Himmet Hulur, Gürsoy Akca (2007) İmparatorluktan Cumhriyete Siyasal Bütünlük ve Ulusalcılık Söylemi (original) (raw)
Related papers
Bu çalışmada Osmanlıda başlayan modernleşme girişimlerinin temel karakteristikleri, merkezi otoritenin kendini yenileme biçimi ve toplum ile devlet arasındaki ilişkiler açısından ele alınmaktadır. Modernleşme, İmparatorluğun güç kaybetmesi karşısında askeri ve idari alanda ortaya çıkmış, bu doğrultudaki yetkeci ve bürokratik düzenlemelerle devletin merkeziyetçiliği pekiştirilmiştir. Osmanlıda gerçekleştirilen reformlar merkeziyetçi devletin yeniden yapılandırılmasıyla sınırlı kalırken, Cumhuriyetle birlikte bağımsız bir ulus yaratma çabaları toplumsal ve kültürel alanda hakim olan değerleri dönüştürmeyi amaçlamıştır. Osmanlıdan Cumhuriyete dönüşüm ve merkezileşmenin dinamiğinde iki temel amaç belirleyici konumdadır: ekonomik ve askeri üstünlükleriyle ülkeyi egemenliği altına almaya çalışan dış güçlere karşı devleti güçlendirmek ve kendiliğinden dönüşmeyen toplumsal ve kültürel yapıyı yetkeci bir değişim tasarımıyla dönüştürmek. Abstract In this study, the main characteristics of the attempts at modernization inaugurated in the Ottoman period are evaluated by virtue of the reformation of the central authority and the relations between state and society. Modernization emerged in military and administrative realm as a result of the Empire's loosing power, through authoritative and bureaucratic arrangements the centralization of the state had been consolidated. While the reforms in the Ottoman period were limited with restructuring the centralist structure of the state, with the Republic the attempts to create an independent nation aimed to transform the dominant values in social and cultural sphere. In the dynamics of transformation and centralization from the Empire to the Republic, two main goals are seen to be determinant: to strengthen the state against the hegemony of external powers having military and economic superiority, through an authoritarian social project to transform the social and cultural structure that has not been spontaneously transforming itself.
İki Muhayyile: İmparatorluk ve Ulus Devlet
İki Muhayyile: İmparatorluk ve Ulus Devlet, 2021
This paper is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial License Bu makale Creative Commons Attribution-NonCommercial License altında lisanslanmıştır. Bu makale en az iki hakem tarafından incelenmiş, iThenticate yazılımı ile taranmış, araştırma yayın ve etiğine aykırılık tespit edilmemiştir. Araştırma & Yayın Etiği This article was reviewed by at least two referees, a similarity report was obtained using iThenticate, and compliance with research/publication ethics was confirmed.
Milliyetçilikten Küreselciliğe Edebiyat Tarihi Yazımı
Aziz Şeker ve Emre Özcan, ed. Edebiyat Sosyolojisini Güncel Kılmak. Ankara: Nika Yayınevi, 2021
Bu yazıda, Avrupa ve Amerika kıtaları odağında, edebiyat tarihi yazımının bir tarihi sunulmaya çalışılacaktır. Bu girişimin, aslında “imkânsız” bir proje olduğu baştan söylenmelidir. Her şeyden önce, sınırları belli bir yazıda, çok geniş bir literatürün ancak bir minyatürü sunulabilir. Üstelik sınırlarınız ne kadar geniş olursa olsun tarih yazıcısı olmak, bu yazıda değinilecek, acımasızca eleştirilmiş birçok problemi yeniden üretmek anlamına gelmektedir ve indirgemecilik bunlardan yalnızca bir tanesidir. David Perkins, edebiyat tarihi yazmanın mümkün olup olmadığını sorguladığı Is Literary History Possible? (1993) adlı kitabında, edebiyat tarihi kuramını tartışacağını özellikle belirttikten sonra aynı noktaya parmak basmıştır: Bir edebiyat tarihi yazmaya kalksa kitabında eleştirdiği birçok sorunlu yöntemi benimsemek zorunda kalacağını itiraf etmiştir (s. ix). [....] Edebiyat Tarihi Yazımının Doğuşu Bağlamdan Metne Doğru Edebiyat Tarihçiliği Eleştirmenle Tarihçinin Buluşma Noktası Metinden Okura Doğru Edebiyat Tarihçiliği Ulusal Bağlamların Arasında Karşılaştırmalı Edebiyat Edebiyatın Yeni Tarihyazımı Uluslararası Bağlamdan Dünya Edebiyatına [....] Bu saptamaların gösterdiği üzere, post-modernizmin ve postyapısalcılığın ikili karşıtlıkların ve kültürel özcülüğün yapısını söken tüm kuramsal çabasına karşın, uygulamada hiyerarşik yapılar kemikleşmiştir. Bağlam ya da örneklem küresel boyutta genişletilse bile merkezin tahakkümü, çeperi ekonomik ve politik boyutlarda etkisi altında tuttuğu gibi, dil ve edebiyat alanlarında da koşullandırmaktadır. Casanova’nın yirminci yüzyıl ve öncesinde saptadığı edebi rekabet ortamı bugün de varlığını koruyor görünmektedir. Üstelik küresel edebiyat tarihi yazımı, anayurdu olan coğrafyalarda bile kuşatıcı idealine ulaşmaktan çok uzaktır. Küreselciliğin paradoksal biçimde ürettiği monolog, çeperin söze katılmasıyla bir diyaloğa dönüşmediği sürece de edebiyat tarihi yazımının kendisini doğuran zihniyetten özgürleşemeyeceği anlaşılmaktadır.
Milliyetçilik - Philip Spencer ve Howard Wollman
Milliyetçilik, 2020
Dünü, bugünü ve yarını ile eleştirel aklımızın süzgecinden geçirmek zorunda olduğumuz milliyetçilik nedir? Nereden doğdu, hangi yollardan geçti ve moden ulus devletlerin kurulmasını nasıl sağladı? Bugünün politik ikliminde neden tekrar canlandı ve etki alanını genişletti? Elinizdeki kitap bir tarih kitabı değildir. Tam aksine tarihselliğine göz atan ama özünde güncel olarak bir problem haline gelen milliyetçiliği anlama gayretidir. Bunun için modernite bağlamına yani dünyayı dönüştürüp şimdiki haline getiren iktisadi, toplumsal ve siyasi süreçlere milliyetçiliği sağlam bir şekilde oturtmamız gerekir. Milliyetçi, ayrılıkçı ve kimileri tarafından neo-milliyetçi olarak adlandırılan hareketlerin gelişimi, gittikçe küreselleştiği düşünülen bir dünyada yeniden ivme kazandı. Bu tür hareketlerde Doğu’dan Batı’ya, Güney’den Kuzey’e bir canlanma gözleniyor. Buna ek olarak, Avrupa’da, Avusturalya’da, ABD’de ve daha birçok başka yerde, ideolojilerinin ana bileşeni milliyetçilik olan aşırı sağın siyasi faaliyetlerine verilen siyasi destekte de bir artış görülüyor. Milliyetçilik modern ulus devletleri yönetenler tarafından, ayakta kalma stratejisine güç veren bir kuvvet olarak algılanıyor ve ihtiyaç duyuluyor. Etnisite, kimlik, ulusalcılık, yurtseverlik, muhafazakarlık gibi doğrudan milliyetçiliğe gönderme yapmayan mahçup kavramlar da her geçen gün daha popüler oluyor. Milliyetçiliğin demokrasi kavramı ile ilişkisi de problemli. Biri dışlayıcı bir tutum takınırken, ikincisi ötekini tanıyan, konuşmak ve tartışmak isteyen ve varlığını farklı görüş ve toplulukların ifade gücüne dayayan siyasi bir kavram. Milliyetçiliğin inşa süreci, özünde çok yeni tarihselliği ve bütün etrafında dolanan kavramlarla ilişkisi enine boyuna elinizdeki kitap boyunca tartışılıyor. Günlük sosyolojik hayatımızı, modern ulus devletlerin politik duruşlarını, sınırları, sınır ötesi ve içindekilerle ilişkilerimizi ve en sonunda küresel dünyanın bütün problemlerinin içinde bulunan milliyetçiliği daha fazla tartışmaya ihtiyacımız var.
H. Birsen Hekimoğlu ve İnci Kerestecioğlu der., Toplum, Tarih ve Siyaset Üzerine Yazılar, Prof. Dr. Cemil Oktay'a Armağan, Ankara, Gazi Kitabevi, Ekim 2021, ss: 127-161, 2021
Giriş Narendra Modi liderliğindeki Bharatiya Janata Partisi (BJP: Hindistan Halk Partisi) hükümeti gerek Hindistan’ın kontrolü altındaki Cammu-Keşmir bölgesinin özerkliğini hukuk dışı yollarla ilhak ederek Keşmir Vadisi’ne asker ve mühimmat yığmaya başlaması gerekse de Güney Doğu Asya'dan gelen Müslümanlar dışındaki tüm mültecilere vatandaşlık hakkı tanıyan yasayı kabul ederek vatandaşlık haklarıyla dinî köken arasında ilişki kurması nedeniyle “uluslararası hukuku ihlal etmekle”, “Müslümanları dışlamakla” ve “ülkenin laik Anayasasını ihlal etmekle” suçlanmaktadır. Bu çalışma Hindistan’ın bağımsızlığa kavuşmasından sonra hukuki anlamda benimsemiş göründüğü liberal milliyetçiliğin ve laikliğin yerini nasıl olup da kültürel milliyetçiliğe bırakmaya başladığını sorgulamakta ve bu gidişatın sonuçlarını değerlendirmektedir. Makale Hindistan’da Müslümanlığın yayılmasının kısa tarihi ile başlamakta ve Hindu-Müslüman ayrımının derinleşmesinde etkili olan dış faktörleri açıklamaktadır. Makalede Hindistan’ın parçalanarak iki devletin ortaya çıkması sürecinde yaşananlar ve karşılaşılan zorluklar mercek altına alınmaktadır. Çalışmada Bharatiya Janata Partisi’nin (BJP) ideolojik temelleri ve tarihsel gelişimi üzerinde durulurken onun sağ-populist partilerle olan ortaklıkları irdelenmekte ve kültürel milliyetçiliğin neo-liberal ekonomik uygulamalarına yönelik itiraz ve tepkilerin dizginlenmesinde ne tür bir işlev kazandığı analiz edilmektedir. Makale Narendra Modi iktidarının Müslümanları hedef alan uygulamalarına karşı güçlü tepkilerin verilmesinin ne oranda mümkün olduğunu tartışarak sona ermektedir.
İmparatorluktan Cumhuriyete, Türk Mali Politikasına Bakış
Belleten
Bir devletin sosyo-ekonomik yapısını yansıtan ve çağdaş değer sistemlerine göre kalkınma düzeyini gösteren en önemli faktörlerden biri, hiç şüphesiz o devletin maliye politikası ve o politikanın ortaya koyduğu mali düzenlemelerdir. Bu mali düzenlemeler, ister geçmişte olsun, ister günümüzde olsun; o devletin yönetim biçiminde tutan, ekonomik ve politik etkinliklerine kadar uzanmakta ve bunların sayesinde şekillenerek vücut bulmaktadır. Devletin maliye politikasının sağlam ve gerçekci temellere dayanmaması ve çağın gerisinde kalarak kendini yenileyememesi, buna paralel olarak mali düzenlemelerde yapılan hatalar, o ülkede sosyal çalkantılara sebep olduğu gibi, bazen o ülkenin siyasi bağımsızlığını bile tehlikeye düşürebilmektedir. Bunun en güzel örneğini dünya tarihinin en uzun ömürlü ve en iyi organize edilmiş devletlerinden biri kabul edilen Osmanlı İmparatorluğu vermektedir.