Multifrequency Tympanometry Findings In Newborns And Infants (original) (raw)

Otomoti̇v Parçalarinda Kullanilan Kauçuk Yalitim Malzemelerde Hava Odaciklarinin Ses Yutma Katsayisi Ve İleti̇m Kaybina Etki̇si̇ni̇n Beli̇rlenmesi̇

2020

Otomotiv endustrisinde yoldan, motordan ve cevreden gelen sesler kabin ici icin istenmeyen sesler olup surucu ve yolculari etkilemektedir. Araclarda vites kumanda mekanizmasi ile sanziman arasindaki iletisim vites kablolari ile saglanmaktadir ve bu kablolar kabinden motor bolumu tarafina acilmis olan bir acikliktan gecerek gider. Bu acikligin yalitimi icin grommetler kullanilmaktadir. Bu calismada, yalitim icin kullanilan grommet parcalar uzerinde bir fenomen incelenmistir. Havanin dusuk ses iletim hizinin kullanilmasi icin numunelere sesin gecis yonune yatay hava odaciklari konumlandirilmis ve empedans tupu ile hem ses yutma katsayisi hem de iletim kaybi olculmustur. Testlerde EPDM numuneler kullanilmis olup, odaciklar numunelerde 2 farkli cap da (4 ve 6 mm) ve 2 veya 3 odacik olacak sekilde olusturulmustur. Odacik tipleri boydan boya ve kor delik olacak sekilde iki tipte hazirlanmistir. Sonuclar incelendiginde 3 adet kor delik bulunan numune en iyi sonuclari vererek, numuneler ice...

BASINÇ ÜLSERİ TAKİP ve TEDAVİSİNDE KULLANILAN ÖLÇEKLER

Yoğun Bakım Hemşireliği Dergisi, 2021

Pressure sores are a health problem that adversely affects the quality of life of the individuals, increases the length of hospital stay, increases the mortality and treatment costs. The applications and the cases that disrupt the body integrity seen in the patient individuals increase the risk of developing pressure sore. Pressure, humidity, disease, age, nutrition, tissue perfusion, friction and shear are the risk factors in the development of pressure sore, while wound size/depth, wound edges, exudate/scent presence, tunnel formation, infection and pain are the indicators considered in the wound classification. There are numerous assessment tools in the literature to evaluate the risk of pressure sore and the wound.

Hidrodinamik Sürtünme Direncinin Araştırılmasında Kullanılacak Deneysel Bir Yöntemin Geliştirilmesi

2018

Newcastle Universitesi (UNEW) hali hazirda calisan kapali cevrim su kanalini gelistirdi. Yeni olcum bolumu kaplanmis standart bir test panel yuzeyi (boy x en x kalinlik olculer 0.6m x 0.22m x 0.015m) boyunca basinc azalisini (dolayisiyla surtunme direncini) olcmeye yarar. Panel hem temiz hem de hafif yosunlanmis olarak test edilebilir. Basinc degisimine bagli olarak, test edilen yuzeyin surtunme direnc katsayilari hesaplandi ve sonuclar kabul edilmis yontemlerle karsilastirilarak basinc azalim yontemi degerlendirilmistir. Bu calismada, su kanalinin tasarimi ve kalibrasyonu sunulmus ve kaplamis uc farkli yuzeyin surtunme direncleri tam gelismis turbulansli akimda incelenmistir.

Tam Düzeltme Ameliyatı Yapılan Fallot Tetralojili Hastalarda Ritim ve İletim Bozukluklarının İncelenmesi

Turkiye Klinikleri Journal of Pediatrics, 2014

Bu çalışma, tam düzeltme ameliyatı yapılmış Fallot tetralojili hastalarda ritim ve iletim bozukluklarının saptanması ve ilişkili olabilecek faktörlerin belirlenmesi amacıyla planlanmıştır. G Ge er re eç ç v ve e Y Yö ön nt te em m-l le er r: : Çalışma grubuna Fallot tetralojisi tanısıyla ameliyat edilmiş, 4-20 yaş arasında 17 kız ve 12 erkek; kontrol grubuna 5,5-20 yaş arasında 13 kız, 20 erkek alınmıştır. Çalışmaya alınan 29 hasta ve 33 sağlıklı çocuğa elektrokardiyografi (EKG), 24 saatlik Holter monitörizasyon, ekokardiyografi ve egzersiz testi yapılmıştır. Veriler sayı, yüzde ve ortalama±SS ile ifade edilmiştir. Verilerin karşılaştırılmasında ki-kare testi, Fischer'in kesin testi ve McNemar testi kullanılmıştır. Çalışma için etik kurul onayı alınmıştır (2006/188). B Bu ul lg gu ul la ar r: : Hasta grubunda; 1) EKG'de %79,3 komplet sağ dal bloğu, %3,4 ventriküler prematür kontraksiyon, %6,9 sol anterior hemiblok ile uzun QT'nin sağ dal bloğuna eşlik ettiği, 2) Holter monitörizasyonda %62 ritim bozukluğu, 3) egzersiz testinde %6,8 ventriküler ritim bozukluğu saptanmıştır. Kontrol grubunda; 1) EKG'de %6,1 inkomplet sağ dal bloğu, 2) Holter monitörizasyonda %52 ritim bozukluğu saptanmıştır, ancak egzersiz testinde anormallik bulunmamıştır. Hasta grubunda %79,3 pulmoner yetersizlik, %58,6 pulmoner stenoz, %20,7 ventriküler septum defekti saptanmış; pulmoner stenoz bulunan tüm olgularda pulmoner yetersizliğin de eşlik ettiği görülmüştür. Ritim bozukluğunun izlem süresi ve ameliyat yaşıyla ilişkili olmadığı, pulmoner stenoz ile pozitif ilişkili olduğu bulunmuştur. Pulmoner kapaktaki stenoz ve yetersizlik birlikteliğinin, Holter monitörizasyonda ritim bozukluğu oranını arttırdığı görülmüştür. S So on nu uç ç: : Bu çalışmada Holter monitörizasyon ile ritim bozukluğu saptanabilme oranının EKG'den daha fazla olduğu bulunmuştur. Hasta izleminde, EKG ile birlikte özellikle Holter monitörizasyon ve egzersiz testinin de rutin uygulamada faydalı olacağı düşünülmektedir. A An na ah ht ta ar r K Ke el li im me el le er r: : Fallot tetralojisi; elektrokardiyografi; elektrokardiyografi, ambulatuar; egzersiz testi; aritmiler, kardiyak A AB BS ST TR RA AC CT T O Ob bj je ec ct ti iv ve e: : This study aims to determine the frequency of rhythm and conduction disorders in patients with tetralogy of Fallot and who underwent complete correction operation and the factors which may be related to them. M Ma at te er ri ia al l a an nd d M Me et th ho od ds s: : The study group, which operated with the diagnosis of tetralogy of Fallot, were taken 17 girls and 12 boys whose between ages of 4-20 years; and the control group 13 girls and 20 boys whose between ages 5,5-20 years. Enrolled 29 patients and 33 healthy children were performed electrocardiography (ECG), 24-hour Holter monitoring, echocardiography and exercise testing. Data were expressed in points, mean±SD and percent. Comparison of data were used with Chi-square test, Fisher's exact test and McNemar's test. Ethics committee approval was obtained for the study (2006/188). R Re es su ul lt ts s: : In patient groups; 1) ECG records, complete right bundle block at the rate of 79.3%, 3.4% ventricular premature contraction (VPC) and 6.9% left anterior hemiblock and long QT were found to accompany right bundle block, 2) Holter records, rhythm disturbance was found 62% cases, 3) Exercise test frequent ventricular rhythm disturbance was established in 6,8% patients. In control groups; 1) ECG records, incomplete right bundle block was found at the rate of 6.1%, 2) Holter records rhythm disturbance was found 52% cases while no such disturbance was observed on exercise test. After operation, pulmonary failure was found at the rate of 58.6%, pulmonary stenosis 58.6% and ventricular septum defect 20.7%. Pulmonary failue was also present in all cases with pulmonary stenosis. No relation was found between the duration of follow up, the age and type of operation and rhythm disturbance. A positive relation was found between residual pulmonary stenosis and rhythm disturbance. It was also seen that the coexistence of pulmonary failure with pulmonary stenosis increased the rate of the establishment of rhythm disturbances. C Co on nc cl lu us si io on n: : It was concluded that Holter monitorisation detected rhythm disturbances a higher rate than ECG. Therefore, it is beneficial to use Holter monitorisation and exercise test in addition to ECG.

Tulum Peyni̇ri̇ Üreti̇mi̇nde Kullanilan Keçi̇ Deri̇leri̇ni̇n Karakteri̇sti̇kleri̇ Ve Olgunlaştirma Ortamlarindaki̇ Deği̇şi̇mler

GIDA / THE JOURNAL OF FOOD

Çalışma, Tulum peyniri üretiminde kullanılan keçi derisinin fiziksel, kimyasal ve dokusal özelliklerini ve geleneksel olgunlaşma koşullarını belirlemeyi amaçlamaktadır. Çalışmada, Mart ve Ekim ayları arasında doğal olgunlaşma koşulları (mağara) ve süt işletmelerinin soğuk hava depolarının bazı parametreleri (sıcaklık, nem, oksijen ve CO2 miktarı) incelenmiştir. Peynir olgunlaşmasının gerçekleştirildiği doğal mağara sıcaklık ve nem içeriğinin işletme koşullarına göre daha yüksek olduğu saptanmıştır. Her iki olgunlaşma koşulunda oksijen ve karbondioksit oranı benzer bulunmuştur. Deri kalınlığı, yağ ve deri maddesi içeriği özellikle kopma dayanımı, uzama ve yırtılma, hava, su buharı ve oksijen geçirgenliği üzerine etkisi istatistiksel olarak önemli bulunmuştur. Derilerin kopma dayanımı, uzama ve yırtılma değerleri sırasıyla 9.16-36.48 daN, 22.57-81.57 N ve 35.4-150.28 N/mm olarak belirlenmiştir. Ayrıca tulum peynirinin olgunlaşması için ambalaj malzemesi olarak kullanıldığında derinin ...

Hidrosefalik İnfantlarda Kranial Tomografi Bulguları ve Beyin Omurilik Sıvısı Sinir Büyüme Faktörü Arasındaki İlişki

Fırat Tıp Dergisi, 2013

Objective: To investigate the correlation between the NGF levels in the CSF and brain tomography indexes in preoperative and postoperative evaluations of hydrocephalic infants undergoing ventriculoperitoneal shunt. Material and Method: A total of 27 patients were included. CSF samples were obtained in the during the operation and on the 3rd and 30th postoperative days, and CT evaluations were performed. Results: No correlation was found between the NGF levels in CSF and CCT indexes using the Spearman correlation. The increases of NGF levels on the 3rd postoperative day were significantly higher than those of the peroperative levels (p<0.05). While the decrease was significant between the levels of NGF on the 30th and the 3rd postoperative days (p<0.05), the difference was not significant between the levels on the 30th postoperative day and the levels in the peroperative period (p>0.05),(0,023/0,015). The differences between the postoperative 3rd and 30th days were significant according to Evan's indexes, 3th ventricle indexes and ventricular scores (p<0.05). It was found that there was no significant difference between Sella media indexes in the preoperative period and on the postoperative 3rd day (p>0.05), (0,48/0,44), but that there was significant decrease on the 30th postoperative day (p<0.05). Conclusion: Conclusions:There was no significant correlation between NGF levels of CSF and brain tomography indexes in the preoperative and postoperative evaluation of infants with hydrocephaly. However, significant relationship was seen within each parameter. The NGF levels of CSF and cranial tomography indexes can be helpful in the diagnosis, treatment and follow-up of hydrocephalus.

Direk radyografik ölçümlerin kapak yetersizliklerinin ciddiyetinde belirleyici olarak ön gördürücü değeri

Kocaeli tıp dergisi, 2016

Göğüs radyografisi (GR) kardiyak boşlukların genişlemesinin değerlendirilmesinde yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Bu çalışmada GR ile belirlenen kardiyotorasik oran (KTO), kardiyak alan (KA) ve kardiyak volüm (KV) değerleri ile sol ventrikülün ekokardiyografik çapları ve kapak yetmezliklerinin ciddiyeti karşılaştırılmıştır. YÖNTEMLER: Çalışma popülasyonu izole ya da kombine mitral, aort veya triküspit yetersizliği olan 220 hastadan (125 Kadın, 95 Erkek) oluşmaktadır. Hastaların tümünde sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu > %40 olup normale yakındır. GR ve ekokardiyografik değerlendirme tüm hastalarda aynı gün içerisinde yapılmıştır. Hastalar kapak yetersizliğinin ciddiyeti yönünden hafif orta ve ciddi olmak üzere gruplandırılmıştır. BULGULAR: Basit linear pearson korelasyon testinde sol ventrikül sistol sonu çapı KV ile KA ve KTO'ya göre daha ilişkili bulunmuştur. Bununla beraber sol ventrikül diastol sonu çapı hem KA hem de KV ile koraledir. Çoklu karşılaştırma testlerinde mitral ve triküspit yetmezliği ciddiyeti ile KA ve KV'nin korelasyonu KTO'dan daha iyi bulunmuştur. Oysaki aort yetersizliği ciddiyeti yalnızca KV ile ilişkilidir. TARTIŞMA: GR ekokardiyografi ile karşılaştırıldığında daha ucuz ve kolay bir yöntemdir ve rutin klinik pratikte kullanımı bu çalışmadan sonra artabilir.

Otel İşletmelerinde Tükenmişliğin Belirleyicisi Olarak Duygusal Emek Faktörü

2017

Bu calismanin amaci hizmet sektorunde faaliyet gosteren otel calis anlarinin duygusal emek ve tukenmislik duzeylerini belirlemek ve duygusal emek egilimlerinin tukenmislik duzeyleri uzerindeki etkisini tespit etmektir. Calismada ihtiyac duyulan birincil veriler anket formu araciligi ile elde edilmistir. Bu kapsamda Antalya’nin Alanya ilcesinde faaliyet gosteren ve yil boyunca acik olan dort ve bes yildizli otellerde calisan 265 personel ile bire bir gorusulerek anket uygulamasi yapilmistir. Calisma kapsaminda kullanilan olceklerin guvenirlikleri sirasiyla duygusal emek olceginin Cronbach Alfa degeri “ 0,81”, tukenmislik olceginin “0,80” olarak elde edilmistir. Olceklerin yapisal gecerliliklerini test etmek amaciyla aciklayici faktor analizi (AFA) yapilmistir. Analiz sonucunda duygusal emek olcegine ait “yuzeysel rol yapma” ve “derinlemesine rol yapma” olmak uzere iki faktor, tukenmislik olcegine yonelik “duygusal tukenme” “kisisel basari” ve “duyarsizlasma” olmak uzere uc faktor el...

Topikal Lidokainin Sütür Alınması Sırasında Oluşan Ağrıyı Azaltmada Etkinliği

Genel Tip Dergisi, 2017

Özet Amaç: Topikal anestezik maddelerin küçük kutanöz cerrahi girişimler öncesi invazif olmayan yöntemle analjezi sağlamada etkili oldukları gösterilmiştir. Sunulan bu pilot gözlemsel çalışmada topikal lidokain uygulamasının bilateral otoplasti modelinde sütürlerin alınması sırasında hasta ağrısını gidermedeki etkisi araştırılmıştır. Gereç ve Yöntem: Bilateral otoplasti operasyonu yapılan hastaların sütür alınması öncesinde bir kulağa topikal lidokain diğer kulağa saf vazelin uygulanmıştır. Sütür alınması sırasında oluşan ağrıyı karşılaştırmaları istenmiştir. Bulgular: Tüm otoplasti hastaları topikal lidokain uygulamasının saf vazelin ile karşılaştırıldığında sütür alınması sırasında oluşan ağrı hissini azalttığını belirtmişlerdir. Herhangi bir yan etki gelişimi gözlenmemiştir. Sonuç: Erişkin otoplasti sütür alınması modelinin topikal anestezik etkinliğini değerlendirmede etkili bir klinik model olduğu gözlenmiştir. Ayrıca, topikal lidokain pomad kutanöz cerrahi sütür alınması sırasında düşük ağrı eşiği olan hastalarda kullanılmaya uygundur.

Yeni̇doğan İşi̇tme Tarama Sonuçlarimizin Değerlendi̇ri̇lmesi̇ Ve Önemi̇

Haseki Tıp Bülteni, 2016

In this study, we aimed to share the hearing screening results of newborns born in Konya Beyhekim Hospital and the risk factors in infants with hearing loss in the light of the current literature. Methods: In this study, the results of 13693 newborns who underwent hearing screening in our hospital between January 2011 and April 2016 were retrospectively evaluated. The hearing screening was performed by transient evoked otoacoustic emissions (TEOAEs). Auditory brainstem response (ABR) screening test was made in babies who failed the TEOAE test twice. The patients' sociodemographic and clinical characteristics and risk factors were evaluated. Results: 10987 (80.2%) of 13693 newborns who underwent hearing screening have passed on the first TEOAE screening. 863 (38.5%) newborns have passed on the second TEOAE screening. 1134 (93.3%) newborns have passed on the ABR screening. 62 of 81 (0.6%) patients who have failed the ABR screening had no hearing loss. Thirteen of the newborns born in our hospital had hearing loss. Conclusion: As in many centers in our country, newborn hearing screening has become routine in our hospital. It is important to follow up newborns for determining the actual incidence and early diagnosis and treatment of hearing loss.