İçmimarlık Lisans ve Lisansüstü Eğitimindeki Güncel Değişkenlik Sorunları ve Alanın Tanımlanması Yönünde Olası Çözümler (original) (raw)
Related papers
DergiPark (Istanbul University), 2023
Yiyecek içecek sektörü ile ilgili atık sınıflandırmaları ve atık yönetimi çalışmalarını literatürde görmek mümkündür. Restoranlarda, otel mutfaklarında veya toplu beslenme sistemleri üretim alanlarında atık sınıflandırmaları ve sayımları yapılmıştır. Ancak eğitim mutfakları ile ilgili atık yönetimi çalışmasına literatürde rastlanmamıştır. Eğitim mutfakları amaç ve içerik olarak diğer mutfaklardan farklılık gösterir. Eğitim mutfaklarında ürün çeşitliliği, üretim çeşitliliği, az miktarda çok çeşit üretim söz konusudur. Çünkü bir türe yönelik değil, tüm farklı üretim türlerinin ürünlerine yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Osmanlı mutfağı, Türk mutfağı, yöresel mutfaklar, dünya mutfağı, pastane, ekmek ve daha bir çok farklı alanda uygulamaların yapıldığı dersler mevcuttur. Ayrıca üretimler sırasında hatalar, yanlış uygulamalar olması ile atıkların miktarında da artışlar mümkündür. Bu ve benzeri nedenlerle farklı olan eğitim mutfaklarında sadece yemek üretimi değil, üretimin israfsız nasıl yapılacağı, atıkların nasıl azaltılacağı bilgileri verilmelidir. Geleceğin mutfak çalışanlarına başlangıç aşamasında bu farkındalığı kazandırmak sektörel anlamda fayda sağlayacaktır. Bu amaçlarla Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Ortaca Meslek Yüksekokulu Aşçılık Programı uygulama mutfağında iki hafta boyunca yapılan tüm uygulamalarda kullanılan araç ve gereçler ile atıkların sayımları yapılmış, sınıflandırılarak kayıt altına alınmıştır. Elde edilen verilere göre en çok atığın üretim atığı olurken ikinci sırada gün sonundaki yemek atıkları olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Üretim ve yemek atıklarının geri dönüşümü, atıksız üretim uygulamaları eğitimleri konularında öneriler sunulmuştur.
MÜZİĞİN ÖĞRETİM UNSURU OLARAK YABANCI DİL ÖĞRETİMİNDE ARAÇSALLAŞTIRILMASI: SİSTEMATİK DERLEME
6th INTERNATIONAL GAP SOCIAL SCIENCES CONGRESS December 4-6, 2020, Sanliurfa-Turkey, 2020
Müzik bilişsel, duyuşsal ve devinişsel alanlarda yarattığı etkiler ile birçok alanda olduğu gibi yabancı dil öğretiminde de bireyde istendik davranışlar oluşturmayı daha etkili kılmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucu müziğin, bünyesinde barındırdığı unsurlar dolayısıyla öğrenmeyi kolaylaştırdığı, hafızayı güçlendirdiği ve öğrenmeyi daha eğlenceli hale getirerek bireylere motivasyon sağladığı görülmektedir. İlgili literatür incelendiğinde müziğin yabancı dil eğitimindeki bu etkisine ilişkin olarak genellikle yabancı dil öğretiminde şarkı kullanımının değerlendirildiği çalışmalara rastlanmaktadır. Buradan hareketle, Türkiye’de yabancı dil öğretiminde müziğin araç olarak kullanımına ilişkin yapılan çalışmalar araştırmanın problem durumunu oluşturmaktadır. Türkiye’de yabancı dil öğretiminde müziğin etkisine yönelik yapılan çalışmaların sistematik derlemesinin yapılmasının amaçlandığı bu çalışmada veri toplama tekniği olarak doküman analizi kullanılmıştır. Literatür taraması yapılırken Yök Tez Merkezi ve Google Akademik veri tabanlarında ‘dil öğretimi ve müzik’, ‘yabancı dil ve müzik’, ‘dil öğretimi ve şarkı’ ve ‘yabancı dil ve şarkı’ anahtar kelimeleri kullanılmıştır. Ancak bu anahtar kelimeler ile çalışmalara ulaşmakta zorluk yaşanmış, bu sebeple ‘yabancı dil’ ve ‘dil öğretimi’ anahtar kelimeleri kullanılarak başlığında ‘müzik’ ve ‘şarkı’ ifadesi bulunan çalışmalar taranmıştır. Sistematik derlemenin dahil etme ölçütleri yıl sınırlaması yapılmaksızın, Türkiye’de dil öğretimde müziğin araç olarak kullanıldığı tam metin olarak yayımlanan tez, makale ve bildiri çalışmaları olarak belirlenmiştir. Bu doğrultuda yapılan tarama sonucunda 17 çalışmaya rastlanmış olup, tam metnine ulaşılamayan iki çalışma dışlama kriteri kapsamında araştırmaya dahil edilmemiş, eleme sonucunda araştırma kapsamına 15 çalışma alınmıştır. Çalışmalar tür ve yayım bilgisi, amaç, araştırma yöntem ve teknikleri ile sonuçlar bağlamında incelenmiştir. Çalışmalardan elde edilen sonuçlar incelendiğinde müziğin, yabancı dilöğretiminde kelime bilgisi, konuşma dilindeki akıcılık, dilbilgisi ve telaffuz yönündeki etki sağladığı tespit edilmiştir. Ayrıca destekleyici ve tamamlayıcı yapısı ile önemli bir öğretim aracı olarak kabul edilen müzik, tüm bu kazanımların yanında eğlenceli yapısı sayesinde öğrencilerde yabancı dil dersine katılımı sağlamıştır. Derse olan ilgi düzeyinde ve güdülenmede artış görülmüş, öğrencilerin yabancı dil dersinde müziğin bir araç olarak kullanılmasında olumlu bir tutum sergiledikleri tespit edilmiştir. Sonuç olarak müziğin yabancı dil öğretiminde etkili bir araç olduğu söylenebilir.
TÜRKİYE'DEKİ Özel Amaçli İngi̇li̇zce Odakli Li̇sansüstü Tezleri̇ Üzeri̇ne Si̇stemati̇k Bi̇r İnceleme
2021
Özel Amaçlı İngilizce (ÖAİ) yaklaşımını benimseyen yabancı dil öğretim programlarına, 1960'larda ortaya çıkışından bu yana, dünya çapında bir ilgi olmasına rağmen, Türkiye'de ÖAİ odaklı yabancı dil programları yeterince ön plana çıkmamıştır. Bu çalışma, 1987-2019 yılları arasında Türkiye'de yürütülüp, Yüksek Öğretim Kurumu Tez Merkezi Veri Tabanında arşivlenmiş yüksek lisans ve doktora tezlerini kapsayan ÖAİ odaklı araştırmaların sistematik bir incelemesini sunmayı amaçlamaktadır. Yürütülmüş olan tezler temel olarak araştırma kapsamı ve metodolojik altyapıyı oluşturan öğeleri içeren bir çerçeveye göre incelenmiş, sınıflandırılmış ve betimsel analizleri yapılmıştır. Sonuç olarak, Türkiye'de ÖAİ alanında yürütülmüş olan lisansüstü tezlerinin çoğunlukla ihtiyaç analizi basamağında kaldığı görülmüştür. Metodolojik olarak bakıldığında, ilgili alandaki deneysel çalışmaların sayısı oldukça azdır. Eğitim teknolojilerinin yabancı dil öğretiminde benimsenmesi hususunda ülke çapında bir ilgi ve yatırım olmasına karşın, yapılan sistematik inceleme sonucunda görülmüştür ki, ÖAİ odaklı çevrimiçi ders tasarımı ya da günümüz eğitim teknolojilerini benimseyen ÖAİ odaklı dil öğretim programların geliştirilmesine ilişkin lisansüstü çalışmaların sayısı oldukça kısıtlıdır.
Güç Mücadelesi Bağlamında Sosyolojik Müdahale ve Çeşitleri, Teo-Strateji, Örnekleri ve Unsurları
CERN European Organization for Nuclear Research - Zenodo, 2022
Bu makalede güç mücadelesi olgusu etrafındaki güç-din-toplum ilişkisi, güç olgusunun anlamındaki değişmeye, sosyolojik mücadele ve çeşitlerine değinerek ele alınmıştır. Böylece, mücadelenin sosyolojik boyut üzerinden bilhassa dini ve toplumu kapsayan Teo-sosyolojik ve Teo-stratejik yönü vurgulanmıştır. Bu vurguyla dinin; gündelik yaşamdan siyasete, ekonomiye, ülkeler arası ilişkilere ve tarihe kadar olan ilişki ağı içerisinde stratejik bakış açısıyla yorumlanması amaçlanmıştır. Bu şekilde dinin, sübjektif yönü dışında sosyolojik müdahalenin bir aracı olarak kullanıldığı ortaya konulmuştur. Teo-Stratejilerin özellikle Selefi zihniyeti temel alan örgütler üzerinden yapıldığına dikkat çekilmiştir. Gerçekliğin, güçler mücadelesinde tarihten bugüne ne şekilde dönüştürülebildiğini, kavramların ne şekilde istismar edildiğini gösterme adına, insanların doğal bir özelliği olan tanımlama, adlandırma, yorumlama özelliklerinin en önemli uygulama alanı olduğuna vurgu yapılmıştır. Ayrıca gerçekliğin güç mücadelesine bağlı olarak sürekli değiştirildiği ve yeniden inşa edildiği vurgulanmıştır. Gücün geçmişten günümüze yayılan ve onun zamana, bağlama, şartlara, önemine ve güç araçlarına göre değişen durumunun onu tanımlamayı zorlaştırdığı ifade edilmiştir. Çalışmada disiplinler arası bir yaklaşımla, nitel yöntemin doküman analizi tekniği kullanılarak yeteri miktarda kaynak taranmış, anlamlandırılmış ve analiz edilmiştir.
Ögretmen Adaylarının Degiskenlerin Kullanımı ile ilgili Bilgileri
Gaziosmanpasa Universitesi Sosyal Bilimler Arastirmalari Dergisi, 2007
Bu çalışmada öğretmen adaylarının değişkenler hakkındaki bilgileri incelenecektir. Üç farklı üniversiteden ve farklı sınıflardan 184 öğretmen adayından anketlerle veri toplanmıştır. Bu anketlerin kategorilere konularak analizinden sonra 10 öğretmen adayı seçilip röportaj yapılmıştır. Öğretmen adayları harfleri, alışkın olduğu durumlarda yani harflerin bilinmeyen rolü aldığı durumlarda kolayca kullanıyorlar. Diğer yandan harfleri genel sayı ya da fonksiyonlarda değişken olarak kullanmada zorlanıyorlar. Soruların seviyesine uygun ispat çeşitlerini kullanmıyorlar. Cevapları, rutin sorulara şipşak cevaplar vermeye hazır olduklarını gösteriyor. Bu çeşit bir anlayış 'eylem seviyesinde' bir anlayış olarak etiketlendirilebilir. Bu sorunun altında yatan ana sebep okullarımızda öğrencilerimizin en kısa sürede doğru cevabı bulmayı empoze edilmesiyle ilgili olabilir. Bu nedenle manayı bir kenara bırakıp, doğru cevabı bulmaya odaklanıyor olabilirler. Öğrencilerin manaya önem vermelerine yardımcı olmak için öğrencilerin öğrenmelerinin her aşamasında manayı aramalarına olanak sağlayacak sınıf ortamları oluşturmalıyız.
Günümüz Gelişmeleri Işığında Uluslararası Sistemde Kutupluluk Tartışmaları: Suriye Örneği
3. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Kongresi Tam Metin Kitabı, 2019
Temel olarak devlet merkezli bir nitelik taşıyan uluslararası sistem kavramı, devletlerin güçlerini maksimize etme çabalarına paralel olarak şekillenmiş ve şekillenmektedir. Bu çerçevede sistem analizi, en genel anlamda, uluslararası siyasal sistemdeki belirli bir güç dağılım biçiminin, sistemde yer alan devletlerin dış politikaları üzerindeki etkilerini incelemektedir. Uluslararası ilişkiler tarihinin son yüzyıl boyunca gelişimini dikkate alacak olursak, uluslararası krizler veya küresel ölçekli savaşlar sistemin yapısı üzerinde dönüştürücü bir etkiye sahiptir. 1. ve 2. Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkım, insani felaketlerin yanı sıra sistem üzerindeki güç dağılımını da değiştirmiştir. 2. Dünya Savaşı’na dek çok kutuplu bir dünya düzeninden bahsedilirken, savaşın ardından iki büyük gücün arasında paylaşılan iki kutuplu bir düzen ortaya çıkmıştır. Benzer şekilde bu evre de güç politikalarının ve uluslararası krizlerin getirdiği dayatmalar ile son bulmuş ve yerini tek büyük gücün hegemonyasına bırakmıştır. İki kutuplu uluslararası sistemin hüküm sürdüğü dönem, diğer adıyla Soğuk Savaş döneminin ardından günümüz uluslararası sistemin yapısına yönelik tartışmalar yoğun bir şekilde devam etmektedir. Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile birlikte tek kutuplu bir uluslararası sistemin ortaya çıktığı gerçeği genel kabul görmektedir. Özellikle 2000’li yıllardan itibaren sistemin çok kutuplu bir yapıya evrildiği, sistemin mevcut yapısının çok kutuplu olduğu ve sistemin hali hazırda tek kutuplu yapısını sürdürdüğüne yönelik tartışmalar ortaya çıkan uluslararası gelişmeler çerçevesinde tartışma konusu olmaktadır. Özellikle 11 Eylül saldırılarının ardından ortaya çıkan gelişmeler sistemin yapısını tartışmaya açmaktadır. Şüphesiz bu tartışmalar, sistemin yükselen güçlerinin ya da potansiyel güç kutuplarının dış politika hamlelerinin ve sistemin tek kutbu olan hegemonik gücün kontrolü dışındaki gelişmelerin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. 2010’da Kuzey Afrika ve Orta Doğu coğrafyasında başlayan halk hareketlerinin zamanla bir iç savaşa sürüklenmesi hem bölgesel hem de küresel güçlerin bu kriz üzerinden karşı karşıya gelmelerine neden olmuştur. Suriye’de yaşanan kriz hem insani hem de güç politikaları boyutuyla etki yaratmaktadır. Hali hazırda devam etmekte olan kriz, bölge üzerindeki güç politikalarının, güç boşluklarının ve nüfuz rekabetlerinin odağı olmasıyla uluslararası sistemin dönüşümünün bir yansımasını göstermektedir.
Mühendislik Eğitimi ve Yükseköğretimde Kalite Güvence Ölçütleri
Academic Perspective Procedia, 2018
Ülkelerin gelişebilmeleri için önemli unsurlardan biri nitelikli meslek eğitimi veren yükseköğretim kurumlarının varlığıdır. Ülkemizde mühendislik fakülteleri bu elemanları yetiştiren önemli Lisans düzeyindeki kuruluşlardır. Ülkemizde, belli ölçütlere göre bölüm ve program açma ile öğrenci alımı yükseköğretim kurumunun onayındadır. Bu programların açıldıktan sonra amaca uygun kalite denetimleri, yayımlanan kalite güvence yönetmeliğine göre değerlendirilmektedir. Yükseköğretim kurumlarında, kalite güvenceye ait değerlendirme a) eğitim-öğretim, b) araştırma faaliyetleri ve c) idari hizmetlerin (yönetim) iç ve dış kalitesinin sağlanmasına yönelik üç alanda yürütülür. Ülkemizde de kalite güvence yönetmeliğine göre yükseköğretim kurumlarının dış değerlendirmesi birim/program düzeyinde, iç değerlendirme ve akreditasyon gibi, konularda en az 5 yılda bir yapılmaktadır. Yükseköğretimde, Mühendislik eğitimi ile amaçlanan, ülkemizdeki insan kaynağını istihdam edilebilir, işverenlerin ihtiyacına ve mesleki yeterliliğe uygun, ülke ekonomisine, insanlığa dolaylı ve doğrudan fayda sağlayan, nitelikli, yazılım ve teknolojiyi kullanan mezunlar vermek olarak tanımlayabiliriz. Bu çalışmamızda, yükseköğretimde ki genel eğitim kalitesinin belirlenen ölçütler ile nasıl izlenip, değerlendirilebileceği üzerinde durulmuş ve bir üniversitede birim/ programların önem ve önceliklendirmesine göre temel kalite ölçütleri ve standartlarının değerlendirmesi örneklerle anlatılmıştır.
Açıköğretim uygulamaları ve araştırmaları dergisi, 2023
Bu araştırmanın amacı acil uzaktan eğitimde üniversite öğrencilerinin çevrimiçi öğrenme hazırbulunuşluğu ve doyumları arasındaki ilişkiyi inceleyip araştırma sonuçlarını öğrenci görüşleri ile desteklemektir. Araştırmanın çalışma grubu 2020-2021 bahar döneminde Türkiye'de pandemi sürecinde çevrimiçi eğitim görmüş olan Eğitim Fakültesi (232) ve Sağlık Bilimleri Fakültesi (236) öğrencileridir. Araştırma sonucunda öğrencilerinin çevrimiçi öğrenme hazırbulunuşluğu ile uzaktan eğitim doyumları arasında orta düzeyde, pozitif yönde ve anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur. Bir diğeri çevrimiçi öğrenme ve hazırbulunuşluk düzeylerine bakılmış ve öğrencilerin çevrimiçi öğrenme hazırbulunuşlukları ve doyumları orta düzeyde bulunmuştur. Öğrencilerin çevrimiçi öğrenme hazırbulunuşlukları ve doyum düzeylerinin fakülte değişkenine göre durumları incelenmiştir. Çevrimiçi öğrenme hazırbulunuşluğu ile fakülte değişkeni arasında anlamlı farklılık bulunmuştur. Doyum düzeyi ile fakülte değişkeni arasında ise anlamlı bir farklılık bulunamamıştır. Araştırmanın nitel veri desteği kısmında odak grup görüşmesi gerçekleştirilmiştir ve nitel araştırma bulgularının nicel araştırma bulgularını desteklediği görülmüştür.
Kitle Kaynak Lojistik Kavramının Teorik Çerçevede İncelenmesi
Istanbul University - DergiPark, 2021
Tedarik zincirlerinin küreselleşmesi ve e-ticaret hacminin sürekli artması, lojistik operasyonları daha karmaşık hale getirmekte ve maliyetleri arttırmaktadır. Özellikle şehir içinde son adım teslimatlarda küçük hacimli yük sayısının artması, lojistik işletmelerin kapasitesini zorlamakta, teslimatta gecikmelere, trafik tıkanıklığına, emisyonların artmasına ve müşteri memnuniyetsizliğine neden olmaktadır. Bu sorunlara bir çözüm ve yeni bir iş modeli olarak son yıllarda kitle kaynak lojistik(KKL) kullanımı hızlı artmaktadır. KKL'de lojistik hizmet, gönüllü katılımcıların oluşturduğu bir kitle tarafından, yine bu kitlenin sahip olduğu kaynaklar kullanılarak üretilmektedir. Dijital bir platform aracılığıyla lojistik talep yine kitle içindeki lojistik arz ile eşleştirilmekte, ödeme ve izleme gibi işlemler çevrim içi ortamda gerçek zamanlı olarak gerçekleştirilmektedir. KKL az yatırım gerektirmesi, lojistik süreçlerin aracısız ve daha hızlı gerçekleştirilmesi, düşük maliyetleri sebebi ile her geçen gün yaygınlaşmaktadır. Diğer taraftan esnek taşıma modları kullanımı, özellikle şehir içinde düşük emisyonlar, daha az trafik sıkışıklığı ve artan hava kalitesi gibi sürdürülebilirlik parametrelerine katkı sağlamaktadır. Bu çalışmanın amacı, Türkçe literatür için çalışma yapan akademisyenleri ve lojistik sektör çalışanlarını kitle kaynak lojistik kavramı ile tanıştırmak ve konu ile ilgili ulusal çapta yapılacak çalışmalar için zemin hazırlamaktır. Bu amaçla çalışmada, KKL'nin işleyişi, çeşitleri, avantajları ve zorlukları ele alınmış olup, gelecek çalışmalar için önerilerde bunulmuştur.