TÜRKİYE’NİN NATO ÜYELİĞİ VE KORE SAVAŞI (original) (raw)
Related papers
TÜRKİYE'DE YÜKSELEN NATO KARŞITLIĞI VE TÜRKİYE NATO İLİŞKİLERİNİN GELECEĞİ
Soğuk Savaş'ın başlamasıyla Sovyetler Birliği yayılmacılığına karşı kurulduğu düşünülen fakat bu birliğin dağılmasından sonra Nato'nun genişleyerek etki havzasını arttırma gayreti içinde olduğunu görenler Nato'nun varlık sebebini yeniden sorgulama gayreti içerisine girdiler. Nato'ya karşı olanların ürettikleri yeni dönem teoriler Soğuk Savaş'ın bitmesine rağmen Nato'nun varlığını devam ettirmesiydi. Bu durumda Nato'nun Sovyetler Birliği'ni çevreleme ya da dengeleme misyonunun çok ötesinde bir takım görevleri üstlendiği açıklamaktadır. Nato 1991 Roma zirvesiyle güvenliğe çok yönlü bir bakış açısı getirmiş ve eşitsizlik, terör gibi kavramların sınırlara konvansiyonel saldılardan bile tehlikeli olabileceği argümanını işlemiştir. O halde Nato sıradan tek yönlü bir askeri pakt olmanın ötesinde aynı tarihten beslenen ve çok yönlü güvenlik mekanziması tanımlayan ve tavsiye eden askeri misyonunun yanında siyasi, ekonomik ve kültürel yönleride olan bir birlik haline gelecekti. Daha sonraki yıllarda, enerji güvenliği, kadın ve çocuk hakları gibi kavramlara sonuç bildirisinde yer vermeside bu durumun aleni ispatıdır.
SOĞUK SAVAŞ SONRASI DÖNEMDE NATO’NUN ENERJİ GÜVENLİĞİ ALGISI VE TÜRKİYE’NİN KONUMU
İstanbul, 2020 ÖZET Enerji, insanoğlu için hayati önem taşıyan vazgeçilmez bir can damarıdır. Enerji kaynaklarının sınırlı olması bunun yanısıra büyük bir kısmının dünyanın belli bir bölgesinde kümelenmiş olması, devletlerin bu kaynaklara sahip olma isteği uğruna savaşlar, çatışmalar, siyasi dönüşümler yaşaması enerjinin ne denli önemli unsur olduğunu açıklamaktadır. Ekonomik ve siyasi karşılıklı bağımlılığın belirginleştiği süreçte, enerji güvenliği stratejik bir önem arz etmektedir. Enerjinin kritik bu yanı, güvenlik çalışmalarının önemli bir parçası haline gelmesine sebep olmuştur. 1970'lerde gerçekleşen enerji krizi ile birlikte dünya, enerji kıtlığı olasılığının farkına varmıştır. Bununla birlikte, "enerji güvenliği" kavramı NATO üyesi devletler başta olmak üzere devletlerin gündeminde yer almaya başlamıştır. Enerji güvenliği, tam anlamıyla NATO'nun öncelikli konu başlıkları arasına ancak son on yılda girebilmiştir. Bu çalışmada, asıl amacı üye devletlerini askeri tehditlere karşı korumak olan NATO'nun Soğuk Savaş sonrası dönemde düzenlenen zirveler ve zirve bildirileri ile birlikte yayınladığı çeşitli stratejik konseptler ışığında, NATO'nun enerji güvenliği kavramının değişen algısı incelenmiştir. NATO'nun çeşitli belgelerinde enerji güvenliğine ne şekilde yer verildiği değerlendirilerek, enerji güvenliği konusunun NATO çerçevesinde ne yönde şekillendiği üzerinde çalışılmıştır. Tüm bunlarla birlikte Türkiye'nin stratejik önemi ve enerji güvenliği konusunun NATO bazında değerlendirmesi ile çalışma son bulacaktır. Türkiye'nin bulunmuş olduğu konum itibariyle Doğu ve Batı arasında köprü vazifesi gördüğü analiz edilmektedir. Küresel anlamda enerji güvenliğinin sağlanması için kolektif hareket edilmesi gerektiği ve bu bağlamda NATO'nun enerji güvenliği stratejilerinin karşıya geldiği tehditler doğrultusunda şekillendiği ve enerji güvenliğini sağlamada önemli bir rol üstlendiği anlaşılmaktadır.
AKP DÖNEMİ NATO-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ: MÜTTEFİKLİK İLİŞKİSİNDE KRİZ VE DÖNÜŞÜM
Lisans Tezi, 2018
Türkiye ve NATO arasındaki ilişkiler uzun bir müttefiklik bağına dayanmaktadır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan yeni düzende politikasını liberal değerler ve Batılılaşma etrafında şekillendiren Türkiye 1952 yılında NATO’ya üye olarak başta güvenlik olmak üzere pek çok konuda NATO ile beraber hareket etmiştir. Askeri alanda işbirliği ve dış politika konusundaki ortak hareketlere rağmen zaman zaman ilişkilerde gerginlikler ve krizler yaşanmıştır. Füze krizi ile başlayan gerginlikler, Türkiye’nin Kıbrıs’a yönelik müdahalesi ile krize dönüşmüştür. ABD tarafından Türkiye’ye yönelik ambargo ile sonuçlanan bu kriz müttefiklik ilişkisindeki ilk büyük çatlağı oluşturmuştur. Ambargonun kalkması ile birlikte ilişkiler normalleşirken Türkiye’nin NATO üyeliğinin sorgulanması hız kazanmıştır. 2002 yılında iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının ilk yıllarında Batı odaklı bir dış politika anlayışı ile Batılı kurumlarla iyi ilişkiler geliştirmiştir. 11 Eylül saldırılarından sonra gerçekleşen Afganistan müdahalesine aktif katılım gösteren Türkiye bu çerçevede NATO ile beraber hareket ederek ittifak içerisindeki rolünü sağlamlaştırmıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ikinci döneminde Batı algısı değişmeye başlamış ve dış politikada eksen kayması tartışmaları baş göstermiştir. Bu bağlamda NATO Genel Sekreterliğine Rasmussen’in aday olması ilişkilerde yeni bir krizin yaşanmasına neden olmuştur. NATO ile Türkiye arasında son dönemde Orta Doğu’da yaşanan krizlerin de etkisiyle birçok kriz yaşanmıştır. Türkiye’nin Orta Doğu’da oyun kurucu ülke olma politikası gerginlikleri tetiklemiş ve dış politikanın Ortadoğululaşma potansiyelini ortaya koyarak Batıyla ilgili algıların sorgulanmasına neden olmuştur. Bu çerçevede Rusya’dan alınması planlan S-400 füzeleri ilişkilerdeki gerginliği tırmandırmış ve NATO ittifakı ile soru işaretleri artmıştır. NATO ve Türkiye arasında yaşanan krizler ve çatışmalar ayrıca ABD’de Trump yönetiminin ittifaka karşı sorgulayıcı tavırları ile artış göstermiştir. Son dönemde yaşanan gelişmeler müttefiklik bağını zedeleyici ve güven bağını yıpratıcı nitelikte olmuştur. Bu çalışmada NATO ittifakı ile yaşanan krizler müttefiklik ilişkisi çerçevesinde değerlendirilmiş ve krizlerin çözülme süreçleri incelenmiştir. Bununla birlikte çalışmada krizlerin ve işbirliklerinin NATO ve Türkiye arasındaki ilişkileri nasıl etkilediği sorgulanmıştır. Anahtar Kelimeler: Türkiye, AKP, NATO, Batılılaşma, Eksen Kayması, S-400 Füze Krizi, Dış Politika Abstract Relations between Turkey and the NATO is based on long alliance history. The new order after the Second World War, Turkey shaped its policy around liberal values and Westernization. Turkey has acted with many issues in NATO, firstly security, since a member of in 1952. Despite the joint movements in the field of military alliance cooperation and foreign policy, there have been arisen on tension and crises from at times in relations. Tensions escalated with missile crisis, turned into conflict with Turkey's intervention in Cyprus. The US imposed embargo n Turkey because of this and so that the first fracture has occurred between the Alliance. After the removal of the embargo, relations between Turkey and NATO has been fixed but the questions about NATO's membership has raised for Turkey. In the early years of the ruling Justice and Development Party that came into power in 2002, it developed good relations with Western institutions through a Western-oriented foreign policy understanding. Showing active participation on intervention in Afghanistan after the September 11 attacks, Turkey has strengthened its role within the alliance, acting together with NATO in this context. In the second term of the Justice and Development Party, the Western perception has begun to change and foreign policy debates have begun about shifting axis. In this context, Rasmussen's nomination to NATO's General Secretary led to a new crisis in relations. Turkey and NATO have experienced many crises in recent years under the Middle East developments. Turkey's policy through the playmaker state and leading country in the Middle East region have triggered tensions in this area. Moreover, these developments have led to the questioning of middle Easternization and Western perceptions. Within this framework, the s-400 missile planned to be purchased from Russia escalated tensions in relations and the questions about NATO have been increased. Crises and conflicts between NATO and Turkey has increased by questioning the alliance's future since Trump's Management came into power in the USA. The recent developments have been detrimental to the alliance and knock trust relations out. In this study, crises experienced with the NATO alliance were evaluated within the framework of alliance relationships and the process of resolving these crises was examined. In addition to this, the crisis and cooperation affect between NATO and Turkey's relations has been questioned. Key Words: NATO, Turkey, Westernization, Axis Shift, S-400 Missile Crisis, Foreign Policy
NATO’NUN KOSOVA MÜDAHALESİ.pdf
G r ş 1880 yılında W ll am Edward Hall tarafından lk kez kullanılan "human tar an ntervent on" kavramının Türkçe'ye " nsan müdahale" veya " nsancıl müdahale" şekl nde çevr ld ğ görülmüştür. [1] Bu kavramın ortaya çıkışından günümüze kadar geçen dönem çer s nde, çeş tl devletler, devlet koal syonları ve örgütlenmeler -BM ve NATO-bu argümanı kullanarak çeş tl müdahaleler gerçekleşt rm şlerd r.[2] Bu aktörler çer s nde NATO tarafından nsan müdahaleye örnek olarak göster len 3 tane örnek olay vardır. Bunlar; 1995 Bosna Hersek müdahales , 1999 Kosova müdahales ve 2011 L bya müdahales d r. Bu çalışmada, NATO'nun Kosova'da yaşanan kr z önlemek ç n Yugoslavya'da yapmış olduğu nsan müdahaleye kapsamında gerçekleşt r len asker müdahale üzer nde durulacaktır. Araştırmada, bu müdahaleye değ n lmeden önce, Kosova hakkında kısa b lg lere ve Kosova'nın tar h ne da r bazı açıklamalara da yer ver lecekt r. Kosova Hakkında Genel B lg ler Kosova, 10.861 k lometrekarel k yüzölçüme sah p b r Balkan ülkes d r.[3] Ülken n sah p olduğu konumuna bakıldığı vak t, doğusunda ve kuzeybatısında Sırb stan, batısında Karadağ, güneydoğusunda Makedonya ve güneybatısında se Arnavutluk g b devletlerle sınırdaş olduğu görülmekted r.[4] Kosova'nın başkent yarım m lyonluk nüfusa sah p olan Pr şt ne'd r.[5] Kosova'nın d ğer öneml şeh rler se Pr zren, Cakova, Fer zov k veya Fer zay, İpek, G lan ve M trov ça şekl nde sıralanmaktadır.[6] Ayrıca % 36,5 havza araz ler ne , % 37 oranında dağlık alanlara ve ger ye kalan kısımda çok gen ş ormanlık araz lere sah p olan Kosova'da, kurşun, ç nko, n kel, magnez t, boks t, krom, bakır, dem r kömür, gümüş ve altın şekl nde sıralanan zeng n madenler n bulunmaktadır.[7] Kosova'da ayrıca İbar, Beyaz Dr na, Lepenc , S tn tza, B çna Morova, Gaz voda, Batllaya ve Badovc şekl nde sıralanan göller n yanında Ob l c, Pr şt na ve M trov ça g b bölgelerde çme ve sulama amaçlı yerler mevcuttur.[8] Ülke nüfusu tam olarak b l nmemekle b rl kte, son yapılan tesp tler ışığında 2.400.000 olduğu fade ed lmekted r. Bu nüfusun, % 90-92 oranında Arnavut , % 5 oranında Sırp ve ger ye kalan kısım se Türkler, Boşnaklar, Makedonlar, Romanlar, Askal ler, Çerkesler, Goran ler ve Mısırlılar g b etn k gruplardan oluşmaktadır. D nsel açıdan Kosova'ya baktığımız vak t, % 90 oranında b r Müslüman nüfustan bahsed ld ğ görülmüştür.[9]
Kosova Krizinin Çözümünde, NATO’nun Barışı Destekleme Harekâtına Türkiye’nin Katkıları
2021
Kosova Krizinin Çözümünde, NATO'nun Barışı Destekleme Harekâtına Türkiye'nin Katkıları Öz: Milliyetçiliğin sözde yeni biçimlerinin ve din eksenli ritüellerin geleneksel sınırları hem yaratıyor hem de yok ediyor olması, son yıllarda gittikçe artan bir tehdit ve tehlike olarak ortaya çıkmıştır. Demografik dinamikler ve etnik unsurlar dikkate alınmadan çizilen sınırlar, toplumların zaman içerisinde iç ve dış güçlerin etkisiyle kendi geleceğini şekillendirmek istemesine neden olmaktadır. Geleceğin en büyük tehdit algısı olarak ortaya çıkabilecek olan bu sorun, sınırların ve statükonun yeniden belirlenmesine neden olmuştur. Bu olgu ve gerçekliği ortaya koyan en önemli örneklerden biri Yugoslavya'dır. Yugoslavya'nın dağılma sürecinde yaşanan savaşlar ve çatışmalar, insanların zorla yerlerinden edilmesine, bölgesel ve uluslararası güvenlik sorunlarının ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bu makale, Kosova Krizi'nin ortaya çıkış nedenlerini ve Kosova Krizi'nin çözümü amacıyla gerçekleştirilen NATO müdahalesi ve sonuçlarını analiz etmeyi amaçlamaktadır. NATO müdahalesi, Kosova sorununu önemli ölçüde sona erdirmiş ve Kosova'nın bağımsızlığına giden yolu açmıştır.
NATO’NUN KOSOVA MÜDAHALESİNİ ÖZEN ETİĞİ BAĞLAMINDA ELE ALMA
Özen etiğinin temeli, CarolGilligan’ın kadınların ahlaki akıl yürütme biçiminin, erkeklerinkinden farklı olduğunu ve bu farklılığın kadınların ve erkeklerin ahlaki gelişimlerinin farklı olmasından kaynaklandığını öne süren çalışmalarına dayanmaktadır.CarolGilligan’la aynı yıllarda Sara Ruddick ve NelNoddings’in çalışmaları da bu yeni etik yaklaşıma katkıda bulunmuş ve söz konusu yaklaşım son yıllarda ahlaki konulara, çokça tartışılan, etkili ve yeni bir bakış açısı olarak gelişmiştir.Özen etiğinin ilk formülasyonları daha dar kapsamlı iken ve sadece annelik pratiğini, aile içi ilişkileri ve yakın çevremizdekilerle olan ilişkilerimizi ele alırken,son yıllarda bu kapsam genişlemiş ve öncelikli olarak içinde yaşanılan devletiniç politikalarında ve uygulamalarında da özen pratiklerine önem verilmesi gerektiği vurgulanmıştır. İlerleyen yıllarda, FionaRobinson,Virginia Held ve JoanTronto gibi isimler, özenin küreselleşmesi ve küresel bağlamda özen etiği gibi söylemlerle,uluslararası ilişkiler konularında da özen pratiklerinin dikkate alınması gerektiğini vurgulamıştır. Bu çalışmamız da, özen etiği konusunda öne çıkmış teorisyenler ve isimlerin, uluslararası ilişkiler alanında son yıllarda çokça gündeme gelen insani/insancıl müdahale adı altındaki askeri müdahale konusundaki tutumunu ve bu tutum doğrultusundaNato’nun Kosova’ya 1999 yılında yaptığı askeri müdahaleyi ele alacaktır.
International Security Congress, 2022
Bu bildirinin temel amacı, formel açıdan bölgesel askeri bir savunma örgütü olarak tanımlanan Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı’nın (NATO) küresel kamu düzeninden sorumlu bir yapıya dönüşümünün analiz edilmesidir. Küresel bir “polis fikri” etrafında şekillenen işlevi ile NATO, “küresel topluma” yönelmiş ve kuruluş metninden itibaren tanımlanmış pratikleri ile liberal savaş aygıtı rolünü de üstlenmiştir. Sözü edilen amaç doğrultusunda NATO’nun kuruluş felsefesini ve hukuki perspektifini doğrudan ve dolaylı olarak şekillendirmiş kurucu metinler analiz edilmiştir. Buna ilave olarak NATO’nun küresel “kamu” düzeninde ulus devlet pratiklerini uygulama potansiyeli kavramsal düzeyde ele alınmıştır. NATO, “sadece saldırıyı önlemeyi veya saldırı olursa onu püskürtmeyi amaç edinen askeri bir ittifak değil, aynı zamanda siyasi, iktisadi ve sosyal alanlarda ortak ve devamlı eylemi de öngören bir İttifak” olarak tanımlanabilir (NATO Enformasyon Servisi, Tarihsiz). Kuruluş Antlaşması’nın atıf yaptığı 1945 tarihli Birleşmiş Milletler Yasası (BMY) 51. Maddesi, üye devletlerden birisinin silahlı saldırıya uğraması halinde BM Güvenlik Konseyi’nin uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli tedbirleri alıncaya kadar doğal olan bireysel ya da ortak meşru müdafaa hakkına kısıt getirilemeyeceğini hükme bağlar. Aynı şekilde Kuzey Atlantik Antlaşması’nda, daha sonra Batı Avrupa Birliği’nin (BAB) kuruluş belgesine dönüşmüş olan 1948 tarihli Brüksel Antlaşması’na gönderme yapılır. Bu belgede ise taraf devletlerin, “Almanya’nın yeniden saldırı siyasetine başvurması halinde gerekli … barış ve güvenliği sağlamak ve her türlü saldırı siyasetini önlemek amacıyla … karşılıklı tedbirleri almak” üzere “iktisadi, sosyal ve kültürel işbirlikleri ile meşru ortak savunma haklarını düzenleyecek bir andlaşma yapmaya” karar verildiği belirtilir. Bu iki atıf antlaşmasına ek olarak 1948 tarihli Amerikan Birleşik Devletleri (ABD) 80. Kongresi 2. Oturumunda 239 sayılı Senato Kararı ile “barış, adalet, insan hak ve temel hürriyetlerin, Birleşmiş Milletler çerçevesi içinde gerçekleştirilmesi mümkün olan sıkı bir milletlerarası işbirliğini gerektirmesi dolayısıyla” Birleşik Devletler Başkanı’nın Senato nezdinde görev ve sorumlulukları düzenlenmiştir. 4 Nisan 1949 tarihli Kuzey Atlantik Andlaşması, Antlaşma’nın 10. Madde’sinde ruhunu bulan taraf olmanın “katılım belgesini Amerika Birleşik Devletleri hükümetine” verme koşuluna uygun olarak bu ülke başkenti Washington’da imzalanmıştır. Kuruluş Antlaşması 14 maddeden oluşur. II. Dünya Savaşı sonrasında, savaşın coğrafi olarak erişmediği ABD topraklarında imzalanan Andlaşma, savaş sözcüğüne yer vermezken, “savunma, korunma, uluslararası anlaşmazlık, uluslararası barış ve güvenlik ve adaleti tehlikeye sokma, uluslararası ilişkilerinde BM'in amaçlarına aykırı olacak şekilde güç kullanımı ya da tehdidinden sakınma, silahlı bir saldırı, toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlığı ya da güvenliğinin tehdit, öz savunma hakkı, silahlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan taraf ya da taraflara yardımcı olma” kavramları ile şekillendirdiği meşru savunma hakkını, “Kuzey Atlantik bölgesi” ifadeleri ile sınırladığı coğrafi bir alan içinde düzenler. Buna karşın, coğrafi alan, Madde 10’da tüm “Kuzey Atlantik Bölgesinin güvenliğine katkı yapacak durumda olan herhangi bir Avrupa devletini” üyeliğe açarak, bütün olarak kıtayı kapsayacak büyüklüğe eriştirilir.
KORE SAVAŞI VE TÜRKİYE'NİN NATO'YA GİRİŞİ - The Korean War and Turkey’s Entry Into The Nato
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi / Journal of Turkish World Studies, 2014
KORE SAVAŞI VE TÜRKİYE'NİN NATO'YA GİRİŞİ The Korean War and Turkey's Entry Into The Nato Sayim TÜRKMAN * ÖZ İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ABD ve Sovyetler Birliği Soğuk Savaş'ın öncülüğünü yapmaya başladılar. İki kutuplu dünyada Türkiye Batı Bloku'nu yanında yer almak istedi. NATO ittifakı Batı düşüncesinin önemli bir kalesi anlamına geliyordu. Türkiye Batı Bloku'nda yer almak için Kore Savışı'na katılma kararı aldı ve bir Tugayla savaşa Amerika'nın yani Batı Bloku'nun yanında yer aldı. Kore Savaşı'nda Türk Tugayının başarılı olması ileride yaşanabilecek bir krizde Türkiye'nin başarılı bir savunma yapabilecek kapasiteye sahip olduğunu açıkça göstermiştir. Türkiye, Kore Savaşı'nda müttefiklerine askeri açıdan önemli destek sağlamış ve Güney Kore'nin işgal edilmesini önlemiştir. Bu savaşın önemli bir sonucu da İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra başlayan Sovyet tehdine ve komünizmin yayılmacı girişimlerine karşı açık ve net bir askeri kuvvetle cevap verilmiş olmasıdır. Türk Tugayı'nın Kore Savaşın'da gösterdiği başarılar sayesinde Türkiye'nin NATO kanadına katılması kolaylaştı. Amerika ayrıca, Türkiye'nin NATO'ya girişini Rusya'nın güneyden kuşatılması ve Boğazlar'ın Türkiye'nin kontrolü altında kalması için desteklemiştir. USA and USSR began to lead The Cold War after World War II. Turkey intented to join western block in this two sided world. NATO was signifiying the castle of Western ideology at that time. Turkey had decided to take part in the Korea War by sending a brigade as it wanted to be a part of the the western block led by the USA. The success of the Turkish Brigade showed that Turkey had a capacity to carry out a successful defense in time of a possible crisis. The Turkish Brigade in the Korean War contributed much to its allies in the war and hampered the invasion of Korea. Another consequence of the war was that Turkey responded effectively and militarily to the Soviet threat and expansionist communism. The successes of the Turkish Brigade in the Korean War facilitated Turkey's participation in the NATO’s side. Besides, the USA supported Turkey's entry into NATO