Tarihi Yapıların Bir Açık Hava Müzesine Taşınması Örneği: Altınköy Açık Hava Müzesi (original) (raw)

Geçmişten günümüze, farklı coğrafyalarda yaşayan insanlar, ait oldukları kültür içinde yaşam alanlarını oluşturmuş ve oluşturmaya devam etmektedirler. İnsan topluluklarınca kabul gören inanç, gelenek ve görenekleri, toplumsal uygulamaları, el sanatları ve ustalık becerilerinin bütünleşmesi sonucu somut kavramları oluşturmaya başlar. Bu kavramları içinde barındıran yapı ve bu yapılara bağlı yaşamın izini taşıyan her türlü bileşen de korunmalıdır. Ülkemizde özellikle kırsal yerleşimlerde görülen bu kültürel izlerin korunması, sürekliliğin sağlanması ve gelecek kuşaklara aktarım açısından oldukça önemlidir. Yerinde korumanın sağlanamadığı durumlarda ise tarihi yapıların bir açık hava müzesine taşınarak varlığını sürdüren örnekler mevcuttur. İlk olarak 19. Yüzyıl sonu İskandinav ülkelerinde açılmaya başlayan açık hava müzeleri, Dünya’da pek çok yerde farklı ideolojilerle kurulmaya başlamıştır. Ancak bir müzecilik örneği olarak değer bulan bu alanlara taşınan kültürel miras niteliği taşıyan yapıların, özgünlük sorunu da beraberinde gelmektedir. Bu makalenin amacı, ülkemizde bir açık hava müzesine taşınan tarihi yapıların, özgün olandan farklı olan ve yeniden oluşan yer, kimlik, bağlam, işlev ve kullanıcılarının belirlenmesidir. Bu unsurların kültür mirasına olan olumlu ve olumsuz etkilerine yer verilen çalışmada, koruma anlayışı içerisinde bir açık hava müzesinin sahip olması gereken bilimsel niteliklere ilişkin tavsiye niteliğinde çıkarımlar yapılacaktır.