Islam and Christianity: The Encounter and First Interaction of Two Religions According to Christians / İslam ve Hristiyanlık: Hristiyanlara Göre İki Dinin Karşılaşması ve İlk Etkileşimler (in Turkish) (original) (raw)

Cinn Suresi çerçevesinde İslam ile Hristiyanlık ilişkisinin erken dönemi

Kendinizi M.S.620 yıllarında OrtaDoğuda yaşayan bir Hristiyan olduğunuzu varsayın. Mekke’de bir kişinin peygamberlik iddiasında olduğunu ve halkı ile problem yaşadığına dair haberler kulağınıza gelmiş olsun. Onun gerçekten Allah’ın elçisi olup olmadığını merak edersiniz. Bir taraftan kendi milletinizden ve din adamlarınızdan çekinirsiniz. Diğer taraftan Mekke’lilerin hışmından çekinirsiniz. Bir yolunu bulup gizlice bu kişi ile görüşmeye çalışırsınız. Devamını Cinn Suresinden okuyalım...

Kur'an ve Hıristiyanlar/Quran and Christians: The Arabian Christianity in the Historical Setting that Quran was revealed (in Turkish)

Mekkî ve Medenî sûreler bağlamında evvelki ilâhî kitaplar hakkında Kur'an'da atıf yapılan pasajlardan anlaşılan şey; Mekke döneminin ilk yıllarında genel olarak Ehl-i Kitap, özelde ise Hıristiyanlar ve onların kutsal metinlerinin içeriği konusunda Hz. Muhammed'in ve ilk Müslüman toplumun ya hiç bilgisinin olmadığı ya da çok az bilgiye sahip olduğu ve Kur'an'ın yönlendirmesiyle bu bilginin seyrinin aşama aşama genelden daha özel ve ayrıntılı konulara doğru evrilerek derinleştiğidir. Evvelki kitaplar söz konusu olduğunda Kur'an, önce Mekke döneminde çoğunlukla suḥuf, zubur, kitâb gibi genel manada ilâhî vahye işaret eden ifadeler kullanmış; ardından

Turkish Studies MİLLİ GÖRÜŞ VE ÇAĞDAŞ İSLAM DÜŞÜNCESİNDEKİ YERİ

Milli Görüş, son asrın en önde gelen Müslüman liderleri arasında yer alan Necmettin Erbakan’ın Çağdaş İslam Düşüncesine katkısını aşikar hale getiren en önemli kavramdır. Gerçekte Erbakan’ın mücadelesinin fikri ve siyasi en başat ifade biçimi olan, aynı zamanda güçlü devrimci nitelikleri ile, özünde insanın ve eşyanın diriliş müjdesini taşıyan bir kültür hareketi olan Milli Görüş, İslam’ın gerçekleştirmeyi murat ettiği hedeflerin çağdaş dönemde Erbakan tarafından hayata geçirilen karşılığı olarak telakki edilmelidir. Diğer bir ifadeyle Milli Görüş’ün ahlak, maneviyat, hak-batıl, cihad, adil düzen ve ittihad-ı İslam (İslam Birliği) gibi temel anlayışlar üzerinden ulaşmak istediği hedefler ile İslam’ın hedefleri arasında mahiyet itibariyle ortaklık vardır. Çağdaş İslami akımları Büyükkara’nın tasnifi mucibince gelenekçiler, ıslahatçılar (İslamcılar) ve modernistler şeklinde tasnif edebiliriz. Bu tebliğimizde bu üç akım içerisinde siyasal ıslahatçılar kategorisinde değerlendirebileceğimiz Milli Görüş hareketinin İslam Dünyasındaki diğer İslamcı hareketler ile kaynaklar, içtihad, tasavvuf, cihad, ittihad-ı İslam, kadınların faaliyetleri ve lider profili gibi temel mevzularda ortaklaşan veya uzlaşan; onlardan ayrılan veya farklılaşan yönlerini mukayese edeceğiz. Netice itibariyle Milli Görüş hareketinin hem sosyal ve kültürel çalışmalar icra eden kültürel ıslahatçılık hem de yönetimin ıslahını hedefleyen siyasal ıslahatçılık vasıflarının her ikisini de bünyesinde bir araya getiren tipik bir İslamcı hareket görünümü arzettiğini tespit etmeye çalışacağız. Ayrıca Milli Görüş’ün bütün bu yönleriyle Türk siyasetini İslamlaştırma, İslami söylemi de aşırılıktan koruma hususunda bir dönüşüm sağladığını, böylece İslam’ı Türkiye toplumunun ve yöneticilerinin gündemine girdirdiğini, bunu da siyasal mücadele ile sağladığını ortaya koyacağız.

- Hıristiyan ve İslam Düşüncelerinde Felsefî Yöntemin Etkileri Üzerine Bir Araştırma

In the Patristic and Scholastic period, an approach based on the defense of the Christian religion prevailed. It is the church fathers who most effectively express this defense. Church fathers want to put forward the justification of the religious belief they inherited under the conditions of their time with a strong rhetoric. Therefore, philosophy and the method of philosophy are used for the foundation and strengthening of ideas. With the translation movement that emerged in the Islamic geography, the legacy of the Greek philosophers began to be examined by the thinkers living in the Islamic geography. Philosophical thought also becomes used by Muslims to justify their beliefs. Therefore, in the discourses and thoughts of representatives of both religions, philosophy aims to interpret and justify beliefs. In this study, in terms of both Christianity and Islamic religion, instrumentalization of philosophy as a method will be discussed.

AŞK MESNEVİLERİNDE AYRI DİNLERDEN ÂŞIKLARIN AŞK VE KUTSAL ÇATIŞMASI LOVE AND HOLY CONFLICT OF LOVERS FROM DIFERRENT RELIGIOUS IN LOVE MASNAVIES

ÖZET: Aşk mesnevileri asırlar boyunca toplumun sanat ve estetik zevkine hitap etmiştir. Aşk duygusunun kahramanlar aracılığıyla merak uyandırıcı bir tarzda işlendiği bu eserler pek çok yönden ortak bir kompozisyona sahiptir. Kahramanları farklı dinlere mensup âşıklar olan mesnevilerde de bu ortak kompozisyonu görmek mümkündür. Ancak bu mesnevilerde diğer aşk mesnevilerinden farklı olarak olay zinciri içindeki çatışma unsurlarının en önemlisi din farkıdır. Eserlerde kahramanlar ve yakın çevreleri din farklılıklarına göre rol alırlar. İslam diniyle diğer dinler arasındaki inanç ve değerler farkı olay içinde mücadele ve mukayese ettirilir. Bu nedenle dinî semboller öne çıkarılır ve kahramanların aşk maceraları din üstünlüğü iddiası etrafında şekillenir. Dinî kabuller ve toplumsal zihniyet ve anlayışın gereği olarak üstün tutulan din daima İslam olur. Kahramanların cinsel kimlikleri de kültürel özellikler ve dinî anlayışa göre belirlenir. Sürekli aşk ve iman arasında çatışma yaşayan kahramanlar bu mesnevilerde örnek kişilik özelliklerini taşırlar. Kahramanların hata yaptığı durumlarda onları uyaran, doğru ve hak yola çeken İslamî güçler örnek kişiliğin oluşmasına yardımcı olurlar. Böylelikle bu mesnevilerde din, ana kahramanlar, yardımcı kahramanlar ve güçler, semboller ve cinsiyete yüklenen roller İslamî olanı öne çıkarmaya, aşkı iman ekseninde olgunlaştırmaya araç olurlar. ABSTRACT: Love masnavies have appealed to community's enjoyment of art and aesthetic along ages. These kinds of performances, in which sense of love is handled intriguingly via heroes, have had many aspects of a common composition. This common composition can also be seen within the masnavies whose heroes are members of different religions. However, as oppose to other masnavies, in this kind of masnavies the main conflict within the sequence of events is the difference of religion. Within these kind of performances, heroes and their close friends are involved according to religious differences. Faith and value differences between Islam and other religions are compared and competed within events. For this reason, religious symbols are higlighted and amorous adventures of hereos are designed based on religioes superority. Because of religioues espousal and social mentality and understanding, Islam always will be preferred religion. Furthermore, sexual identity of heroes is determined by the cultural characteristics and religious understanding. Heroes, who have continuing conflict between love and faith, carry examplary personality in these masnavies. In cases where the hero makes mistakes, Islamist forces alerting them and leading them to the true and right way help to create a personality for example. Thus, religion in this masnavies conduces to develop main heroes, assistant heroes and forces, symbols and sexual roles around an Islamic perspective and maturates a love around faith. Giriş İki kahramanlı aşk mesnevileri asırlarca toplumun aşka ve estetiğe dair romantik duygularının anlatılması ihtiyacını karşılamıştır. Bu eserler toplumun aşka bakış açısını, aşkın dünyevi ve dinî-mistik boyutlarını buna bağlı olarak da toplumun edebî zevkini, estetik duygulanışını aksettirir. Ortak olaylara ve benzer kompozisyona sahip olan pek çok aşk mesnevisinin, aşkı yaşayan kahramanların tanışmasından buluşmasına, ayrıldıktan sonra kavuşmak için verdikleri mücadelelere, hikâye sonunda aşka ve âşığa yardımcı veya engel olan kahramanların sonlarına ve bütün bu maceralar esnasında görülen seferler, savaşlar, göçler, düğünler, oyunlar ve mektuplaşmalara varıncaya kadar toplumun zihniyetine, kültürüne dair önemli bir yansıtıcılık vasfı vardır. Bu iki kahramanlı aşk mesnevileri içinde farklı dinlerden kahramanların aşklarının konu edildiği mesneviler, toplumun dine ve farklı dinlere bakışı, aşk etrafında sosyal çatışma, ötekini tanımlama, öteki olarak görülenin değerlerinin zıtlığı üzerinden kimlik belirleme, dinler arası mukayese yapma gibi hususlara dair fikir vermesi açısından ayrı bir öneme sahiptir. Bu mesnevilerde aşk etrafında sosyal hayatın ve zihniyetin izleri görülür. Klasik Türk edebiyatında farklı dinlere mensup kahramanların konu edildiği aşk mesnevilerinin sayısı çok değildir. Bunlar arasında Çorlulu Zarîfî'nin Mihr ü Mâh mesnevisi, Hamdullah Hamdî'nin Tuhfetü'l-Uşşak'ı, Alemşah'la Çin fağfurunun kızının aşkının da konu edildiği Vizeli Behiştî'nin Cemşâh u Âlemşâh mesnevisi, Mevlana'nın ve Attar'ın eserlerinden Türkçeye aktarılan ve en bilineni Gülşehrî'ye ait olan Şeyh-i San'an kıssası, Suzî Çelebi'nin Mihaloğlu Ali Bey'in Gazavat-nâme'si ve Tursun Fakih'in Gazavât-ı Resulullah'ı yer alır. Aşk hadisesi, gazavatnamelerde esas konu olan gaza faaliyetleri içinde yer alır. Bu mesneviler dışında şairlerinin Kur'an'daki aslına bazı ilaveler eklemek suretiyle daha romantik ve ilgi çekici kılmaya çalıştıkları Yusuf u Züleyha'larda da bilhassa Züleyha'nın şahsında putperest kadın ve hak dinden erkek kahraman aşkı işlenmiştir. Lamiʿî Çelebi'nin Veyse vü Ramin mesnevisinde de doğrudan farklı dinlerden kişilerin aşkı olarak kurgulanmasa da Ateşperest Veyse'nin eserin sonlarına doğru Müslümanlaştırıldığı görülür. Bir de aşk hikâyesi olmamakla beraber zengin bir Yahudi'nin talip olduğu fakir bir Müslüman kızın yaşadığı maceranın anlatıldığı Kız Destanı (Hazâ Hikayet-i Kız ma'a Cühud) mesnevisi de bu çerçevede değerlendirilebilir. Âşıklar ve sevgililerin erkek olduğu ve bilinen aşk ilişkisi dışında bir muhabbetin konu edildiği Nev'îzade Atayî'nin Heft-Han adlı mesnevisindeki yedinci hikâyede de iki Müslüman gencin iki Hıristiyan denizciye muhabbetleri ve bu Hıristiyanların Müslüman oluşları anlatılmaktadır. Neylî Divanı'nda da mesnevi nazım şeklinde yazılmış Hıristiyan bir kızın Müslüman bir gence aşkını ve kızın Müslüman oluşunu; kızla beraber rahibin de İslam dinine intisabını anlatan bir manzum bir hikâye mevcuttur.

Thomas Aquinas ve İslam (Thomas Aquinas and Islam) (in Turkish)

St. Thomas Aquinas ve İslam, 2007

St. Thomas Aquinas tried to defend and rationalize Christianity in both of his books; Summa Contra Gentiles and Reasons for the Faith against Muslim Ob­jections. Both books are considered to have been written against Islam and the Muslims. This article, firstly, discusses whether or not St. Thomas Aquinas really knew Islam. It also questions if St. Thomas' apology could be a model for Christian apologies against the Muslims.

Müslüman-Hıristiyan İletişimi Bağlamında İlk Kuveykırların İslam ve Müslüman Algısı

Hitit İlahiyat Dergisi, 2024

17. yüzyılın başlarında İngiliz Devrimi olarak da bilinen sivil savaş döneminde oluşum aşamasında olan Kuveykır hareketi (Quaker Movement) 1653 yılını müteakiben Avrupa, Amerika ve Karayipler gibi geniş bir coğrafyada hızla yayılmıştır. Dostlar Topluluğu/Dostlar Kilisesi (Society of Friends/Friends Church) olarak da bilinen bu hareketten ilk zamanlarda "püriten", "milenyumcu", "bohem mistikler" veya "kutlu bir hareket" gibi farklı tanımlamalarla bahsedilmiştir. Hareketin en temel öğretisi “her bireyin Tanrı’nın vahyini aracı olmaksızın doğrudan tecrübe edebileceğidir.” Buradaki tek şart kişinin içindeki “Mesih'in ışığına” (light of Christ) kulak vermesi ve kendini onun rehberliğine bırakmasıdır. Klasik kristolojik formülasyonu revize eden bir yaklaşım ve apokaliptik bir inançla Tanrı’nın Ruhu’nun kadın-erkek herkese gönderildiğini savunan Kuveykırlar her bireye vahyî hidayete erişme hakkı tanımışlar ve dinî otoritenin her türlü dünyevî temsilcisini, kurumu ve aracıyı reddetmişlerdir. Doktrin merkezli Hıristiyanlığı reddedip tecrübî mistisizme yönelmişlerdir. Diğer bir ifadeyle, Hıristiyanlığın mutlak bir iman gerektiren doktrinler taslağı bir din değil yaşanması ve tecrübe edilmesi gereken bir “deneyim” olduğunu savunmuşlardır. Her bireyin hakikat ve hikmetten (wisdom) bir “ışık/nur” taşıdığına inanan Kuveykırlar diğer din ve inanç sahiplerine karşı Avrupa’daki dönemin diğer mezhepleri Püriten ve Üniteryenler gibi dini hareketlere nispetle daha belirgin bir şekilde kapsayıcı (inclusivist) yaklaşım sergilemişlerdir. Bununla birlikte, bu mezhebin misyoner karakteri her zaman öne çıkmıştır. Hareketin kurucu önderi George Fox (öl. 1691) mezhebin öğretisini Müslümanlara tebliğ etmek amacıyla Kur’an tercümesini okumuş ve farklı yazılarında Kur’an ayetlerini kullanabilecek kadar aşinalık kazanmıştır. Fakat bu ilgi tamamen evanjelik bir motivasyonun sonucudur. Zira Fox’a göre Müslümanlar yanlış yoldadır ve “Hıristiyan hakikatine” yönlendirildikleri takdirde hidayete ereceklerdir. Mezhebin, George Robinson ve Mary Fisher gibi öne çıkan diğer isimleri Kuveykır öğretisini yaymak ve “evanjelik hidayeti” tebliğ etmek için Filistin ve Osmanlı topraklarına seyahat etmişlerdir. Ortaya çıktığı Avrupa ve yayıldığı Amerika’da sert bir mukavemet ve infazlara maruz kalan Kuveykır mezhebi mensupları misyonerlik faaliyetlerini sürdükleri İslam topraklarında ılımlı yaklaşımla karşılanmışlardır. Bunun bir neticesi olarak Kuveykırlar Müslümanlarla -kendi tabirleriyle “Türklerle”- iletişime açık olmuşlardır. Ilımlı yaklaşımları dönemin Avrupası’ndaki yaygın “Müslüman karşıtı” tavırdan görünür şekilde farklılaşmıştır. Kuveykırların Müslümanlarla hatırı sayılır oranda karşılaşmaları ve temasları bulunmasına rağmen Türkiye’de henüz bu etkileşim hakkında araştırma yapılmamıştır. Hatta bu etkileşim bir yana Kuveykırların bir mezhep olarak tarihi, öğretisi ve Hıristiyan Avrupa’daki konumunu ve etkisini bütüncül bir yaklaşımla ortaya koyan birkaç araştırma dışında kapsamlı bir çalışma henüz mevcut değildir. Bu çalışmada literatürdeki söz konusu boşluğa katkıda bulunmak amacıyla genel olarak Kuveykırlar ve Müslümanlar arasındaki etkileşimi ele alınmaktadır. Özel olarak ise, ilk Kuveykırların İslam dinini, peygamberini ve kendi dönemlerinin Müslümanlarını nasıl algıladığı incelenmektedir. İlk Kuveykırların Müslümanlara hitaben kaleme aldıkları yazılar ve Müslümanlarla farklı tecrübeler ve amaçlar vesilesiyle yaşanan karşılaşmalarına dair tarihi kayıtlar bu çalışmanın temel kaynağını oluşturmaktadır. Makalede ilk Kuveykırların İslam algısını yönlendiren hususları ve bu anlayışın önceki Hıristiyan geleneğinin Müslüman algısıyla ne ölçüde benzeştiğini ve farklılaştığını incelenmesi amaçlanmıştır. Bu konudaki ilk Türkçe çalışma olması nedeniyle sonraki araştırmalara bir temel oluşturacağı düşünülmektedir.