Makale: Akman, Kaan ve Övgün, Barış (2022). "Devletin Gölgesinde Dijitalleşmenin Dönüştürdüğü Mahremiyet" Amme İdaresi Dergisi, 55(1). s.36-61. (original) (raw)

Eirik Løkke, Mahremiyet: Dijital Toplumda Özel Hayat, İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları, 2018, 152 s.

İnsan & Toplum, 2021

İnternet teknolojisinin hayatımıza eşlik etmesi ve sosyal ağların yükselişe geçmesi ile gerek bireysel gerekse de toplumsal yaşamda pek çok değişim gerçekleşmektedir. Yaşanan dönüşümlerin etkisini gündelik hayattan ekonomiye, edebiyattan hukuka geniş bir alanda görmek mümkün. Birbirleriyle sürekli ilişkide olan bu alanlarda teknolojiyi başat bir aktör olarak ele almak pek çok açıdan sorunlu olmakla birlikte teknolojiyi altyapı şeklinde değerlendirmeden ve diğer yapılarla ilişkili bir fenomen olarak ele almak, belli bir mesafeyi ön koşul kılar. Teknolojinin her geçen gün yenilenmesi ve genişlemesi karşısında diğer alanların da dolaylı ve dolaysız değişiminde teknolojinin önemli bir etkisi söz konusu. Ancak teknolojik imkânlardan herkesin eşit ölçüde yararlanmadığı da aşikâr. Kurumsal bazda teknoloji ile hemhal olanlar ile bireysel bazda teknolojiye erişimi olanlar arasında hiyerarşik bir ilişkinin varlığı mevcut. Öyle ki teknolojiyi üretenler ve kullananlar arasındaki hiyerarşik ilişki, kullanıcının her türlü hareketine dair veriyi elinde bulundurması ve kullanıcının bu verilerle ne yapıldığını tam olarak bilememesinden ileri gelir. Bu durum, teknoloji ve özelde interneti kullanan sıradan vatandaşın mahremiyet konusunun önemini açığa çıkarır. Mahremiyet: Dijital Toplumda Özel Hayat başlıklı kitabıyla Eirik Løkke, özel hayat hakkı ve mahremiyet alanının teknoloji karşısındaki konumunu bu bağlamda kapsamlı bir şekilde ele alır.

Barkuş, F. & Koç, M. (2019). Dijital mahremiyet kavramı ve ilgili çalışmalar üzerine bir derleme. Bilim, Eğitim, Sanat ve Teknoloji Dergisi (BEST Dergi), 3(1), 35-44.

2019

Sürekli ve hızlı bir şekilde gelişmekte olan bilgi ve iletişim teknolojileri aynı hızla hayatımızın her alanında ve her anında yer almaya devam etmektedir. Bu gelişmeler beraberinde dijital kimlik, vatandaşlık ve yaşam sunmaktadır. Akıllı cihazlar ve internetin yaygınlaşmasıyla çoğalan sosyal medya platformları da dijital hayata geçişi kolaylaştırmaktadır. Ancak bu dijital yaşam birçok avantaj sunarken bazı belirsizlikler ve riskleri de barındırmaktadır. Dolayısıyla dijital dünyada yaşamanın zorluklarıyla başa çıkabilmek ve bilinçli ve sorumlu bir dijital vatandaş olabilmek için bir takım teknik, zihinsel ve sosyal becerilere sahip olmak gerekir. Dünya Ekonomi Forumu’na göre tüm 21.yüzyılda çocukların sahip olması gereken sekiz önemli dijital yaşam becerilerinden birisi mahremiyet yönetimidir. Bu çalışmanın amacı oldukça yeni bir kavram olan dijital mahremiyet hakkındaki kavramsal ve araştırma eğilimlerin değerlendirilmesidir. Çalışma, Türkçe olarak yayımlanmış önceki araştırmaların incelenmesini kapsayan alanyazın taraması şeklinde desenlenmiştir. Ulusal ve uluslararası dergiler, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) lisansüstü tez veri tabanı ve Google arama motoru aracılığıyla ilgili çalışmalara ulaşılmıştır. Bulunan çalışmalar, 4N1K kum saati modeli ile özetlenmiştir. Continuously and rapidly evolving information and communication technologies continue to take place in all areas and at every moment of our lives. These developments are accompanied by new digital identity, citizenship and life. Smart devices and the social media platforms that are growing with the widespread of the internet also facilitate the transition of individuals to the digital life. While this digital world offers many advantages, it has some uncertainties and risks as well. Therefore, in order to cope with the challenges of living in the digital world and become a conscious and responsible digital citizen, it is necessary to have some technical, mental and social skills. According to the World Economic Forum, privacy management is one of the eight key digital life skills that children should have in the 21st century. The purpose of this study is to evaluate conceptual and research trends about this emerging concept of digital privacy. It was designed as a survey of previous research studies published in Turkish. Relevant studies were gathered through national and international journals, Higher Education Council’s online database of graduate dissertations and Google search engine. They were summarized by 4N1K literature review annotation method.

Meryem OKUMUŞ* Sait Sinan ATİLGAN* Üniversite Öğrencilerinin Dijital Okuryazarlık Becerileri ile Dijital Mahremiyet Kaygısı Arasındaki İlişki

Mahremiyetin tehdit altında olduğu dijital çağda kullanıcılar, kişisel bilgilerinin nasıl kullanıldığı, paylaşıldığı, korunduğu ve bu bilgilerin yayılması üzerindeki kontrol derecesi konusunda ciddi bir mahremiyet kaygısı duymaktadır. Dijital ortamları her kullanımlarında dijital ayak izlerini bırakan bireyler hem söz konusu ortamlarda var olabilmek adına kişisel bilgilerini gönüllü olarak paylaşmakta hem de kişisel bilgilerinin kötüye kullanılması durumunda yaşayacakları olası ekonomik ve sosyal sonuçlardan da endişe duymaktadırlar. Bu durum da bireylerde mahremiyet/gizlilik paradoksu yaratmaktadır. Günümüzde dijital araçları çok iyi kullanmanın ötesinde kullanıcıların dijital ortamda etkin şekilde var olabilmeleri için gerekli olan bilişsel, sosyolojik ve duygusal becerilerini de kullanmaları gerekmektedir. Dijital okuryazarlık becerileri olarak tanımlanan bu becerilerin bireyleri ile mahremiyet kaygıları arasında bir ilişki olup olmadığının araştırılması bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır. İki değişken arasındaki ilişki Buchanan (2007) ve Ng (2012) tarafından geliştirilen ölçekler yardımı ile ölçülmüştür. Araştırma, nicel araştırma desenlerinden yordayıcı ilişkisel desene göre yürütülmüştür. Bu bağlamda Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesinde öğrenim gören öğrenciler özelinde veri toplama tekniklerinden anket tekniği kullanılmış ve anket formu online ortamda öğrencilerle paylaşılmıştır. 457 öğrenci geri dönüş sağlamıştır. Araştırma kapsamında öğrencilerin dijital okuryazarlık becerileri ve dijital mahremiyet kaygıları arasında pozitif yönlü ve doğrusal bir ilişki tespit edilmiştir.

Salgın Günlerinde Dijital Kölelik Üzerine Bazı Düşünceler (Emek Araştırma Dergisi (GEAD) , Cilt 12, Sayı 19, Haziran 2021)

Emek Araştırma Dergisi (GEAD) , 2021

Öz Kölelik (chatter slavery), rızası olmaksızın kişinin başka bir kişiye ait bir meta olması olarak tanımlanırken, dijital kölelik (dijital slavery) iddialı bir kavram gibi görünebilir. Ne de olsa kişi, dijital kültürü arzulamış ve gönüllüce teknoloji tarafından cezbedilerek içine dahil olmuştur. Ancak salgın döneminde farklı sebeplerle eskisi kadar, ya da daha da artarak, dünyayla ilişkisini ekran yoluyla kuran kimseler, gerçekte sanal dünyadaki veri havuzlarında yaşayan ve evlerinden çıkamasalar bile dünya çapındaki veri iletim kanallarıyla seyahat eden dijital varlıklardır. Katılımcıların kişisel verileri, mahremiyetleri, platformlardaki etkileşimleri, o platformlara sahip olan kişilere aittir. Bu durumda, insan hangi açılardan dijital köleleştirilmiştir? Bu makalede, çalışanlar; emeğini dijitalleştirenler ve dijitalleştirme olanağından yoksun olanlar ile kendini maddi olarak üretemeyenler olarak ayrılacaktır. Bu grupların kendilerine ve hayatlarının gündelik pratiklerine yabancılaşmaları arasında bağlar kurulmaya çalışılacaktır. Salgın, iş dünyasının önde gelen isimleri tarafından ‘endüstri 4.0’a geçildiğini varsayan belirli bir grubun krizi ile, toplumun alt ve orta sınıflarının, aslında, web 2.0 ile 3.0 arasında bir yerde sıkışmış olduğu çelişkisini billurlaştırmıştır. Bu çelişkinin içerdiği toplumsal sorundan yola çıkılarak makalede; esneklik, sayısal uçurum, bilgi kapitalizmi, kişisel bilgilerin mahremiyeti, gibi kavramlar üzerinde durulacaktır. Eleştirel diyalektik sorgulama yöntemi ile soyut kavramlar, somut örnekler üzerinden tartışılacaktır. Anahtar kelimeler: dijital kölelik, esnek çalışma, sayısal uçurum, endüstri 4.0, bilgi kapitalizmi

Dijital Çağda Gözetimin Dönüşümü ve Mahremiyetin Metalaşması

2022

Geleneksel anlamda güvenlik ile özdeşleştirilen gözetim, dijital dünyada hem gözetleyen hem de gözetlenenler açısından güvenlikten çok daha fazlasını ifade etmektedir. Gözetimin dönüşümü salt eylemin gerçekleştirilmesi ile ilgili olmayıp, aynı zamanda gözetim eyleminin gerçekleştiği ortam, gözetim amacıyla kullanılan araçlar, eylemi gerçekleştiren aktörler, gözetim aracılığıyla edinilen bilginin kullanım amacı ve gözetim eyleminin bireysel ve toplumsal etkileri ile ilişkilidir. Dijital gözetimi geleneksel olandan ayırt eden bir çok faktör sıralanabilir. Bunlardan en önemlisi teknolojik gelişmelere bağlı olarak gözetimin hükümetlerin tekelinde olmaktan çıkması ve kullanıcıların kişisel verilerinin teknoloji şirketlerine, içerik sağlayıcılara, reklam endüstrisine ve veri komisyoncularına açık hale gelmesidir. Dijital teknolojiler ve araçlar gözetleyenlere sınırsız, kesintisiz ve hızlı bir şekilde gözetleme imkanı vermekte ve bu sınırsız veri akışı sayesinde gözetlenenler hem kontrol altında tutulmakta hem de pazarlama sürecinin bir parçası haline getirilmektedir. Kişisel verilerin kullanıcı rızasıyla kesintisiz biçimde toplanması, depolanması, analiz edilmesi, sınıflandırılması ve her an kullanıma hazır olması bu verilerin kullanım biçimini özellikle kişisel mahremiyet açısından daha da önemli ve tartışmalı hale getirmektedir. Günümüzde kurumsal gözetim, kullanıcı verilerinin ve dolayısıyla mahremiyetin metalaşması ile eş değer anlamda kullanılmaktadır. Verilerin metalaştırılması şirketler ve bireysel kullanıcılar arasında eşitsiz bir ilişki yaratmakta, ulusal, bölgesel ve uluslararası bir takım yasal düzenlemelere rağmen bu eşitsiz ilişki sürekli olarak yeniden üretilmektedir. Bu bağlamda, bu çalışmanın amacı dijitalleşme ile gözetimin ulaştığı boyutu özetlemek ve gözetim pratiklerinde yaşanan dönüşümün bireysel kullanıcılar ve toplum açısından maliyetlerini ve etkilerini tartışmalarıyla birlikte ortaya koymaktır.

Makale: Akman, K. (2024). Türkiye’de Sosyal Devlet: Alanyazın Üzerinden Neoliberalizm Odaklı Bir Çözümleme. Memleket Siyaset Yönetim, 19(42), 299-320. https://doi.org/10.56524/msydergi.1339249 (Bankoğlu, H. D. ile birlikte)

Türkiye'de sosyal devlet, 1961 Anayasası ile Cumhuriyet'in nitelikleri arasında yer almış, bu dönemden itibaren Türkçe alanyazının sıkça incelenen araştırma konularından biri olmuştur. 1980 sonrasında hâkim ekonomi politik görüş haline gelen neoliberalizm, sosyal devlete ilişkin tartışmaların merkezine yerleşmiştir. Son beş yılda yaşanan doğal ve toplumsal olaylar ise gerek sosyal devlet üzerine kavramsal ve kuramsal tartışmaları gerekse de kamusal hizmetlerin sunumunda sosyal devlet anlayışını sorgulamayı tekrar kritik hale getirmiştir. Makalede bu sorgulama alanyazın üzerinden yapılmış ve yürütülen tarama sonucunda sosyal devlete ilişkin kitap, makale, tez ve bildiri yayın türlerini içeren 641 çalışmaya ulaşılmıştır. Alanyazın taraması, sosyal devlete ilişkin yazınsal birikimin yanında sosyal devletin, refah devleti, sosyal refah devleti ve sosyal hukuk devleti ile birlikte dört farklı kullanımının bulunduğunu göstermiştir. Yazınsal birikim içerisinde neoliberalizm ile doğrudan ilişkili çalışmalar tespit edilmiş, bu çalışmalar ekseninde sosyal devlet ve neoliberalizm ilişkisi analiz edilmiştir.

Mustafa, Süheyla Nil (2021). “Popülizm ve Neoliberalizm Ekseninde Dijital Alanda İslami Cemaat, Mürit ve Mürşidin Dönüşümü: Üveysiler Örneği”. Youtube Türkiye’de Kültür Siyaset ve Tüketim -2. Ahmet Güven (ed.), 1-60.

Mustafa, Süheyla Nil (2021). “Popülizm ve Neoliberalizm Ekseninde Dijital Alanda İslami Cemaat, Mürit ve Mürşidin Dönüşümü: Üveysiler Örneği”. Youtube Türkiye’de Kültür Siyaset ve Tüketim -2. Ahmet Güven (ed.), 1-60., 2021

Transformation of the Islamic Community, Disciple and Master in the Digital Field on the Axis of Populism and Neoliberalism: The Case of the Uwaysi (Üveysi) Religious Community Dr. Süheyla Nil Mustafa In this article, the Uwaysi community, an Islamic mystical community that shares hundreds of broadcasts on the Youtube platform and actively uses many other social media channels, will be discussed. Uwaysi is a method of spiritual enlightenment that has existed in the Islamic mysticism tradition. In the history of Islamic Sufism, when Uwaysi is called, it is understood that the Muslim Sufi group is enlightened by the spirituality of any great Islamic personality who has passed away. With the expression "Uveysi", which is the subject of this study, there is no mention of Sufi dervishes who individually define themselves as Uwaysi in the Islamic Sufi tradition or history. The Uwaysis, who are the subject of the research, are the members of the community who learn and practice a kind of Uwaysi method under the influence of the community, which is understood to have been founded by Muharrem Karabay in İzmir in 2007. The emphasis on individualism and individualization in the discourses of the Uwaysi community, which is organized as an active religious community and uses the media effectively to increase the number of its members, is striking. Although Muharrem Karabay claims to offer a method of mystical creed, he vehemently opposes the definitions used by traditional Sufi communities such as disciple, mentor, community or sect, claiming that they enslave Muslims, and defines traditional sects or communities as harmful and malicious to Muslims. In the article, the narratives used by the leader of the community in the promotion of the community are analyzed with the method of discourse analysis, and how the community positions itself and how it distinguishes itself from other Islamic mystical communities. According to the findings, it has been seen that the Uwaysis criticize the hierarchical relationship between the disciple-guide in traditional Sufi communities and the unquestionable authority of the master, and define their own community as a more flexible community structure in which the disciple and the master act as individuals with equal positions. In all discourses, it is often claimed that one can individually complete the journey of seeking God through dreams. Here, a populist discursive strategy comes into play to legitimize the Uwaysi path, and it is claimed that the disciples or sheikhs exploit and deceive Muslims through communities. Thus, it is stated that all of the traditional communities are defined negatively and the Sufi methods in the context of the traditional sect are also dysfunctional, and it is stated that the Uveym is a reliable and valid way today. Using a populist rhetoric, the community-taught Uwaysi path is presented as a recipe for salvation for ordinary Muslim people under the persecution of elite political and religious leaders. Despite the pretense that this path is individual, members are encouraged to seek the guidance of congregation teachers and intra-communal group interaction is encouraged. Thus, members are included in a community-type organization rather than a group of individuals. In addition, the members are promised that if they apply this method, they will quickly reach various spiritual positions, gains, talents and worldly blessings that may never have been achieved in traditional sects for many years. In this respect, a rationalization/rationalism discourse, which is not present or even rejected in traditional Sufi teachings, is used, and it is guaranteed that the individual can achieve worldly and otherworldly gains in proportion to his efforts to do dhikr and goodness. In this respect, it is seen that a Protestant understanding in the context of rationality and individuality is included in traditional Sufi thought, and thus traditional Sufi teachings are modified and derived in a new way with the discourse of Uwaysi and served to potential community members in various social media environments. Keywords: Religious community/sect, Social Media, Youtube, Uwaysi, Foucault, Discourse analysis, Neoliberalism, Populism. Popülizm ve Neoliberalizm Ekseninde Dijital Alanda İslami Cemaat, Mürit ve Mürşidin Dönüşümü: Üveysiler Örneği Dr. Süheyla Nil Mustafa Bu makalede, Youtube platformunda yüzlerce yayınını paylaşan ve daha birçok sosyal medya mecrasını aktif olarak kullanan bir İslami tasavvufi cemaat olan Üveysiler cemaati ele alınacaktır. Üveysilik, İslam tasavvuf geleneğinde var olagelmiş bir irşat yani manevi aydınlanma yöntemidir. İslam tasavvuf tarihinde Üveysiler denildiğinde vefat etmiş herhangi bir büyük İslam büyüğünün maneviyatı aracılığıyla irşat edilen Müslüman sufi zümre anlaşılmaktadır. Bu çalışmanın konusu olan Üveysiler ifadesi ile İslam tasavvuf geleneğinde veya tarihinde bireysel olarak kendini Üveysi olarak tanımlayan sufi dervişlerden bahsedilmemektedir. Araştırmanın konusu olan Üveysiler, 2007 yılında Muharrem Karabay tarafından İzmir’de kurulmuş olduğu anlaşılan Üveysiler cemaatinin etkisiyle bir tür Üveysilik yöntemi öğrenen ve uygulayan cemaat üyeleridir. Aktif bir dini cemaat olarak örgütlenen ve üye sayısını artırmak üzere medyayı etkin olarak kullanan Üveysiler cemaatinin söylemlerindeki bireysellik ve bireyselleşme vurgusu dikkat çekicidir. Muharrem Karabay tasavvufi bir itikat yöntemi sunduğunu iddia etmesine rağmen geleneksel tasavvufi cemaatlerce kullanılan mürit, mürşit, cemaat veya tarikat gibi tanımlara Müslümanları köleleştirdikleri iddiasıyla şiddetle karşı çıkmakta ve geleneksel tarikat veya cemaatleri Müslümanlara zararlı ve kötücül olarak tanımlamaktadır. Makalede, cemaat liderinin cemaatin tanıtımında kullandığı anlatılar söylem analizi yöntemiyle çözümlenerek cemaatin kendisini nasıl konumlandırdığı ve diğer İslami tasavvufi cemaatlerden kendini nasıl ayrıştırdığı analiz edilmektedir. Analiz bulgularına göre, Üveysilerin geleneksel tasavvufi cemaatlerdeki mürit-mürşit arasındaki hiyerarşik ilişkiyi ve mürşidin sorgulanamaz otoritesini eleştirdiği, kendi cemaatlerini müritle mürşidin eşit konumlanan bireyler olarak hareket ettikleri daha esnek bir cemaat yapılanması olarak tanımladıkları görülmüştür. Tüm söylemlerde sıklıkla kişinin tasavvufi Allah’ı arayış yolculuğunu rüyaları yoluyla bireysel olarak tamamlayabileceği iddia edilmektedir. Burada Üveysilik yolunu meşrulaştırmak için popülist söylemsel bir strateji devreye girmekte ve mürit veya şeyhlerin cemaatler yoluyla Müslümanları sömürdüğü ve kandırdığı iddia edilmektedir. Böylelikle geleneksel cemaatlerin tümünün olumsuz olarak tanımlandığı ve geleneksel tarikat bağlamındaki tasavvufi metotlarının da işlevsiz olduğu beyan edilerek Üveysiliğin bugün güvenilir ve geçerli bir yol olduğu ifade edilmektedir. Popülist bir söylemin kullanımıyla, cemaatin öğrettiği Üveysilik yolu elit siyasi ve dini liderlerin zulmü altındaki Müslüman sıradan halkın kurtuluş reçetesi olarak sunulmaktadır. Üveysilik yolunun bireysel bir yol olduğu iddiasına rağmen, üyeler cemaatin Üveys öğretmenlerinin rehberliğini almaya sevk edilmekte ve cemaat içi grup etkileşimi teşvik edilmektedir. Böylelikle üyeler bireylerden oluşan bir gruptan ziyade yine cemaat tipi bir örgütlenmeye dahil edilmektedir. İlaveten, üyelere bu Üveysilik yöntemini uygulamaları halinde geleneksel tarikatlarda uzun yıllar belki de hiçbir zaman ulaşılması mümkün olmayan çeşitli manevi makamlara, kazançlara, yeteneklere ve de dünyevi lütuflara hızla ulaşacakları vaat edilmektedir. Bu bakımdan geleneksel tasavvufi öğretilerde mevcut olmayan hatta reddedilen bir rasyonelleşme/akılcılık söylemi kullanılmakta, bireyin zikir ve iyiliklerde bulunması eklindeki çabası ile orantılı olarak dünyevi ve uhrevi kazanımlara ulaşabileceği garanti edilmektedir. Bu bakımdan geleneksel tasavvufi düşünceye akılcılık ve bireysellik bağlamındaki Protestan bir anlayışın dahil edildiği ve böylece geleneksel tasavvufi öğretilerin değiştirilerek Üveysilik yolu söylemiyle yeni bir biçimde türetildiği ve potansiyel cemaat üyelerine çeşitli sosyal medya ortamlarında servis edildiği görülmektedir. Anahtar kelimeler: Dini cemaat/tarikat, Sosyal Medya, Youtube, Üveysilik, Foucault, Söylem analizi, Neoliberalizm, Popülizm

Yıldız, Mete (2007), “Uluslararası Kuruluşların Türkiye'nin E-Devlet Siyasalarına Etkisi", Amme İdaresi Dergisi, 40(2): 39-55.

Amme İdaresi Dergisi, 2007

Özet: E-devlet politikalarında uluslararası kuruluşların rolünü inceleyen bu çalışmada, ilk olarak e-devlet yazını değerlendirilmiştir. E-devlet yazınında e-devlet süreçlerinden çok, web sayfalan ve e-devlet hizmetleri gibi e-devlet uygulamalannın sonuçlarının in celendiği ve süreç analizinin eksik kaldığı sonucuna varılmıştır. Bu eksikliği gidermek amacıyla, kamu kurumları, özel sektör kuruluşlan, sivil toplum örgütleri ve basın sektö ründe çalışan 50 e-devlet uzmanıyla yapılan derinlemesine mülakatlara ve arşiv anali zine dayanarak kaleme alınan bu yazıda, önce Türkiye 'deki e-devlet siyasası süreçleri, 'çatışan güçler alanı' kavramı yoluyla açıklanmıştır. Daha sonra, e-devlet siyasalarının planlanması ve uygulanmasında Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler Kalkınma Progra mı (UNDP), Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluş ların rolü, çeşitli örneklerle, aynntılı bir biçimde sunulmuştur. Yazının son bölümünde, uluslararası kuruluşların Türkiye 'nin e-devlet politikalarındaki rolü, 'denetim işlevi' kavramıyla açıklanmış ve bu durumun uzun erimli sonuçları tartışmaya açılmıştır.