Comparison of the early complications of total and subtotal thyroidectomy in the multinodular goitre (original) (raw)
Related papers
Turkish Journal of Surgery, 2013
Gereç ve Yöntem: 1998-2010 yılları arasında total tiroidektomi yapılmış ve patolojik incelemelerinde tiroid kanseri saptanmış olan 161 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi. Patolojik incelemesinde, geriye dönük bir varsayım olarak, "ultrasonografi ve/veya palpasyonda dominant nodül olarak isimlendirilebilir ve ince iğne aspirasyon biyopsi talebi yapılabilir" şeklinde düşünülebilecek olan en az bir adet 1 cm'den büyük nodül taşıyan 142 olgu çalışma kapsamına alındı. Hastaların kanser odaklarının sayısı, odakların en büyük çapları, dominant nodülde ve/veya dışında olup olmadıkları ve histolojik tipleri kaydedildi. Bulgular: İki yüz sekiz kanser odağının %65.5 oranda tek, %34.5 oranda ise çok odaklı olduğu; çok odaklı olguların hepsinin histolojik tipinin papiller olduğu saptandı. Dominant nodülün dışında %57.7 oranında; dominant nodül lobunun kontrlateralinde ise %34.5 oranında kanser odağı saptandı. Sonuç: Bulgularımız, sadece dominant nodüle ince iğne aspirasyon biyopsisinin yapılması halinde, tiroid kanser odaklarının yarıdan fazlasının, sadece dominant nodül lobuna lobektomi yapılması halinde ise üçte birinin atlanabileceğini göstermektedir. Dominant nodülden başka şüpheli nodüllerde, en azından ikinci bir nodule İİAB yapılmasının (özellikle kontrlateral lobda şüpheli nodül varsa) ve papiller kanser şüphesi olan hastalarda, yüksek çok odaklılık oranı nedeniyle total tiroidektominin göz önünde tutulmasının doğru olabileceği kanısına varıldı. SUMMARY The relationship of thyroid cancer with dominant nodule in patients with nodular goiter who underwent total thyroidectomy and had thyroid carcinoma Purpose: To query the sufficiency of fine needle aspiration biopsy for dominant nodule in terms of planning the surgical treatment and diagnosis of thyroid cancer. Materials and Methods: Medical records of 161 patients who underwent total thyroidectomy and had thyroid cancer on pathological examination in the period of 1998-2010, were retrospectively examined. We reviewed the pathological findings of 142 patients with fine needle aspiration directed to the nodule with a diameter greater than 1 cm which was palpable or ultrasonographically detected and termed as the dominant nodule. Numbers, and diameters of malignant foci, localization in the dominant nodule and/or out of it, and histological types were recorded. Results: 65.5% of the 208 cancerous areas were single, and 34.5% were multicentric, and the histological type of all multicentric cases was papillary carcinoma. Additionally, 57.7%, and 34.5% of the cancerous areas were observed outside the dominant nodule, and in the contralateral lobe of the dominant nodule, respectively.
[Total thyroidectomy in benign thyroid diseases]
Kulak burun boğaz ihtisas dergisi : KBB = Journal of ear, nose, and throat
In this retrospective study, we reviewed the data from patients who had total thyroidectomy for benign thyroid disease and evaluated the safety of this surgery. Three hundred and twenty three patients (49 males, 274 females; mean age 42.6+/-14.1 years; range 13 to 80 years) who underwent total thyroidectomy between 2002 and 2008 were included in the study. In the preoperative studies, patients with suspicion of thyroid cancer were excluded. Indications for total thyroidectomy, cancer incidence and complication rates were evaluated. Two hundred and eighty three patients (87.6%) were operated on due to bilateral multinodular goiter, 17 (5.3%) due to toxic goiter, 23 (7.1%) due to thyroiditis. In our study, it was found that the incidences of permanent recurrent laryngeal nerve palsy and permanent hypoparathyroidism were 0.6% and 1.86%, respectively. Postoperative hemorrhage requiring repeat surgery occurred in 0.6% of the patients. There was no recurrence during follow-up. The present...
Dicle Medical Journal, 2012
Objectives: Fine-needle aspiration biopsy (FNAB) is the gold standard in the management of thyroid nodules and specimen should be obtained from dominant nodule. In our study, we aimed to compare the FNAB and histopathology results of dominant and non-dominant nodules and to evaluate the association between nodule size and histopathology results in patients with MNG. Materials and methods: Between 2009 and 2010, 197 cases who had diagnosed MNG were analyzed. These cases were performed FNAB from both dominant nodule and non-dominant nodule. 26 patients with inadequate cytological results were excluded and 171 cases were included in the analysis. Malignant ultrasonographic (US) features were defined as showing marked hypoechogenicity, microcalcifications, solid structure and not having peripheral halo. Results: No statistically significant difference was observed between malign cytology and suspected cytology ratios of dominant nodules and non-dominant nodules (p=0.083). Malignancy rates were higher at dominant nodules not having peripheral halo and non-dominant nodules including microcalcification at US. Also statistically significant difference was not observed (p=0.485) between malign histopathology rates of dominant and non-dominant nodules after surgery. Conclusions: According to cytological and histopathological results of patients with MNG, there was no significant difference between the malignancy ratio of dominant and non-dominant nodules. There is no obvious correlation between malignancy and nodule size in patients with MNG. We think that FNAB obtained not from only dominant nodules but also nodules with suspicious features of malignancy is necessary for most accurate diagnosis.
Complication Risk in Secondary Thyroid Surgery
Şişli Etfal Hastanesi tıp bülteni, 2018
T iroid cerrahisi en sık uygulanan endokrin cerrahi girişim olup, olguların büyük bölümüne primer cerrahi uygulanmaktadır. Bununla birlikte, bazen daha önce girişim uygulanan tiroid lojuna nüks guatr veya tiroid kanseri nedeni ile ikincil cerrahi girişim gerekebilmektedir. [1] İkincil girişimlerin primer cerrahiye göre nadir olması hem hasta hem de cerrah için şanstır. Hastanın hayat kalitesi üzerine direkt etkisi olan reküren laringeal sinir (RLS) paralizisi ve hipoparatiroidizm gibi spesifik postoperatif komplikasyon riski ikincil cerrahilerden sonra belirgin daha yüksektir. [1-3] Amaç: İkincil tiroid cerrahisi primer cerrahiye göre nadir uygulanmaktadır. Geçirilmiş ameliyata bağlı oluşan skar dokusu ve dokularin artan frajilitesi nedeni ile ikincil cerrahilerde komplikasyon riskinin yüksek olduğu bilinmektedir. İkincil cerrahilerde komplikasyon oranını azaltmak icin birçok cerrahi teknik ve strateji önerilmiştir. Bu çalışmada; lateral yaklaşımla intraoperative sinir monitorizasyonu (IONM) kullanılarak ikincil tiroid cerrahisi uygulanan olgularda komplikasyon oranlarını değerlendirmeyi amaçladık. Yöntem: Daha önce benign ve malign tiroid hastalıkları nedeni bir tiroid cerrahisi geçiren ve ikincil cerrahi girişim uygulanan 44 hastanın verileri (Grup 1), primer cerrahi uygulanan son 44 hastanın verileri (Grup 2) ile karşılaştırıldı. Lobektomi yapıldıktan sonra patolojide malignite saptanan ve müdahale edilmemiş diğer loba tamamlayıcı tiroidektomi uygulanan hastalar çalışma dışı bırakıldı. İkincil cerrahide sternokleidomastoid kas ön kenarı ve strep kasları arasından girilerek lateral yaklaşım uygulandı. Primer cerrahide ise orta hattan tiroid lojuna girildi. Tüm hastalara standart IONM uygulandı. Hipokalsemi klinik semptom olup olmadığına bakılmaksızın, serum kalsiyum düzeyinin ilk 48 saatte 8 mg/dl veya altında bir değer saptanması olarak tanımlandı. Geçici ve kalıcı rekuren laringeal sinir paralizisi risk altındaki sinir sayısına göre değerlendirildi. Loba uygulanan girişim şekli; nuks, Graves hastaliği, substernal guatr, santral diseksiyon uygulanması yüksek riskli girişim olarak tanımlandı. Bulgular: Yaş ortalaması grup 1 ve 2'de sırası ile 49.9+14.1 ve 45+12.6 (22-90) idi (p=0.69). Cinsiyet dağılımı, grup 1 ve 2'de kadın oranı %90.9 (n:40), %75 (n=33) idi (p=0.87). Grup 1 ve 2'de sırası ile 11 (%25) ve 7 hastaya (%15.9) malign hastalık nedeni ile girişim uygulandı (p=0.29). İki taraflı girişim grup 1 ve 2'de sırası ile 26 (%59.1) ve 28 (%63.6) hastaya uygulandı. Geçiçi ve kalıcı hipokalsemi oranları grup 1 ve 2'de sırası ile %34.1 (n=15), %22.5, %2.5 (n=1), %0 olup, fark anlamlı değildi (p=0.237, p=1). Birinci grupta 71 ikinci grupta 72 loba müdahale edildi. Grup 1'deki girişimlerin hepsi (%100), grup 2'dekilerin 23'u (%31.9) yüksek riskli girişim olup, aralarındaki fark anlamlı idi (p<0.0001). Grup 1 ve 2'de sırası ile geçici vokal kord paralizisi oranları %4.2 (n=3), %6.9 (n=5) (p=0.719), kalıcı vokal kord paralizisi oranları ise %2.8 (n=2) ve %0 (p=0.245) idi. Sonuç: İkincil cerrahi girişimler, dikkatli ve titiz cerrahi teknikle primer girişime göre kalıcı komplikasyon oranını arttırmadan uygulanabilir. Tüm girişimler yüksek riskli girişim olmasına rağmen, vokal kord paralizisi oranlarının primer girişime benzer olması cerrahi deneyim ve tekniğin yanında IONM kullanımı ile ilgili olabilir. Anahtar sözcükler: Intraoperatif noromonitorizasyon; ikincil tiroidektomi; lateral yaklaşım; vokal kord paralizisi.
Laryngeal Complications of Thyroid Surgery
The Medical Journal of Okmeydani Training and Research Hospital, 2012
Tiroid ve paratiroid cerrahisinin tarihi binlerce yıl öncesine uzanmasına rağmen, çağdaş zamana öncülük eden gelişmeler yalnızca yüz yıl kadar önce başlamıştır. Bu alana öncülük edenler arasında Billroth, Kocher, Mayo ve Halsted bulunmaktadır. Güvenli ve etkili bir tiroid cerrahisinin temeli tiroid anatomi ve patolojisini anlamaktan geçer. Uygun bir cerrahi teknik ile yapılan total lobektomi ve total tiroidektomiden sonra rekürren larengeal sinir, paratiroid dokusu ve süperior larengeal sinir eksternal dalının hasar görme riski çok azdır. Güvenli cerrahi, bir dizi mantıklı, düzenli ve anatomik bilgiye dayalı özel bir operasyon planı gerektirir. Bu makalede amaç tiroid cerrahisinin tarihsel gelişimi, fizyolojinin cerrahi üzerindeki etkisi, tiroid anatomisi, operasyon komplikasyonları ve cerrahi tekniklerdeki güncel gelişmeleri literatür eşliğinde gözden geçirmektir.
Retrospective Evaluation of Completion Thyroidectomy Cases
Erciyes Tıp Dergisi/Erciyes Medical Journal, 2013
Giriş Tiroid bezi hastalıkları, populasyonun %3-5'ini etkilemekte ve en sık görülen endokrin hastalıklarından olma özelliği taşımaktadır (1). Tamamlayıcı tiroidektomi (TT) değişik girişimler (lobektomi, totale yakın tiroidektomi, subtotal tiroidektomi) sonucu bir bölümü bırakılmış olan tiroid dokusunun veya nükseden guatrın çıkarılarak erken veya geç dönemde işlemin total tiroidektomiye dönüştürülmesidir. Tamamlayıcı tiroidektomi; retiroidektomi, reoperatif tiroid cerrahisi, sekonder tiroidektomi, revizyon tiroidektomi, remnant tiroidektomi olarak da adlandırılmaktadır. İlk tiroid ameliyatından sonra erken dönemde ödem ve inflamasyon, geç dönemde fibrozis yapılacak sekonder tiroid cerrahisinde anatomik yapıların seçilmesini ve dolayısıyla diseksiyonu zorlaştıracaktır (2). Bu nedenle retiroidektomi komplikasyonlarının ilk ameliyattan daha büyük olacağı açıktır. Kliniğimizde TT uygulanan hastaları retrospektif olarak değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntemler Kliniğimizde 2005-2012 yılları arasında tamamlayıcı tiroidektomi ameliyatı yapılmış 110 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların onamları alındı. Hastalar, yaş, cinsiyet, uygulanan ameliyat teknikleri, ince iğne aspirasyon biyopsileri, patoloji sonuçları, komplikasyonları ve nüksün tespit edildiği tiroid lobuna göre incelendi. Objective: The aim of this study is to investigate the reasons and complications of completion thyroidectomy. Material and Methods: One hundred and ten patients undergone completion thyroidectomy were evaluated according to their age, gender, expenditure, operative technics, recurrence, fine-needle aspiration biopsies cytology, final pathology and complications. Results: Out of 110 patients 97 were female and 13 were male. Fifty six patients were operated on for malign reasons while 54 patients were operated on for benign reasons. 55% of the patients had been sent to our institution from another institution. Multinodular goiter was the most frequent histopathological result followed by papillary thyroid carcinom. Hypocalcemia was detected in 40 patients, seroma in 17 patients, permanent hoarseness resulting from recurrent laryngial nerve injury in 1 patient, esophageal injury in 1 patient, internal jugular vein injury in 1 patient and abscess in 1 patient. Recurrence was detected in the other lobe among from the operated one was in 38% of the patients. Parathyroid tissue was found in the rethyroidectomy piece in 23.6% of the cases. Conclusion: In the second thyroidectomy complications were more severe than the initial thyroidectomy and the rate of incidental parathyroidectomy increases obviously. We believe that the need for completion thyroidectomy and resulting complications can be reduced to a minimum through total thyroidectomy.
The Ever-Changing Configuration of the Completion Thyroidectomy in the Last Decade
Haseki Tıp Bülteni, 2015
We aimed to evaluate the results of fine needle aspiration biopsy (FNAB), first and second surgical interventions and complication rates in patients who underwent completion thyroidectomy (TT). Methods: We retrospectively evaluated medical records of 43 patients who had been operated on between January 2011 and December 2013. Results:All patients underwent lobectomies both in their first and second surgical interventions. Thirty-eight (88.37%) patients were female and 5 (11.63%) were male. The mean age of the patients was 43.34±15.19 years. Malignancy was detected in 34 patients in the first surgery (papillary cancer in 31, medullary cancer in 2, and follicular cancer in 1). Nine patients were found to have a contralateral cancer according to the second surgery results. Nine patients, who had no cancer in the first operation, had still no malignancy in the contralateral lobe. Right lobectomy in 29 and left lobectomy in 14 patients were performed in the first operation. While FNAB detected benign cases with a rate of 27.2%, it could detect malignancies with a rate of 29.4%. Nerve injury and permanent hypocalcemia were not detected although the rate of temporary hypocalcemia was 39.5% (17 patients). Conclusion: Completion TT is a safe method nowadays since the number of patients with subtotal thyroidectomy with more than one lobe declined and new techniques such as nerve monitorization have been employed.