İçti̇hat Deği̇şi̇kli̇ği̇ni̇n Geçmi̇şe Etki̇si̇: Metodoloji̇k Çoğulculuk Açisindan Bazi Düşünceler (original) (raw)
Related papers
Metodoloji̇k Bi̇r Di̇ni̇ Yaklaşim Olarak Ehl-İ Hadi̇s
2020
Islam Mezhepleri’nin siniflandirilmasina iliskin birbirinden farkli bircok deneme yapilmistir. Farkli kriterlerden hareket edilmesi sebebiyle bir ekol farkli eserlerde farkli ekol catisi altinda ele alinabilmistir. Cogu zaman bu tasnif farkliliklari, cesitli degerlendirme sorunlarina da yol acar. Bu anlama sorunlari, cesitli algilama sorunlarini da beraberinde getirir. Bu arastirmada Akil–nakil uzerinden yapilan bir degerlendirme ile Ehl-i hadis olarak bilinen ekolun hangi ekolleri catisi altinda bulundurdugunu tespit etme cabasi gudulecektir.
DBM Ders Notu , 2022
Bilimsel bilginin kuramı olarak metodoloji, Batı Avrupa'da 16. yüzyılda "mantık" biliminin "uygulamalı kolu" olarak tanımlanmıştı. 20. yüzyıla gelindiğinde yeri sarsıldı; bilim felsefesi içinde "bilgi kuramı -epistemoloji"nin çatısı altına çekildi. Bu, Yeni-Kantçı felsefecilerin zaferiydi. Doğa bilimi ile toplum bilimi birbirinden ayrılmaya çalışıldı. Bilimsel metodoloji tek iken çok oldu; çokluk bu kez bilimsel bilginin üstün biricikliğini hedef aldı. Bu arada bilim teknolojinin peşinde sürüklenmeye başlamıştı. Bu yeni çağ, postmodern idi. Böylece metodoloji (yöntembilim), metod (yöntem) ile eşitlendi ve teknikler toplamından ibaret olan "nicel - nitel araştırma yöntemleri" metodoloji sayıldı. Sosyal bilimlerde nicel teknikler kullananlar 'pozitivist' denerek ötelendi, nitel teknikler kullananlar ise makbul 'sosyal bilimci' ilan edildi; oysa bunlar 'hermenötik -yorumsamacı'lardan başkası değildi. Şimdi bilimin kuramını yapan bir 'metodoloji' alanı yok; teknolojinin taleplerine talip 'research design -araştırma tasarımı' becerimi var. Felsefe metodolojiyi kapsıyorum derken dağıttı; bilimi mitolojik bilgiyle, edebiyatla, dinsel bilgiyle... aynı sıraya koydu. Şimdi anlaşıldı ki bu yol çıkmaz: Bilimsel bilgi çok teknikli, çok yöntemlidir, ama tek bilimsel kurama (metodolojiye) dayalıdır.
Çoğulculuğa İlişkin Farklı Yaklaşımlar ve DKAB dersleri
GİRİŞ Son çeyrek yüzyılda hızlanan küreselleşme süreci, kitle iletişim araçlarının yaygınlığı, göçler, çok uluslu kuruluşların öneminin artması, kültürel alandaki farklılıkların daha belirgin hale gelmesi gibi nedenler, çoğulculuğu daha çok tartışılan bir olgu haline getirmiştir. Yaşanan bu süreç, kültürler ve medeniyetler arasındaki karşılıklı etkileşimi hızlandırarak, toplumsal yapıda homojenlikten heterojenliğe doğru bir değişimi de ortaya çıkarmıştır. Böyle bir değişim ise insanları ve toplumları, aralarındaki etnik, kültürel ve dinî farklılıkları kabul etmeye; belli kurallar ve uzlaşma zeminleri üzerinde bu farklılıklarla bir arada yaşama projeleri geliştirip uygulamaya zorlamaktadır. Toplumsal yapıdaki değişime paralel olarak artan çoğulculuk söylemleriyle günümüz toplumlarındaki etnik, kültürel, dinsel ve dünya görüşleri açısından farklılıkların, özellikle eğitim ve kültürel haklara ilişkin taleplerinin olduğu görülmekte ve bu durumun eğitim politikalarında ve pedagoji anlayışlarında yeni yaklaşımlar doğuracağı öngörülmektedir. Geçmişin homojen toplumlarında eğitim, yetişmekte olan neslin dini konular da dâhil toplum hayatına bütünüyle katılması için hazırlanması amacını taşırken; günümüzün yeni çoğul yapısında ise eğitimin hedefleri arasına, değişik insan topluluklarının birlikte barış içerisinde yaşamaları için birbirlerini tanımalarını sağlamak, aralarında var olan veya olası görülen gerginlikleri, önyargıları ve ayrımları azaltmak amaçları da eklenmiş gözükmektedir. Topluma bir anlam ve değer veren din gibi bir olgunun öğretiminde de bu yeni gelişmelere göre değişikliklerin yer alması ve din derslerinin insanlar arasında farklılıkları derinleştiren değil, çoğulcu bir anlayışla ötekileri tanımayı ve anlamayı gerektirecek şekilde düzenlenebilmesi için yoğun arayışlar göze çarpmaktadır. Bu anlamda UNESCO, Avrupa Konseyi ve AGİT gibi uluslar arası kuruluşların, okullardaki din derslerine yönelik artan ilgi ve çalışmalarını örnek göstermek mümkündür.
DİN PSİKOLOJİSİNDEKİ METODOLOJİK KAYGILAR: 'Değişmeyenler, Değişenler ve Dönüştürücü Perspektifler
DOAJ (DOAJ: Directory of Open Access Journals), 2012
Bu makale din Psikolojisi kurucularının programiarına geri dönerek din psikolojisinde son zamanlarda "kriz-dönüm noktası" diye adlandırılan mevzuya çözümler aramaktadır. Bu makale, William James'ın "The Varieties of Religious Experience" (Dini Tecrübenin Çeşitlilikleri) 1 'nin Almancaya çevirisini müteakip metodolajik konuların bazılarını tetlcik eder. Dine ilişkin nicel ve nitel metotlar veya ampirik ve hermenitik yaklaşımlar arasındaki yaygın olarak çizilen ayrımdan çok daha fazlası tehlikedeydi. Tehlikede olan genelde psikolojinin diğer çeşitlerine duyulan gereksinimdi. Bu makale, Din Psikolojisindeki James ve diğerlerine ilişkin Wilhelm Wunt'un temel eleştirisine özel dikkat çekmektedir. Hem James hem de Wunt'un başarısızlıkla bitmiş genel psikolojinin programlarında var olan problemlere rağmen yine de her biri din hakkındaki çağdaş araştırmalara bir dürtü olarak hizmet edebilen yaklaşım
Türk Sosyoloji̇si̇nde Metodoloji̇k Yöneli̇mler
Istanbul Journal of Sociological Studies, 2015
Türkiye'de sosyolojinin gelişimini sadece sosyoloji alanındaki değişmelerle ele almak konunun bütününü görmemizi engelleyici bir niteliğe sahiptir. Dolayısıyla bu yazıda sosyoloji ve sosyolojik düşüncenin temel belirleyicilerinden olan düşünce hayatı ve siyasi gelişmelerin hem Türkiye hem de Dünya'da yarattığı etkilerinin yanında metodolojik değişmeleri de ele alarak sosyolojinin gelişiminin daha anlamlı bir çerçeveye oturtulması amaçlanmıştır. Bu bağlamda Türk sosyolojisi açısından yöntemsel temel özelliklerin ve bu anlamdaki farklılıkların dahil edildiği bir dönemleştirme bu yazının ana karakterini oluşturmaktadır.
Yeşi̇l Çati Si̇stemleri̇nde Yeti̇şti̇rme Ortami Deri̇nli̇ği̇ni̇n Yüzeysel Akişa Olan Etki̇leri̇
2019
Gunumuzde dunyada yasanan sosyal, kulturel ve ekonomik degisimler sonucunda kentlere olan yonelim artmis ve kentlesme sureci hizlanmistir. Kentlesme, fiziksel cevrede buyuk miktarda gecirimsiz yuzeylerin ortaya cikmasina ve suyun dogal dongusunun bozularak yuzeysel akisa donusmesine neden olmaktadir. Bu kapsamda yesil cati sistemleri, kentlesmis alanlarda su yonetimi amacli gelistirilen yesil altyapi cozumleri icerisinde onemli bilesenlerden biri olarak degerlendirilmektedir. Yesil cati sistemlerinin yuzeysel akis yonetimine olan katkilari calisma kapsaminda degerlendirilmistir. Bu kapsamda uc farkli derinlikte (4, 7, 10 cm) iki farkli yetistirme ortami karisiminin su tutma ve su tahliye ozellikleri degerlendirilmistir. Calisma sirasinda, ticari bir yetistirme ortami (tugla kirigi %45%, ponza % 45% ve organik madde %10) ve % 90 oraninda kaba taneli ponza (10-20 mm) ile %10 oraninda evsel atik kompostu karisimi kullanilmistir. Bu yetistirme ortamlarina, Marmara bolgesi (A2) karesinde...
Business & Management Studies: An International Journal
Liderin örgüt içi süreçlerde ve çalışanlar üzerinde önemli etkisi vardır. Çalışanlara değer veren, onlara yol gösteren dönüşümcü liderliğin çalışanları örgüte yönelik daha çok olumlu davranışlar göstermeye yönelteceği değerlendirilmektedir. Bu çalışmada dönüşümcü liderlik alt boyutları olan idealleştirilmiş etki, ilham verici güdüleme, entelektüel uyarım ve bireysel destek boyutlarının iç girişimcilik davranışı üzerindeki etkisinde öz yeterlilik, umut, dayanıklılık ve iyimserlik olarak belirlenen psikolojik sermaye alt boyutlarının düzenleyici etkisi belirlenmeye çalışılmıştır. Savunma sanayiinde faaliyet gösteren bir örgütün çalışanlarına kolayda örneklem yöntemi ile anket uygulanmış ve 115-çalışandan elde edilen veriler SPSS 21 Paket Programı ile analize tabi tutulmuştur. Analiz sonucunda dönüşümcü liderlik alt boyutlarından idealleştirilmiş etki ve bireysel destek boyutlarının iç girişimcilik üzerinde olumlu yönde etkisi olduğu; idealleştirilmiş etkinin iç girişimcilik üzerindeki...
İçsel Moti̇vasyonun Bazi Deği̇şkenler Açisindan İncelenmesi̇
Egitim Bilimleri Dergisi, 2005
Bu araştırmanın amacı; ilköğretim okulları II. kademede öğrenim gören 8. sınıf öğrencilerinin içsel ve içsel olmayan motivasyonlarını bazı değişkenler açısından incelemektir. Araştırma, betimsel bir durum saptama niteliğinde olup, nitel araştırma yöntemi kullanılarak 2004-2005 öğretim yılında gerçekleştirilmiştir. Araştırma Trabzon il merkezinde ilköğretim okulu 8. sınıftaki 333 öğrenciye uygulanmıştır. Veri toplama aracı olarak yapılandırılmış görüşme formu ve anket kullanılmıştır. Öğrencilerin içsel motivasyona sahip olup olmadıklarını tespit etmek amacıyla öğretmenlere (1 soru), öğrencilere(2 soru) ve velilere(1 soru) yapılandırılmış görüşme formu uygulanmıştır. İçsel motive olan öğrencilerle içsel olarak motive olmayan öğrencilerin bazı değişkenler açısından incelenmesine olanak verecek 12 sorudan oluşan anket öğrencilere uygulanmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular, içsel olarak motive olan öğrencilerin; planlı olarak ders çalışma, ders çalışma programı hazırlama ve verimli ders çalışma yöntemlerini bilme, ders çalışmaları konusunda ailelerinden daha az uyarı alma ve derslerde kendilerini daha yeterli hissetme konularında kendilerini içsel motive olmayanlardan daha yeterli görecekleri şeklinde kurulan hipotezleri desteklemiştir.
Ti̇ebout Hi̇potezi̇ Açisindan İç Göçte Mali̇ Düşünceleri̇n Etki̇si̇: Teori̇k Bi̇r Çerçeve
The Journal of Social Sciences, 2019
The Tiebout hypothesis is an important hypothesis in the local government economics literatüre and suggests that, under certain assumptions, the individuals would move to the local public goods producer unit, which best reflects the preferences of individuals fort he public goods and taxes. The study provides a theoretical framework fort he Tiebout hypothesis, and focuses on the first empirical analysis of Oates in 1969 to prove the existence of fiscal thoughts in internal migration in the context of the Tiebout hypothesis. The study shows that in the literatüre after first study of Oates in 1969, the issue remains important fort he local government economics by providing new evidence that the level of tax and public property has an impact on real estate values. Many studies following Oates conclude that fiscal thoughts have had an impact on internal migration. Moreover, in terms of Tiebout hypothesis, the empirical studies also are mentioned conducted in private of Turkey. So it is concluded that the Tiebout hypothesis and the effect of fiscal thoughts on internal migration can also be inferred fort he unitary states. A few special studies conducted in Turkey, even in the unitary states agree on the results of fiscal thoughts to be effective in internal migration.