Act of signification from narratology to semiotics within the scope of interdisciplinary approach (original) (raw)

Anadolu Selçuklu Devleti'nde İdârî, Ekonomik ve Sosyal Hayat Üzerine Bir İnceleme

2022

ÖZET XIII. yüzyılın ilk yarısı Selçuklu hâkimiyetindeki Anadolu şehirlerinin gerek idârî, gerekse ekonomik anlamda oldukça yüksek bir seviyeye ulaştığı dönemdir. Bu durum, Anadolu Selçuklu Devleti'nin siyâsî ve askerî anlamda gücünün zirvesinde oluşuyla doğrudan bağlantılı olmakla birlikte, şehirlerdeki idarî düzen, ekonomik ve toplumsal yapı dikkat çekicidir. Selçuklu devri Anadolu'sundaki idârî mekanizmanın bir kısmı, yüzyıllar sonra dahi Osmanlı İmparatorluğu'nda varlığını sürdürebilmiştir. Sözünü ettiğimiz dönemde diğer dikkat çeken unsur ise bölgenin ekonomik anlamda oldukça gelişmiş olmasıdır. Bu devirde Selçuklu ticareti, Antalya gibi kıyı şehirlerinin fethedilmesi ve güvenliği sağlayan kervansarayların meydana getirilmesi ile doruk noktaya ulaşarak uluslararası bir boyut kazanmıştır. Sözünü ettiğimiz bu gelişmeleri Kıbrıs Krallığı ve Venedikler ile imzalanan ticâret sözleşmeleri takip etmiştir. Ticârî ve ekonomik yapının gelişmesiyle birlikte, şehirlerde yeni toplumsal zümrelerin meydana geldiğini görmekteyiz. Bu zümrelerden belki de en önemlisi Ahî yahut Ahı adını verdiğimiz sosyal örgüttür. Ahîlik, XIII. yüzyıldan itibaren Anadolu'da toplum düzeni ve birliğinin sağlanmasını kendisine görev edinmiş ve varlığını Osmanlı devrine kadar sürdürebilmiştir. Çalışmamızda ilk önce Türkiye Selçuklu Devleti'nin idârî teşkilâtı inceledikten sonra, Anadolu'nun Selçuklu hâkimiyetindeki ekonomik durumu üzerinde durulmuş ve bölgenin toplumsal yapısı hakkında okuyucuya çeşitli bilgiler sunulmaya çalışılmıştır.

KÜLTEPE BELGELERİNE GÖRE ANADOLU ŞEHİR DEVLETLERİNDE AYAKLANMA

Anadolu'nun ilk yazılı belgeleri olarak bilinen Eskiasurca yazılmış vesikalar ışığında, bizler M.Ö 2000-1750 li yıllardaki ülkemiz ve zamanın yakın toprakları hakkında bilgileri elde etmeye başlamıştık. Şehir Devletlerinin yönetimindeki Anadolu topraklarının durumunu ve siyasi yapısını bize yansıtan en iyi belge Mama Kralı Anum-Hirbi'den Kaniş Kralı Warsuma'ya yazılmış olan siyasi mektup olup1, şehir devletlerinin bazen dost ve ittifak halinde olduklarını, bazen ise çatışmalar halinde düşmanlıkların devam ettiğini görmekteyiz. Şimdiye kadar yayınlanmış Kültepe tabletinde, başlı başına siyasi bilgi veren belge yok denecek kadar az olmasına rağmen, bazı belgelerdeki cümlelerden Anadolu'daki bazı şehirlerde huzursuzluk ve ayaklanmalar olduğunu anlamaktayız. Bunlardan birisi KTH 1,1'dir ve şöyle denmektedir: 1-6) "Assur-nada'ya îddin-İstar şöyle diyor: Hem Purushattum memleketinde hem. de Wahsıısana'da ayaklanma olduğundan sizin olduğunuz yere Wahsusana'ya geçmedim"2 Bu bilgiler sayesinde, Orta Anadolu'ya lokalize ettiğimiz ve o dönemin büyük şehir devletlerinden Purushattum ile Wahsusana'da ayaklanma olduğu bilinmektedir. Ama şahıs adları geçmediğinden tarihleme ve kimlerin bu olayda rol oynadığı hakkında sağlıklı bilgi alamamaktayız. Bir güzel örneğimiz ise KTS II 40,27'dir: 27 vd.) Purushattum'da sulh hakimdir. Ulama, Purushattum ile ittifak yaptı3. Bu belge ile de Konya-Aksaray sınırları içinde olduğunu düşündüğümüz iki sınır komşusu şehir devletinin ittifak yaparak dostluk kurduğunu anlamaktayız. Şimdi sunacağım iki belge, doktora tezime ait olup 1962 yılı kazısında çıkmış ve Uşur-sa-1 K .B alkan, M ektup, s.6 vd. 2 a-na A -sur-na-da qi-bi-m a

Kur'ân'ın Anlaşılmasında Bütüncül Yaklaşımın ve Anlam-Bağlam İlişkisinin Önemi

2012

Kur'ân'in temel konusu insan, onun hidayeti ve egitimidir. O, insanligin dunya ve âhiret saadetini temin etmek icin gonderilmistir. Bu yuzden Kur'ân, kendisinin okunmasini ve uzerinde ciddi olarak dusunulmesini istemektedir. Hic suphesiz Kur'ân'in mukaddes metni, butun fikir hareketlerinin ilham kaynagidir. Boyle mukemmel ve kiyâmete kadar Alla h tarafindan koruma vaadi ile nitelenen Kur'ân'i anlamak, oncelikle ona muhatap olanlarin en onemli gorevlerinden biridir. Kur'ân, insani bir butun olarak ele alir. Bu sebeple Kur'ân'in aciklamalarinin ve ortaya koydugu ilkelerinin bir butunluk icerisinde degerlendirilmesinin zarureti ortadadir. Bir âyetin ihtiva ettigi mesajin daha iyi anlasilabilmesi, onun diger âyetlerle olan baglami goz onune alinarak mumkun olabilir. Lafizlarin baglamlarindan koparilarak yorumlanmasinin, Kur'ân'in butunlugu icerisinde anlam daralmasina sebep oldugu da unutulmamalidir.

Issai’Lerin Özümsenmesi̇ Ve Uygulanmasinda Başarinin Sağlanmasi

2012

Yuksek Denetim Kurumlari (YDK’lar), etkin ve kaliteli denetimler araciligiyla iyi yonetime yaptiklari katkidan dolayi kamu mali yonetim sisteminde onemli bir rol oynamaktadir. Denetimlerde kalitenin artirilmasi ve YDK’larin hesap verebilirlik ve guvenirliklerinin guclendirilmesinde, uluslararasi kabul gormus standartlara uygun denetim yapilmasi prensibi oncelikli bir husustur. Bu baglamda “Uluslarararasi Yuksek Denetim Kurumlari Standartlari (ISSAI’ler)” nin olusturulmasi ve gelistirilmesi, beraberinde getirdigi cesitli fayda ve zorluklar ile tum dunya YDK’lari icin buyuk onem arz etmektedir. Bu makale genel olarak ISSAI cercevesinin ortaya cikisini ve bu cercevenin kabul edilmesi ve uygulanmasinda gerek Turk Sayistayi gerekse diger YDK’larin bakis acisini ortaya koymaktadir. Her bir YDK’nin ulusal mevzuati, yetki alani, kurumsal yapisi ve kaynaklari gibi farkli etkenlerden dolayi soz konusu surec cok da kolay olmadigindan, makalede ISSAI’lerin dogru sekilde anlasilmasi ve uygulanma...

Gazi̇antep Arkeoloji̇ Müzesi̇’Nde Bulunan Yayimlanmamiş Kurşun Mühürlerden Bir Seçki̇: Devlet Görevli̇leri̇ Tarafindan Darp Edi̇lmi̇ş Olanlar

Sanat tarihi yıllığı, 2018

Fırat nehrinin batı kıyısında, Samsat'a yakın stratejik bir noktada bulunan Gaziantep şehri ticaret yolları bakımından da önemli bir noktada yer almaktadır. Müze'de yaklaşık olarak 120 mühür bulunmaktadır 1 Mühür sahipleri arasında doğrudan merkezi idareye bağlı olanlar ile bölgesel sivil yöneticiler, askeri yöneticiler, din adamları ve özel kişilere ait mühür örneklerine de sıklıkla rastlanmaktadır. Bu makalede sadece merkeze bağlı devlet görevlilerine bağlı olan mühürlerden bir seçki sunulması amaçlanmıştır. Bu örnekler günümüze kadar çıkmış yayınlarda özellikle paralellerine az rastlananlar arasından seçilmiştir. Mühürlerin, grekçe büyük harf yazıları Athena yazı karakterinde, küçük harfler ise Grekçe Unicode karakteriyle yazılmıştır. Katalog düzeninin bir satırı da mühür için önerilen tarihe ayrılmıştır. Bunun sonrasında katalog obverse (obv.: ön yüz), reverse (rev.:arka yüz) olarak verilmektedir. Bilinenin tekrarından kaçınılması amacıyla grekçe kitabelerin İngilizceye çevrimi bir çok uluslararası yayında da olduğu gibi gözardı edilmiştir, ancak unvan ve görevler için dipnotlar eklenmiştir. Yapılan çalışmalarda 1 This study started during my stay in Athens as a fellow of Alexander S. Onassis Public Benefit Foundation (2016), and still continues with the

Yer Çekiminin Düşünceye Etkisi: Çağdaş Sanat ve Mimarlık İlişkisine Bir Bakış

Yer Çekiminin Düşünceye Etkisi: Çağdaş Sanat ve Mimarlık İlişkisine Bir Bakış, 2019

Yer Çekiminin Düşünceye Etkisi: Çağdaş Sanat ve Mimarlık İlişkisine Bir Bakış The Effect of Gravity on The Thought: A View of Relationship Between Contemporary Art and Architecture Burhan YILMAZ Özet Bu çalışmada çağdaş sanatın bugünkü sorunları içerisinde konumlandırılabilecek çeşitli konular sıralanmıştır. Burada ele alınan konular mimarlıkla ilişkilendirilebilecek bir bağlam içerisinden şekillendirilmiştir. Böyle bir bağlamı oluşturmak için de “yerçekiminin düşünceye etkisi” şeklinde bir öneri ile çağdaş sanat ve mimarlık arasındaki ilişkiye odaklanılmıştır. Yerçekiminin düşünceye etkisi insanın bedensel olarak şekillenmesiyle başlamıştır. İnsanın yerçekimine karşı koyacak biçimde dönüşmesi onun iki ayak üstünde dik durmasını sağlamıştır. Yerçekiminin ilk olarak aşılması insanda iki büyük özelliğin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Birincisi insanın çevresini tam olarak 180 derecelik bir bakış açısıyla görmesidir. Bu durum insanın düşünme davranışının gelişmesini sağlayan en önemli aşamalardandır. Görme düşünmeye imkân sağlamıştır. Diğer bir yön ise şöyle belirlenebilir. İnsanı yere sabitleyen güç olarak yerçekimi, onun yükselmesine ve hareket etmesine engel olan bir sorun olarak algılanmıştır. Bu sorunun aşılması da hareket etme ve hızlanma gibi yaşamsal davranışlarının ortaya çıkmasını sağlayan bir ortam hazırlamıştır. İnsan ilk kez bir barınak yapmak için hem yerçekimini aşmak hem de onu kullanmak zorunda kalmıştır. İnsanın ilk kez bir taşı başka bir taşın üstüne koyması, antroposen çağın başlangıç noktası diyebileceğimiz ilk yuva -megaron tipi evlere dönüşecek olan ilk mimari düşünce ve eylem olarak görülebilir. Diğer yandan ilk yontu, ilk duvar resmi de görsel dünyamızın ilk örnekleri olarak insanın düşünme biçimlerinin gelişmesini göstermektedir. Yerçekimi problemini doğrudan aşmaya girişen insan düşünme ediminin boyutlarını arttırarak gelişmeye ve ilerlemeye devam etmiştir. Bu noktadan, yani yerçekiminin düşünceye etkilerinin sonuçlarından yola çıktığımızda çağdaş sanat ve mimari arasındaki ilişkinin niteliklerini belirlemeye yaklaşabiliriz. Yerçekiminin etkileri ağırlık ve hafiflik olarak kavramsallaştırılmaktadır. Ağırlık ve hafiflik çağdaş sanat ve mimari ilişkisindeki temel öğelerden olan bir kavram çifti olarak karşımıza çıkmaktadır. Parmenides dünyayı kavram çiftleriyle karşıtlıklara bölünmüş olarak görüyordu ve bunlardan biri de ağırlık/hafiflik idi. Parmenides’e göre ağırlık olumsuz hafiflik olumlu bir kavramdır. Ancak bugün buna karar vermek bu kadar kolay değildir. Tam da bu manada James Turrel’in ışık enstalasyonlarının mekân içerisindeki etkileri bu ağırlık ve hafiflik meselesine temas etmektedir. Diğer yandan çalışma açısından Olafur Eliasson, Anish Kapoor gibi sanatçıların çalışmaları ağırlık-hafiflik ve yerçekimi bağlamında ele alınmaktadır. Bunun karşılığında da çağdaş sanatın temel konularını kendilerine sık sık dayanak olarak almış olan Diller Scofidio+ Renfro, Herzog ve de Meuron gibi çağdaş mimarların eserleri de yerçekiminin düşünceye etkisi bağlamında incelenmektedir. Yere hakimlikten ziyade yere özgülük anlamında projelerin ortaya çıkmasına etki eden yerçekimi etkisi veya hafiflik etkisine bağlanmış Yoshio Taniguchi gibi mimarlar da araştırma içerisinde yer almaktadır. Yerçekiminin düşünceye etkisi kuşkusuz uçma, uyduları taşıyan roketler geliştirme gibi çok teknolojik örneklerle de açıklanabilir. Fakat çağdaş sanat ve mimarlık alanları estetik açıdan gelişen düşüncelerin son dönemlerdeki aşamalarına göz atabilme fırsatları sunmaktadır. Anahtar Kelimeler: Çağdaş sanat, mimarlık, yerçekimi, hafiflik, eser ABSTRACT In this study, various issues that can be positioned within the present problems of contemporary art are listed. The issues discussed here are shaped within a context that can be related to architecture. In order to create such a context, a proposal was developed which “the effect of gravity on thought”. It is focused on the relationship between contemporary art and architecture by this proposal. The effect of gravity on the thought began with the bodily shape of man. The transformation of man against gravity has made him stand upright on two legs. Overcoming gravity led to the emergence of the first two great features in humans. The first is that people see their surroundings with a view of 180 degrees. This situation is one of the most important stages of development of human’s thinking behavior. The vision allowed thinking. Another direction can be determined as follows. Gravity is perceived as a problem that hinders his ascension and movement, as the force that fixes man to the ground. Exceeding this problem has also provided an environment that enables the emergence of vital behaviors such as movement and acceleration. In order to make a shelter for the first time, human has had to overcome gravity and had to use gravity. The first time a person puts a stone on another stone can be seen as the first architectural thought and action that will become the first nest -megaron-type houses that we can call the starting point of the Anthropocene age. On the other hand, the first sculpture, the first wall painting, shows the development of human thinking styles as the first examples of our visual world. The human who tried to overcome gravity directly continued to progress by increasing the dimensions of the thinking action. From this point, we can approach to identify the qualities of the relationship between contemporary art and architecture when we start with the effects of gravity on thought. The effects of gravity are conceptualized as weight and lightness. Weight and lightness emerge as a concept pair that is one of the basic elements in the relationship between contemporary art and architecture. Parmenides saw the world divided by contrasts with concept pairs, and one of them was weight/ lightness. According to Parmenides, weight negative, lightness was a positive concept. However, it is not so easy to decide today. In this sense, the effects of the light installations of James Turrel in the space contact the issue of weight and lightness. On the other hand, the works of artists such as Olafur Eliasson, Anish Kapoor are discussed in terms of weight-lightness and gravity. In return, the works of contemporary architects such as Diller Scofidio + Renfro, Herzog and de Meuron, which have often taken the main issues of contemporary art as a basis for themselves, are also examined in the context of the effect of gravity on thought. Architects such as Yoshio Taniguchi, who are connected to the effect of gravity or lightness, which influence the emergence of projects in the sense of site-specificity rather than dominance on the ground, are also involved in the research. The effect of gravity on thought can also be explained by many technological examples such as flying, developing satellites carrying rockets. However, contemporary art and architecture offer opportunities to look at the recent stages of aesthetically evolving ideas. Keywords: Contemporary art, architecture, gravity, lightness, Artwork

Yeni Biçimlenme Süreci Olarak Kültürel Miras

Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014

Belirtilen kapsamda, bu makale süreç olarak "mirasın yapımı"nı anlamaya yönelik bir çabadır. Koruma ve kültürel miras alanında genellikle teknik olgular olarak görülen müdahalelerin, bu süreç içindeki rollerinin incelenmesi üzerine temellenmektedir. Önceki çalışmalardan farklı olarak, arkeolojik yapıların kazı öncesinden günümüze geçirdiği değişiklikler detaylı olarak incelenerek bu sürecin tanımlanması amaçlamaktadır. Böylelikle, Efes antik kentinde Küretler Caddesi üzerindeki beş yapı üzerinden mirasın yeni yaşam döngüsü açıklanmaya çalışılacak ve böylelikle, miras yapım süreci yeniden değerlendirilmeye çalışılacaktır. Sonuç olarak, bu makale miras yapım sürecini, yeni biçimlenme süreci olarak ve müdahaleleri bu sürecin araçları olarak yorumlamaktadır. Özellikle, arkeolojik bilginin zaman içinde değişebilirliği temel alındığında, Venedik Tüzüğü'nde (1964: madde 9) işaret edildiğinin aksine miras yapıları ve alanlarının korunmasında ve yorumlanmasında varsayımının her zaman yeri olabileceğine vurgu yapılmaktadır. Bu çerçevede, neden uzman olmayanları ve toplumdaki diğer aktörleri bu sürecin dışında tuttuğumuzu bir kere daha düşünmemiz gerektiği işaret edilmektedir.

Si̇ci̇ll-İ Ahvâl Kayitlarina Göre Kaleci̇kli̇ Memurlar

Journal Of History School, 2016

Özet Bu çalışmada, Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde bulunan Sicill-i Ahvâl Defterlerinde kayıtlı olan Kalecikli memurlar tespit edilerek incelendi. Memurların tamamının Kalecik doğumlu oldukları görülmektedir. Kalecikli memurların, 8 Aralık 1833-1884/1885 (h. 25 Recep 1249-h. 1302) tarihleri arasında Kalecik'te doğdukları verisine ulaşıldı. Memurların özgeçmişleri incelenerek baba adları, görev yerleri ve görevleri, aldıkları maaş, zimmet durumları, işe başlama yaşları, aile unvanları (şöhretleri) vs. gibi veriler elde edildi. Çalışmanın bütünlüğü açısından Kalecik kazasının idari açıdan nerelere bağlı oldukları Osmanlı vilayet salnamelerinden tespit edildi. Kalecik kazasının bir müddet Kastamonu vilayeti sancaklarından biri olan Çankırı Sancağına bağlı olduğu, daha sonra yapılan idari düzenleme ile Ankara'ya bağlı bir kaza merkezi haline getirildiği görüldü. 19. yüzyılın ikinci yarısında Kalecik nüfusu, hangi milletlere mensup insanların yaşadığı ve kazada yer alan eğitim kurumlarıyla ilgili bazı bilgiler verildi.