure to detect cultural leads within these literary texts. Therefore, this article is a comparative study looking into gender roles in the context of honour affairs, religion as a social phenomenon, social privilege and the concept of crime as examples to social values. The selected works are the novella Chronicle of a Death Foretold by the prominent Latin American writer Gabriel García Marquez and Kuyucaklı Yusuf by the great Turkish author Sabahattin Ali. The theoretical background of the article is based on the critical approaches of socialist realism and social criticism as stated by Berna Moran in his boo Edebiyat Kuramları ve Eleştiri (Literary Theories and Criticism). According to these two approaches art is reflective of life and social dynamics are shaped due to social, cultural, economic and political elements. The social values under scrutiny are studied in a comparative and textual fashion based on excerpts taken from both works of literature. As a result, it has been identified that both novels reveal similarities in terms of the presentation of societal values. In both societies a double standard for honour affairs exists. Moreover, the presence of religious dysfunctionality, a privileged supremacist status stemming from wealth and social affairs, and crime as a result of societal double standards have a negative effect on the lives of individuals.

Gazap Üzümleri Romanına Büyük Buhran Odaklı Bir Yaklaşım

Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi, 2021

1929 yılında yaşanan Büyük Buhran yaklaşık on yıl boyunca Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere bütün dünyayı etkilemiştir. 24 Ekim 1929 Perşembe günü Amerikan borsası dibe vurur. Bu sebeple bu tarih Kara Perşembe olarak anılır. Krizin yansımaları toplumun her kesiminde derinden hissedilir. Yüz binlerce insan işini ve evini kaybeder. Tarım ürünü fiyatlarında çok ciddi düşüşler yaşanır. Çiftçiler bu süreçte büyük mağduriyetler yaşarlar. Birçok banka kapanır ve toplumda büyük bir kaos oluşur. Dönemin genel havasına bakıldığında bu krizin birçok alanda etkisini gösterdiği söylenebilir. Sanat ve edebiyat da bu alanlar arasındadır. Büyük Buhran, Amerikalı yazar John Steinbeck'in Gazap Üzümleri romanına da konu olmuştur. Gazap Üzümleri romanı, Büyük Buhran sürecini çiftçi bir ailenin yaşam mücadelesi üzerinden ele alır. Romanda kuraklık, işsizlik, göç, mülteci olma durumu, ötekileştirilme, işçinin sömürülmesi, açlık, sefalet ve daha birçok mesele Joad ailesi üzerinden verilir. Bu çalışmada iktisadi bir bakışla Büyük Buhran'ın Gazap Üzümleri romanına yansıması ele alınmıştır. Romandan hareketle dönemin iktisadi durumu roman kurgusu üzerinden değerlendirilmiştir.

Yusuf Zi̇ya Ortaç'In Romanlari Üzeri̇ne Bi̇r İnceleme

Journal of Turkish Studies, 2018

Yusuf Ziya Ortaç, who stands out for his poetic and humorous works that he had during the time embracing the National Literature and post Republican periods, authored six novels. These novels fell behind his other works, which appeared in the form of poetry, drama, memoir, travel literature, and wit. These novels have had no greater impact than being a series of details that complements his literary career. It can be noticed that the author, who discussed various topics in each of his novels, preferred this form of literature to reflect his emotions and thoughts, and to keep up with the current literary issues of that time. These novels, which are also part of the image of Yusuf Ziya Ortaç, are as follows: Meşhedi Ankara'da (Meşhedi in Ankara), which is generally a humorous novel; Göç (Immigration), which is in the form of autobiography; Üç Katlı Ev (The Three-Storey House), a novel that explains the societal changes in family life upon a conflict of generations; İsmet İnönü: Bir Hayatın Romanı (Ismet Inonu: A Story of a Life), which is in the form of biography; Şeker Osman (Sweet Osman), a novel treating the theme of mercy which can also be seen in Tanzimat (a period in Turkish literature) narratives; and Kürkçü Dükkanı (The Furrier's Shop) which is shaped by the theme of love. These novels not only reinforce his humorist author personality, but also reveal his social consciousness, reflect his own life, deal with the theme of love which is an important part of his poetry, and demonstrate the literary trends of his time.

Tutsak Romanında Geçen Siyasi, Tarihi ve Hukuki Kavramların İncelenmesi

2020

ÖZTÜRK KAPLAN, N. (2020). ''Tutsak Romanında Geçen Siyasi, Tarihi ve Hukuki Kavramların İncelenmesi'', (Ed. Hakan Sarı, Yusuf Koşar), EMİNE IŞINSU ARMAĞANI, 1. Baskı, İstanbul, Ihlamur Yayınları, s. 269-285.

" Jenö War Mein Freund " ve " Yusuf Yaşayacak " Öyküleri Örneğinde Karşılaştırmalı Toplumcu Yazar Analizİ

Bu yazının amacı İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya ve Türkiye'de ortaya çıkan yeni hareketlenmeler sonucu toplumsal sorunlara eğilen yazarlar Wolfdietrich Schnurre ve Ömer Faruk Toprak'ın iki öyküsü üzerinden karşılaştırmalı edebiyat inceleme yöntemlerince ortak veya benzer tematik dokular belirleyerek toplumcu yazar analizi yapmaktır. Kullanılan yöntem yazarların kişilik ve öznel kültürlerinin yapıtları üzerindeki etkisini gözlemlemeye dayalı yeni bir inceleme yöntemi denemesidir. Her iki yazar da Birinci Dünya Savaşı sonunda 1920 yılında doğmuş, gençlik yıllarında ise İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında o dönemlerin zorluklarını yaşamış ortak yaşanmışlıklara sahiptirler. Dönemin ruhu (Zeitgeist) kavramı bağlamında iki farklı edebiyata ait yapıtlar üzerinde her iki yazarın toplumcu bakış açıları, işledikleri konu ve kullandıkları motifler aracılığıyla incelenmektedir. Ele alınan metinler, Wolfdietrich Schnurre'nin " Jenö war mein Freund " ile Ömer Faruk Toprak'ın " Yusuf Yaşayacak " adlı öyküleridir. Karşılaştırmalı edebiyat inceleme yöntemleri kullanılarak yapılan bu çalışmada yazarlarının aynı kuşaktan olmaları, aynı dönemin siyasi, askeri ve sosyolojik olaylarından etkilenmişlikleri, ele alınan öykülerinde bireysel motiflerin yanı sıra ortak motifler kullanarak toplumsal, siyasi, askeri ve sınıfsal eleştiride bulunmaları özellikli görülmüştür. Bu bağlamda her iki yazarın farklı ulus ve ülkelerden olmalarına rağmen, ortak ve benzer yönleri, kişilikleri, tecrübeleri ve hayata bakış açılarıyla dönemin ruhunun da etkisiyle içinde yaşadıkları toplumu, siyasi erki, sınıfsal ayrımları, baskı unsurlarını, eğitim alanını benzer şekilde eleştirdikleri görülmektedir. Giriş İkinci Dünya Savaşı sonrası ekonomik, siyasi ve toplumsal sıkıntılardan etkilenen ülkelerin edebiyatlarında yeni hareketlenmeler oluştu ve yeni edebi akımlar ortaya çıktı. Bu akımların temsilcileri yazarlar toplumcu bakış açılarıyla yapıtlar verdiler. Yapıtlarında savaşa, baskılara, sınıfsal ayrımlara, antidemokratik tutumlara, sürdürülen politikalara karşı geldiler ve içinde yaşadıkları toplumlar ile bu yönde etkileşim içine girdiler. Bilindiği gibi savaşın taraflarından olan Almanya'da savaş sonrası ortaya çıkan edebiyat akımı " Yıkıntı Edebiyatı " (Trümmerliteratur) olarak adlandırılmıştır. Bu isim savaşın sadece binaları, sokakları değil insanları ve hayatlarını da yıktığının sembolü niteliğindedir. Bu akımda eserler veren yazarlar baskı rejimlerine, savaşlara, ölümlere, sefalete, sınıfsal ayrımlara, antidemokratik uygulamalara karşı çıkarak toplumdan yana ve toplumun sorunlarına eğilen bir tavır sergilediler. Her ne kadar savaşa aktif katılmamış olsa da siyasal ve ekonomik olarak bu süreçten etkilenen Türkiye'de de benzer edebi anlayışlar gelişti. Dönemin uluslararası ve ulusal şartlarından etkilenen yazarlar toplumsal sıkıntıları dile getiren ekonomik ve siyasal eleştirilerin yer aldığı eserler vermeye başladılar. Bu nedenle Türk edebiyatında ele alınana sosyal konular da değişmeye başladı. Alman yazar Wolfdietrich Schnurre (1920-1989), İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya'sında toplumcu yazarlardan biri olarak görülür. Sosyalist eğitim veren okullarda eğitim görmüş ama savaş sırasında Nazi ordusunda görev yapmak zorunda kalmış olan yazar, eserlerinde baskıcı yönetim anlayışına, savaşlara, sınıfsal ayrımlara, zulümlere dikkat çekmiş toplumu hem uyarmak hem de bilinçlendirmek görevini üstlenmiş görünür. Jenö war mein Freund (Jenö Arkadaşımdı) adlı öyküsünde yazar Jenö isimli bir çingene gencinin üzerinden sınıfsal ayırıma, Nazi Almanya'sındaki baskı rejimine

Edebiyat Coğrafyası Açısından John Steinbeckin Gazap Üzümleri Romanının İncelenmesi

Geography and literature are in mutual interaction. One of the elements included in literary works, especially in the texts of events and situations, is space. In literary texts, events take place in many places and bear the traces of these places. In this sense, space and man, which constitute the field of study of geography, also find a place for themselves in literary works. In addition, the space, spatial october, heroes, that is, people, geographical events, geographical formations that literary writers use to strengthen expression in literary works reveal the relationship between literature and geography. However, it is due to the fact that human feelings, thoughts and actions are included in literary texts such as stories, novels and poems, and the determining influence of the natural environment in which a person lives on the formation of these feelings and thoughts. In this sense, the study of the influence of geography on the natural environment of people and the effect of the natural environment on people allows literature and geography to meet at certain points.

Salkım Söğütlerin Gölgesinde Romanının Sosyolojik Açıdan Değerlendirilmesi

Toplumları derinden etkileyen tarihi olaylar, tarih kitaplarında ve belgelerde çoğunlukla sayısal değerler, sebep ve sonuç ifadeleriyle yer alırken doğallıkla işin sosyolojik ve bireysel boyutu geri planda kalır. Roman gibi edebi eserler ise bu boşluğu doldurma işlevini görebilirler. Fırat Sunel’in “Salkım Söğütlerin Gölgesinde” adlı romanı, Ahıskalıların 1944 Kasımında Sovyetler Birliği’nin o zamanki lideri Stalin’in emriyle sürgüne gönderilmelerini anlatmaktadır. Dönemin olaylarının toplumsal ve bireysel yaşantıya etkisi, bu romanla ortaya konulmuştur. Roman, türün özelliklerinin bir gereği olarak kurgusal bir sistem içinde yer almaktaysa da tarihe mal olmuş olayların kronolojisi, bu olayı harekete geçiren aktörler ve mekânlar tarihi olanla paralellik gösterir. Bu çalışmada, roman sosyolojisine kısaca değinilmiş, “Salkım Söğütlerin Gölgesinde” romanının olay örgüsü, belli başlı kahramanları, anlatıcısı, zaman ve mekânı üzerinde durulduktan sonra “nesnel harita” başlığı altında tarihi süreç üzerinde durulup romanla tarihsel süreç arasındaki, ilişki söz konusu edilmiştir.