BİR DİL ÜÇ ALFABE 20. YÜZYILIN BAŞINDAN GÜNÜMÜZE UYGUR TÜRKLERİNİN ... (original) (raw)

20. YÜZYILIN BAŞINDAN GÜNÜMÜZE UYGUR TÜRKLERİNİN KULLANDIĞI ALFABELER VE BU ALFABELER İLE BASILAN ŞİİRLER ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Uygur Türkleri, anavatanları Doğu Türkistan başta olmak üzere Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Suudi Arabistan, Türkiye gibi pek çok ülkede yaşamaktadırlar. Gelişmiş bir yazı dili olan Çağdaş Uygur Türkçesi ile zengin bir edebiyat ortaya konulmuştur. Edebî ürünlerin, Arap alfabesi, Kiril alfabesi ve Latin alfabesi ile yayımlanması ve bu edebî ürünler arasında şiir örneğinde görebileceğimiz gelişme veya durgunluk, Uygurların içinde bulunduğu siyasi ve sosyal durum ile doğrudan ilişkilidir. Bahsi geçen alfabeler kimi zaman resmî olarak kimi zaman ise gayri resmî olarak kullanılmıştır. Şiirlerin konusu ve içeriği incelendiğinde, Arap alfabesinin kullanıldığı dönemde gelişme kaydettiği ve çeşitli konuların ele alındığı, Latin alfabesinin kullanıldığı dönemde durgunluk yaşadığı ve duygusuz propaganda metinlerinin yoğunluk kazandığı görülmüştür. Kiril alfabesi, Doğu Türkistan'da iki yıl pilot uygulamada kullanıldığı için basın yayında yer almamıştır. Ancak Kazakistan'daki Uygurların bu alfabe ile çeşitli konularda şiirler yayımladığı görülmüştür. Çalışmada nitel araştırma yöntemi uygulanmıştır. Alfabenin edebî eserlerin gelişimine olan etkisi ve/veya bu etkiyi tetikleyen diğer etmenler, şiir özelinde tartışılmaya çalışılmıştır.

20. YÜZYIL BAŞLARINDA KAZAN TÜRKLERİNDE BASIN-YAYIN FAALİYETLERİ VE ÜLFET GAZETESİ

İran ve Turan Araştırmaları Dergisi, 2023

Öz: Asırlardır Çarlık Rusya emperyalizmi altında yaşayan Rusya Türklerinde, 19. Yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başında kültürel uyanış hareketi gözlemlenmeye başlamıştı. Bu uyanış hareketinde gazetecilik faaliyetleri de önemli yer tutmuştur. Gaspıralı İsmail'in, Kırım-Bahçesaray'da çıkardığı "Tercüman" gazetesi, Çarlık Rusya'sındaki Türklere, kültürel anlamda önder olmuştu. Rusya Türklerinin saygın isimlerinden Abdürreşid İbrahim'in redaktörlüğünde yayınlanan "Ülfet" gazetesinin de bu alanda önemli hizmetleri olmuştur. Bu çalışmada, Ülfet gazetesinin kültürel uyanış hareketine katkısı incelenecektir.

19. YÜZYILDAN 20. YÜZYILIN BAŞLARINA SAFRANBOLU'DA DEBBAĞHANELER

19. YÜZYILDAN 20. YÜZYILIN BAŞLARINA SAFRANBOLU’DA DEBBAĞHANELER, 2021

Safranbolu, 19. yüzyıl Türk mimarisini, sosyal ve ekonomik hayatını yansıtan ender Osmanlı yerleşim birimlerinden biridir. Safranbolu, Osmanlı Devleti Dönemi’nde Debbağcılık ve debbağhaneleri ile de ön plana çıkmaktadır. 19. yüzyılın sonlarına doğru Safranbolu’da 84 debbağhanenin var olduğu resmi kayıtlara geçmiştir. Safranbolu gibi mütevazi bir yerleşim biriminde bu kadar çok deri işleme tesisinin bulunması dikkat çekicidir. 19. yüzyıl geleneksel Türk sanayisi içinde debbağcılık önemli bir iş koluydu. Bu meslek, işletmecilerinin örgütleme şekli ve döneminin standardının üzerinde bir gelir sağlaması ile dikkat çekicidir. Safranbolu’da deri sanayisinin Osmanlı Devleti Dönemi’nde gelişmesi, ilerleyen dönemler için bir yatırım olmuştur. Milli Mücadele Dönemi’nde ülke dışından deri temin etmede yaşanan sıkıntıyı Safranbolulu debbağlar gibi yerel girişimciler ürettikleri deri ile ortadan kaldırılabilmiştir. Bu süreçte debbağların büyük miktarda deri pazarı elde etmesi, onları bir fabrika kurmaya sevk edecektir. Ne var ki bu fabrika, kısa zamanda kapanmak durumunda kalmıştır. Diğer taraftan Safranbolu geleneksel dericiliği ise Karabük Demir- Çelik Fabrikasının açılması ile kan kaybedecektir. Tedrici bir şekilde azalan Safranbolu debbağhaneleri, 20. yüzyılın sonuna doğru tamamen kapılarını kapatmıştır. Arşiv belgeleri, resmi yayınlar ve tetkik eserlerden faydalanılarak oluşturulan bu çalışma ile Safranbolu debbağhanelerinin geçmişine dair yapılan çalışmalara katkı sağlamak hedeflenmiştir.

20.YÜZYILIN BÜYÜK OZANI ÂŞIK MAHZUNÎ ŞERİF TÜRKÜLERİNDE ALMANYA GÖÇÜ

Copyright © Bu kitabın Türkiye'deki her türlü yayın hakkı Eğitim Yayınevi'ne aittir. Bütün hakları saklıdır. Kitabın tamamı veya bir kısmı 5846 sayılı yasanın hükümlerine göre kitabı yayımlayan firmanın ve yazarlarının önceden izni olmadan elektronik/mekanik yolla, fotokopi yoluyla ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılamaz, yayımlanamaz.

20. YÜZYILIN BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU'NDA KIYÂFET İLMİ

20. YÜZYILIN BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA KIYAFET İLMİ: AVANZADE MEHMET SÜLEYMAN, 2022

Bir insanın göz, kulak, burun, saç, diş ve muhtelif uzuvlarından yola çıkarak karakterinin ve ahlakının yorumlandığı ilme "kıyâfet ilmi" adı verilmiştir. Bedensel özelliklerinden kişinin huyunun ve yapısının analiz edilmesi halk inanışlarında çok eskiden beri var olmuştur. Osmanlı ilim dünyasında ilgi gören kıyâfetname türü eserler Osmanlı son dönemine kadar devam etmiştir. 1871-1922 arasında yaşayan Avanzade Mehmet Süleyman, muhtelif alanlarda eserler vermesinin yanında hayatının sonlarına doğru kıyâfet ilmi ile alakalı dört eser kaleme almıştır. Bunlardan ikisini telif etmiş, ikisini ise çeviri yapmıştır. İlk olarak ayaklar üzerine Ahvali'l-kadem adlı eserini kaleme alan Avanzade, eserinde aslında kadem ilmini tanıtmakta, bununla ilgili çalışmalar yapılması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Daha sonra yüz doksan iki sayfa olan Musavver ve Mükemmel Kıyâfetname'sini kaleme almıştır. Eserinde resimlere yer vermesinden dolayı "musavver" adını verdiği bu kitabında klasik kıyâfetname literatüründen farklı olarak ülkelerden, milletlerden, ırklardan, kadın ve aile yaşamından bahsederek çok yönlü bir külliyat oluşturmaya çalışmıştır. Avanzade'nin milletlere geniş bir şekilde yer vermesinde dönemin coğrafya anlayışının da etkisi söz konusudur. Öyle ki özellikle II. Abdülhamid döneminden itibaren Osmanlı ilim adamları Osmanlı dışındaki ülkelere ilgi duymuşlar, oralara gitmeye çalışmışlar, üzerine yazılar yazmışlardır. Avanzade bu anlayışın etkisiyle milletlerle ve ülkelerle ilgili kendisi hem müstakil çalışmalar yapmış hem de kıyâfetnamesinde buna geniş bir yer ayırarak ilm-i kıyâfete farklı açıdan yaklaşmıştır. Diğer tarafta yaşadığı dönemde var olan kadın tartışmaları bağlamında kendi görüşlerini dile getirmiş, Besim Ömer'den aldığı yazılarla da bunu desteklemeye çalışmıştır. Avanzade Mehmet Süleyman'ın ilm-i kıyâfet alanında en hacimli eseri olan Musavver ve Mükemmel Kıyâfetname bu anlamıyla dönemin ilmi hayatının ve düşüncesinin tam içerisinde yer almakta, dönemin ruhunu yansıtmaktadır. Bahsedilen telif eserlerinden sonra bu alanda iki tercümesi bulunan Avanzade'nin kimden çeviri yaptığı hususu belirsizdir. İlk olarak 1917'de "Musavver ve Mükemmel İlm-i Sima Ahlak ve Tebayi-i Beşerin Simadan Keşfi" adıyla bir eser tercüme eden Avanzade, Avrupa dillerinde mükemmel bir eser gördüğünü, bunun faydalı olacağını düşünerek tercüme etmeyi uygun gördüğünü eserinin başında yazdığı mukaddimede dile getirmektedir. Öyle görünüyor ki Avanzade bu eseri Johann Kaspar Lavater'den özetleyerek tercüme etmiş olup aslında bakıldığında Musavver ve Mükemmel Kıyâfetname'sinin de bir özeti niteliğindedir. Diğer eseri "Ulum-ı Hafiyeden İlm-i Kıyâfet Sima ve Kıyâfet Vasıtasıyla Keşf-i Ahlak ve Tebayi" adıyla yaptığı bir tercümedir. Eserin müellifi belli olmamakla birlikte içerisinde Avanzade'nin bir eserine atıf yapılması bu tercümesinin Avrupa dillerinden yapılmamış olduğunu düşündürmektedir. Avanzade Mehmet Süleyman, ilm-i kıyâfet sahasına sadece simadan karakter analizi yapmayarak farklı bir yöntemle yeni bakış açısı getirmiştir. Bu çalışmada Avanzade'nin eserlerinin detaylı bir kritiği yapılarak bahsedilen anlayış ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Böylece hem Osmanlı'da kıyâfet ilmine hem de Avanzade Mehmet Süleyman'ın biyografisine bir katkı sunulmuştur.

20.YÜZYIL ÖNCESİ AMERİKAN PORTRECİLİĞİ HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME

Bu makalenin konusunu 20. yüzyıl öncesi Amerikan portreleri oluşturmaktadır. Öne çıkan portre ressamları ve bazı çalışmaları ile dönemler tanıtılmaya çalışılmıştır. Portre sanatı tanıtılırken tarihsel bağlamda Amerika kıtasında yaşanılan siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel oluşum ve dönüşümler de incelenmiştir. Kolonileşme Dönemi ile Erken Cumhuriyet Dönemleri arasında, Amerikan portresi tarz ve konu bakımından değişmişti. 19. yüzyılın ilk dönemlerinde, kendine özgü millî bir Amerikan tarzı oluşmuştur. Portrelerde Amerika'ya Kolonileşme Dönemi'nde çeşitli ülkelerden ve çeşitli kültürlerden, çoğu yetersiz eğitimi olan pek çok ressam da gelmiş ve Amerikan sanatının gelişimine katkı sağlamışlardır. Kıtada yaşayan siyahi ve diğer yerli grupları da Amerika kıtasının potasında kendi kültürleriyle var olmuş ve özgün bir Amerikan sanatı oluşumuna destek vermişlerdir. Amerikan portre sanatı geniş bir üretim evresini kapsaması nedeniyle bütün Amerikalı ressamlara bu makalede yer vermek mümkün olmamıştır.