[PDF]Türkiye Uluslararası İlişkiler Disiplininde Özgün Kuram (original) (raw)

Yöntem Kuram Komplo: Türk Uluslararası İlişkiler Disiplininde Vizyon Arayışları

Yöntem Kuram Komplo: Türk Uluslararası İlişkiler Disiplininde Vizyon Arayışları, 2013

Uluslararası İlişkiler disiplini, sosyal bilimlerin diğer disiplinlerine oranla kısa bir geçmişe sahiptir. Uluslararası İlişkilerin, kendi araştırma yöntemi, terminolojisi ve kuramsal birikimiyle bağımsız bir alan olmasına yönelik çalışmalar da yine yakın bir zamanın ürünü. Batı'daki gelişmelere paralel, Türkiye'de Uluslararası İlişkiler disiplini 20. yüzyıl ortalarından itibaren birtakım adımlarla gelişmeye başladı. Ancak henüz Türkiye'de Uluslararası İlişkilerin tam olarak nasıl bir çalışma alanı olması, diğer disiplinler karşısında sınırlarının belirlenmesi, bir Uluslararası İlişkiler akademisyeninin çalışmalarında yöntemsel olarak nasıl bir yol izlemesi gerektiğine ilişkin konularda yeterli olgunluğa eriştiği söylenemez. Türkiye'de bu yöndeki öğretimin nasıl daha işlevsel olacağı, kuramsal nitelikteki çalışmaların nasıl artırılacağı ve hatta alana katkıda bulunacak özgün yaklaşımların geliştirilmesi konuları da yeterince irdelenerek çalışılmadı. Gelinen aşama itibariyle Türkiye'de Uluslararası İlişkiler disiplinin gelişmesinde oldukça önemli olan kimliksel, yöntemsel, kuramsal ve öğretimsel sorunlar varlığını sürdürerek, hâlâ daha fazla çalışmaya ihtiyaç duymaktadır. Sözü edilen eksikliklere yönelik bir tartışma başlatmak amacıyla Uluslararası İlişkiler alanında uzun yıllardır faaliyet gösteren üç akademisyen tarafından kaleme alınan " Yöntem, Kuram, Komplo: Türk Uluslararası İlişkiler Disiplininde Vizyon Arayışları " , isimli çalışma, Türkiye'de Uluslararası İlişkiler disiplinin kuramsal azgelişmişliğinin bir uzantısı olarak meydana gelen epistemolojik ve metodolojik sorunlar bağlamında Uluslararası İlişkiler alanın önündeki makro engelleri konu edinmektedir. Bu kapsamda çalışmada, Türkiye'de Uluslararası İlişkiler disiplindeki kuramsal çalışmaların eksikliğinin nedenleri, bunun disiplin üzerindeki etkileri ve sonuçları epistemoloji ve yöntem sorunu olarak ele alınılmaktadır.

Uluslararası İlişkiler Kuramlarında Ana Akımlara Yeniden Bakış

Uluslararası İlişkiler’in (Uİ) “büyük tartışma”larının sona erdiğine dair görüş alanın yazarlarının büyük çoğunluğu tarafından dile getirilmektedir. Bugün disiplinin ana dergilerinde büyük kuramsal tartışmalara yapılan atıflar önemli ölçüde azalmıştır ve en kayda değer münazaralar kuramlar/paradigmalar arasında değil, daha ziyade aynı kuramı benimseyen yazarlar arasında sıklıkla da ampirik çalışmalar üzerinden gerçekleşmektedir. Bu çalışma, Uluslararası İlişkiler’in “büyük tartışma”larının sakıncalarını ve Uİ yazınındaki “büyük tartışma”lara geri dönüş sorgulamalarını ortaya koyarak, Uİ’nin dünyada ve Türkiye’deki mevcut durumu ve geleceğine dair görüşler içermektedir. Bu noktadan hareketle, bu çalışma “büyük tartışma”lara bugüne kadar konu olan ve gelecekteki tartışmaların da temelini oluşturacak ana akımları okuyuculara yeniden hatırlatmak üzere hazırlanan bu özel sayıya giriş makalesi olarak kaleme alınmıştır.

Uluslararası İlişkiler Kuramlarında Devlet

SİYASET, DEVLET VE ULUSLARARSI İLİŞKİLER2021

el bir tanımı bulunmamaktadır. Siyaset bilimi, sosyoloji, tarih, antropoloji ve uluslararası ilişkiler gibi disiplinlerin her biri, içinde bulundukları koşullara göre farklı “devlet” kavramsallaştırması yaptı. Asıl sorun ise‘devlet nedir?’ sorusuna her kuramın farklı bir cevap vermesidir (Yalman, 2012: 69). Sosyal bilimlerin çeşitli alanlarında devlete ilişkin yapılan tartışmalar John M. Hobson’a (2000: 2) göre, iki genel analiz çerçevesinde sürdürülmektedir: arzu edilen bir devlet anlayışını yansıtan normatif teoriler ve devletin davranışları; vedevleti kimin veya hangi güçlerin kontrol ettiğini analiz etmeye çalışan açıklayıcı teoriler. Dolayısıyla, devlet üzerine yapılan tartışmalar ve bir metafor olarak devlete bakış, uluslararası ilişkiler disiplininde kuramsal ayrışmaya neden olan parametrelerden birini oluşturmuştur. Uluslararası ilişkiler disiplininde “devlet” analiz birimi olarak merkezi bir yer edinmiş olmasına rağmen, disiplinin bir devlet teorisine sahip olup olmadığı tartışmalıdır. Yine de, modern ulus-devletin 1648 Westphalia Antlaşması ile oluşmaya başladığı diğer disiplinlerde olduğu gibi, uluslararası ilişkiler disiplininde de genel kabul görmektedir. Bir retorik olarak Westphalian devlet tahayyülü, aynı zamanda modern ve egemen devlet düşüncesini yansıtmaktadır. Uluslararası ilişkiler disiplinin temel analiz düzeyi ve analiz birimi olarak görülen devlet, Realizm ve Liberalizm/İdealizm gibi geleneksel teoriler ve hatta bunların “Neo” versiyonları tarafından herhangi bir ontolojik sorgulamaya tabi tutulmadan a priori kabul edilen stratejik, rasyonel ve soyut bir varlıktır. Uluslararası ilişkiler disiplininde modern devlet, ulus-devlet veya Westphalian devlet biçimlerinde soyut, rasyonel ve stratejik bir varlık olarak metaforik bir kavram biçiminde düşünülmüştür.

Eleştirel Realizm Açısından Bir Değerlendirme: Uluslararası İlişkiler Disiplinin Saçı Var Mıdır

Çankırı Karatekin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2023

Öz Çalışma uluslararası ilişkiler disiplininde verili kabul edilen büyük tartışmaları, beşinci tartışmanın kavram setiyle ilk dört tartışmayı açıklamaktır. Çalışma, Newton mekaniğini kendi düşüncesine uyarlayan Hume'cu bakışın öne çıkardığı dünyadan kaynaklı yaşanan tartışmaların disiplinini tekdüzeleştirdiğini savunmaktadır. Bu sebepten dolayı ilk dört tartışmanın sebebi olan yapıdan bağımsız olarak disiplinin ilerlemesi tartışmalar özelinde tekrar tanımlanabilir mi? sorusuna cevap aramıştır. Soruya cevap bulmak için eleştirel realizm ile uyumlu karmaşıklık ve kuantum teorilerinin kavram seti açıklayıcı araştırmanın basamaklarında kullanılmıştır. Çalışmanın sonunda söz konusu kavram setiyle ilk dört tartışmanın açıklanabildiği ve açıklayıcı araştırma basamaklarıyla literatüre farklı bir açıdan yanaşma ihtimali görülmüştür. Ayrıca farklı disiplinlere ait kavramların kullanımıyla ontolojik olarak bilimin birliğine destek verilmiştir.

Uluslararası İlişkiler Disiplininin Soy Kütüğü

Modern anlamda uluslararası ilişkilerin (ui) miladı olarak kabul edilen 1648 Westphalia Antlaşması'ndan günümüze, uluslararası ilişkiler hem kapsadığı alan hem de ilişkiyi anlamlı kılan kurucu özneleri bakımından daha geniş bir yelpazede anlam ifade etmektedir. Özellikle XX. yüzyıl ile özdeşleştirilen kırılmaların da etkisi ile uluslararası ilişkileri açıklamak giderek zorlaşırken birim, yapı ve süreç arasındaki ilişkileri analiz etmek de güçleşmiştir. Uluslararası ilişkilerin daha karmaşık bir hal alması ile bu ilişkilerin mantığının anlaşılması adına teorik zemin de belirmeye başlamıştır. Ancak, bu dönüşüm sosyal bilimlerin diğer alanları ile karşılaştırıldığı zaman daha geç hayat bulmuş ve Uluslararası İlişkiler disiplini I. Dünya Savaşı sonrasında özerkliğini kazanabilmiştir. Bununla birlikte, disiplinin özerkliğine rağmen hâlâ tam anlamı ile özgün olamadığı tartışılmaktadır. Bu tartışmaları anlamak adına öncelikle disiplinin tarihini iyice özümsemek ve disiplinin epistemik zemini ile formasyonunu etkileyen unsurları kavramak gerekir. Bu çalışmada, bir ilişki türü olarak uluslararası ilişkilerin tanımlanmasına yönelik sorunlara değinilerek disiplinin ne zaman doğduğu sorusuna yanıt aranacaktır. Ayrıca, disiplinin "görece zengin" teorik alt yapısına ve "Büyük Tartışmalar"ına vurgu yapılacaktır.

Uluslararası İlişkiler Disiplininin Oluşumu: İdealim/Realizm Tartışması ve Disiplinin Özerkliği

ÖZET: Uluslararası İlişkiler disiplini sosyal bilimlerin öteki disiplinleriyle karşılaştırıldığında kısa bir tarihe sahiptir. Her ne kadar modern devletler arasındaki ilişkilerin 1648 tarihli Westphalia Anlaşması ile başladığı kabul edilse de, bu tür ilişkiler uzun süre uluslararası hukuk, tarih ve siyaset bilimi içerisinde değerlendirilmiştir. Ancak Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra bunlardan ayrı bir alan olarak belirmeye başlayan disiplinin bugün özerkliğinin yerleştiği konusunda geniş bir kabul vardır. Bu çalışmada, Uluslararası İlişkiler'in disiplin ve kuramsal özerkliğinin oluşum evresi ilk dönem idealizm/realizm tartışması bağlamında incelenecek; tartışma ekseninde yer alan iddiaların geçerlilik düzeyleri sorgulanmadan bu tartışmanın disiplinin özerkliğine nasıl zemin hazırladığı belirlenmeye çalışılacaktır.

‘Siyasiyat’tan ‘Milletlerarası Münasebetler’e: Türkiye’de Uluslararası İlişkiler Disiplininin Kavramsal Tarihi

Uluslararası İlişkiler Dergisi, 2020

Türkiye'de Uluslararası İlişkiler [Uİ] eğitiminin öncülleriyle Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanmaya başladığı 19. yüzyılın ikinci yarısında karşılaşılır. Fünun-ı Diplomatika, Tarih-i Siyasi ve Hukuk-ı Beyneldüvel gibi derslerde bugün Uİ disiplinine özgü olarak tanımladığımız konular ele alınır. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Beynelmilel Münasebetler adı altında ilk derslerin verilmeye başlamasından sonra disiplinin diğer sosyal bilim dallarından ayrılıp kurumsallaşması Soğuk Savaş yıllarına rastlar. Bu çalışma, Türkiye'de Uluslararası İlişkiler disiplininin soy kütüğünü, disiplinin adlandırılmasında kullanılan siyaset, dış politika, dış münasebetler, beynelmilel, enternasyonal, arsıulusal ve uluslararası gibi temel kavramların yakın tarihimizde uğradıkları anlam duraklarını izleyerek açıklamaya çalışmaktadır. Sözkonusu kavramların nasıl dönüştüğü, disiplininin Türkiye'nin toplumsal-siyasal gerçekliği ile nasıl etkileştiği türünden sorular Türkiye'de Uİ disiplininin gelişimini tarihsel bir süreç içinden kavramamıza olanak tanımaktadır.

Uluslararası İlişkiler Yazınında Tarihsel Olguculuk ile Disiplinlerarasıcılığın Analitik Yaklaşıma Etkisi ve Türkiye Uygulaması

Bu çalışma, Türkiye’de Uluslararası ilişkileri kendi kuramsal perspektifi olan özerk bir disiplin haline getirme çabalarını etkilediŞi düşünülen iki konuyu sorgulamaktadır: Tarihsel olguculuk ve disiplinlerarasıcılık. Uluslararası ilişkiler çalışmalarında son derece önemli ve vazgeçilmez olan bu iki konuya değinirken hedeflenen, iki unsurun yerlerinin ve sınırlarının iyi belirlenmediği takdirde Uluslararası ilişkiler disiplininin bilimselliğini ve kendine özgü kavram ve kuram geliştirme çabalarını olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekmektir. Ayrıca, tarih ile kuramın epistemolojik ve metodolojik farklılıklarına değinilerek, bunların iki ayrı bilgi üretme biçimi olduğu vurgulanmaktadır. Bununla beraber, gerek tarihin, gerekse disiplinlerarası çalışmaların Uluslararası ilişkilere nasıl katkı sağlayabileceŞi de tartışılmaktadır.