İngui̇nal Bölgede Muskulokutanöz Anterolateral Uyluk (Alu) Ada Flebi̇ İle Rekonstrüksi̇yon (original) (raw)

Obstrükti̇f Uyku Apne Sendromunun Uvulopalatal Flep İle Tedavi̇si̇

kbb-forum.net

ÖZET Obstrüktif Uyku Apne Sendromu (OUAS); uyku sırasında tekrarlayan üst solunum yolu (ÜSY) tıkanmaları ve buna bağlı kan oksijen satürasyonunda (SO2) düşme ile karakterize bir sendromdur. Bu çalışmanın amacı; OUAS'u olan hastalarda Uvulapalatal Flep (UPF) ile cerrahi tedavinin etkinliğinin polisomnografi (PSG) ile objektif olarak değerlendirilmesidir. Bu çalışmaya ortak şikayeti horlama, tanıklı apne ve gündüz uykuya meyili olan, nazal patolojisi ve OUAS'na yol açabilecek kraniofasial anomalisi olmayan, müller manevrasında multiple düzeyde obstrüksiyon saptanan, PSG sonucu Apne Hipopne İndeksi (AHİ) 5 ve 5'in üzerinde olan 16 hasta (3 kadın, 13 erkek) dahil edildi. Bu vakalara UPF operasyonu yapıldı. Cerrahi tedavinin etkinliği postoperatif 3. ayda PSG yapılarak değerlendirildi ve sonuçlar preoperatif değerler ile karşılaştırıldı. Subjektif semptomlar (horlama, apne, gece uyanmaları, gündüz aktivitesi) 0-3 arasında skorlanarak preoperatif ve postoperatif değerler karşılaştırıldı. Karşılaştırma sırasında eşleşmiş gruplarda T-test uygulandı. Postoperatif AHİ' de %58.48' lik azalma tespit edildi. Apne sayısında % 73.04, hipopne sayısında %44.58 oranında azalma, ortalama desatürasyon değerinde %20.4 artış saptandı. Subjektif semptomlar açısından 12 vaka başarılı, 1 vaka kısmen başarılı, 3 vaka ise başarısız olarak bulundu. Sonuçta UPF operasyonu orofarengeal obstrüksiyonu olan ve AHİ 20'nin altında olan hastalarda başarılı bulunmuştur. AHİ 20 ve üzerinde olan hastalarda ise AHİ düşmüş ve desatürasyon derecesi artmıştır. Bu da postoperatif CPAP kullanması gereken hastalarda, CPAP'a uyumu kolaylaştırmıştır. UPF postoperatif komplikasyonları az olan ve seçilmiş olgularda etkinliği yüksek olan bir cerrahidir girişimdir. Anahtar Sözcükler: Obstrüktif uyku apnesi sendromu, uvulopalatal flep FIBROUS DYSPLASIA IN THE HEAD AND NECK REGION SUMMARY Obstructive Sleep Apnea Syndrome (OSAS) is a characterized with the upper airway obstruction intervals during sleep and decrease in blood oxygen saturation (S02). In this study we evaluate objectively the efficacy of Uvulapalatal Flap (UPF) treatment of the OUAS patients by using polysomnography (PSG). The study group consisted of 16 patients (3 female, 13 male) who suffered from snoring, apnea and daytime sleepiness and with an apnea hypopnea index (AHI) > 5. Müller Maneuer was performed to find degree of obstruction in all patients. The patients with nasal pathology and craniofacial abnormality were excluded. The patients underwent UPF. The efficacy of the treatment was evaluated with PSG at postoperative 3rd month.Subjective symptoms (such as snoring, apnea, arousal and daytime activities) were classified with 0 to 3 points for each patients preoperative and postoperatively. We analyzed these data with T-test. The values of postoperative AHİ decreased %58.48. Apnea and hipopnea decreased to %73.04 and %44.58, respectively. Mean desaturation value increased %20.4. The method of UPF is effective for the patients who have orofarengeal obstruction and AHI £ 20. For the patients whose AHI score ³ 20, desaturation level increase with this method. This also made to tolerate continuous positive airway pressure (CPAP) who have to take CPAP postoperatively. The complication rate of UPF is lower. In conclusion, UPF is a promising procedure in the selected cases.

Vertikal Rektus Abdominis Muskulokutan (Vram) Flebi ile Kompleks Yumuşak Doku Defektlerinin Onarımı

2002

Vucudun on tarafindaki kompleks yumusak doku defektlerinin onarimi Plastik Cerrahlar icin halen cesitli sorunlar arzetmektedir.Bu zor bolgede cesitli etyolojik nedenlere bagli olarak olusan defektlerde 1996-2000 yillari arasinda klinigimize basvuran 13 hastada Vertikal rektus abdominis muskulokutan (VRAM) flebi, vucudun on yuzundeki genis torakal, abdominal, pelvik, vajinal ve kasik defekti onarimi icin kullanildi. Hastalarin yaslari 16 - 72 (ortalama 41.5) arasindaydi. Bes (% 38,46) hasta kadin, sekiz (%61,54) hasta erkekti. Hastalara uygulanan 13 flebin tumu sagkalmis olup yeterli kapama saglanmistir, Sadece 3 hastada (% 23,07) hematom, yag nekrozu ve lenfatik drenaj gibi minor komplikasyonlar ortaya cikmistir.Bu cerrahi prosedurun sonuclari; guvenilir oldugunu ve vucudun on yuzundeki genis defektlerin rekonstruksiyonunda uygun oldugunu gostermistir.

Mezenterik Lenfadenite Bağlı İnvaginasyon ile Başvuran Glandüler Tularemi Olgusu

Turkish Journal of Pediatric Disease, 2015

bir konjonktivit gelişir. Büyük, hassas bir preauriküler lenf bezi gelişebilir. Respiratuvar tularemi kontamine toz inhalasyonu veya laboratuvardan kazanılan formdur. Tifoidal tulareminin kazanılma yolu bilinmemekle birlikte oral veya respiratuvar yol olabilir. Deri veya müköz membran lezyonu ve/veya bölgesel lenf bezi yokluğunda bu formdan söz edilir (3). Bu yazıda glandüler tulareminin neden olduğu mezenterik lenfadenite bağlı gelişen intestinal invajinasyon olgusu, literatürde ilk olması nedeniyle sunulmuştur. ÖzET Tularemi Francisella tularensis'in neden olduğu bakteriyel bir zoonozdur. Türkiye'deki tularemi olgularının büyük kısmı orofaringeal formdur, daha nadir glandüler form da raporlanmıştır. Bu yazıda, mezenterik lenfadenite bağlı intestinal invajinasyon geliştiren, glandüler tularemi tanısı alan 4 yaşında erkek olgu sunulmuştur. Literatürde tularemiye bağlı mezenterik lenfadenit ile ilgili az sayıda rapor mevcuttur. Bununla birlikte invaginasyon bildirilmemiştir. İlk olması nedeniyle olgumuz sunulmaya değer bulunmuştur.

Akut İskemik İnmede İntravenöz Trombolitik Tedavi

Turkiye Klinikleri Journal of Neurology Special Topics, 2009

Trombolitik tedavinin amacı akut iskemik inmede rekanalizasyonu sağlayarak penumbrayı kurtarmaktır. Bu çalıșmanın amacı bizim intravenöz trombolitik tedavi uyguladığımız hastalarımızda tedavinin etkinliğini ve komplikasyon oranlarını değerlendirmektir. Hastalar ve Yöntem: Semptomların bașlamasından itibaren ilk 4.5 saatte bașvuran ve intravenöz trombolitik tedavi alan 32 hastayı retrospektif olarak inceledik. Hastaların tedavi öncesi ve tedavi sonrası Ulusal Sağlık Enstitüsü Strok Skalası (NIHSS) ve modifiye Rankin Skalası skorları (mRS) değerlendirildi. Bulgular: Tedavi öncesi, tedavi sonrası 24. saatte, 7. günde ve üçüncü aydaki NIHSS ortalamaları sırası ile 15±6 (4-32), 10±6 (0-21), 8±6 (0-19) ve 8±7 (0-30) idi. Tedavi sonrası 24.saatteki ve 3. aydaki mRS ortalaması ise 4±1 (2-5) ve 3±2 (0-5) olarak izlenmiștir. NIHSS karșılaștırıldığında tedavi alan grupta anlamlı düzelme tespit edildi (p=0.001). Tedavi sonrası 5 (%15.6) hastada intrakraniyal kanama tespit edildi. Yalnızca bir (%3.1) hastada ölümcül kanama oldu. Yorum: İlk 4.5 saatte akut iskemik inme ile bașvuran uygun hastalarda intravenöz trombolitik tedavi uygulaması kolay ve etkili bir yöntemdir. İnme bir halk sağlığı sorunudur ve bu tedavi ile bağımsız olarak yașamını sürdüren hasta sayısını arttırabiliriz. Anahtar Sözcükler: İskemik inme, intravenöz trombolitik tedavi, NIHSS, mRS Objective: The aim of thrombolytic treatment is to save penumbra by recanalization in acute ischemic stroke. The aim of this study was to review the efficacy and complications of intravenous thrombolytic treatment in our patients with acute ischemic stroke. Materials and Methods: We retrospectively evaluated the clinical data of 32 patients with ischemic stroke who received intravenous thrombolytic treatment within 4.5 hours. The neurological deficits were graded using The National Institutes of Health Stroke Scale (NIHSS) and modified Rankin scala (mRS) before and after the treatment. Results: The mean scores of NIHSS before the treatment and 24 hours, 7 days and 3 months after the treatment were 15±6 (4-32), 10±6 (0-21), 8±6 (0-19) and 8±7 (0-30), respectively. The mean scores of mRS 24 hours and 3 months after the treatment were 4±1 (2-5) and 3±2 (0-5), respectively. NIHSS scores showed significant recovery after treatment (p=0.001). Five patients (15.6%) had intracranial hemorrhage, but only one patient (3.1%) had fatal hemorrhage. Conclusions: Intravenous thrombolytic therapy is a reliable and feasible treatment in selected patients who have acute ischemic stroke in the last 4.5 hours. Stroke is a public health concern and this treatment increases the number of indepented patients.

Ayni Arter Kullanimi İle Ardişik Skapular Serbest Flep Ve ‘Toe to Thumb’ Transfer İle Fonksi̇yonel El Rekonstrüksi̇yonu: Olgu Sunumu

2013

Giris: Endustriyel sektor calisanlarinda komplike, ezici el yaralanmalari sikca gorulmektedir. Bu tur yaralanmalarda ele fonksiyonunu kismen de olsa geri kazandirabilmek, uzun tedavi surecleri ve birden cok asamali cerrahi prosedurler uygulanmasini gerektirmektedir. Olgu Sunumu: Burada, ciddi ezici el yaralanmasi olan bir olguda, alici olarak ayni arter kullanilarak ardisik seanslarda serbest skapular flep ve toe to thumb prosedurlerinin uygulanmasi basarili bir fonksiyonel restorasyon saglanmistir. Tartisma: Rekonstruktif el cerrahisi; tanimlanmis kompleks prosedurler sayesinde ele yeniden kabul edilebilir fonksiyon saglayabilmektedir. Bu nedenle, ciddi yaralanmasi olan bir elde tedavinin ilk asamalarinda amputasyon karari; sadece onarimin mumkun olmadigindan emin olundugu kosullarda verilmelidir. Anahtar Kelimeler: el, rekonstruksiyon, skapular, flep, ayak parmagi

MUĞLA’DA ALEVİ-TAHTACI KÜLTÜRÜ

Alevi-Tahtacı kültürü çok eski inançları içinde barındırır. Tahtacı Aleviliğini Alevilerden ayıran temel özelliği, bağlı olduğu “Yanyatır Ocağı”nın Hacı Bektaş-ı Veli’ye bağlanmayıp İslam öncesi döneme, Şit Peygambere kadar götürülmesidir. Alevi-Tahtacı kültürü tarihte olduğunun tersine, içe kapalı yapısını aşmıştır.