Peygamber Kıssalarının Tasavvufî Yorumu: Ülü'l-Azm Peygamberler (MAJOR PROPHETS IN SUFI EXEGESIS) (original) (raw)

Tasavvuf İlmi̇nde Hz. Peygamberi̇n Rolü

2017

Bu makalede Hz. Peygamber’in tasavvuf ilmi uzerindeki rolu ve tesiri ele alinmaktadir. Tasavvuf ilminin olusmasinda temel harc, Allah’in kelâmi olan Kur’ân ve Peygamber (s)’inin soz ve hâlleridir. Bundan dolayi sufilerin soz ve hâllerinden de daima Kur’ân’in ve sunnetin kokusu yayilir. Sufiler, bu iki degeri, hayatlarinin her yonunde anlamaya ve yasamaya caba gostermektedirler. Onlar, Kur’ân uzerinde tefekkur edip onunla unsiyet kurarken, O yuce kelâmin, Peygambere “ Sen yuce bir ahlâk uzerindesin ” hitabinin hakikatiyle hâl yasarlar. Tasavvufi anlayista, Allah’in “Kitab”inin hukumleri, ancak Peygamber (s)’in “sunnet”iyle insan idrakine kâmil anlamda ulasir. Bu yuzden Peygamberin soz ve fiilleri, Musluman’in her seviyedeki davranisinin normunu teskil eden ilâhi ilmin kendisidir. Kisacasi sufiler ilimlerini tipki Hz. Peygamberin takip ettigi yolla Allah’la hemhâl olarak ve yaratilan esyayi musâhede ederek kazanirlar.

Kur’An’Daki̇ Hz. Peygamberle İlgi̇li̇ Hükümleri̇n İşârî Tefsi̇rlerde Mürşi̇d-İ Kâmi̇ller Yönünde Yorumlanmasi

Bilimname

 Derviş DOKGÖZ a Öz Bu makalede Kur'an'da Hz. Peygamberle ilgili yer alan ayetlerin işârî tefsirlerde şeyhler (mürşid-i kâmiller) yönünde yorumlanması konusu el-Bahru'l-medîd tefsiri özelinde ele alınarak incelenmiştir. Buna göre Kur'an'daki Hz. Peygamberle ilgili bir kısım ayetlerin bazı işârî tefsirlerde mürşid-i kâmiller yönünde yorumlandığı görülürken, bu durum Bahru'l-medîd tefsirinde daha belirgin durumdadır. Ayetin konusu Hz. Peygambere itaat veya ona karşı çıkmak ya da onu inkâr olsa da durum değişmemekte, işârî yorumda mürşid-i kâmiller peygambere benzetilerek (yahut kıyaslanarak) onlara itaat veya isyan ya da onları inkâr şeklinde manalandırılmaktadır. Bu konuda çerçeve o derece genişlemektedir ki, genel olarak Allah'ın dinini ve ayetlerini inkârın dile getirildiği ayetlerin dahi mürşid-i kâmillerin inkârı şeklinde yorumlandığına şahit olunmaktadır. Bunun yanında Hz. Peygamberle ilgili bir kısım fıkhî hükümlerin de yine mürşid-i kâmiller yönünde yorumlandığı, hatta Hz. Peygambere mahsus olan hasâis türündeki hükümlerin de yine bu şekilde yoruma tabi tutulduğu görülmektedir. Makale konusu, Hz. Peygambere itaat, ona karşı çıkma/isyan ve Hz. Peygamberle ilgili çeşitli fıkhî konulardaki hükümlere dair işârî yorumlar başlıkları altında incelenmiştir. Bu konuya dair Bahru'l-Medîd tefsirinde dikkat çeken örnekler aktarılmış, bazı durumlarda başka işârî tefsirlere de başvurulmuş ve bu örnekler üzerinden değerlendirmelerde bulunulmuştur. Sonuç olarak Hz. Peygamberle ilgili birçok farklı konuda, işârî yorumların genellikle mürşid-i kâmiller yönünde olduğu görülmektedir. Bu tür yorumların bir kısmı tefsir usulü kuralları açısından kabul edilebilir türden makul yorumlar olarak görülebilir. Ancak bir kısım yorumların ise işârî tefsir metoduna (i'tibâr/analoji yöntemine) uygunluk açısından bir kısım sıkıntılar barındırdığı gibi bazı noktalarda da şer'î hükümlerle uyumsuzluk gösterir vaziyette olduğu ortaya çıkmaktadır.

Kur’An’Da Peygamber Tasavvuru

2019

Islam inancina gore dinin/vahyin insanla bulusmasi peygamberler araciligiyla gerceklesmistir. Ilahi irade peygamber gondermekle insana lutufta bulundugunu beyan etmistir. Ne var ki bu lutuf/iyilik insanlar tarafindan hakkiyla degerlendirilememistir. Bunun beseri, antropolojik, psikolojik, siyasal sebepleri olabilir. Son ilahi vahye sahip olmanin avantajlari oldugu gibi tasidigi agir sorumluluklar da vardir. Vahyi dogru anlamadan, sadece ona sahip olmanin pratikte insana/topluma fazlaca katkisinin olmadigi bilinmektedir. Dogru anlamaya iliskin saglam metodolojiye ihtiyac vardir. Nitekim her ekol belli bir metodoloji uzerinden nasslara yaklasir ve peygamber anlayisi/tasavvuru gelistirir. Kur’an’da one cikan ana tema peygamberlerin beseri/insani dogalari/kimlikleridir. Peygamberlerin beseri dogalarina iliskin ileri surulen itirazlar nuzul donemiyle sinirli kalmamisa benzemektedir. Peygamberlerden sonra da onlarin beseri tabiatlarina yonelik asiri yorumlarin yapildigi gorulmektedir. Onc...

SÜNNİ MUTASAVVIFLARDA HZ. ALİ VE EHL-İ BEYT ALGISI: EŞREFOĞLU RUMİ ÖRNEĞİ1 * 2** THE PERCEPTION OF SUNNI SUFIS ON HZ. ALI AND AHL AL-BAYT: ESHREFOGHLU RUMI'S SAMPLE

In all of the orders which are the institutions of Sufism the Hazrat Ali and Ahl al-Bayt are shown love and respect. In addition, the love of the Hazrat Ali and Ahl al-Bayt seen in the works of the Sunni Sufis has caused them to be perceived as Alawi-Bektashi from time to time. One of the most important of these Sufis is Eshrefoghlu Rumi, the founder of the Eşrafiyye branch of Kadiriyye order. Eşrefoğlu, who frequently mentioned the Hazrat Ali and Ahl al-Bayt, particularly in his book Tarikatname, has been described as Alawi-Bektashi due to his expressions by some. This article was written to put forth Sunni Sufis’ and especially Eshrefoghlu Rumi’s perception of the Hazrat Ali and Ahl al-Bayt and to evaluate their being regarded as Alawi-Bektashi due to his views. For this purpose, first the understanding of the Sunni Sufis regarding the Hazrat Ali and the Ahl al-Bayt was addressed, and then comparisons were made by mentioning perceptions of Eshrefoghlu Rumi in question. In particular, the place of the Hazrat Ali and Ahl al-Bayt in the understanding of Sunni Sufism was identified. As a result, it was observed that both Sunni Sufis’ and Eşrefoğlu Rumi’s perception ofthe Hazrat Ali and Ahl al-Bayt developed in Sunni Sufi culture and the love of the Hazrat Ali and Ahl-al Bayt was very intense particularly in the followers of the orders connected to the Prophet Muhammad through the Hazrat Ali’s descendants. One of the findings of the research was that this perception of the Sunni Sufis and Alawi-Bektashi and Shia communities showed similarities from time to time.

Tasavvufta Üveysilik ve Üveysi Sufilere Dair Menakıbnameler (2012)

gormedigi ki~i ya da ki~ilerden manevi egitim almast ve bu yolla olu~an tarikat anlammtla bir tasavvuf terimidir. Hz. Peygamber zamarunda Yemen'de ya~aytp Miisliiman olan, fakat lslam peygamberi ile bizzat goril~emeyen Dveys el-Kararu'nin (Ttirkc;:e'de Veysel Karan1) rilya ya da b~ka manevi yollarla onunla go~iip manevi egitim aldtgt kabul edildigi ic;:in sonraki asrrlarda bu yplla egitim ve feyz alan ki~ilere Oveysi, bu metoda da Oveysilik denmi~. Oveys~ kavramt dort grup ic;:in kullaruhr. Bunlar Hz. Peygamber'den, Oveys el-Karani'den, Ihzlr'dan veya herhangi bir ~eyhten n1ham yolla egitim. alan ki~ilerdir. Tasavvuf tarihinde Oveysi oldugu soylenen ilk i:hutasawlf Ibrahim b. Edhem'dir (o. 166/782). Onun Ihzlr (a.s)'dan veya Uveys el-Kararu'nin n1haniyetinden feyz aldtgJ. soylenir. Yine ilk donem sUfilerinden Bayezid-i Bistfuni'nin Ca'fer es-Sadlk'tan, Ebu'l-Hasan Harakam'nin de Bayezid-i Bistfuni'den Oveysi yolla egitim aldtgt kabul edilir. Bazt kaynaklarda Ebu'l-Hasan Harakam'nin miiridi oldugu belirtilen Ebu'l-KasiiD Ktirregaru'nin (o. 450/1058) Uveys el-Karani'den n1ham yolla feyz ald1gt ve genc;:Iiginde Dveys Oveys diye zikrettigi anlahlrr. Bunlann ~mda Uveysi oldugu kaydedilen c;:ok sa}'lda mutasavvlf vardrr. Mesela Bahaeddin N~bend'in, Abdillhilik Gucdlivam ve Hakim Tirmizi'den, Zeynedin EbU Bekir Tayebadi'nin Ahmed Nameki Cami'den, Ahmed Fakih'in de Uveys el-Karani'den bu yolla egitim aldtgJ. kaydedilir. Bazt kaynaklarda Oveysllik metodunun lslam'dan once de bulundugu belirtilmektedir. Hz.

Bazı Sûfî Müfessirler Bağlamında Asr Suresinin TasavvufÎ Yorumu.

Öz Asr sûresi sade ve kısa olmakla birlikte Kur'ân-ı Kerîm'deki diğer sûrelerin öğütlerini özetlemektedir. Allah, kâmil manadaki müminin vasıflarını bu surede zikretmektedir. Ayrıca imanın meyvesi olan ahlâkın, müminin karakterine hangi boyutta etki ettiğini bildirmektedir. Asr sûresi öncelikle zamana yeminle başlayıp tüm insanlığın hüsranda olduğunu haber vermektedir. Daha sonra iman edenleri bundan istisna tutmaktadır. İmandan sonra mümin bir kişide olması gerekenleri, salih amel, hakkı tavsiye etme, sabır ve sabrı başkalarına tavsiye etme gibi ahlâkî meziyetler olarak sıralamaktadır. Ahlâk, tasavvufun özünü oluşturduğu gibi birincil derecede önem verip ele aldığı konulardandır. Dolayısıyla bu makalede Asr sûresi, daha çok ahlâkî yorumların ön plana çıkarıldığı tasavvufî tefsirler ışığında incelenmiştir. Tasavvufî tefsirlerden özellikle Sehl b. Abdullah et-Tüsterî, Ebü'l-Leys es-Semerkandî, Muhammed b. Hüseyin es-Sülemî, Abdülkerîm b. Hevâzin el-Kuşeyrî, Rûzbîhân el-Baklî, İsmail Hakkı Bursevî, Şehâbeddîn Mahmûd el-Âlûsî ve İbn Acîbe'nin tefsirlerinden istifade edilmiştir. Ayrıca Asr sûresindeki ilahî mesajlar tasavvufî bakış açısıyla değerlendirilmiştir. Yöntem olarak öncelikle Asr sûresi hakkında bilgi verilip daha sonra Asr sûresinin muhtevasında barındırdığı asr, insanlığın hüsranda olması ve hüsranlıktan kurtuluş vesileleri olan iman, hakkı tavsiye etmek, sabır ve sabrı tavsiye etmek konuları yukarıda zikredilen tasavvufî tefsirler bağlamında ele alınmıştır. Çalışma neticesinde ise Asr sûresinde, Kur'ân-ı Kerîm'in evrensel hakikatine ve tüm insanlığın ihtiyaç duyduğu ahlâk prensiplerine vurgu yapıldığı görülmüştür. Ayrıca Allah'ın insanoğluna vermiş olduğu en büyük nimetin zaman olduğu ve bu zaman içerisindeki tercihler neticesinde hüsrana (cehennem) uğranıldığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda hüsrana uğramayıp cennet ehlinden olmanın en önemli şartı olarak iman, salih amel ve sabır üçlüsünün zikredildiği, aynı zamanda bu üç hakikatin tebliğ edilmesi gerektiği gözlemlenilmiştir.

Tasavvufî Tefsirlerde Nûr-ı Muhammedî Düşüncesi -Tüsterî, Baklî ve Bursevî Tefsiri Örneği-

Bu araştırmada, nûr-ı Muhammedî diğer bir ismiyle hakîkat-ı Muhammediyye kavramı incelenmiştir. Çalışmanın amacı ise Tüsterî, Baklî ve Bursevî'nin yorumlarındaki nûr-ı Muhammedî düşüncesinin daha önce çalışılmamış yönlerini ortaya koymaktır. Zira tasavvufun ilk dönemlerinde yaşayan Sehl b. Abdullah Tüsterî (ö.283/896) nûr-ı Muhammedî kavramını ilk dile getiren mutasavvıflardan sayılmıştır. Daha sonra bu düşüncenin izleri, mutasavvıf Rûzbihân Baklî (ö.606/1209) ve İsmail Hakkı Bursevî (ö.1137/1725)'de görülmüştür. Çalışmada söz konusu kavramın mahiyeti, tarihî serüveni, savunucuları ve dayandırıldığı âyetler Tüsterî, Baklî ve Bursevî'nin yorumları çerçevesinde ele alınmıştır. Konu ele alınırken öncelikli olarak Tüsterî'nin nûr-ı Muhammedî düşüncesine referans gösterdiği âyetler ve onların yorumları temel alınmıştır. Daha sonrasında bu âyetlerin yorumu Baklî ve Bursevî'nin tefsirinden incelenerek mukayese yapılmıştır. Bunun neticesinde ise üç müellifte nûr-ı Muhammedî düşüncelerini temellendirdikleri âyetler acısından farklıklar bulunduğu gözlemlenmiştir. Fakat üçünde de Peygamber Efendimizin zâhirî boyutun yanı sıra bâtınî boyutunun var olduğu düşüncesi bariz bir şekilde görülmektedir. Bazı âyetlerin nûr-ı Muhammedî ile bağlantı kurularak yorumlanmasının temel sebebi bu düşünce olduğu söylenebilir.