Hafik fasiyesler, Sivas (original) (raw)
Related papers
ÖZ.-Sivas Miyosen havzası birimlerinin zaman ve mekân içerisindeki ortamsal ve sedimanter özellikleri ile çökel evrimlerini belirlemek amacı ile Zara güneyinde yapılan detay çalışmalar sonucunda Erken Miyosen yaşlı Ağılkaya formasyonunun (1900 m), Karayün üyesi (alüviyal yelpaze ve akarsu çökelleri), Hafik üyesi (sabka jipsleri), Karacaören üyesi (sığ denizel çökeller) ile Erken-Orta Miyosen yaşlı Eğribucak formasyonunun (550 m), Sekitarla üyesi (akarsu çökelleri), olmak üzere 2 formasyon ve 4 üye ayırtlanmıştır. Bu birimler 13 litofasiyes tanımlanarak incelenmiştir. Anılan bu fasiyesler sığ denizel-lagün, gel-git ortamı, playa-sabka, alüviyal yelpaze ve akarsu ortamlarının değişik litolojilerini içerirler. Sivas havzasında geniş yayılım sunan ve yaşı tartışma konusu olan Hafik jipsleri, havzanın farklı kesimlerindeki gözlemlere dayanılarak, bu çalışmada (?)Oligosen -Alt Miyosen olarak kabul edilmiştir. Paleoakıntı değerlerinin Kuzey-Kuzeybatı yönünde yoğunlaşmış olması ve petrografik veriler, havzayı dolduran kırıntılı istifin, muhtemelen Güney-Güneydoğudaki bir ofiyolitik temelden beslendiğini göstermektedir.
SAİT FAİK ABASIYANIK’IN HİKÂYELERİNİN SÖZ VARLIĞI ÜZERİNE
Turkish Studies, 2012
Toplumun önemli birer ferdi olarak şair ya da yazarların eserlerinden hareketle yapılan söz varlığı çalışmaları, ilgili yazar ya da şairin kavramlar dünyasını ve dünya görüşünü yansıtması açısından oldukça önemlidir. Bütün yazarlar yaşadıkları çevreden ve içinde bulunduğu toplumdan etkilenirler. İyi bir yazar yalnızca üslubuyla değil, kendine has sözcük kullanımıyla da konuşulabilmelidir. Sait Faik de hikâyelerinde şekil ve içerik bakımdan sağlam bir dil kullanmıştır. “Söz varlığı, en kısa tanımıyla kültürün aynasıdır. Bir toplumun yaşayışına, yaşayış şekline, hayata bakış tarzına, maddî ve manevî değerlerine, inançlarına kısacası kültürüne ilişkin ilk bilgileri söz varlığından elde edebiliriz. Söz varlığı toplumun konuştuğu dilin sözcüklerini, deyimlerini, hazır söz kalıplarını, atasözlerini kapsar. Bir dilin söz varlığı, aynı zamanda o dili konuşan toplumun kavramlar dünyası, dünya görüşünün bir kesitidir” (AKSAN 1997). Bu görüşten hareketle, bu makalede, Sait Faik Abasıyanık’ın kültürünün ve hayata bakış tarzının eserlerindeki yansıması anlatılmaya çalışılacaktır. Sait Faik Abasıyanık’ın on bir kitabı; Alemdağ’da Var Bir Yılan, Havada Bulut, Havuz Başı, Kayıp Aranıyor, Kumpanya, Lüzumsuz Adam, Mahalle Kahvesi, Sarnıç, Semaver, Son Kuşlar ve Şahmerdan’ın genel dizinine ulaşılmıştır. Metinlerde geçen kelime ve kelime gruplarından hareketle söz varlığı ile ilgili kavramlar listesi oluşturulmuş, ayrıca Sait Faik’in üslubu için ipucu veren, üslubunu yansıtan cümlelerden yola çıkılarak genel söz varlığına dair neticelere ulaşılmaya çalışılmıştır.
Beydili'de (Sivas-Hafik) Ficek Geleneği
Bu araştırmanın konusunu, Anadolu'da yaşayan 'Alevi inanç topluluğu' içerisinde yer alan ve Oğuzların Beydili Boyu'na mensup, günümüzde 'Anşa Bacılı' olarak adlandırılan topluluğun, her yıl düzenli olarak Nisan ayının üçüncü haftasına denk gelen Cumartesi ve Pazar günlerinde yaptıkları 'Ficek ' ritüeli oluşturmaktadır. Bu ritüel, bir çok ülkede kutlanan, Bahar Bayramı ve yılbaşı olarak kabul edilen Nevruz Bayramı ile benzer özellikler göstermektedir. Günümüzde Beydili boyuna mensup olanlar, İran ve Anadolu'da yaşamaktadırlar. Siyasi sınırları aşan kültür coğrafyası, kendisini bu ritüel ile ortaya çıkarmaktadır.
, 0000-0002-9376-3538 Öz Türkler tarihleri boyunca ekonomik, dini, siyasi, kültürel sebepler olmak üzere çeşitli sebeplerle birçok milletle ilişki kurmuşlardır. Türklerin yoğun ilişki kurduğu milletlerin başında Farslar gelmektedir. Farslarla Türkler arasında ilişkiler Türklerin İslamiyeti kabul etmesinden önceki dönemlere kadar gider. Özellikle coğrafi yakınlık sebebiyle Türkler ve Farslar arasında çeşitli münasebetler başlamıştır. Bu münasebetler sonucunda Farsçadan pek çok kelime Türkçeye geçmiştir. Geçen bu kelimeler çoğu zaman çeşitli fonetik değişimlere uğrayarak Türkiye Türkçesi ağızlarında da yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada Sivas ili ağızlarında kullanılan Farsça alıntı kelimelerdeki ses olayları ele alınmıştır. Çalışmada ilk olarak Sivas ili ağızları ile ilgili yapılmış bilimsel çalışmalar taranmış ve bu eserlerdeki Farsça alıntı kelimeler tespit edilmiştir. Ardından taranan bu eserlere ilave olarak tarafımızca yapılan derlemeler ve soruşturmalar sonucunda elde edilen veriler de çalışmaya dâhil edilmiştir. Toplanan dil verileri "Ünlüler İle İlgili Ses Olayları" ve "Ünsüzlerle İle İlgili Ses Olayları" başlıkları altında ele alınmıştır. Bu kısa çalışmadaki temel amacımız; Sivas ili ağızlarındaki Farsça alıntı kelimelerin kullanımlarını göstermek ve bu alıntı kelimelerdeki başlıca ses olaylarını belirlemektir. Anahtar Kelimeler: Türkiye Türkçesi ağızları; Sivas ili ağızları; Farsça alıntı kelimeler; ses olayları; söz varlığı. Bu makalenin araştırma ve yayın süreci "Araştırma ve Yayın Etiğine" uygun şekilde yürütülmüştür.
Her Yönüyle Sivas Kongresinin 100. Yılında Sivas Sempozyumu
Sivas ve çevresi konumu itibarı ile Orta Anadolu, Karadeniz Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesi arasında bir geçiş alanında yer almaktadır. Erken dönemlerden itibaren yerleşime sahne olmuş bu bölge arkeoloji literatüründe «Doğu Kapadokya» olarak da adlandırılmaktadır. Bölgenin başlıca kaynağı olan Kızılırmak nehri, vadisi ve çevresindeki yüksek platolar yerleşimler için tercih edilen alanlardır. Kızılırmak, İç Anadolu Bölgesinin doğu ve batı kesiminde doğal bir sınır oluşturmuştur. Nehrin doğusunda ve batısında erken dönemlerden itibaren farklı kültürel oluşumlar izlenebilmektedir. Bölgede yapılan yüzey araştırmaları ve sınırlı sayıdaki kazılar, Sivas ve çevresinin farklı bölgelere yakınlığı sebebiyle yerel niteliklerinin yanı sıra doğusunda Doğu Anadolu, batısında ise Orta Anadolu kültürel özellikleri de göstermektedir. M. Ö. 2. bin yılda Hitit Devletinin merkezi bir sistem oluşturduğu tarihsel süreçte Sivas ve çevresi Hitit bölgesi içerisinde yer almıştır. Hitit yazılı belgelerinden anlaşıldığına göre bu bölge Yukarı Ülke olarak bahsedilen alana dahildir.
Refîk-i Tarsusî ve Müşterek Gazelleri
Journal of Turkish Language and Literature, 2019
Müşterek gazeller, en az iki kişinin iştirakiyle yazılır. Belirli bir usulün takip edildiği bu tarz şiirlerde mısra ya da beyitler, şairler tarafından belirlenen sıraya göre kaleme alınır. Müelliflerin karıştırılmasını önlemek maksadıyla mısra/beyit başlarına şairlerin isimleri ya da isimlerinin ilk harfleri yazılır. İptidai düzeyde müşterek şiir yazmanın ilk örnekleri, cahiliye dönemi Arap edebiyatında görülür. Bu gelenek, Türk edebiyatında daha çok gazel alanında sürdürülmüştür. Divan edebiyatında müşterek gazelin ilk örneği, XVI. yüzyıl şairlerinden Ahî ve Vasfî tarafından yazılmıştır. XIX. yüzyılda bir artışın görüldüğü müşterek gazel yazma geleneği, XX. yüzyılda da devam ettirilmiştir. Bu tarzı sürdürenlerden biri de Refîk-i Tarsusî’dir. Şairin tespit edilen üç müşterek gazeli, Ezhâr Yâhûd Mecmû‘a-i Eş‘âr adlı eserinde yer almaktadır. Bu gazeller, Refîk-i Tarsusî ile her ikisi de Kayserili olan Osman Azmî ve Serî Efendi tarafından kaleme alınmıştır. Bu çalışmada müşterek gazelin kökeni, müşterek gazel kavramı, divan şiirindeki yansımaları araştırılmış, Refîk-i Tarsusî ve Ezhâr Yâhûd Mecmû‘a-i Eş‘âr’ı tanıtılmış, Osman Azmî ve Serî hakkında bilgi verildikten sonra müşterek gazellerin transkripsiyonlu metinleri verilmiştir. ABSTRACT Joint odies are poems written with the participation of at least two people. In such poems where a certain method is followed, verses or couplets are written in the order determined by the poets. In order to prevent confusion of the authors, the names of the poets or the first letters of the names are written at the beginning of the verse/couplet. The first examples of writing common poetry at the beginning level are seen in the Arabic literature of the period of ignorance. This tradition continued in the field of odies in Turkish literature. The first example of a common ode in divan literature, XVIth century poets written by Ahi and Vasfi. The tradition of joint ode writing in which an increase was observed in the XIXth century, XXth century was continued. One of those who maintain this style is Refîk-i Tarsusî. The three joint odies of the poet were recorded in Ezhâr Yâhûd Mecmû‘a-i Eş‘âr. These odies were written by Refîk-i Tarsusî and Osman Azmi and Sheikh Serî, both from Kayseri. In this study, the origin of the joint ode, the concept of joint ode and its reflections in divan poetry were investigated, Refîk-i Tarsusî and Ezhâr Yâhûd Mecmû‘a-i Eş‘âr’ were introduced, and after giving information about Osman Azmi and Sheikh Serî, transcript texts of the joint odies were given.